Gündem

'Devlet silaha sarıldı, ekmek almaya giden masum bir çocuğu öldürdü'

Zaman gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal, Berkin Elvan'ın katilinin sorumlusu olarak 'silahların namlusunu halkına doğrultan devlet olduğunu' söyledi

12 Mart 2014 11:20

Zaman gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal, ölümüyle Türkiye'yi yasa boğan Berkin Elvan'ın ölümünü "devletin cinnet hali geçirmesinin yansıması" olarak yorumladı. "Devlet korktu, silaha sarıldı" diyen Ünal, "14 yaşında ekmek almaya giden masum bir çocuğu öldürdü. Canı bıraktı, malının derdine düştü. Vurulup düşen Berkin’i görmedi, kırılıp dökülen ‘canım canım seramiklere ağladı" ifadelerini kullandı.

Mustafa Ünal'ın Zaman gazetesinde "Çocuk öldüren devlet" başlığıyla yayımlanan (12 Mart 2014) yazısı şöyle:

 İtiraf edeyim, Berkin Elvan’ın dokunaklı bir hikâyesi olduğunu düne kadar fark edemedim.

Haberlerin satır arasında bir isimdi sadece. Üzerinde eşofmanı ve kırmızı şapkasıyla, kara kaşlı, uzun saçlı sempatik bir yüz. Sağlık haberleri dikkat çekti önce. Durumunun ağırlaştığını söylüyordu gazeteler.

46 kilodan 15 kiloya kadar düştü. Bir ara 20 dakika kalbi durdu. Müdahale edildi, tekrar çalıştı. Ve dün son nefesini verdi. Daha çocuktu. 14 yaşındaydı. Annesinin ‘Ben sensiz ne yaparım, bırakma elimi’ feryadı duyuldu. Sıradan bir ölüm değil. Dramatik bir öyküsü var. 270 gün önce Gezi olayları sırasında ‘ekmek almak’ için evden çıktı. Başına geleceklerden habersiz, kaderine yürüdü.

Sokaklar, meydanlar hareketliydi. Polisin hedef gözetmeden önüne çıkanı gazladığı, tazyikli suyla püskürttüğü günlerdi. Ekmek almaya gidiyordu. Bir gaz fişeği başına isabet etti. Daha 15’inde bile değildi. Düştü. Yarası ağırdı. Aylarca komada tutuldu. Ses vermeden uyudu. Ailesi, umutla düzelmesini bekledi.

Cılız bünyesiyle yaşama tutunmaya çalıştı. 270 gün direndi. Bedeni giderek küçüldü. Ve dün bu dünyadan göçtü. Annesi duyurdu haberi, ‘Biricik yavrumuzu yitirdik’ diye. Berkin Elvan, sadece ailesinin değil, Türkiye’nin kaybı. Acısını yalnızca yakınları değil, bütün toplum hissetti. Ülke sathına dalga dalga yayıldı. Hüznü ülkenin üzerine çöktü.

Çocuk masumiyeti yüzüne vurmuş değişik fotoğraf karelerine bakarken ‘Nasıl kıydınız?’ diye isyan etmemek mümkün mü? Değil elbette. Berkin’i kim vurdu? Belli değil. Katili bulamadığı sürece tek sorumlusu var: Devlet. Faili meçhul değil, malum. Yargı süreci bile belirsiz. Soruşturma hangi aşamada? Bilen yok.

‘Çocuk öldüren devlet’ başlığını bilerek attım. Hangi devlet mi? Eylemcilere karşı destan yazan, sokakları, meydanları gösterilere dar eden devlet. Gerçek suçluyla suçsuzu birbirinden ayıramayan, panik halinde önüne çıkanı süpüren devlet. Devlet, vatandaşına karşı bu kadar acımasız davranır mı? 14 yaşında masum, günahsız bir çocuğun hayatına kastedebilir mi?

Bir devlet, hedef gözetmeden tetiğe basar mı? Hangi devlet, silahların namlusunu halkına doğrultur? Kendi halkıyla savaşır? Devlet, yakıcı gazları vatandaşının üzerine boca eder mi? O gücün sahipleri devletin mağduruydu. Devletlû olunca eskiye rahmet okuttular. Yerli yersiz devleti insanların üzerine sürmekten çekinmediler.

Devlet, bir süredir cinnet halinde. Acıması yok. Şefkatten yoksun. Devlet, böylesine hor kullanılmamıştı. Devletin malı, vatandaşın canından kıymetli hale geldi. Zarar gören kamu malının fotoğrafları ve görüntülerini izliyoruz, nutuklarını dinliyoruz durmadan. Bu ülkede ‘Otobüs durakları yakıldı, canım seramikler kırıldı’ diye cümle kurulabildi.

Zarar gören malların dökümü yapıldı. Rakama döküldü. Faturası çıkarıldı. Devlet, yakılan mallarıyla, kırılan seramikleriyle ilgilendi. Kırılan canları, sönen hayatları görmedi. Kopan feryatları duymadı. Annelerin gözyaşlarını silmedi. Berkin’in ölümünü cılız bir iki mesajla geçiştirmenin hesaplarını yapıyor.

Berkin’in katili kim? Hesabı kim verecek? Cevap yok. Devletlûlar sessiz. Sükût ikrardandır. Devlet korktu, silaha sarıldı, hedef gözetmeden tetiğe bastı ve 14 yaşında ekmek almaya giden masum bir çocuğu öldürdü. Canı bıraktı, malının derdine düştü. Vurulup düşen Berkin’i görmedi, kırılıp dökülen ‘canım canım seramiklere’ ağladı. Devlet, bu günahıyla nasıl yaşayacak?