Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü yazısında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu anlaşmalarından birisi olarak değerlendirilen Montrö Boğazlar Sözleşmesini eleştirdi. “Montrö bugünden fosil bir sözleşme haline geldi. Önce, Montrö bizim haklarımızı korumuyor” diyen Dilipak, “İkinci kanal kendi egemenliğimizin bir ifadesi olacak ve Montrö’nün bizi sınırlandıran maddelerini by-pass etmiş olacağız” görüşünü savundu.
“Biz kendi boğaz ve denizlerimizden geçen ticari gemilerden ücret alamıyoruz, geçiş yapacak askeri gemilerin tonaj ve standartlarını, kalış sürelerini biz değil, uluslararası sözleşme belirliyor. Kendi egemenliğimizi başkaları ile pazarlık konusu yaparak sonuca razı oluyoruz” diyen Dilipak, şunları kaydetti:
“Yani kendi egemenliğimizi güçlendirecek bir karar bu. Ben 20 yıl kadar öncesi bunu tartışmışım. Haliç’in pis pis koktuğu yıllarda, Kağıthane deresinden Karadeniz’e açılan çok eski bir su yolu olduğunu yazmışım. Hem küçük gemilerin geçmesi, hem çevredeki su kaynaklarını destekleyecek yeni bir kanal. Bir de İzmit körfezindeki kirlenmenin önüne geçmek için, Marmara’nın İzmit körfezindeki uç noktasından, İzmit’le Sakarya arasından Karadeniz’e açılan Kandıra kırığından bir kanalı yazmışım. Bunun fay hattı üzerinde bir su yastığı oluşturacağını filan öğrenmiştim. Belki araştırılsa, Küçükçekmece hattından bir kanal, Silivri kırığı için bir su yastığı görevi de yapabilir. Tamam kuşların göç yolunu da konuşalım, bunun ekonomisini, siyasetini de. Bu konu bir inatlaşma konusu değil. Meydan okuma, tehdit konusu olmamalı.
104 amiral üzerinden bu konuyu sulandırmanın kimseye faydası yok. Bu ucuz siyasi komplolara malzeme yapılmaktan sakınılmalı. Bu işi iki ucu pis bir iş. Süreç bu anlamda hem söylem, hem de eylem olarak iyi yönetilmiyor. Bakın, bilgi sahibi olmadan, kanaat sahibi olmak bizi doğru sonuçlara götürmez. Aslında Montrö ne ABD’nin, ne AB’nin, ne NATO’nun, ne Rusya’nın, ne Karadeniz ülkelerinin beklentilerine cevap vermiyor. Veremez.”
Yazının tamamını okumak için tıklayın.