Turkcell Süper Lig'de 9. hafta geride kalırken, puan sıralamasının ilk üç basamağında üç büyüklerden hiçbir takımın yer almaması dikkat çekici bir gelilmeydi.. İstanbul takımlarının uzunca yıllar lige ambargo koymuş olmasının verdiği rahatsızlığı dile getiren Tanıl Bora bu durumu 'Derin Anadolu toplu hücumda' başlığıyla köşesine taşımış..
"Ligin ilk çeyreği geçilirken, alışılmadık bir tasnif var. İstanbul oligarşisi ancak 3. ve 5. sıraları (averajla) tutuyor. Beşiktaş 1, Galatasaray 2, Fenerbahçe 4 kez yenildi taşralılara." Tanıl Bora 4.11.2008 tarihli Radikal sayısında yer alan yazısında "‘Derin Anadolu’ toplu hücumda" şeklinde başlık atıyor...
İşte Tanıl Bora'nın yazısı:
Pastırma yazında gündüz maçları: Futbolun pastel tabloları. Sezonun tazeliğiyle hazan yorgunluğunun kontrastını belirginleştiren bir ışık hûzmesi... Futbol delisi, her meteorolojik şartta ayrı bir letâfet görür, her hava ‘maç havası’dır ona kalsa. Ama hissen en bereketli maç havası galiba budur: galiba güneş armağanı, mağluba sonbahar hüznü...
Ligin ilk çeyreği geçilirken, alışılmadık bir tasnif var. İstanbul oligarşisi ancak 3. ve 5. sıraları (averajla) tutuyor. Beşiktaş 1, Galatasaray 2, Fenerbahçe 4 kez yenildi taşralılara. Trabzonspor’a çeyrek asır sonra hâcet kapıları açılabilir mi; hele o ‘büyük ve müebbed’ hayal, beşinci şampiyon, gerçekleşebilir mi? Hülyalı zamanlar...
Narin meziyetli Colman İki haftadır yüzü düşen Trabzon-spor, sırtı yumruklana yumruklana damat odasına geri sokuldu. Olimpiyat stadı yaylasına çıkan bordo mavili taraftarlar, 4 farklı galibiyete tekabül eden bir oyun izleyemediler. Hücum hattının derbederliği sürüyor. Sağ kanadın tedirgin uşağı Tayfun Cora’nın ekstraları, güven-beceri diyalektiğinin bir örneği. Colman, iki üç haftadır, ani yarma harekatları ve rakibin arkasına tünel kazan paslarıyla narin meziyetlerini gösteriyor.
Tek namağlup Beşiktaş, bu unvanını kaybetti. Kayseri’de nihayet kalabalık bir seyirci önünde, İkinci Cihan Harbi’ndeki ‘oturma savaşı’ gibi, kitli bir maç. Golün asistine asist yapan verevine ara pas, nasıl ustaca (işte Mehmet Topuz)! Kayserispor, Üç İstanbullu’yla ilk tur maçlarından 7 tombul puan çıkarttı. En az yiyen takım. (Onlardan az atan da yalnızca 4 takım var!) Turgay Bahadır, bu seneki sürprizleri. Galatasaray-Antep-spor, ümit edildiği gibi, akışkan bir seyirlik sundular. Galatasaray, yine bir ‘İkinci Cihan Harbi’ mecazına başvurursak, bilinen ‘yıldırım savaşı’ kozunu kullandı.
Antepspor, ikinci İstanbul seyahatinden de, üç yemesine rağmen ‘sıkı takım’ dedirterek döndü veya isterseniz, ‘sıkı takım’ dedirtmesine rağmen üç yiyerek.
Beklenmedik irtifalara çıkan iki takımın eşleşmesinde, Ankaraspor tırmanışını sürdürdü. Resmen ikinci sıraya yerleştiler! Büyük paralar döktükleri yıllarda (doğalgaz zamlarında da hep hatırlayın bunu!) başaramadıkları ‘kafaya oynama’ emeline, Aykut Kocaman’la sakin sakin takılmak üzere başladıkları ve kendi alışkanlıklarına kıyasla az para harcadıkları bu sezon erdiler. Üç haftadır yenilen Bursaspor’un havası kaçık. Sivasspor da kazasız gidiyor. Özellikle evlerinde, çok iştahlılar. Mehmet Yıldız, ikisi penaltıdan bir üçlemeyle 8 gole ulaştı. Mehmet Çakır 6 golde.
Fener yeniden ‘arıza’landı
Geçen hafta restart eden Fenerbahçe hemen yine arızalandı. Edu’nun kendi kalesine gol istatistiği, meslek hayatını riske sokacak bir sabıka kaydına dönüşüyor. Güiza, pres emeğiyle kazandığı kredileri, atamadığı gollerle harcıyor.
‘Lige renk getirmek’ denen klişe, Eskişehirspor’un suretinde hakikat payı kazanıyor. İthal ikameci sanayi devrinden kalma o naif armanın peşinde, hep dolu tribünler. Yerel kaynaklar (onlara selâm olsun), Galatasaray maçında, tribünlerde bir ‘Avrupalı Esesler’ pankartından söz ediyorlar; bir dizi ülke bayrağı işlenmiş, altında ‘Erasmus öğrencileri’ imzası.
Erasmus değişim programıyla muhtelif Avrupa ülkelerinden Anadolu Üniversitesi’ne gelmiş öğrenciler, kırmızı siyah formalarla zıplaşıyor. Hem üniversite kenti kimliğine uygun, hem ‘glokalleşmenin’ timsali! Sadece ligimizin değil dünya üzerindeki futbol profesyonellerinin en uzunlarından olan 2.05’lik Ivesa kırmızı kart görünce, tam yirmi santimlik radikal bir kısalmayla, altyapı mahsûlü Sinan Ören geçti kaleye. (1985’te antrenmanda hayatını kaybeden Eses kalecisi Sinan’ın yeğeni imiş.) O ise ligin en kısa kalecisi; düşünün, Ömer Çatkıç bile 1.88. Bunun bir ortası yok mudur Eses?
9 haftada 7 antrenör gitti
Kırmızı çizginin hemen üstündekilerin buluşmasında Hacettepe Konyaspor’a son on dakikada yenilerek ciddi bir hasara uğradı. Baştan aşağı Akdeniz mavisi deplasman formasıyla Antalyaspor, iki pası birbirine ilikleyemeyen Gençlerbirliği karşısında ilk galibiyetini aldı. Dipteki kritik eşleşmede, nagalip (ama ligin en iyi giyinenlerinden) Kocaelispor’la, iç harp yaşayan (ve en çiğ kıyafetleri kuşanan) Ankaragücü iki dakikada 1-1’e kitlendiler. Geçen hafta beliren yarık derinleşiyor: İki haneli puan sayısına ulaşanlarla tek hanelerde kalanlar arası 4 puan açıldı. 9. haftada 7. teknik direktör değişikliğine ulaşıldı. Hocaların üçte birden fazlası gitti yani şimdiden!