20 Ekim 2015 17:02
Hrant Dink cinayeti bağlamında sürdürülen kamu görevlileri soruşturmasında savcılık dokuz yeni gözaltı kararı aldı, soruşturmada tutuklu bulunan 5 polisten dördünün yeniden ifadelerine başvuruldu ve 24 saat içerisinde hepsi serbest kaldı. Savcılığın bu yeni hamlesinin anlamı ne?
Hrant Dink cinayeti bağlamında sürdürülen kamu görevlileri soruşturmasında savcılık dokuz yeni gözaltı kararı aldı ve davada tutuklu bulunan 5 polisten dördünün yeniden ifadelerine başvurulacağını açıkladı.
Savcı, sekiz ‘şüpheli’yi ‘tasarlayarak öldürme’ ve ‘örgüt kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak’ suçlamasıyla, tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk etti, fakat mahkeme sanıkların tümünün bu suçlamalardan tutuklanmalarına gerek olmadığına hükmedip tümünü serbest bıraktı. ‘Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’ suçlamasıyla daha önce tutuklanan dört polisin tutukluluk halleri ise devam ediyor. (Cinayet sırasında İstanbul İstihbarat Müdürü olan Ahmet İlhan Güler mahkemeye sevk edilmeden serbest bırakıldı.)
Savcının hamlesinin, cinayet öncesindeki tartışmalı istihbarat paylaşımları sırasında Trabzon İstihbarat Müdürü olan ve bugün Emniyet istihbaratının bir numaralı koltuğunda oturan Engin Dinç’in ifadesinden kısa bir süre sonrasına rastlaması, yeni gözaltı kararlarının bu ifadeyle bağlantılı olup olmadığı sorularını da beraberinde getirdi.
Bu yazıda, iki yıldır sürdürülmekte olan soruşturmada bugüne kadar ifadesi alınan polislerin savunmaları üzerinden bu yeni gelişmeyi anlamlandırmaya çalışacağım.
Soruşturmanın ilk savcısı Yusuf Hakkı Doğan’ın ‘şüpheli’ sıfatıyla sorguladığı bir dizi kamu görevlisinin ardından, soruşturmayı savcı Gökalp Kökçü devraldı. İki yıla yaklaşan bu dönem boyunca şu kişiler tutuklandı:
Ramazan Akyürek: Cinayet sırasında İstihbarat Daire Başkanı.
Ali Fuat Yılmazer: Cinayet sırasında İstihbarat Daire Başkanlığı (İDB) C Şube Müdürü.
Ercan Demir: Cinayet sırasında Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğünde âmir.
Özkan Mumcu: Cinayet sırasında Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nde komiser.
Muhittin Zenit: Cinayet sırasında Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde polis.
Savcılar, aralarında cinayet sırasında İstihbarat Daire Başkanı olan Sabri Uzun, İstanbul Emniyet Müdürü olan Celalettin Cerrah, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan Ahmet İlhan Güler ile çok sayıda başka kamu görevlisinin de ifadelerini almışlar, bir istisna dışında yukarıdakilerin dışında başka bir tutuklama talebinde bulunmamışlardı.
İstisnaya konu olan kamu görevlisi, cinayet sırasında Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Faruk Sarı’ydı. Savcı, ifadesini aldıktan sonra onu da tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk etmiş, fakat mahkeme yurtdışı yasağı koşuluyla Sarı’yı serbest bırakmıştı.
Soruşturmanın her iki savcısı, ifadelerini aldıkları polislere geniş bir çerçevede sorular sorsalar da, asıl odaklandıkları konu, tutuklu polis memuru Muhittin Zenit tarafından hazırlanıp Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne verilen ve “Yasin Hayal ne pahasına olursa olsun Hrant Dink’i öldürecek” ibaresini içeren F4 raporuydu. Zaten savcılar bu rapor için “esas sorumluluk doğuran belge” nitelemesinde bulunuyorlar.
Tutuklamalar, bu raporu eksik aktarmak, manipüle etmek ya da gereğini yapmamak gibi suçlamalar temelinde gerçekleştirilmişti. Fakat ilginç bir biçimde, bu raporun sorumluluğunu herkesten daha fazla taşıyan isim olan Engin Dinç’in (Muhittin Zenit’in raporu ilettiği Trabzon İstihbarat Şube Müdürü) ifadesine bir türlü baş vurulmuyordu.
Geçtiğimiz günlerde nihayet bu adım atıldı. Böylece soruşturma, savcının artık iddianamesini yazacağı bir aşamaya gelmiş gibi görünüyordu ki, yeni gözaltı kararları geldi.
Şimdi, soruşturmanın en önemli isimlerinin F4 raporuyla ilgili olarak kendilerine yöneltilmiş soruları nasıl cevapladıklarına bakalım ve yeni gözaltı kararlarının bu cevaplarla bağlantılarını anlamaya çalışalım. Soruşturmanın ilk savcısı Yusuf Hakkı Doğan, raporu soru haline getirirken şu özetlemeyi yapmıştı:
“Soruldu: Trabzon’da Muhittin Zenit tarafından düzenlenen F4 raporunun birinci paragrafında Dink’e karşı büyük bir eylemde bulunulacağı söyleniyor... İkinci paragrafta Dink’in öldürüleceği yazılı... Üçüncü paragrafta eylemciler(in) eyleme giderken baz istasyonlarının takibine takılmamak için cep telefonlarını yanlarında götürmeyecekleri, köyde bırakacakları (belirtiliyor)... Dördüncü paragrafta silahı köyden temin edecekleri (yazılı)... Beşinci paragrafta raporu düzenleyen memurun değerlendirmesi var, ‘bu kişiler kafaya koydukları eylemi yaparlar, bu haberin önemsenmesi gerekiyor’ deniyor.”
Savcı, bu özetlemeyi yaptıktan sonra, dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’e soruyor: “Bu rapor size sunuldu mu?”
Akyürek, soruya şu cevabı veriyor:“Bu rapor bana sunuldu. Esasında birinci paragrafta yer alan ses getirici eylem ve son paragrafta bu kişiler kafaya koydukları eylemi yaparlar şeklindeki bilginin İstanbul’a aktarıldığı açıktır.”
Savcı soruyor: “Neden öldürüleceği bilgisi aktarılmadı?”
Akyürek’in cevabı:“Ben esasen bu detayları hatırlamıyorum. Hrant Dink’e yapılacak eylem ile ilgili olarak o dönemde istihbarat müdürü olan Engin Dinç yazıdan ayrıca İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü ile konunun paylaşıldığını söyledi. Biz o yazıda Hrant Dink’in öldürüleceği kelimesi üzerinde durmadık, zaten ses getirecek bir eylem denildiğinde aynı şeyi anladık.”
“Emniyet istihbaratının en tepesindeki ismin, Dink cinayetinin işlendiği gece, cinayetin faillerinin ortaya çıkmaması için hükümetten bilgi gizlediğini öğrenen dönemin yetkilileri ne yaptı? Hiçbir şey”
Savcı, “öldürmek” fiilinin açıkça telaffuz edildiği bir rapor aktarılırken neden bu fiilin kullanılmasından imtina edilip, onun yerine “ciddi bir eylem” ifadesinin konduğu sorusuna verilen bu cevaptan tatmin olmamış olacak ki, sorgunun sonunda rapora yeniden dönüyor ve oradaki kuvvetli ifadelerden birini daha hatırlatıyor:
“İstanbul Emniyetine gönderilen 17/02/2006 tarihli yazıda ‘Hrant DİNK’e yönelik ses getirecek bir eylem yapılacağı’ yazılı idi, oysa ki istihbarat daire başkanlığına gönderilen 15/02/2006 tarih ve 09 sayılı F4 raporu içeriğinde ‘Yasin HAYAL ne pahasına olursa olsun Hrant DİNK’i öldürecek” ibaresi açık açık yazıyordu.”
Bir kez daha aynı soruyla karşılaşınca, Akyürek’in cevabı şöyle oluyor:“Bu soruya en sağlıklı cevabı o dönemde Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan ve bu dönemde de İstihbarat Daire Başkanı olan Engin DİNÇ verebilir.”
Engin Dinç’in soruya ne cevap verdiğine geleceğiz. Fakat kronolojik gidelim ve ondan önce kendisine bu sorunun tevcih edildiği Ali Fuat Yılmazer’in ne dediğine bakalım.
Trabzon Emniyet Müdürlüğü, söz konusu raporla ilgili olarak İstanbul Emniyeti’ni, içeriği yukarıdaki gibi olan ve savcıyı tatmin etmediği anlaşılan “bilgi notu”yla bilgilendirirken, Ankara’daki İDB’nin C şubesine yalnızca bu notu değil, Muhittin Zenit’in raporunun fotokopisini de ekleyip göndermişti. Yani, İDB’nin C şubesi başkanı olarak Ali Fuat Yılmazer, cinayet planının bütün ayrıntılarıyla ilgili olarak haberdar edilmişti.
Fakat Yılmazer, ifadesinde, ne bilgi notunu ne de F4 raporunu Dink öldürülene kadar hiç görmediğini söyleyecekti. Çünkü raporun Ankara’ya, C şubesine geldiği gün İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’la yurtdışına gitmişti ve dönüşte de kendisine hiçbir bilgi iletilmemişti:
“Bu rapor bana sunulmadı. Benim bilgim yoktur. Bu konuda yardımcım Bülent DEMİREL bana bilgi vermedi.”
Bülent Demirel ise bu ifadeden önce Mülkiye müfettişlerine ifade vermiş, “O tarihte il dışında bulunan şube müdürünün dönüşte konudan haberdar edilmesi için ‘arz edildi’ notunun düşüldüğünü beyan” etmişti.
Savcı, Bülent Demirel’in ifadesine baş vurmamıştı daha önce, şimdi gözaltı kararı verilenler arasında o da var. Muhtemelen, Ali Fuat Yılmazer’in F4 raporunu görüp görmediği bahsi de kendisine soruldu.
En sonunda ifadesine başvurulan Engin Dinç’e yönelik sorular da beklendiği gibi F4 raporu ekseninde düzenlenmişti. Savcı, tıpkı Akyürek ve Yılmazer’de olduğu gibi, İstanbul’a yazılı bildirimde neden “öldürülecek” fiiline yer verilmediğini sorgulamış olmalı. Fakat basına yansıyan ifadede bu ayrıntıya yer verilmiyor, Dinç’in “Yasin Hayal'in Hrant Dink'e yönelik bir eylem yapmayı planladığı hususunun İstanbul’a bildirildiği” yönündeki sözlerine yer veriliyordu.
Fakat artık biliyoruz ki, mesele “İstanbul’a bildirme” değil, İstanbul’a nasıl bildirildiği ve bildirilirken “öldürme” fiilinin neden telaffuz edilmediği...
Engin Dinç ifadesinde, artık hepimizin bildiği raporu göndermekle yetinmeyip aynı gün İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’i telefonla da aradığını belirtiyor. Fakat telefonda “öldürme” fiilinin telaffuz edilip edilmediği hususu yine belirsiz kalıyor.
Savcı Kökçü, daha önce ifadesini aldığı Ahmet İlhan Güler için yeniden gözaltı ve ifade kararı aldı. Güler savcıya ifadesini verdi. Büyük bir ihtimalle, Engin Dinç’in sorgusundan çıkan bilgiler doğrultusunda, “esas sorumluluk doğuran belge” dediği F4 raporuyla ve Dink’in neden korunmadığıyla ilgili olarak Güler’e yeni sorular sordu.
Cinayet gecesi toplantısı
Cinayet sırasında İstanbul Emniyet Müdürü olan Celalettin Cerrah, Savcı Kökçü’ye verdiği ifadede, cinayetin işlendiği 19 Ocak 2007’nin gecesinde, İçişleri ve Adalet bakanları da dahil bütün üst düzey adalet, emniyet ve istihbarat yetkililerinin katıldığı toplantıyı anlatmıştı. Cerrah, o toplantıda, cinayet öncesinde Trabzon Emniyet Müdürü, cinayet sırasında ise İstihbarat Daire Başkanı olan Ramazan Akyürek’e ellerinde bir bilgi olup olmadığını sorduğunda “Hiçbir şey yok” cevabı aldığını söylemişti.
Cerrah, sonraki birkaç gün içinde gerçekleştirilen gözaltılar sonucunda, Akyürek’in birçok şeyi bildiği halde o gece bu bilgileri kendilerinden gizlediğinin ortaya çıktığını da söylemişti.
Peki, Emniyet istihbaratının en tepesindeki ismin, cinayetin sorumlularının ve faillerinin ortaya çıkmaması için hükümetten bilgi gizlediğini öğrendikten sonra ne yapmıştı o gece o toplantıya katılanlar? Hiçbir şey.
Cinayet gecesi toplantısı, Hrant Dink cinayetinin ve sonraki “örtme” faaliyetinin devlet içindeki çeşitli kesimleri kapsayan ‘kolektif’ bir eylem olduğunun bir itirafı değil mi?
Savcı’nın yeni tutuklama talepleri, cinayeti böyle değerlendirdiğini gösteriyor. Bakalım nereye kadar gidebilecek?
* Bu yazı Al Jazeera Türk'ten alınmıştır.
© Tüm hakları saklıdır.