ABD ile Rusya arasında Suriye'de ateşkesin sağlanması için yapılan
anlaşma, Almanya'da
hafta sonunda yayımlanan gazetelerin yorum konuları arasında bulunuyor. Berlin‘de
yayımlanan der Tagesspiegel gazetesindeki yorumda, Suriye’deki barışın ABD ve Rusya’nın
izleyeceği tutuma bağlı olduğu dile getiriliyor.
“Şimdi Rusya'nın
Suriye ordusunu, ABD’nin de desteklediği direnişçi grupları ateşkese
uymalarını sağlaması belirleyici olacak. Aslında bu grupların hiçbiri barış istemiyor.
Her biri bir
diğerini yok etmek istiyor. Burada tek ümit, bu gruplar Washington ve Moskova’nın askerî
desteklerine o kadar bağımlılar ki, kendilerine denileni yapmaktan başka çarelerinin
olmaması.”
Berlin merkezli die Welt gazetesindeki yorumda ise Almanya’da Müslümanlara ait
derneklere
ilişkin tartışmalar mercek altına alıyor. Almanya’da geçen günlerde alevlenen tartışmalarda
özellikle Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Türkiye devletiyle siyasi bağları olmakla
suçlanmıştı. Gazetedeki yorumda, Almanya dışından finansal destek alan bu derneklerde
değişimin ancak Alman siyasetinin desteği ile mümkün olacağına dikkat çekiliyor.
“İslam bilimcilerin de doğruladığı gibi, eğer Almanya’daki birçok cami yurt dışından para,
personel ve bilgi akışı sağlayamazsa varlığını sürdüremez. Kim, camilerin varlığını
sürdürebilmek için parayı nasıl sağlayacaklarına dair bir plan ortaya koymadan, yurt dışından
desteğin kesilmesini isterse, o zaman Alman İslamı’nın pekiştirilmesinden ziyade yok
edilmesi söz konusu demektir.”
Haber portalı Spiegel-Online'da yer alan "20 gücün 15'i" fazla
başlıklı yorumda ise geçen
hafta Çin’de yapılan G20 Liderler Zirvesi’nde dünyadaki sorunlara çözüm bulunamadığına
dikkat çekiliyor. Yorumda ABD, Rusya, Hindistan, Çin ve AB’den oluşan dünyanın beş
gücünün sorunlara daha kolay çözüm bulabileceği savunuluyor. Ancak bunun için Avrupa’nın
güçlenmesi gerektiğinin altı çiziliyor.
“Ancak yenilmememiz için Avrupa Birliği’nin (AB) Brexit sonrasında güçlü bir federal devlet
gibi yeniden yapılanması gerekiyor. AB’ye üye ülkeler arasında hâkim olan bütün tartışmalar
ve bunların neden olduğu gruplaşmalar ve bölünmeler, son olarak Atina’daki Güney Avrupa
Zirvesi’nde görüldüğü gibi, her ülkenin tek başına hiçbir şey yapamayacağını biraz olsun
örtbas ediyor. Ayrıca şunu eklemek lazım: Avrupa birleşmeden, liberal standartlarda bir
uluslararası düzenin sağlanması pek düşünülemez.”
Ludwigshafen’da yayımlanan Rheinpfalz gazetesinde
ise Mecklenburg-Vorpommern
Eyaleti’nde geçen pazar yapılan seçimlerde Almanya Başbakanı Angela Merkel’in aldığı
yenilgiye ilişkin tartışmalar ele alınıyor.
“Angela Merkel’in Almanya’da uzun süre kraliçe olmasının nedeni,
sürekli seçimleri
kazanmasıydı. Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) bunu (eski başbakan) Konrad Adenauer
döneminden beri çok sever. Ancak Merkel geçen süre içinde çekiciliğini kaybetti, bu kayıp
Mecklenburg-Vorpommern (seçimlerinden) sonra olmadı. Gelecek pazar günü Berlin’de
yapılacak seçimler de bu eğilimin değiştiğini göstermeyecek. Elbette Avrupa’nın en güçlü
kadını, tırnak içinde politikacısı parlamentonun arka sıralarında oturan milletvekillerinin
düzenleyeceği bir darbeden korkmuyor. Hristiyan Birlik partileri içinde kimse açıkça, Hristiyan
Sosyal Birlik Partisinin lideri Horst Seehofer bile, ‘Merkel gitmeli’ demiyor. Ancak sürekli
kaybetmenin lanetinin nasıl bir ağırlık yarattığını ve sadakat gösterenlerin güvenini nasıl
kemirdiğini, Almanya’da daha önce iktidarda olanlar bizzat yaşadı.”