Gündem

Dink cinayetini aydınlatacaktım

Arslan, Hrant Dink cinayetini aydınlatmaya çalıştığı için bunların başına geldiğini öne sürdü.

29 Mayıs 2010 03:00

T24 - Uyuşturucu şebekesine yardımdan yargılanan eski Emniyet Müdür Yardımcısı Arslan, "Dink cinayetini aydınlatacaktım. Çalışma yürütürken başıma bunlar geldi" dedi. Aslan, "Yasadışı dinleme ve izleme faaliyetlerini Emniyet içinde bir grup yapıyor" dedi.İstanbul'da gerçekleştirilen uyuşturucu operasyonuna ilişkin davada, eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan ve iki emniyet müdürünün de aralarında bulunduğu 6 tutuklu sanığın tahliyesine karar verildi.



'Milliyet, Emniyet içinden dinleniyor'

Emniyet’in üst düzeyinde görev yapan Emin Aslan: Yasadışı dinleme ve izleme faaliyetlerini Emniyet içinde bir grup yapıyor...

İstihbarat, kaçakçılık ve organize suçlarla ilgili olarak 40 yıldır Emniyet’in üst düzeyinde görev yapan Emin Aslan, uyuşturucu imalatçılarına yardım ettiği gerekçesiyle yargılandığı mahkemede, Emniyet içinde usulsüz dinlemeler yapanlar hakkında çıklamalarda bulundu. Emniyet’in isme kayıtlı telefon numarasına dayalı dinleme yerine, hiç bir bilgi gerektirmeyen IEMI numarası üzerinden dinleme kararları aldığını belirten Aslan, kişisel cep telefonu ile Emniyet Müdürlüğü’ndeki ofis telefonunun bu yolla dinlendiğini açıkladı.

Hrant Dink cinayeti konusunda Emniyet içindeki gerçek sorumlular hakkında konuşmalar yaptığını söyleyen Aslan, Hrant Dink cinayeti konusunda araştırma yapan Milliyet gazetesinin de IEMI sistemi üzerinden dinlendiğini açıkladı.

Telefonlarının yasadışı dinlendiğini ve hakkında savcı kararı olmadan takip edildiğini anlatan Aslan, yasadışı dinleme ve izleme faaliyetlerinin Emniyet içinde bir grubun yaptığını söyledi. Aslan mahkemeye bu konuda şunları söyledi:

“Ben başka bir operasyon için illegal olarak veya adalet yanıltılarak yargıçlar yanıltılarak telefonumun IEMI numarası üzerinden izleniyordum. IEMI numarasını hiç kimsenin ismi yazılmadan sadece telefonun teknik ismi yazılarak dinleniyor. Maalesef bu yolla da dinleme kararları alınıyor. İlerde bu da ortaya çıkacaktır.

Ben IEMI numarası üzerinden veya bambaşka bir bahaneyle yapılan bir ihbara dayalı olarak izleniyordum. İzlemeler, çok örneklerini gördük, izlenir, savcılığa gönderilir amaca ulaşılamamıştır, numaradan bir şey bulunamamıştır der. Halbuki dinlenen gazeteciyse, yargıçsa, siyasetçiyse, alının bilgi alınmıştır fakat imha edilmiştir denir, ondan sonra internet sitelerine bir süre sonra düştüğünü görürüz. Ondan sonra malum televizyon ve gazete yayınlanır.

Bu grubun yürüttüğü çalışmalardan rahatsız olan zamanında bu grubun içinde yer alan ve rahatsız olanlar da bana geldi. Ben idari yargı kararıyla geldiğim içinde bunların hepsine çözüm bulabilecek durumda değildim.

Bu IMEI ve benzeri konularda teşkilatta her konuda olabilir aksaklıkları çözüm yollarını hiç kimseden çekinmeden telefonda konferanslarda, ikili sohbetlerde çok rahat dile getirdim. Özellikle Hrant Dink cinayeti ve esasta burada sorumlunun kim olduğu, eski bir istihbaratçı olmam nedeniyle, sorumlunun kim olduğunu ama kimlerin yargılanması gerektiğini konularını çok rahat dile getirdiğim için bazı kişiler çok çok rahatsız oldular. Bu nedenle ileride görülecektir, hem cep IMEI sistemi üzerinden hem de dairede IMEI sistemi üzerinden Avea telefonları var başkanım onların aynı konudan dinlendiğine inanıyorum. Ve yine bu Hrant Dink konusunda bana gelen bilgiler, bu gruptan doğru yanlış zaman içinde aydınlanacak, ayrılmış kişilerin ilettiği bilgiler nedeniyle bu Hrant Dink konusunu çok kurcalandı. Hrant Dink konusunda çok çalışmaları olduğu için Milliyet gazetesinin mobil sistemi olup olmadığını bilmiyorum. Milliyet gazetesinin mobil sisteminin dinlendiğini bu arada benim telefonlarımın dinlendiği bilgileri bana gelmişti. Ama zaman içinde her şeyin ortaya çıkacağına inanan bir insanım.”
 

Şimşek: Mahkeme kararları esas alınır

Milliyet’in ve IMEI numarasına göre bazı telefonların yasadışı biçimde dinlemeye alındığı iddiası konusunda, dönemin yetkilileri ve uzmanlar şunları söyledi:

Fethi Şimşek (TİB Başkanı): Somut konuyu veya yapılan açıklamaları bilmiyorum. Genel olarak konuşmak gerekirse, mevzuata göre, birden çok kişinin kullandığı santrallerin dinlenmesi gibi birşey söz konusu değildir. IMEI numarasından dinleme yapılabilmesi konusunda ise ancak mahkeme kararları esas alınabilir. Mahkeme, IMEI numarasının kime ait olduğu belliyse ve hukuka uygun bulmuşsa, bu yönde bir karar verebilir. Ancak bu söylediklerim, bilgimin olmadığı somut durumla ilgili değildir.


Abdulkadir Aksu (Dönemin İçişleri Bakanı, AKP Genel Başkan Yardımcısı): Öyle bir şey yok. Ben öyle bir şey olacağını da zannetmiyorum. Bana gelen en ufak bir şey yok. Öyle bir şey de olamaz.

Tacidar Seyhan (CHP’nin yazılım ve bilişim uzmanı Adana Milletvekili): Bir SİM kartın iki ayrı adresi vardır, birisi GSM abone numarası, diğeri de asıl kartı tanımlayan ve telefonu adresleyen IMEI numarasıdır.  Dünyadaki bütün yasadışı dinlemeler resmi yetkililerce IMEI numarası kullanılarak ya da telefonun BİOS’una (telefonun açılışta çalışma sistemini düzenler) görünmeyen mesajla bağlantılı olarak virüs niteliğinde yazılım yüklenerek yapılmaktadır. Türkiye’de en yaygın kullanılan yöntem budur. IMEI dinlemesi yasadışıdır.

Ömer Süha Aldan (Eski Cumhuriyet Savcısı): Yasa, “şüphelinin kullandığı telefon dinlenir” diyor. Telefon numarası veya IMEI numarası diye bir ayrımda bulunmuyor. Yani bir şüpheliyi cep telefonunun IMEI numarası üzerinden dinlemek de mümkündür. İstihbarat birimleri bu uygulamayı genellikle “şüpheliyi telefon nuraması üzerinden dinlersek, kimliği açığa çıkar” mantığından hareketle yapıyor. İstihbarat birimleri doğrudan özel yetkili hakimden şüphelinin IMEI numarasını vererek, karar alıyorlar. Dinleme adli olmadığı, istihbari amaçlı olduğu için de soruşturmalarda delil olarak kullanılamıyor. Bir gazetenin bağlı olduğu santralin ve o santrale bağlı tüm cep telefonları da dinlenebiliyor. Ancak bunun için de terör ve uyuşturucu suçunun işlendiği yönünde bir şüphe bulunması gerekiyor.



'Dink cinayetini aydınlatacaktım'

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı iken son yılların en büyük uyuşturcu operasyonu kapsamında tutuklanan Emin Arslan, Hrant Dink cinayetini aydınlatmaya çalıştığı için bunların başına geldiğini öne sürdü.

‘Uyuşturucu suçunun işlenmesini kolaylaştırmak ve örgüte yardım etmek’ ile suçlanan Emin Arslan’ın da aralarında olduğu 15’i tutuklu 23 sanığın yargılanmasına dün devam edildi. Önceki günkü duruşmada, bir numaralı sanık Habip Kanat ile bir dönem emniyette bilirkişi olarak görev yapmış kimyager Hüseyin Rıza Işık, Emin Arslan aleyhine ifade vermeleri için polisin baskı yaptığını söylemişlerdi. Dünkü duruşmada Emin Arslan, Kanat’la tanışma sürecini şöyle anlattı:

“2001’de İstanbul’da gazeteci olan Ahmet Akpak, beni arayarak Bulgaristan’da yaşayan bir kişinin oradaki suçlarla ilgili bilgi vereceğini ve can güvenliği tehlikede olduğu için benden randevu istediğini söyledi. Randevu verdim. 5 Kasım 2001’de Ankara’ya geldiler. Habib Kanat ile orada tanıştım. Kanat, Selim Gezer isimli birinin kendisine musallat olduğunu, Gezer’in elindeki uyuşturucuyu kendisinin yakalattığını düşündüğü ve kendisinden şüphelendiği için can güvenliğinin tehlikede olduğunu söyledi. KOM Daire Başkanı İsmail Güven’i aradım. Narkotik müdürü Ünal Ünsal’ı da aradım, ona durumu anlattım. Aynı gün Kanat ile müdür Ünsal görüştüler. 15 Ocak tarihli bir rapor yazıp suretini de bana gönderdiler. Habip Kanat’ın görevlilerle görüşmeleri devam ederken, İstanbul’da zaman zaman bir araya geliyorduk. Zamanla aramızda bir dostluk oluştu. Habip, örgütün içinde olup bilgi veren bir muhbir değildi. Örgüt dışında gördüklerini ve duyduklarını anlatan kişiydi. Habip Kanat, terminolojide ‘mutemet’ dediğimiz bir kişiydi. Normal dairelere gidip, bazı konularla ilgili bilgi veriyordu.”

Arslan, Hrant Dink cinayeti üzerinde çalıştığını da belirterek, “Hrant Dink cinayeti gibi konularda sorumluların kim olması gerektiğini çok rahat dile getirdiğim için bazı kişiler bundan çok rahatsız oldular. Dink cinayeti konusunda bana gelen bilgilerle, cinayeti zamanla aydınlatacaktım. Zaman içinde hiçbir şey gizli kalmayacak. Her şey ortaya çıkacak. Bu konuda çalışma yürütürken başıma bunlar geldi” dedi.

Arslan şöyle devam etti:

“Emniyet içinde artık varlığına inandığım malum grubun beni gözden düşürmek için böyle bir operasyon yaptığına inanıyorum. Bu yapılan operasyon değil, bana pusu kurmaktır. İddianame önceden planlanan bir senaryoya göre kurgulanmıştır. Adeta kâbus görüyorum ve uyandırılacağım günü bekliyorum. Hayatım, uyuşturucu ve organize suçlarla mücadeleyle geçti. Himmet değil adalet istiyorum.”


Emin Arslan ve 6 tutuklunun tahliyesi istendi

İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada taleplerle ilgili görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Selim Berna Altay, tutuklu kaldıkları süre ve kaçma şüpheleri bulunmaması dikkate alınarak, tutuklu sanıklar Emin Arslan ile emniyet müdürleri Murat Nemutlu ve Mustafa Aral'ın tahliye edilmesini talep etti.

Mahkeme heyeti, talepleri değerlendirmek üzere verdiği aranın ardından Arslan, Nemutlu ve Aral ile birlikte Settar Gürlek, Cengiz Zorlu ve Yakup Budak'ın, tutuklu kaldıkları süre göz önüne alınarak tahliye edilmelerine karar verdi.

Mahkeme heyeti üyesi hakim Yılmaz Alp'in, tutuklu sanıklardan Gül Çetintaş'ın tahliye edilmesi yönünde oy kullandığı öğrenildi.

Üye hakimlerden İdris Asan'ın ise tüm sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verilmesi gerektiğini belirterek, sanıklar hakkında kuvvetli suç şüphesini gösteren bulguların varlığı, delil durumu, suçun CMK 100/3. maddedeki suçlardan olması ve suçun yasal yaptırımını dikkate alıp, tutuklu 6 sanığın tahliye edilmeleri yönündeki görüşe katılmadığı kaydedildi.

Duruşma, 26 Ekim 2010 tarihine ertelendi.