Ünlü tarihçi Murat Bardakçı’nın 17 Ağustos depreminin yıldönümü nedeniyle Habertük gazetesi için derlediği İstanbul’un deprem kronolojisini anlattığı dünkü (16 Ağustos 2015) yazısında, "İstanbul’da 250 senede bir mutlaka büyük deprem meydana geldiği" yönündeki ifadeleri tartışmalara neden oldu.
Cumhuriyet’te yer alan 'Depreme tarih vermek imkânsız' başlıklı habere göre; Sedimantoloji ve Deniz Jeoloji uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, Bardakçı’nın sözlerinin bir deprem uzmanıymış gibi değerlendirilemeyeceğini belirterek, "Bu işi ciddiye alın, tarihte de binlerce can kaybı olmuş’ demek istiyor" dedi. İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu ise “250 yıl doldu, valizi toplayıp gidin’ anlamına gelecek açıklamalar yapmamak lazım” ifadelerini kullandı.
Bardakçı'nın tarihi belgelere bakarak yazdığını söyleyen Görür, ünlü tarihçinin sözlerini herhangi bir depremi öngörüyor gibi algılamamak gerektiğini söyledi. Görür şunları söyledi:
“Yazısında Prof. Dr. Celal Şengör’den de referans verdi. Olay şu, Marmara’da 1999 yılından bu yana deprem alarmı verilmiş. Denizdeki araştırmaları yapan ekip olarak, tabanda aktif, 7’den büyük bir deprem üretebilecek potansiyelde, Kuzey Anadolu’nun devamı niteliğinde fay sistemi olduğu sonucuna vardık. 1999 depreminin, Marmara’nın tabanındaki kabuğa enerji şırınga ettiğini biliyoruz. 1999 depremi, 250 senede birikmesi gereken enerjiyi 55 saniyede bu kabuğa yükledi” dedi.
‘Bardakçı bu işi ciddiye alın demek istiyor’
Bilim insanlarının da uyarıda bulunduklarını, Kuzey Anadolu fayının depremleri doğudan batıya taşıdığını dile getiren Görür, 1939 Karlıova’dan başlayan depremler zincirinin 1999’da İstanbul’un kapılarına dayandığını ifade etti. Bardakçı’nın sözlerinin bir deprem uzmanıymış gibi değerlendirilemeyeceğini kaydeden Görür, şöyle devam etti:
“Tarihi belgelere bakarak yazıyor. 1509, 1766, 1894 gibi büyük depremleri sıralıyor. Yer bilimcilerin dediği gibi ‘Marmara bir deprem denizi. Bu işi ciddiye alın, tarihte de binlerce can kaybı olmuş’ demek istiyor. Yoksa herhangi bir depremi öngörüyor gibi algılamak ve bu yönde beyanat vermek çarpıtma olur. Deprem biliminde bir kural vardır, bir deprem olmuşsa o deprem tekerrür eder. Enerji boşaltılır ve sonra tekrar kırılır. Yapılan bilimsel araştırmalar da kuzey kolda 250 senede bir deprem yaşandığını gösteriyor.”
Deniz dibindeki gaz çıkışının depreme neden olacağı yönündeki ifadelerin ise yanlış olduğunu belirten Görür, “Gaz ve su çıkışı, gelecekte olabilecek depremin kestirilmesinde önemli. Gözlem altında olmalı. Deniz altı gözlem istasyonuna ihtiyacımız var. AB’nin bütün denizlerinde kurdular. Biz kurmaya çalıştık ama beceremedik. Hükümet yetkilileri desteklemedi” dedi.
‘İşi uzmanına bırakmakta yarar var’
İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve 37. Dönem TMMOB Yönetim Kurulu İkinci Başkanı Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu ise şöyle konuştu: “İşi işin uzmanına bırakmakta yarar var. 250 yıllık periyotlar tahmini yapılıyor. 150- 200 yıl olan da var. Göynük depremi 300 yıla yakın. Kuzey Anadolu fayına dair verilen deprem tarihinin üzerinden 70 yıl geçti. O nedenle, deprem uzmanı deneyimli insanlarla konuyu tartışsa iyi olurdu. ‘250 yıl doldu, valizi toplayıp gidin’ anlamına gelecek açıklamalar yapmamak lazım. Bilgi vermek ayrı, tarih vermek ayrı anlam taşır. AFAD 81 ilde güvence ama her anlamda yapılacaklara dair hazırlıklı olmak bir devlet politikası olmalıydı. Hazırlıklar çok yetersiz.”