Gündem

Devlet dindar nesil yetiştirmeye kalkarsa...

İktisat profesörü Eser Karakaş, devletin dindar nesil yetirtirmeye kalkması halinde ‘maraza’ çıkacağını yazdı.

31 Ocak 2012 02:00

 T24- İktisat profesörü Eser Karakaş,  devletin dindar nesil yetirtirmeye kalkması halinde ‘maraza’ çıkacağını yazdı.

AİHM yargıcı Işıl Karakaş ile evli olan  Prof. Eser Karakaş’ın, bugün Star gazetesinde yayımlanan “Devlet ve Muhafazakarlık” başlıklı yazısı şöyle:



Futbol ve eğitim yazılarım dışında haftada iki kez kullandığım bu sütunda, itiraf edeyim, daha teknik, daha küresel ekonomik krize yönelik yazılar kaleme almak istiyorum ama olmuyor, olamıyor.



Olabilmesi için siyasette, hukuk devleti ilkelerinin en temel kavramlarında anlaşmamız lazım ki, daha teknik ayrıntılara daha kolayca, daha huzurla girebilelim.



Türkiye son senelerde çok önemli bir yapısal dönüşümün içinde; Cumhuriyetin kurulduğu senelerden beri temel insan haklarına aykırı baskılara maruz kalmış, dışlanmış, kamusal yaşama doğal haliyle kabul edilmemiş, yobaz, mürteci gibi sıfatlarla ötekileştirilmiş bir kesim, çok geniş bir kesim bugünlerde toplumsal enerjisini açığa çıkarıyor, kamusal alana büyük ölçüde damgasını vuruyor.



Ve bu süreç, demokrasi ve evrensel hukuk devleti ilkelerine uygun bir biçimde ilerleyebildiği ölçüde çok da olağan, hatta güzel bir süreç.



Ancak, burası Türkiye, işler, hele demokrasi, hukuk devleti, insan hakları meseleleri, son senelerdeki önemli adımlara rağmen, çok kolay düzelmiyor, çok kolay ilerleyemeyebiliyor.



Demokrasinin, toplumsal tercihlerin doğal bir sonucu olarak son senelerde toplumda belirgin muhafazakar rüzgarlar esiyor.



Daha 2004 senesinde, hukuk devleti atılımlarının, AB sürecinin dolu dolu yaşandığı günlerde, Zaman gazetesinin yorum köşesinde “AK Parti ve negatif edimler” başlıklı bir yazı yazdığımı hatırlıyorum; bugün de konuyu tekrar açmaya çalışacağım.



Toplumsal tercihlerin sonucu olarak muhafazakar rüzgarların güçlendiği günümüzde muhafazakarların, hatta hepimizin önünde kanımca çok temel bir soru duruyor.



Siyaseten bugün çok güçlü konumda olan muhafazakarlar on senelerdir örselenmiş muhafazakarların ve başka kesimlerin temel hak ve özgürlüklerini genişletip, muhafazakarların kamusal yaşama oldukları gibi katılımını hala engelleyen düzenlemeleri mi normalleştirecekler, yoksa toplumun bütününü muhafazakarlaştırma gibi bir projenin mi peşine takılacaklar?



Bu soruya verilecek cevabın Türkiye’nin yakın geleceğini belirleyeceğini düşünüyorum.



Ve peşinen, toplumun bütününü muhafazakarlaştırma, üstelik devlet marifetiyle muhafazakarlaştırma projesinin çıkmaz bir sokak olacağını düşündüğümü belirtmek istiyorum.



Türkiye nüfusunun yarısını oluşturan kadınların erişkin kesimlerinin yüzde ellisinden çok daha fazlasının başını bir biçimde kapattığı ülkemizde temsiliyet misyonu olan TBMM’ye hala bir türbanlı kadının olduğu gibi girememe keyfiyeti, üniversiteli kızların problemi kağıt üzerinde ortada durur iken, toplumu muhafazakarlaştırma arayışlarını gerçekten anlamsız buluyorum.



Muhafazakar eğilimli siyasal iktidarın siyasi projesi çok geniş muhafazakar kesimin ve başka mağdurların önündeki kamusal engelleri ortadan kaldırmak olmalı, yeni sınırlayıcı düzenlemeler değil.



Toplum daha da muhafazakarlaşabilir, bu sosyolojik bir süreç olabilir ama bu sürecin motoru devlet yani hukuk olmamalı, rahat bırakılan toplum kendi dinamiklerini kendisi devreye sokmalıdır.



Dindar nesiller yetiştirmek istemek bireylerin, ailelerin, fertlerin derneklerin, sivil toplum kurumlarının haklı ve doğal özlemi olabilir.



Ama bu özlem devlet müesseseleri marifetiyle hayata geçirilmek istenirse ileride maraza çıkabileceğini görmek için müneccim olmaya gerek yok. 



AK Parti daha uzun seneler negatif edim yöntemini yani demokrasinin önündeki mevcut engelleri teker teker kaldırarak, yeni sınırlayıcı düzenlemelere tevessül etmeden ilerleme yolunu tercih etmelidir, bu alanda daha çok geniş bir marjı mevcuttur.



Muhafazakar toplum ideali herkesin muhafazakarlık temelinde benzeşmeye başladığı bir toplum idealidir; liberal toplum ise herkesin özgürce kendisi olabildiği bir toplum.



Hangisini tercih edeceğiz?



Türkiye er ya da geç bu temel soruya bir cevap verecektir.