Söyleşi

‘Devlet, Patrikhane’ye karşı İsmailağa’nın varlığından memnun’

Saadettin Ustaosmanoğlu, www.t24.com.tr'nin sorularını yanıtladı.

16 Şubat 2010 02:00



T24- Selin ONGUN


[email protected]

Nakşibendi geleneğinin Türkiye’deki etkin gruplarından İsmailağa cemaatinin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun yeğeni Saadettin Ustaosmanoğlu'nun T24’e verdiği söyleşiyi sürdürüyoruz. Saadettin Ustaosmanoğlu, dün yayımlanan bölümünde Mahmut Ustaosmanoğlu’nun sağlık sorunları nedeniyle geri çekilmesinden sonra cemaat içinde yaşananları değerlendirmişti.

Cübbeli Ahmet Hoca’nın “Zekât paralarını yediği” iddiasıyla Mahmut Ustaosmanoğlu’na şikâyet edildiğini kaydeden Ustaosmanoğlu’nun açtığı bir parantez de, İsmailağa cemaatinin Fethullah Gülen cemaati ve AKP ile ilişkileriydi. “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İsmailağa cemaatine yönelik olarak 'Bunları merkeze çekelim' sözlerinden hareketle İsmailağa’nın Gülen cemaati çatısı altına alınmak istendiğini” kaydeden Ustaosmanoğlu, bu konuda yaşadıkları rahatsızlığı dile getirmişti. Ustaosmanoğlu, “Gülen cemaatine ve AKP’ye şeriatı sulandırdıkları için karşıyız. Şeriat istiyorlar tabii ki. Tabanı tamamen samimidir” demişti.

Söyleşinin ilk bölümü: Cübbeli Ahmet'e 'Zekât paralarını yiyor' suçlaması

“İsmailağa cemaatinin entelektüellerinden biri” olarak işaret edilen Yeni Furkan dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Saadettin Ustaosmanoğlu ile yaptığımız söyleşinin bugünkü bölümünde yer alan başlıklar şöyle:

Görevde olan milletvekili ya da bürokratlar arasında İsmailağa cemaati üyesi var mı? Mahmut Ustaosmanoğlu kendisinden sonra cemaat liderliği için kimi işaret etti? Cemaat lideri emekli maaşıyla mı geçiniyor? Kadınlar konusunda Cübbeli Ahmet Hoca hangi sözü dinlemedi? Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı’nın İsmailağa cemaati soruşturmasını yürütürken hakkında inceleme başlatılması, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in gözaltına alınanların serbest bırakılmasını istediği haberleri neyi gösteriyor? İsmailağa’dan Ergenekon’a dahil olanlar var mı?

Saadettin Ustaosmanoğlu'na, www.t24.com.tr  için yönelttiğimiz sorular ile yanıtları şöyle:


‘Şeriat geldiği zaman siz de rahat edeceksiniz, emin olun’


- Siz şeriatın gelemeyeceğini anladınız mı artık?

Tam tersi. Zamanın sonu olması itibariyle şeriatın geleceğine inancımız tamdır. Ruhul Beyan tefsirinin sahibi İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri’nin Kitabu’n Netice isimli eserinden bu meseleye dair anlatacaklarım var, ama uzun sürer. Geçelim. Şeriat geldiği zaman siz de rahat edeceksiniz. Samimi söylüyorum.

- İstediğiniz kadar emin olun bu konuda anlaşmamız mümkün değil.

O fikrin ahlakını altyapı olarak insanlara verseler böyle düşünmezsiniz. Bu uzun mesele ve pratiği yaşanmış bir mevzu. İngiliz tarihçi Arnold Toynbee’nin sözüdür: “İstikbal İslam’ındır. Bir tek denenmemiş o kaldı.” Ne demek istiyor dersiniz?

- Şeriat ile birlikte mevcut hayatımızı sürdürmemiz mümkün mü?

Tabii.

- Garantisi nedir bu “Tabii”nin?

Kur-an, Sünnet, İcma ve Kıyas nazarından hadiseleri doğru tahlil edebilmek.


‘İslam inkılâbı konusunda İran sınıfta kalmıştır’


- İran’ı hangi resme dahil ediyorsunuz siz?

İran ayrıca konuşulmaya muhtaç.1400 senelik geleneğine bakarsanız daima Ehl-i Sünnet’le savaştığını görürsünüz. Bugüne dair söz şu da olabilir; ihtilal şu veya bu şekilde insanların ayağa kalkmasıyla mümkün, ama inkılâp başka bir şey. İran bu konuda sınıfta kalmıştır. İslam inkılâbının şiiriyetini temsil eden bir devlet henüz yeryüzünde yok. Büyük Doğu İbda fikriyatı bunun için temsil makamındadır.


'Ben dini kabul etmiyorum dediğinizde size içki de mubah’



- İslam inkılabı konusuna İslami yasaklar dahil mi?

“Ben dini kabul etmiyorum” dediğinizde size içki mubah.

- “Dini kabul ediyorum, içkimi içerim, başımı da örtmem” dendiğinde?

Şimdi devlete bugün bunu diyebiliyor musunuz?

- Laik devlet bunu sormuyor.

Okula giderken ben hem Kemalizm’i kabul ediyorum, hem de başörtü takacağım diyebiliyor musunuz?


'İsmailağa'dan çıkan bürokrat yok, ama AK Partili bakan selam gönderir’


- Cemaatinizden çıkan milletvekili var mı şu an Meclis’te?

Yok. Söz konusu değil. Ne öyle bir talep var, ne de bizden bu işe meraklı biri var.

- Bürokrat var mı?

Yok ama İsmailağa cemaatinden birilerinin bürokratlarla görüşmesi mümkün. Mesela AK Partili bir bakan bana selam gönderiyor. Benim görüşüm belli; ama selam gönderiyor. Bunlar oluyor. Ama öyle mekanik bir ilişki yoktur. Şu olabilir; bizden biri şirket kurmuştur,  arada ticari faaliyetler olur. Bunun da her hükümetle olması kadar doğal bir şey olamaz.


'Üst düzeydeki Fethullah Gülen cemaati mensuplarına acıyorum'



- Gülen cemaatini kıskanıyor musunuz siz?

Ne münasebet! Küçümseme manasında değil ama onlara biraz acıma duygusuyla baktığımı söyleyebilirim; üst düzeydekilere. Ilımlı İslam’ın mimarlarıdırlar. Bu açılım, mesela AKP’de şöyle bir şeye sebep oldu. Masanın öbür tarafına geçip oturanlar önce sekreterleriyle evlendiler. Adam parayı buldu, ne yapacağını bilmiyor. Çünkü fikri altyapısı yok, bu kez ne oldu; sonradan görme İslam sosyetesi.

- Hangisini daha yakın bulmanız olası; liberalleri mi; ulusalcıları mı?

İki taraftan da benimsediğimiz insanlar var. İlk aklıma gelenler Rasim Ozan Kütahyalı, öbür taraftan Serdar Akinan. Ama bizim taifeden Mehmet Metiner’i izlerken hicap duyuyorum.


'Cübbeli, kadın konusunda da söz dinlemeyen biri’


- Örtülü yazarlar?

Her toplulukta olduğu gibi burada da kısmi şeyler yaşanır. Ama takvaya meyilli yaşama gayreti, diğer topluluklara göre hata payını küçültür. Şayet bir toplulukta, bir cemaatte, bir partide, bir teşkilatta yozlaşma varsa dikkatler orada o ülkenin rejimine teksif edilmeli. Yoksa hadiselerin anlatımından horoz dövüşü görüntüsü çıkar. Kadın konusunda da Cübbeli söz dinlemeyen biri olarak bilinir. Kendi ifadesiyle söyleyelim; “Efendi Hazretleri bana dedi ki, vaaz etme talebe okut. Dinlemedim, başıma şu iş geldi; ikinci evliliğini yapma dedi, dinlemedim başıma şu iş geldi; külliye yapma dedi, dinlemedim hapse düştüm.” Buna rağmen Efendi hazretlerinden emir alıp her şeyi yapıyormuş gibi davranması iki yüzlülük değil mi? Böyle bir kişinin kadın konusundaki düşüncelerini de tahmin edebilirsiniz. Kadın ve Cübbeli; altı çizilmeli.


'Mahmut Ustaosmanoğlu emekli maaşıyla geçiniyor’


- Mahmut Ustaosmanoğlu’nun geçim kaynağı nedir?

Emekli maaşı var.

- Beykoz’daki villasını emekli maaşıyla mı almış?

Efendi hazretlerinin parayla direkt bir ilgisi olmaz. Ha siz bir seveni olarak, “Efendim şu hediyemi kabul buyurun” dersiniz, o hediyeyi de üzerine geçirmez. Benim servetim olsa gözümü kırpmadan kendisine takdim ederim. Ama bu meseleleri maddeye endeksleyerek düşünmeye kalkarsanız şöyle bir durum çıkar ortaya; “Oh be, ne güzel, dünyada şeyh olmak varmış!” Kelkeleş bir görüntü; bu tür düşüncelere tenezzül etmemeli insanlar.

- Villa kimin?

Efendi hazretlerinin değil, onun üzerine hiçbir şey yoktur. Oğulları var, onların köyde arazileri, çay bahçeleri var vs.


'Kendisinden sonrası için birini işaret etti, ama...’


- Mahmut Ustaosmanoğlu’ndan sonra cemaatin başına kim geçecek?

Efendi hazretleri ruhani bir işaretle manevi bir miras bırakıp, bir kişiyi işaret etmez “Benim vekilim şudur” demezse, biri çıkar “Benim” der, öbürü “Hayır benim” diyebilir, ama kervan yürür. Mana iklimlerinden esen rüzgârların kokusunu alabilmektir mesele. Gerisi teferruata girer.

- Var mı işaret ettiği biri?

İsmini açıklayamayacağım bir büyüğümüz vardı, ama o kişinin “Yapamam, yaşlıyım” dediği söyleniyor. Gerçekten böyle bir şey olup olmadığını da bilmiyoruz.

- Ya Cübbeli için söylenenler?

Efendi hazretlerinin vekâlet bakımından Cübbeli’yi göstermediği çok net. Hiç kimsenin de böyle bir iddiası yok. Kendisi de iddia etmiyor zaten. “Ben Efendi hazretlerinin emriyle şunu şunu yaptım”ın dışında bir iddiası yok.


'Bizim cemaatimizde cübbe ve sarık prim yapar’


- Siz neden cübbe ve sarık giymiyorsunuz?

Hiç giymedim. İnşallah bundan sonra giyerim. Burada şunu da not etmek isterim. Bazı kişiler benim Cübbeli’ye rakip olmaya çalıştığımı, bu sebeple ona saldırdığımı falan zannediyorlar, böyle bir şeye tevessül küçüklük olur, bana bir şey kazandırmaz. Ama cübbe sarık sorunuz vesilesiyle bildireyim; böyle bir niyet aklımın ucundan geçseydi, cübbe sarık giyerek bu işe soyunurdum, zira bizim cemaatimizde bu mesele, cübbe sarık, prim yapar. Ben de böyle bir fırsatı değerlendirmeyecek kadar enayi biri değilim. Yapmadığıma göre? Demek dert başka. Biz kimsenin şahsına da düşmanlık beslemeyiz, ahlakımız buna müsaade etmez. Ancak gördüğümüz kötü amellere düşman oluruz ki, bu da o amelin sahibi için bir kazançtır. Özellikle Cübbeli’nin Teke Tek programında kâinatın efendisine ve sahibine yapılan hakaretlere ses çıkarmaması bizleri çileden çıkardı. Yoksa Cübbeli’nin faaliyetlerine nasıl karşı çıkarız? Allah rızası için yaptığı her işte de arkasında dururuz. Yeter ki bu kadar savrulmasın. Derdimiz anlaşılıyor herhalde.



'Devlet, Patrikhane’ye karşı İsmailağa’nın varlığından memnun’



- 1998 yılında İsmailağa Camii imamı Hızır Hoca (Hızır Ali Muradoğlu),  sekiz yıl sonra Bayram Ali Öztürk benzer biçimde öldürüldü. Siz bu cinayetlerin ardından “derin cinayetler”e işaret etmiştiniz. Ergenekon süreci farklı bir değerlendirme yapmanıza neden oldu mu?

Şöyle bir sıralayalım; İsmailağa, Patrikhane ve Patrikhane üzerinde emelleri olan Batılı ülkeler. Bu cinayetler nerede oluyor; İsmailağa’da. Devletin Patrikhane’ye karşı İsmailağa’nın buradaki varlığından memnun olduğunu biliyoruz. Bir bakıyoruz Ergenekon diye bir şey gündeme geliyor. Peki bunca yıl sonra neden derin devleti temizleme niyeti hasıl oldu? Dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın Mısır’daki sözleri bir cevap veriyor; “Üçüncü dünya ülkelerindeki diktatörlükler bize zarar veriyor.” Bu manada Türkiye’de de Kemalizm’i tasfiye ediyorlar. Ama hayat boşluk tanımaz, yerine ne koyacaklar; ılımlı İslam. Şimdi sorunuza döneyim. Bu cinayetleri bu servislerin buradaki uzantıları işledi. Ergenekon denen hadisede de, o servislerin buradaki çete uzantıları safra olarak atılıyor. Fakat atılmayan bir şey var; masonik bağlantılar. İtalya’daki P2 Mason Locası’nı hatırlayın. Neden Başbakan bu meselelere temas etmiyor?


'Ergenekon konusunda İsmailağa’dan bile kandırılanlar oldu’


- Sizi tanımayan biri bu sözlerinizden sonra “Acaba İşçi Partisi’nden mi?” diye düşünebilir.

Ne alâkâ? Tapelerde Perinçek’in yakın adamı Adnan Akfırat’la Doçent Ümit Sayın’ın konuşmalarını görmediniz mi? Ümit Sayın, Perinçek’in İngiliz locasına bağlı olduğunu söylediğinde Akfırat şaşırıyor. Bunlar açılması gereken mevzular. Ama “Cıss” olur korkusu var. Türkiye’de madem bir şeylerin açılımı gerçekleştiriyor, her şey konuşulmalı. Şimdiye kadar ulusalcıları kim destekledi? Kemalistlerin nasırına kim basıyor; müslümanlar mı? Şimdi olan ne; her tarafa el atıldı. Ergenekon konusunda İsmailağa’dan bile kandırılanlar oldu. İsmailağa cemaatine bile “Memleket elden gidiyor” diye gelenler kimdi? Ben masonlar, Yahudiler diyeyim, bir başkası derin devlet desin.


'Erzincan’da İsmailağa’yı kullanarak iş çevirenleri hükümet engelledi’


- Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı’nın İsmailağa cemaati soruşturmasını yürütürken hakkında inceleme başlatılması, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in “gözaltına alınanların serbest bırakılmasını istediği” haberleri, “cemaate dokunanın eli yanıyor” şeklinde yorumlanmıştı. Önce şunu soralım; Çiçek, İsmailağa cemaatinin hukuku olduğu bir siyasetçi mi?

Cemil Çiçek’in olsa olsa derin devletle hukuku olur. Bizimle hiçbir ilgisi yoktur. Erzincan olayında mevzu, cemaate dokunanların eli yanması değil cemaati kullanarak iş çevirenlerin -laik, Kemalist, ulusalcı- hükümet tarafından engellenmesidir.

- Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz?

Süreç içinde yaşananlara bakarak, halihazırda da bu tür atraksiyonlara girmeyi düşünenlerin varlığını hissetmek zor değil. Bu kargaşada olmayacak ne var ki?

- Bu çok muğlak bir cevap olmadı mı?

Şimdi bir de şöyle bir şey var. Okuyucu satır aralarını okuyamazsa ortaya çok yavan bir görüntü çıkabilir. Kısaca, asıl söylemek istediklerimiz, söylediğimiz halde söylenmedik olanlardır. Anlamakla anlayış arasındaki farkı bilenler tabii olarak ne istediğimizi anlayacaktır.