Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, Meral Akşener'in Genel Başkanı olduğu İyi Parti ile ilgili olarak "Kaderin tuhaf bir mantığı var. Kim derdi ki Osmanlı tarihindeki Ertuğrul’dan çok Erdoğan’ın diriliş kavramına yüklediği anlamı anlatan Diriliş Ertuğrul dizisi, Erdoğan’dan çok Meral Akşener’e yarayacak?İlginç değil mi? Sen sadece bir kapı açıyorsun, ama oradan kimin gireceğini asla tahmin edemiyorsun" dedi.
Karaca'nın "Diriliş Ertuğrul Akşener’e mi yaradı?" başlığıyla (31 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
İyi Parti’nin adı, partinin kendisinden çok tartışıldı. Tartışma önce tahfif ve alay etme şeklinde gerçekleşti. Anlaşılan ilk başta söz konusu ismin kolektif bilinçdışında nereyi harekete geçirdiği, görsel hafızası kısa süreli olanları bile 12’den vuracak mesajlar ilettiği hesap edilemedi. Oysa partinin ismi hem uzak hem de yakın tarihi referans alması bakımından usta işiydi. 12. yüzyılda Anadolu’ya gelerek Osmanlı’nın kuruluşunu gerçekleştiren Kayı Boyu’nun malum amblemi, Diriliş Ertuğrul sayesinde popüler olmuş, bir dönem sosyal medya profil fotoğrafı yerine “IYI” yazan bayraklardan geçilmez olmuştu. O dönem bu hesaplarla epey ilgilenmiştim. AK Partili değillerdi, bildik ülkücülerden değillerdi. Hatta Osmanlı ile bağ kurdukları bile söylenemezdi. Bilakis, “Arap Müslümanlığı Türkiye’yi bu hale getirdi, özümüze dönelim, muhtaç olduğumuz kudret Türklüğün İslam’la tanışmamış versiyonundadır”kafasında kişilerdi. Aynı amblem bijuteri dükkânlarında satıldı; hatta 2016 yılı boyunca güvenlikçilerin, Özel Harekâtçıların pazıbentlerinde görüldü. Fark edilince, üniformalara bu tür rozet arma çıkartmalar eklenmesi yasaklandı. Yasağın üzerinden aylar sonra ise parti ismi olarak gördük“IYI”yi, yani “Kayı”yı.
Kaderin tuhaf bir mantığı var. Kim derdi ki Osmanlı tarihindeki Ertuğrul’dan çok Erdoğan’ın diriliş kavramına yüklediği anlamı anlatan Diriliş Ertuğrul dizisi, Erdoğan’dan çok Meral Akşener’e yarayacak?
İlginç değil mi? Sen sadece bir kapı açıyorsun, ama oradan kimin gireceğini asla tahmin edemiyorsun.,
Yeni bir sosyoloji mi yoksa sadece vehim mi?
İyi Parti ile ilgili birçok soru işareti var.
Bu parti nasıl bir sosyolojik tabana yaslanıyor? Bir siyasi görüşü var mı? Sağı mı, solu mu, CHP’den memnun olmayan Atatürkçüleri mi, MHP’den memnun olmayan milliyetçileri mi, AK Parti’den memnun olmayan muhafazakârları mı, liberalleri mi, köylüyü mü, çiftçiyi mi, beyaz yakalıları mı, Nihal Atsız Türkçülüğünü mü temsil edecek?
Yoksa dünya görüşü, siyasi eğilimi ne olursa olsun, “Naaber?” dendiğinde “Her şey kötüye gidiyor” diyenlerin temsil edilmeye değer bir kategori oluşturduğu mu düşünülüyor?
“Memnuniyetsizlik”, iktidar partisinden duyulan rahatsızlık; sağı solu, muhafazakârlığı, milliyetçiliği liberalliği aşıp geride bırakan, bu ayrımları değersiz kılan bir sosyolojik taban mı yarattı, yoksa bu bir vehimden mi ibaret?
“Evet, artık sağ sol, merkez, kenar, muhafazakâr ya da laik ayrımlarının miadı dolmuştur, sadece mevcut düzeni değiştirmek isteyenler ya da istemeyenler ayrımı vardır” mı deniliyor? Demesi kolay. “Her şey kötüye gidiyor” diyenlerin yaptığı “kötü” analizi, herkesin siyasi görüşüne nispetle değişiklik arz edeceğine göre; bu parti bırakın herkesi; kendi iç dinamiklerini tatmin eden bir “iyi” tarifi yapabilecek mi? İçinde hem Mukadder Başeğmez’in hem Ruhat Mengi’nin bulunduğu bir partinin ortak bir “İYİ” reçetesinde buluşması mümkün mü? Ve bu sorular yine dönüp dolaşıp partinin kendisini nasıl ve nerede tasavvur ettiği sorusunun kapısını çalıyor. İyi Parti, “Sen tam olarak kimsin?” sorusuna ne cevap verecek? Cevap verebilecek mi?
Görüldüğü gibi soru çok, ama Akşener’i karşısına alıp yanıtlamasını isteyen yok. Böyle olunca da çelişkilerin üzeri kapalı kalıyor. Kendisini ifade etme şansı verilmeyen ama sürekli tezvirata maruz kalan siyasetçiler ise zamanla halk nezdinde sempati toplayabiliyor. Nitekim medyadan destek almadığı halde, aleyhine manşetler atıldığı halde bu olumsuzluğu avantaja çeviren siyasetçiler biliyoruz.