Gündem

'Direnişçi' İklim Bayraktar'ın süpheli telefonları

İklim Bayraktar, gazetenin gelirlerine BDDK tarafından el konulduğunda açlık grevi yapanlar arasındaymış...

13 Mart 2011 02:00

T24 - Son Ergenekon operasyonunda gözaltına alınıp serbest bırakılan, eski CHP Lideri Baykal tarafından taciz edildiğini iddia eden İklim Bayraktar’ın, 25 Ocak 2004’te Star Gazetesi’nde manşet olduğu ortaya çıktı. Bayraktar, gazetenin gelirlerine BDDK tarafından el konulduğunda açlık grevi yapanlar arasındaymış...

İklim Bayraktar'ın şüpheli telefonu

Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınan ve eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal tarafından tacize uğradığını iddia eden odatv muhabiri İklim Bayraktar’ın Star Gazetesi’nin gelirlerine BDDK el koyduğunda, açlık grevi yapanlar arasında olduğu ortaya çıktı. Hürriyet gazetesinin haberine göre; 2004 Ocak’ındaki açlık grevi sırasında yatağa düşen İklim Bayraktar’ı, gazetenin sahibi Cem Uzan’ın eşi Alara Uzan ziyaret etmiş ve bu ziyaretteki bir fotoğraf gazetenin manşetinde yayınlanmıştı. Cem Uzan’ın Genç Parti Genel Başkanlığı yaptığı dönemde tüm yurttaki mitinglerini takip eden Bayraktar’ın, Uzan’a yakın isimler arasında olduğu ileri sürüldü.


Dokunan yanıyor

Yıllardır gazetecilik yaptığını belirterek “Kimse bana sahip çıkmadı. Bir dönem beraber çalıştığımız insanlar, hatta Ahmet Hakan bile tanımadığını söyledi” diyen İklim Bayraktar’a tanıdığını iddia ettiği gazetecilerden cevap geldi. İklim Bayraktar’la 19 yıl önce TGRT’deki bir haber programında birlikte çalıştığını fakat “Ayfer” ismiyle hatırladığını belirten Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, “Ayfer’i hayal meyal hatırladım. Silik bir fotoğraf gibiydi benim için. Belleğimde yer etmemiş bir portre” diye yazdı. Hakan, yazısını “İyi ki bu 19 sene boyunca temasımız olmamış. İyi ki ‘eski mesai arkadaşlığı’ hukuku bir biçimde devam etmemiş. Yoksa... Maazallah! Hafazanallah! Baksanıza: Dokunan yanıyor” diye bitirdi.

/_np/7851/12907851.jpgAhmet Hakan, dün, “Mesai arkadaşım İklim” başlıklı yazısında şunları yazdı: “Ben bu İklim’i hatırlamıyorum... Kimdi bu İklim?” diye sordum. Arkadaşım şöyle dedi: “Tabii hatırlamazsın. Onun adı o zamanlar Ayfer’di... Ayfer’i hatırlıyorsun değil mi? Hani Tarkan hayranıydı o zamanlar... Hani ‘Falanca bana asıldı’ diye olay çıkarmıştı.” Tekrar yokladım hafızamı... Ayfer’i hayal meyal hatırladım.


Çölaşan: Kız çocuğu

Önceki gün Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinde İklim Bayraktar ile nasıl tanıştığını anlatan Emin Çölaşan, şunları söyledi: “Hürriyet’e sanırım 1980’li yılların sonunda küçük bir kız çocuğu geldi. Gazeteci olmak istiyordu. İstanbul’da oturuyordu ve benim yapacağım bir şey yoktu. Aradan uzun yıllar geçti, geçen yaz Ankara’da rastlaştık. Evlenmiş, Ankara’ya taşınmış. Sözcü’nün Ankara bürosuna bir kez bundan aylar önce, bir kez de yaklaşık bir ay önce ziyaretime geldi. Para almadan Sözcü’de yazmak istediğini söyledi. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını, dışarıdan yeni birilerine bizim gazetenin yazı yazdırmadığını, bu konuda ilke kararı alındığını anlattım. O süreçte başka yayın kuruluşlarına gidip aynı istekte bulunduğunu şimdi öğreniyoruz. Bir de kitap projesi vardı. Bazı yaşadıklarını, anılarını, uğradığı haksızlıkları ve başına gelenleri kitap yapmak istiyordu. Bana danıştı. İlginç olaylar anlatıyordu. Yazmasını söyledim. (Konuştuğumuz zaman odatv olayı, gözaltılar, tutuklamalar ve CHP olayı yoktu.)

Biriyle yaptığı ve dinlenen telefon konuşmasında şöyle demiş: ‘Bir savaşçı gibi ne yapacaksak yapalım. Bana yollayın şu belgeleri de, ben de tanıdığım gazetecilere yollayayım en azından. Bekir Coşkun’a, Emin Çölaşan’a. Bunlar ikisi benim kankam. Ben ne dersem onu yapıyorlar yani.’ Dün Bekir’i aradım, İklim’i tanıyıp tanımadığını sordum: ‘Gazeteye gelip benimle bir röportaj yaptı, referans olarak da seni gösterdi. Beni Emin abiye sorabilirsiniz dedi’ diye yanıt verdi.”



İklim Bayraktar'ın şüpheli telefonu

Akşam gazetesinden Özlem Çelik'in "İklim Bayraktar'ın şüpheli telefonu" başlığıyla yayımlanan yazısında, Bayraktar'ın bazı CHP'lilerle yaptığı görüşmeleri köşesine taşıdı. Özlem Çelik'in yazısı şöyle:


Ne tarzı bugüne kadar bizim öğrendiklerimizle bağdaşıyor ne de yöntemleri bizim mesleğimizle...

Ne tarzı bugüne kadar bizim öğrendiklerimizle bağdaşıyor ne de yöntemleri bizim mesleğimizle...
Kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğu ile hareket eden 'gerçek gazeteciler'in, şantaj vb. kirli faaliyetlerle işi olmaz!
Canlı yayın kazası mıydı, kendini ele vermek mi? Biz gazeteciler kendimize 'basıncı' demeyiz!  O dedi...
'Basıncı Bayraktar'ın izini sürmek için yaptığım küçük bir araştırma bile marifetlerinin, medyaya yansıyanlarla sınırlı olmadığını görmeme yetti.

***
Bazı CHP'liler onu, Kemal Kılıçdaroğlu'nun 13 Aralık 2010'da, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'yi hedef alan yolsuzluk iddialarını gündeme getirmesinin hemen ardından tanımışlar. Hem de gazeteci sıfatını kullanarak şüpheli işler çevirmeye çalışan biri olarak!
Gizli görüntü iddiaları... Tuhaf telefon konuşmaları... Israrlı aramalar... Gizli kapaklı, sözde alışverişleri telefon kayıtlarına geçirme çabası!..


İ. Bayraktar: Özhaseki'nin görüntüleri elimde!

CHP Milletvekilleri Atilla Kart, Şevki Kulkuloğlu, Ahmet Ersin 13 Ocak 2011'de Kayseri'de basın toplantısı yaptılar, Özhaseki hakkında suç duyurusunda bulundular. Birkaç hafta sonra Kulkuloğlu'nun telefonu çaldı... Arayan İklim Bayraktar'dı...
İ.Bayraktar: Elimde Özhaseki ile ilgili çok önemli görüntüler, belgeler var. Bunları size vermek istiyorum.
Ş.Kulkuloğlu: Ankara'da değilim. Hoşça kalın!


'Üslubu rahatsız ediciydi'

Kulkuloğlu o diyaloğu şu sözlerle anlattı, 'Üslubu beni çok rahatsız etti. Argo sözcükler kullanıyordu. Ürktüm ve uzak durmaya karar verdim. Anlattıklarıyla ilgili detaya girmek istemiyorum. Çirkin şeyler bunlar!'
'Salı günkü Meclis grup toplantısında o hanımla karşılaşmamak için özellikle geç gittim' diyen Kulkuloğlu, Bayraktar'ın kendisini bir kez daha aramasını engelleyememiş.
İ.Bayraktar: Vekilim, göremedim sizi grupta! Belgeleri vermek istiyorum...
Ş. Kulkuloğlu: Ne belgeleri?
İ.Bayraktar: Özhaseki'nin çok özel görüntüleri...
Ş. Kulkuloğlu: Özel hayat bizim ilgi alanımızda değil. İyi günler!
Kulkuloğlu, 'Olan bitene bakınca şükrettim. İyi ki görüşmemişim' diyor.


'Alo, ben İklim. Belgeleri bana gönderin!'

'Basıncı Bayraktar', 13 Ocak'ta Kayseri'deki basın toplantısının hemen öncesinde CHP'li Atilla Kart'ı da aramış...
İ. Bayraktar: Alo, ben İklim.
A. Kart: Kim?
İ. Bayraktar: Oda TV'den İklim.
A. Kart: Basın toplantımız başlamak üzere İklim Hanım.
İ. Bayraktar: O toplantıda açıklayacağınız belgeleri hemen bana gönderin!
A. Kart: Ajanslardan takip edin lütfen!
Kart, o diyalogla ilgili şunları söyledi, 'Hanımefendinin üslubu rahatsız ediciydi. Sanki onu tanımam gerekiyor! Oysa hiç tanışmıyoruz. Mütehakkim bir tavırla 'O belgeleri bana gönderin' deyince kapattım telefonu.'
Atilla Kart'ın son günlerde yaşananlarla ilgili yorumu şöyle, 'Türkiye'de son 6-7 yıldır siyasette ve hukukta gündemi istihbarat belirliyor. İklim Bayraktar vb. olayların da istihbarat kaynaklı olduğu çok açık!'


Bayraktar'dan Baykal'a övgüler

İklim Bayraktar, Muharrem İnce'den kendisini CHP Milletvekili Nur Serter'le görüştürmesini de istemiş.
Tarih yine 13 Ocak 2011!
Serter, Meclis'teki odasında gerçekleşen görüşmeyi şöyle anlatıyor, 'Yemek dergisi için röportaj randevusu aldı ama Oda TV 'de yayımlayacağım diyerek CHP'yi sormaya başladı. Deniz Baykal için 'Kendisi Türkiye'nin gördüğü en değerli siyasetçidir' dedi. Yemek röportajını ise evimde yapmak için çok ısrar etti. Reddettim! Yaşananlara bakıyorum da, bir kadının böyle bir provokasyonun içinde olması rahatsızlık verici. 'Kötü şöhret de şöhrettir' diyen biri mi acaba?'

***
Bütün bunları 'şöhret budalalığı' ya da 'psikolojik bozukluk' olarak tanımlamak yeterli mi sizce?

***
Uyarı: Yukarıdaki diyaloglar, 'gizli soruşturma' dosyalarından değil, eski yöntemlerle haber kaynaklarından alınmıştır (!) Yani Kulkuloğlu, Kart ve Serter'in hatırında kalanlardan derlediğimiz diyaloglardır!


İnsanlar çıldırmış olmalı

Siyasal İletişim deyince akla gelen ilk isim Doç. Dr. Nuran Yıldız'ın son günlerde yaşananlarla ilgili yorumu anlamlı, 'Meşhur bir film vardı: Tanrılar Çıldırmış Olmalı. Olup bitenlere bakıyorum, bunu 'İnsanlar çıldırmış olmalı' diye yorumluyorum; çünkü olup bitenlerle akıl arasında bir bağ kuramıyorum.'
Bugünlerde söyleyecek çok söz, sorulması gereken çok soru var ama en iyisi bunları haberlerle anlatmak. Yoksa gazeteci olan ile olmayanın farkı nasıl anlaşılır!