63 kişinin gözaltına alındığı Ankara merkezli KPSS operasyonuna değinen Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, “Şimdi, KPSS skandalı ile başlayan sürecin sonunda, binlerce kamu personeli işinden olabilir, binlerce kişi diplomasını ya da kariyerini kaybedebilir, geriye dönük borçlanabilir. Suçlu duruma düşerek sanık sandalyesine oturabilir” dedi.
Abdurrahman Dilipak’ın Yeni Akit gazetesinin bugünkü (1 Nisan 2015) nüshasında yayımlanan, “Dershane deyip geçmeyin” başlıklı yazısı şöyle:
Paralel yapı için okul, yurt, dershanenin ne anlama geldiği şimdi daha iyi anlaşılıyor.. Aslında diğer cemaat evleri de sistem içinde özel, farklı bir anlam taşıyor. Cemaatin kalbi bu merkezlerde atıyor.. Burası insan kazanma ve para toplama, misyonerlik merkezleri. Yeni din yani paralel din bu yapı üzerinden yayılıyor.. Örgütlendikleri ülkelerde etkili ailelerin çocuklarını alarak aynı zamanda ciddi bir istihbarat imkanına kavuşuyorlar. Sınav sonuçlarını çalarak, buradan bürokrasiye sızıyorlar ve terfi sürecini kontrollerine geçiriyorlar.. Media üzerinden ciddi bir PR faaliyeti de yürütüyorlar..
Bir zamanlar Amerikan kolejleri Tarsus’ta, Harput’ta ne yapıyorlarsa bunlar onu yapıyorlar. Ya da ABD, barış gönüllüleri ile neye ulaşmak istiyor idiyse bu yapı onu gerçekleştirmeye çalışıyor.. Bir yanı ile Masonik bir örgütlenmeye benziyor, bir yanı ile Tapınakçılar’a, Oppus-Dei’ye benziyor.. TKP’nin hücre örgütlenmesine benzer bir yanları da var. “Işık evleri” hücre örgütlenmesine benziyor.. Teolojik bir arka planları var, ayrıca ezoterik bir yanları da.. Din algıları İslam temelli ama karma bir disiplin.. Herkes ve her şey var.. Zaten yapı böyle bir şey. İsrail, ABD, İngiltere ve Vatikan’ın işin içinde olduğu bir yapı. İsrail ve batının, ABD’nin, Vatikan ve NATO’nun içindeki birileri, kendileri için tehdit oluşturmayacak bir din algısı üretmeye dönük bir proje. “İslamifobia” da bu projenin bir parçası, “Demokratik İslam” perdesi arkasına saklanılarak oynanmak istenen komedi de aynı oyunun bir parçası.
Paralel yapı bir dönem Scientologist’lere özenmişti. “Sızıntı dergisi”ne bakın, Christian Science Monitor’den ve Reader’s Digest paralelinde birtakım yayınlar yapıyorlardı.
Bunlar kanca taktıkları kişileri eğer kripto hizmetlerde kullanacaklarsa her yolu deniyorlar. Çevrelerini ise her kesimden etkin isimlerin yakınları ile sıkı sıkıya korumaya alıyorlar.. Onların çoğu bu kirli oyundan habersiz.. Profesyoneller ve kripto elemanlarını ipnoz, tehdit, şantaj, talak ve dinleri üzerine yeminle baskı altına alıyorlar.. Bir kere yakalarını kaptıranların işi zor.. Her kalıba girebiliyorlar.. Takıyye yapabiliyorlar. Davaları ve korkuları, hayalleri o kadar büyük ki, her şey ona nisbetle küçük. İkiyüzlü davranabilirler, gayeye giden her yolu meşru görebilirler..
Sistemin dışına çıkanlar şefkat tokatı ile cezalandırılma korkusu taşıyorlar. İşlerinden olabilirler, statülerini kaybedebilir, kariyer, itibar ve servetlerini kaybedebilirler.. Polis, istihbarat, hakim, savcı, gardiyan, mübaşir, mahkeme katibi her yerde adamları var.. Maddi ve manevi olarak çok güçlüler. Yani özgül ağırlıkları çok fazla kendi ifadelerine göre. Arkalarında, ABD, AB, Vatikan, MOSSAD var olunca, çoğu kimse böyle bir güce karşı çıkamaz. Üstelik manevi bir korumaya da sahipler.. Bu yalan bir de Kıyamet teolojisi, Mehdiyet, Mesihiyet ve İlahi bir planla ilişkilendiriliyor.. Cemaat üyeleri kendileri de böyle bir sistemin parçası olunca kimsenin sesi çıkmıyor. Çıkanlar da zaten madden ve manen cezalandırılıyor.
Her şey bir dershaneye, okula adım atmakla başlıyor ve arkası geliyor.
Tabii bu okullara giden herkes kripto değil. Ya da profesyonelleşmiyor. Kiminin parasını alıyorlar, kimi ile dirsek teması kuruyorlar, kimi yeşil kabuk olarak içeride dönen dolapları perdeliyor varlığı ile kullanıldığını bilmeden.
Şimdi, KPSS skandalı ile başlayan sürecin sonunda, binlerce kamu personeli işinden olabilir, binlerce kişi diplomasını ya da kariyerini kaybedebilir, geriye dönük borçlanabilir. Suçlu duruma düşerek sanık sandalyesine oturabilir.
Dershanelerin reklamlarını yaparken şu kadar birincimiz diye yaptıkları reklamların ne kadar gerçek olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Özel okul ya da devlet liselerindeki çok başarılı çocuklar bu kurslara burslu olarak alınıyor ve bir kısmı reklam malzemesi olarak kullanılıyordu. Yani, insanları aldatmak için oltaya takılan yem hükmündeydi birtakım başarı hikayeleri.. Şimdi gerçek daha iyi anlaşılıyor. Latif Erdoğan’ın geçen gün köşesinde yazdığı “KPSS hırsızlığı” ile ilgili, bir paralel yapı mensubunun 2 yıl önce kendine anlattıkları aslında oynanan kirli oyunu bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor..
Dershane gerçeği henüz tam olarak anlaşılmadı.. Dershaneler bu yapının olmazsa olmazı idi. Fincancı dükkanına girildi. Selâm ve dua ile..