Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, 16 Temmuz sabahı eski Tümgeneral Mehmet Dişli'nin dönemin Eskişehir Hava Harekât Merkezi Komutanı Korgeneral Nihat Kökmen'i arayarak Akın Öztürk'ü Akıncı Üssü'nden getirecek olan helikopeterin engelenmemesi gerektiğini söylediğini ifade etti.
Ergin'in, Dişli ile Kökmen arasındaki konuşmayı eline geçen belgede şöyle anlatıldığını söyledi:
"Telefonu aldım. Kendisi bana ‘Genelkurmay Başkanı’nın emri olduğunu, Akın Paşa’ya müsaade etmemizi ve Akın Paşa’nnın helikopterle ayrılmasını engellememizi(*) istedi. Ben de cevap vermeden yine telefonu kapattım"
"Kökmen, bir buçuk saat kadar sonra üçüncü kez aranmıştır. Korgeneral, bu telefonun saat 13.30 sularında gerçekleştiğini belirterek şunları söylüyor" diyen Ergin, "Genelkurmay Başkanı’nın aradığı söylenerek telefon bana uzatıldı. Telefonda Genelkurmay Başkanı bana hitaben ‘Nihat, Akın-Yaşar konusunu çözün’ dedi. Başka bir şey söylemedi, telefon kapandı" diye yazdı.
Sedat Ergin'in Hürriyet'teki yazısı şöyle:
Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal’ın dün Abdulkadir Selvi’ye yaptığı açıklamalarla birlikte kendisinin selefi Orgeneral Akın Öztürk’ün 15 Temmuz darbe gecesi Akıncı Üssü’nde oynadığı rol yeniden tartışma zeminine girdi.
Akın Öztürk’le ilgili bu tartışmaya bugün farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum. Ele almak istediğim konu, 16 Temmuz sabahı darbenin başarısızlığa uğradığının anlaşılması ve Orgeneral Akar’ın Çankaya Köşkü’ndeki Başbakanlık merkezine intikal etmesinden sonra Akıncı Üssü’nde kalan Orgeneral Öztürk’ün durumuyla ilgili yaşanan gelişmelerdir.
*
Orgeneral Akar’ın 19 Temmuz 2016 tarihli savcılık ifadesinden anladığımız, Öztürk’ün de kendisiyle birlikte Akıncı Üssü’nden Çankaya Köşkü’ne geçmek istediğidir. Ancak Akar, saat 08.30 sularında yanında yalnızca Dişli’yi götürüp Öztürk’e üste kalmasını söylemiştir.
Orgeneral Akar, ifadesinde bu diyaloğu şöyle anlatıyor: “Akın Öztürk Paşa, benim götürüleceğim anlaşılınca ‘Komutanım ben de sizinle geleyim’ diye söyledi. Ben pozisyonu itibarıyla ve gece boyunca şahsı ile yaşadığım izlenimler karşısında bunun uygun olmayacağını düşündüm ve ‘Sen burada kal, kızının evi burada’ dedim. Fakat sürekli ısrar ediyordu, onu üs binasında bırakıp çıktık.”
Bu ifade, gece boyunca edindiği izlenimlerin Akar’ı Öztürk hakkında olumsuz bir kanaate sevk ettiğini gösteriyor.
Buna karşılık, Orgeneral Öztürk’ün Çankaya Köşkü’ne intikal etme çabası sürmüş, kendisi Akar’ın ardından kendi inisiyatifiyle bir helikoptere binerek Çankaya’ya gitmek için girişimde bulunmuş, ancak o sırada darbeyi bastırma göreviyle üssün üzerinde devriye uçuşu yapan F-4 uçakları tarafından saat 10.42’de açılan ateşle helikopterin uçuşu engellenmiş, ateş sonucu Öztürk yaralanmıştır.
*
Bu arada Akıncı Üssü iddianamesi çerçevesinde gün ışığına çıkan bir dizi ifade Akar’ın Çankaya Köşkü’ne intikalinden sonra Öztürk’ün de Çankaya’ya gitmesi konusunda bazı diyalogların gerçekleştiğine işaret ediyor. Özellikle dönemin Hava Savunma Komutanı Korgeneral Nihat Kökmen’in tanık sıfatıyla 27 Temmuz 2016 tarihinde verdiği dört sayfa tutan savcılık ifadesinde bu konuda bir dizi bilgiye rastlamak mümkün.
Nihat Kökmen, o gece Moda Deniz Kulübü’ndeki düğünde davetli iken Muharip Hava Kuvveti Komutan Yardımcısı Korgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu ile birlikte yola çıkıp sabah saatlerine doğru Eskişehir’deki Hava Kuvvetleri karargâhına intikal eden ve buradan darbenin bastırılmasında görev üstlenen komutanlardan biridir. Korgeneral Kökmen, 15 Temmuz’dan sonra bir yıl süreyle Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevini yürütmüş, ardından geçen ağustos ayındaki Yüksek Askeri Şûra’dan sonra Türkiye’nin Brüksel’deki NATO Türk Askeri Heyet Başkanlığı’na atanmıştır.
Nihat Kökmen’in ifadesindeki birinci unsur, Akın Öztürk’ün kendisini darbenin ertesi günü 16 Temmuz’da saat 11.15 sularında Akıncı Üssü’nden aramış olmasıdır. Kökmen, bu konuşmayı şöyle aktarıyor:
“Akın Öztürk telefonda bana ‘Nihat, uçakları uzaklaştırın, biz Yaşar Paşa ile direk Çankaya‘ya Başbakan’a gideceğiz’ dedi. Ben de bunu duyunca cevap vermeden kapattım.”
Kökmen, telefonu kapatarak Öztürk’ün talebine olumsuz yanıt vermiş olmaktadır.
Aynı adrese Öztürk’le ilgili ikinci telefon bu konuşmadan 15-20 dakika kadar sonra bu kez Çankaya Köşkü’ndeki Tümgeneral Mehmet Dişli’den gelmiştir. Korgeneral Kökmen, bu konuşmayı da şöyle anlatıyor:
“Telefonu aldım. Kendisi bana ‘Genelkurmay Başkanı’nın emri olduğunu, Akın Paşa’ya müsaade etmemizi ve Akın Paşa’nnın helikopterle ayrılmasını engellememizi(*) istedi. Ben de cevap vermeden yine telefonu kapattım.”
Kökmen, bir buçuk saat kadar sonra üçüncü kez aranmıştır. Korgeneral, bu telefonun saat 13.30 sularında gerçekleştiğini belirterek şunları söylüyor:
“...Genelkurmay Başkanı’nın aradığı söylenerek telefon bana uzatıldı. Telefonda Genelkurmay Başkanı bana hitaben ‘Nihat, Akın-Yaşar konusunu çözün’ dedi. Başka bir şey söylemedi, telefon kapandı.”
*
Bu ifadeler geçen bazı yayın organlarında haberleştirilmişti. Buna karşılık elime yeni geçen bir belge, bu ifadelerdeki anlatımların aynı zamanda Eskişehir’deki Birinci Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi Komutanlığı’nın 16 Temmuz tarihli “savaş ceridesi” olarak da adlandırılan harekât özet defterine aynen işlendiğini ortaya koydu.
Gelişmelerin dakika dakika tutanak halinde aktarıldığı bu belgedeki 361 numaralı kayıtta söz konusu ifadeler özetlendikten sonra en sonda şöyle deniliyor:
“Bu kapsamda yukarıda komuta katında Genelkurmay Başkanı’nın aradığı söylendi telefon alındığında ‘Nihat, Akın ve Yaşar konusunu çözün’ şeklinde konuşma geçti. Yorum yapılmadan telefon kapatıldı.”
Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın “15-16 Temmuz 2016 tarihlerinde gelişen olaylara ilişkin rapordur” başlığını taşıyan bu belgesi Akıncı Üssü davasının ek klasörlerinde yer alıyor.
(*) Cümlenin akışı, bu ifadenin “engellemememizi” şeklinde okunmasına işaret ediyor.