Gündem

Dilipak: İmamlar 'akşam, yatsı ve sabah namazı fazla mesaiye giriyor' diye grev yapabilirler!

"Aşağılık kompleksi bizi mahvediyor"

13 Temmuz 2019 07:35

Akit yazarı Abdurrahman Dilipak," Türkiye'de sermaye, siyaset, bürokrasi, media ve cemaat eli ile dönüştürülmeye çalışılan bir din bir toplum var" dedi. Yıllar önce "İmam sendikası da kurulacak" dediğini hatırlatan Dilipak,  "Şimdi 'Akşam, yatsı ve sabah namazı fazla mesaiye giriyor diye grev yapabilirler. İmamlık, müezzinlik 'İş' ise, yaptıkları iş de 'Meslek'leri oluyor. Cami de işyeri. O zaman niye greve gitmesinler ki, iki minare arasına mahya gibi yazarlar artık, bu iş yerinde grev vardır!" ifadesini kullandı.

Dilipak'ın “Parti” değil “Party” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Tamam, siyasi gündem sıcak. O kadar çok haber var ki, insan neye inanacağını şaşırıyor. Şeytan fazla mesai yapıyor, Ankara’da, İstanbul’da.. Nasıl olur da siyaset perdesi arkasında “İslamcıları” bir yere monte eder, Türkiye’yi yönetecek kadroları allayıp pullayıp bir yerlere yerleştirir.

Kim gelirse gelsin, Şeytan bir yolunu bulacaktır. Şeytanın şerrinden mutlak anlamda emin olan bir kul var mı! Bu dünya hayatı nasıl başladı. Hz. İbrahim’den bile vazgeçmeyen bir lanet olası biri var. Ve onun en çok kullandığı üç alet, para/mal, kadın/fahşa, makam/güç. Buna zaafı olanlara dikkat! Bu işlerde harama açık kapı bıraktınız mı, Şeytan nefsinize taht kurar, o sizi, siz toplumu yönetirsiniz İns’in Şeytanına dönüşürsünüz. Onun için “Rabbım beni bana bırakma” denilmiştir. “İhtirastan uzak dur, çünkü ihtirasla istediğinşey bir imtihana dönüşür de, dua ile istenen belanız olur” denmiştir. Neyse, yeni parti oluşumuna bakıyorum!. Üzülüyor tabii insan. AK Parti’nin hali pür melali, yeni oluşuma doğru yokuş aşağı gider gibi koşanlar, bugünkü sonucun müsebbibleri, kaşığı belinde dolaşan birtakım adamlar şirinlik muskalarını takıp, yeni oluşum için kapı kapı dolaşıyorlar. Uluslararası sistemin monitörleri olup-bitenleri izliyor ve adamları ile süreci dizayn etmeye çalışıyor. Cemaat, STK, işadamı, vakıf, dernek, oda, bürokrasi çevresinden birçok kişi ve kurum manken kız gibi gülücükler saçıyor. Ben üzülerek bakıyorum ve bekliyorum. Geldikleri yerdekiler, gittikleri yerdekiler, insanları çoğu siyasi bir sarhoşluk içindeler sanki. Gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var, hissetmiyorlar sanki. Aşk ve öfke gözlerini kör etmiş!  Hele bir taşlar yerine otursun, söyleyecek çok söz var.. Yani, kastım olmasa da, dost acı söyler hesabı, birilerini “üzmeye” devam edeceğim. Parti tartışmalarından bıktınız biliyorum. İçimiz dışımız siyaset oldu. Siyasetle yatıyor, siyasetle kalkıyoruz. 6 ay bir güz gidiyoruz sonra dönüp arkamıza baktığımızda görünen manzara şu: Bir arpa boyu yol almamışız.. Bu yıl başından beri siyaset konuşuyoruz. Sonuç?

Bakanlar değişecek”, “Parti üst yönetiminde değişiklikler olacak”, “sonuçtan sorumlu olduğunu düşünen birileri istifasını sunacak” derken, beklenenlerin hemen hemen hiç biri olmadı. Bu arada “olacak mı, olmayacak mı” diye merak edilen, olacak olmayacak diye tahmin yürütülen, insanların papatya falına benzer tahminlerde bulunduğu yeni partinin kurulacağına ilişkin ilk işaret, Babacan’ın AK Partiden istifası ile geldi. Erdoğan G20 zirvesi sonunda  vizyon belgesini imzaladı ama, o belgenin hazırlayıcıları arasında yer alan Babacan, Erdoğan’ın Çin dönüşünde AK Partiden istifa etti. Onun başarısı, kendinden sonraki oluşumlar için yol ve yön gösterici olacak. Neyse, bugünkü konumuz o değil. Parti değil Party’yi konuşacağız. Kadın, aile, cinsiyet eşitliği, gençlik, aile, fuhuş, uyuşturucu bağımlılığı, marka ve lüks tutkusu, Piercing, Tatto, Moda derken geldiğimiz noktayı yazacağım bugün.

Bizim “Modern muhafazakârlar”ın geldiği nokta dudaklarınızı uçuklatacak noktaya geldi.. Ha! Unutmadan, artık su geçiren oje ve abdeste mani olmayan dudak boyalarımız var. Helal likör, bira, şarap ve şampanyalarımız da var. Yakında rakı, votka da çıkar. Tabii ki, onlar da “Helal” etiketli satışa sunulacak! Hani biz onlara benzemeyecektik!? Bakın siyasilerimiz, bürokrasimiz benzer bir akıl tutulması ve ahlak zafiyeti içinde. “Bebeğin Cinsiyetini Tahmin Partisi” diye bir parti duydunuz mu siz! Yok yok, en ilginci “After Umre Party”si! “Umrah Celebraty” veya “Umrah Mubarak” gibi yapılan, geleneksel kutlama ziyaretleri, törenleri yapılır ama bunlar doğrudan “Party” dedikleri şey yapıyorlar.. Eskiden Hac ve umreden dönenlerin evinde tebrik ziyaretleri olur, gelenlere tesbih ve seccade hediye edilirdi ama bu işin bir adabı olur. Rock müzik eşlinde “Zikir party”si bile var artık: “Tarikat dance Party”. “Yatta Happy Birthday Party” gibi rezaletler de yok değil. Hepsi “tesettürlü” tabii!

Ramazan İftarı’nı da “Party”ye dönüştürenler var. Süs, şatafat, müzik, kadınlı erkekli rengarenk giysiler içinde semazenlerle başlıyor ve devam ediyor. Baby Shower Party diye “Bebek doğmadan önce party”si de çıkmış. “Bebeğin cinsiyetini tahmin etme  party”si de var, yakında “konuğun cinsiyetini tahmin etme partisi” de yaparlar! “Kız çocuğa 6. Ay kınası”

“Kur’an’a geçince”, “Hatim edince”, “Hafız olunca” elbette bir araya gelelim. Hani sünnet düğünü gibi. Bakın bazı yerlerde artık Sünnet düğününde kadın oynatanlar bile var. “Bekarlığa veda partisi” adı altında fuhşa özendirenler de çıktı. Ama hatim merasiminin arkasından, güya gençleri bu işe özendirelim diye “Funny zikir dance Party”sine dönerse bu iş, din oyuncak haline getirilir.

“Bekarlığa Veda Partisi”nin tesettürlüsü için şu adrese bakın bakalım bir. Lüks, israf, ne istersen var. https://twitter.com/GoraAhmet/status/1119559953574920192. Bunun neresinde din ya da ahlak var!

Artık bu işler için ajanslar, marka isimler var. Altın kaplamalı pasta sunumlarına kadar, Körfez ülkelerindeki rezillikleri aratmayacak her şey var. Haram para cüzdanda durduğu gibi durmuyor. Bu işin içinde siyasilerin, bürokratların yakınları da var. Bunlar biliniyor. Yat partilerinde artık konken oynayan tesettürlü hanımlar da var!

Yalçın Akdoğan, “Muhafazakâr Demokrasi”yi yazarken, eminim işlerin bu noktaya geleceğini düşünmemişti. Bir zamanlar Osman Yüksel mecliste kıravat zorunluluğu olunca içtüzükte kıravatın nereye nasıl takılacağı yazmıyor diye kıravatı beline bağlayıp, ucunu uçkuruna sarkıtmıştı. Bakıyorum da şimdi birileri başörtüsünü başına değil boynuna bağlıyor. Başörtüsü başörtüsü olmaktan çıktı bir aksesuvara dönüştü. Namazı da artık sağlık için yapılan bir spora, orucu diyete dönüştürürlerse şaşmayın. Hac da turizm olur. Zaten adı şimdiden belli “Hac ve Umre turizm”i.. Kurban da “Kebab Bayramı” olunca bu iş tamam.

Moda ve yaşama dair son trendler muhteşem! Ya hu, “çocuğum tuvaletini yapıyor party’si pastası” bile var. “Birileri keler deliğinden girse bizimkiler de peşinden gidecek” diyorduk ya, olan bu!. Sakal bırak, başörtüsü tak sonra da onlar ne yapıyorsa benzerini yap. Seremoni, ritüel, ikonalar hepsi aynı. Gay dergahlarına az kaldı. Gökkuşağı sarığı, çiçekli cübbesi ile kapıda bekliyorlar.

Aşağılık kompleksi bizi mahvediyor. Gâvur aşığı bunlar. Makam servet sahipleri değil sadece, her gün, her seviyeden birilerinin ayağı kayıyor. Alamet-i farikalar yok ediliyor.

Başörtülü erkek gibi giyinen kadınlar olacaksa kadın gibi giyinen erkekler niye olmasın! Yakında görürsünüz piercingli, Tatto’lu imamlar. Saçı at kuyruğu. Sarık da gökkuşağı renginde olsun bari, cübbe de yedi renk! Kubbeyi de 7 renge boyasınlar. İmam sanat yapamaz mı iki namaz arası diskoda gitar çalsın, dans etsin şarkı söylesin. Kime ne!

Yıllar önce “İmam sendikası da kurulacak” demiştim. Şimdi “Akşam, yatsı ve sabah namazı fazla mesaiye giriyor diye grev yapabilirler. İmamlık, müezzinlik “İş” ise, yaptıkları iş de “Meslek”leri oluyor. Cami de işyeri. O zaman niye greve gitmesinler ki, iki minare arasına mahya gibi yazarlar artık, bu iş yerinde grev vardır! Bakarsınız yarın, Şeytan kovma merasimleri nasıl Faşinglere döndü ise, “Şehid kutlama party”leri ya da, “15 Temmuz Party”si gibi şeyler de yapılır bakarsınız.

Kimi Lale devri sosyetesinin yaptıklarını “Osmanlı” zanneder, kimi mevlidleri bile “Party”ye dönüştürür. Din, seremoni, ikonalara ve ritüellere mi boğdurulmaya çalışılıyor yoksa?!

Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, Media ve Cemaat eli ile dönüştürülmeye çalışılan bir din bir toplum var. FETÖ öldü diyorlar! FETÖ ölmedi, kılık değiştirdi döndü geldi aramızda dolaşıyor. Siz, o “Pensilvanya’da” zannedin. 

Selâm ve dua ile.