Dünya

Dış basından özetler

Avrupa gazeteleri bugün ne yazdı?

25 Mayıs 2012 13:44

 

İngiliz basın özeti

 

Haftanın son gününde İngiltere gazetelerinin hemen hepsinin manşetinde aynı haber var: Murdoch grubunun odağında olduğu, yayıncılık devi BSkyB'yi satın alma girişimine ilişkin skandal.

Geçen haftalarda satışla ilgili nihai kararı verecek kişi olarak görevlendirilen Kültür, Medya ve Spor Bakanı Jeremy Hunt'ın danışmanı Murdoch grubuna gizli bilgiler verdiği iddialarıyla gündeme gelmiş, danışman Adam Smith'in Murdoch'ın lobi sorumlusu Fred Michel'e 257 cep mesajı gönderdiği anlaşılmış, olay Smith'in görevinden istifa etmesiyle sonuçlanmıştı.

Independent gazetesi, Murdoch'ın BSkyB'yi alma çabasının, medya ve siyaset ilişkisini ele alan bağımsız Leveson soruşturmasında dün yapılan açıklamalarla, İngiltere Başbakanı David Cameron'a bir adım daha yaklaştığını yazıyor: Leveson'a sunulan çarpıcı memo, başbakanı hedef haline getirdi, diyor Independent.
 

Haberde Jeremy Hunt'ın, daha satış sürecinin sorumluluğu kendisine verilmeden haftalar önce İngiltere Başbakanı David Cameron'a News Corporation'ın teklifine olan desteğini bildiren bir memo yolladığı belirtiliyor.

Hunt'a daha sonra teklifin hukuka uygunluğunu denetleme yetkisi verilmişti.

Murdoch ailesi geçen yıl, İngiltere'de yayın yapan şifreli kanal BSkyB'deki paylarını yüzde 40'tan yüzde 100'e çıkarmaya çalışmış, ancak İngiltere'deki gazetelerinden News of The World'ün yasadışı telefon dinleme skandalının ortaya çıkması üzerine, 8 milyar sterlinlik teklifte geri adım atmıştı.
Guardian gazetesi Leveson soruşturmasındaki son tanıklıkların ardından Jeremy Hunt'ın bakanlık görevinde durmaya devam etmesinin, giderek artan oranda riskli bulunacağını yazıyor.

Daily Telegraph da Hunt haberine ilk sayfadan yer verirken Kültür Bakanı'nın parlamentoyu yanlış yönlendirmekle suçlandığını vurguluyor.
İngiltere ABD'ye istihbarat sağladı mı?

Times gazetesinin ilk sayfadan yer verdiği özel habere göre İngiltere, terör zanlılarına yönelik insansız uçaklarla yapılan saldırılarda ABD'ye istihbarat sağlayıp sağlamadığını açıklamak durumunda kalabilir.

Gazetenin edindiği bilgiye göre İngiltere hükümeti, Yüksek Mahkeme'de Temmuz ayında başlaması beklenen davaya hazırlanmak için üst düzey üç avukatı görevlendirdi. Dava, kimi bakanları savaş suçu işledikleri iddialarıyla karşı karşıya bırakabilir. İngiltere hükümeti istihbarat ve güvenlik birimlerinin öldürücü olarak değerlendirilen bu tür müdahalelere karıştıkları iddialarını resmi olarak reddediyor.

Times, 2004'ten bu yana Pakistan'da şüpheli El Kaide ve Taliban hedeflerine, ayrıca Yemen'de de İslamcı militanlara yönelik insansız uçaklarla düzenlenen yüzlerce saldırının, Batı'ya karşı terör saldırısı planlarının önlenmesinde kilit rol oynadığının düşünüldüğünü aktarıyor.

"İngiltere Kraliyet Silahlı Kuvvetler Enstitüsü RUSI'nin direktörü Michael Clarke, iki ülke arasındaki yakın ilişki gözönüne alındığında, İngiliz ajanların terör zanlılarının yerini tespit etmekte Amerikalı meslektaşlarına istihbarat sağlamamış olmasının kendisini şaşırtacağını kaydetti.
"Dava, geçen yıl Amerikan füze saldırısında babası öldürülen Pakistanlı bir genç adına insan hakları avukatları tarafından açıldı.

"Nur Han, insansız uçakla düzenlenen saldırılarda yakınlarını kaybettiği söyleyen yüzlerce kişiden sadece biri." diyor Times.


HP ve Autonomy arasında 'kültür çatışması'


Financial Times gazetesi, İngiliz yazılım şirketi Autonomy'nin dünyaca ünlü teknoloji devi HP tarafından geçen yaz satın alınması sırasında yaşanan krizi ilk sayfasına taşıyor.

Gazete, yaklaşık 12 milyar dolarlık anlaşmanın bugüne kadar Avrupalı bir yazılım şirketi için verilen en büyük meblağ olduğunu yazıyor.

HP'nin 2014 sonuna dek 27 bin kişinin işine, yani işgücünün yüzde 8'ine de son vereceğini açıklamasını, satıştan sonra da görevini sürdüren Autonomy Yönetim Kurulu Başkanı Mike Lynch'in ayrılacağı haberleri takip etti.

Financial Times, geçen yazki satışın hemen ardından çalışanların yüzde 25'inin ayrıldığına dikkat çekiyor. Kimi eski çalışanların Amerikalı teknoloji şirketi HP'nin iç prosedürlerini her gün "boğulma hissi yaratmak için kafaya geçirilen çuvalın üstüne su dökme yöntemi"ne benzettiği belirtiliyor.


İngiltere'nin AB üyeliği tartışmaya açılabilir


David Cameron, Yunanistan'ın Euro Bölgesi'ni terketmesi halinde, Avrupa ile ilişkilerini tekrar gözden geçirme baskısıyla karşı karşıya kalabilir.

Times gazetesi, İngiltere'de Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı'ndan yetkililerin ortak para biriminin 17 üyesinden birinin ayrılması durumunda İngiltere'nin Avrupa Birliği'ne ilişkin anlaşmaların yeniden yazılmasının gerekebileceğini söylediklerini yazıyor.

Gazetede önde gelen hükümet kaynaklarına dayandırılan haberde, bu durumun iktidardaki Muhafazakar Parti'nin saygın milletvekillerinin İngiltere'nin Avrupa Birliği'ni referanduma taşıma yolunda sert taleplerini de beraberinde getirebileceği görüşü dile getiriliyor.

Habere göre yetkililer meselenin, koalisyonun küçük ortağı Liberal Demokratlarla da yeni bir tartışma sürecini başlatabileceğini söylüyor.

Koalisyonun yasalar gereği anlaşmalarda değişiklik yaparak Brüksel'e daha fazla yetki verilmesi halinde, konuyu referanduma götürme taahhüdü bulunuyor. Ancak Yunanistan'ın euro bölgesi'nden çıkması olasılığı böyle bir ihtiyacı tetikler mi, orası net değil.

Bakü'de yarın düzenlenecek Eurovision Şarkı yarışması finali öncesinde uluslararası medyanın gözü Azerbaycan'a ve insan hakları uygulamalarına çevrilmiş durumda.

Eurovision İngiltere'de yakından takip edilen bir yarışma ve gazetelerde Azeri muhalefetinin ülkedeki demokrasi meselelerine dikkat çekmeye çalıştıkları yolunda haberler göze çarpıyor. Financial Times ilk sayfasında bir protesto gösterisinden sivil polisler tarafından yaka paça sürüklenen bir gencin fotoğrafına yer veriyor.

Guardian'ın dikkat çektiği bir habere göre Bağımsız Polis Şikayet Komisyonu IPCC, son üç yılda İngiltere ve Galler'de 8500'i aşkın ayrı yolsuzluk vakası bildirildiğini, ancak sadece 13 polis memurunun suçlu bulunduğunu bildirdi. Rapor, Londra Emniyet Teşkilatı içinde kimi polis memurlarının 20 bin sterlini bulan miktarda rüşvet aldıkları yolundaki haberlerin basında yer almasını takip ediyor.


Alman basınında özetler


Alman gazetelerinde Neonazi cinayetleriyle ilgili alınan yeni ifadeler ve Brüksel’de Euro krizinin görüşüldüğü özel zirveye ilişkin yorumlar öne çıkıyor.

Almanya'da Neonazi cinayetleri incelemekle görevlendirilen Meclis Araştırma Komisyonu'nda ilk kez bir politikacı dinlendi. Bavyera eyaletinin eski İçişleri Bakanı ve Başbakanı Günther Beckstein görev döneminde cinayetlerle ilgili ayrıntılı bir soruşturma yapılmasını istemişti. Bu soruşturmadan sonuç alınamamasını polisin ihmaline bağlayan Berliner Zeitung şu yoruma yer veriyor:

“Neonazi terör örgütü Nasyonal Sosyalist Yeraltı tarafından işlenen seri cinayetlerin aydınlatılmasında Bavyera'daki soruşturma makamları iki açıdan başarısızlığa uğradı. Birincisi; sonuç alamadılar, çünkü doğru ipuçlarını değerlendirip kanıt elde edemediler, zira kesinlikle yanlış iz üzerinden hareket etmişlerdi. İkincisi, doğru ipuçlarıyla kanıt bulmuşlardı, ancak yanlış ipuçlarının peşinden gittikleri için bu kanıtları değerlendiremediler. Beckstein bu konuda başarılı olamadı, ancak Bavyera ve diğer eyaletlerde “Polis – Dostunuz ve Yardımcınız“ sloganıyla kapsamlı ve kusursuz çalıştığını söyleyen polis, çirkin iki soruyu akıllara getiriyor: Sizler kimin dostu ve yardımcısısınız?“

Bir başka Alman gazetesi Nürnberger Zeitung da cinayetler üzerindeki sır perdesinin hâlâ aralanamadığına dikkat çekiyor:

“Bavyera eyaletinin eski İçişleri Bakanı ve daha sonra eyaletin başbakanlığı görevinde de bulunan Günther Beckstein, o dönemde Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütü tarafından işlenen cinayetlerin perde arkasında aşırı sağcıların olabileceğinden şüphe eden az sayıdaki kişiden biriydi. Hrıstiyan Sosyal Demokrat politikacı bu şüphesini o zamanlar gazetede okuduğu bir haberin köşesine de not etmişti. Ancak bunun neden sadece bir şüphe olarak kaldığı, Meclis Araştırma Komisyonu'nda da dün açıklığa kavuşmadı.“

Brüksel'de Euro krizinin görüşüldüğü AB Zirvesi'nden somut bir sonuç elde edilemedi. Stuttgarter Zeitung da bunu Yunanistan için iyi bir gelişme olarak değerlendiriyor:

“Avrupa Birliği Zirvesi’nden alınması gereken ama alınamayan sonuç, bir umut göstergesi. Yunanların çıktıkları yola devam edebilmek için umutlu olmaları gerekiyor ki çocuklarının önüne sıcak yemek koyamayan anne ve babalar bir Avrupa ülkesi olmak uğruna daha az acı çeksin. İyi ve doğru yönde atılmış adımlar etkilerini ancak orta ve uzun vadede gösterir. Yunan seçmenler de bu koşullar altında 17 Haziran’da sandık başına gidecek…“

Westfälische Nachrichten gazetesi ise Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ve Almanya Başbakanı Angela Merkel arasındaki görüş ayrılıklarını irdeliyor:
 

“François Hollande, Angela Merkel’ı gayet açık bir şekilde savunmaya zorladı. Fransızlar şu sıralar Brüksel'de de seçim zaferini kutluyor, ancak Hollande yakında gerçeklerle yüz yüze gelmek zorunda kalacak. Yunanistan’ın kaderi kısa bir süre sonra Paris’te de akılları başa getirecektir. Büyümeye ivme kazandırılması, hasta Yunanların belini doğrultmasına çok az yardım edebilir. Öte yandan Avrupa Birliği’nde Merkel'in sözünün geçtiği zamanlar artık bitiyor. Merkel kendi evinden, Berlin'den de sürülecek. Zira Merkel'in Avrupa Mali Paktı’nın oylanması sırasında muhalefetin de oyuna ihtiyaç var…“


Avrupa basın özeti


Yunanistan’ın Euro Bölgesi ikilemi ve Sırbistan'daki başkanlık seçimleri değerlendiriliyor.

Avrupa basınında Yunanistan’ın Euro Bölgesi ikilemi, Sırbistan'daki başkanlık seçimleri ve Eurovision Şarkı Yarışması'nın Azerbaycan'da düzenlenmesi konuları değerlendiriliyor.

Sağ liberal İtalyan gazetesi Corriere della Sera Brüksel’deki Avrupa Birliği zirvesinden Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nde kalması gerektiği yönünde çıkan sonucu şu şekilde yorumluyor:

“Ne var ki Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Euro tahvilleri konusundaki görüşü değişmedi. Buna karşı çıkmıştı ve karşı çıkmaya da devam ediyor. Değişen tek şey uluslararası düzen. ‘Merkozy’ dönemi yani Berlin ile Paris arasındaki eski eksen, ‘el ele’ görüntüsü artık geçmişte kaldı. Gayriresmî de olsa, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın katıldığı ilk Avrupa Birliği zirvesinde geleneksel Alman Fransız birlikteliği olmadı. Sosyalistlerle Hrıstiyan Demokrat Angela Merkel arasında omuz omuza bir ilişki yoktu. Nicolas Sarkozy her zaman yumuşak başlı davranıp başbakanın kararlarını onaylamış ve aralık ayında malî pakt ile kararı desteklemişti. Ancak Hollande daha gelir gelmez zirvede Euro tahvilleri meselesinin masaya getirilmesini sağladı.”

Hollanda'dan de Volkskrant gazetesi ise Alman Bankası ekonomistlerinin Yunanistan için “Geuro” adlı yeni bir ortak para birimi oluşturma önerisini yorum sütunlarına taşıyor:

“Öneri, Brüksel’de krizden ulusal siyasi çıkarlar temelinde bir çıkış yolu bulmak için görüşmelerin tıkandığı bir sırada geldi. Fransızlar Euro tahvillerinin yürürlüğe konmasını veya Avrupa Merkez Bankası’nın para dağıtmasını istiyor ve bu da Almanya’nın engeline takılıyor. Avrupa Malî İstikrar Fonu ve Avrupa İstikrar Mekanizması gibi acil yardım fonları İspanya ve İtalya gibi büyük ülkeleri finanse etmek için çok küçük. Ayrıca Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden çıkması ve tekrar drahmiye dönmesi de çok büyük riskleri beraberinde getiriyor. Paralel bir para birimi belki de bir çıkış yolu olabilir. Böylece Yunanistan dışarıdan bir destek almadan Euro’da kalmaya devam edebilir. Ülke Avrupa Merkez Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Birliği’nden oluşan troyka tarafından bebek yürütecine konup yürümeyi öğretmeye gerek kalmadan, kendi malî politikalarını izlemeye de devam edebilir.”

Sol liberal İspanyol gazetesi El Pais ise Sırbistan'daki başkanlık seçimleri ile ilgili şu yorumu yapıyor:

"Tomislav Nikoliç'in Sırbistan'ın yeni cumhurbaşkanı olarak seçilmesi kısa bir süre önce Sırbistan'ın aday ülke statüsünü onaylayan Avrupa Birliği için fazlasıyla endişe verici bir durum. Her ne kadar çiçeği burnunda cumhurbaşkanı, Sırbistan'ın Rusya'nın bir vilayeti haline gelmesini desteklemediğini belirtse ve kendisini Avrupa uzlaşmasının destekçisi bir demokrat olarak tanımlasa da, bunlar henüz sadece sözden ibaret. Nikoliç'in seçim zaferi, Balkanlar'da istikrarın sağlamasına yönelik bir etken oluşturmayacak. Nikoliç, komşu ülkeler Bosna Hersek ve Kosova ile uzlaşmayı da kolaylaştırmayacak. Özellikle Kosova konusunda izleyeceği politika, Nikoliç'in durduğu noktayı açık bir şekilde belli edecektir."

Liberal İsveç gazetesi Dagens Nyheter ise 57’nci Eurovision Şarkı Yarışması'nın Azerbaycan’ın ev sahipliğinde düzenlenmesini yorum sütunlarına taşıyor:
 

"Eurovision Şarkı Yarışması ilk kez diktatörlükten başka bir şekilde tasvir edilemeyecek bir ülkede yapılıyor. Ülke neredeyse bir aile şirketi tarafından yönetiliyor, siyasi baskı ağır boyutlarda. Eurovision Şarkı Yarışması ise ülke yönetimine kaçınılmaz bir biçimde bir parça da olsa uluslararası ışıltı sağlıyor. Bu yarışmanın Azerbaycan'da yapılıyor olması fazlasıyla talihsiz bir durum. Bu durumun boykot edilmesi ise pek de iyi bir alternatif olmazdı. Ancak temelde şu sorunun sorulması lâzım: Azerbaycan Eurovision Şarkı Yarışması'na katılmalı mı?"