Gündem

Deprem bilimci Ahmet Ercan: ‘İmar barışı’ kana bulanmış bir barıştır

Deprem bilimci Prof.Dr. Ahmet Ercan, Hakan Aksay’ın sorularını yanıtladı

21 Şubat 2019 00:42

Kartal’da çöken bina, olası İstanbul depreminde yapıların kalitesini tekrar gündeme getirdi. Özellikle ‘imar barışı’nın sonuçları yeniden tartışıldı. Peki İstanbul, Türkiye depreme hazır mı? Deprem bilimci Prof. Dr. Ahmet Ercan, Hakan Aksay’ın sorularını yanıtladı.

Türkiye depreme hazır mı?

Türkler ne yazık ki ölümle sınanıyor. Ölüm gelmeden önlem almıyoruz.Tıpta olan koruyucu hekimlik ne yazık ki mühendislikte yok.Maalesef bir facia yaşanacak ki ondan sonra ne yapabiliriz diye düşüneceğiz. 99’daki Marmara Depremi’nde ne yazık ki 17 bin 800 kişi öldü. Ama bu beklenmeyen bir deprem miydi? Değildi.

Deprem daima geçmişteki davranışlarını yineler. Şaşırtıcı hareket etmez.İncelemelerimize göre, İstanbul depreminin en olası zamanı 2045.

1982 yılında Bilim Teknik dergisinde yapmış olduğum yayında “1994’ten sonra her an deprem olabilir” demiştim. 1999’da deprem oldu. Aferin bana demek istemiyorum.Çünkü bir jeofizik mühendisinin görevi bunu bilmektir.

Kandilli Gözlemevi ve Almanların Gölcük ile ilgili ortak bir çalışması vardı.Bize birçok uyarı geldi: denizde hareketlilikler, balıkların durumları, yine denizde çekilmeler vardı; sular ısındı vs. Sonra bir baktım ki deprem iyice yaklaştı. O zamanki televizyon kanallarında bunu söyledim. “Deprem bir aya kadar oluyor” diye. Hiçkimsenin dikkatini çekmedi.Sonra 1 hafta kala tekrar yayın yaptım “1 hafta kaldı” diyerek. Ben siyasetçilerin beni aramasını bekledim, ama aramadılar. O zaman biz ünlü de değildik daha. Başbakan Bülent Ecevit’i aradım bir gün.Toplantıda olduğunu, bağlanamayacağını söylediler.Rahşat Ecevit’le görüşün dediler.Kırılarak Rahşan Ecevit’i aradım.Rahşan Ecevit’in de toplantıda olduğunu söylediler.

Türkiye’yi yöneten insanlarla bağlantıya geçemedim ve deprem bağıra bağıra geldi.Sonra ülkenin cumhurbaşkanı ve başbakanı kara gözlüklerini ve fötr şapkalarını giyerek deprem bölgesine geldi. O zaman Süleyman Demirel cumhurbaşkanıydı. Kendisi yürürken yaşlı kadının biri yakasını tutarak ‘’Bunlar sizden oluyor’’ diyerek çekti.İlk defa tabandaki bir kişi cumhurbaşkanına hesap soruyor, Türkiye kurtuluyor diye düşündüm.

Deprem herkesi eşit mi etkiler?

Ne kadar yoksulsan deprem o kadar zarar verir. Yoksullukla deprem birbirine koşuttur. Türkiye’deki ulusal gelir güvenilir ekonomistlere göre yaklaşık 7 bin - 7 bin 500 dolar arası.Siyasilere bakarsanız 12bin, 15 bin hatta 20 bin dolaylarında. Türkiye’de5’ten büyük depremler tehlikelidir.Ama hemen Ege Denizi’ni geçerseniz karşı tarafta, Yunanistan’da ulusal gelir kişi başı yaklaşık 25-26 bin dolardır. Bizim acıdığımız Yunanistan bizden yaklaşık 2-3 kat daha zengindir aslında.Yunanistan’da deprem 6,4’ten sonra yıkım yapar.Hemen Atlas Okyanusu’nu geçerseniz, ABD’de depremin yıkıcılığı yaklaşık 7,8’dir. Çünkü bir Amerikalının ulusal gelirden aldığı pay yaklaşık 45 bin dolardır. Pasifik’i geçerseniz, Japonya’da ulusal gelirden alınan pay yaklaşık 60 bin dolardır, orada yıkım 8’den başlar. Anadolu’da bile eşit değildir deprem.Neden? Doğu Anadolu’ya gidin oradakilerin ulusal gelirden aldığı pay yaklaşık 400 dolardır.

“İstanbul’daki yapıların yüzde 40’ı kaçak”

İstanbul’daki yapıların durumu hakkında neler diyeceksiniz?

İstanbul’daki kaçak yapı oranı yüzde 40’tan aşağı değildir. Türkiye’de her şey kaçaktır.Dolayısıyla bu kaçak insanlar, kaçak siyasetçileri seçiyorlar.Herkes kendine benzeyeni seçer.Onun için onlardan şikayet etmemize gerek yok.İstanbul’da konutların yüzde 70’inin oturma izni yoktur.Dolayısıyla Kartal’da bir yapı çöküyor.Sorumlusu bulunamıyor.

Kartal’da çöken binanın ardından ‘imar affı’ çok konuşuldu.İmar affının olası bir depremde etkileri ne olur?

Türkiye ekonomisi çok kötü bir durumda.Türkiye kendi söküğünü dikemiyor şu anda.Devletin ekonomisi, kasası fevkalede kötü olduğu için uçan kuştan medet umuluyor.Dediler ki ‘imar barışı’ çıkaralım.Yani kaçakçıyı affedelim.Ama kaçakçı bunun karşılığında bize ne versin?Para versin. Yani devlet halkından rüşvet alma karşılığında onun kaçak yapısını affediyor.

‘"İmar barışı’ kana bulanmış bir barıştır"

Devlet kendi içinde çelişiyor.Bir taraftan mükemmel bir kentsel dönüşüm yasası çıkarıyorsunuz, mükemmel bir deprem yasası çıkarıyorsunuz, bir taraftan da para karşılığı “ben seni affetttim” diyorsunuz.Bu nasıl bir çelişki? O zaman demek ki Sivas’tan gelen yoksul bir yurttaşın bir katlı gecekondusu beş katlı oluyor, onun parasını ödüyor, mimara da bir proje çizdiriyor, bunu belediyeye onaylatıyor ve devletle el sıkışıyor, verdiği para karşılığında burası yasal oluyor. ‘İmar barışı’ kana bulanmış bir barıştır.

İstanbul Havalimanı da çok tartışıldı.Zemini uygun değil denildi.Olası bir deprem orayı nasıl etkiler?

İstanbul’un beklediği deprem Küçükçekmece ile Silivri arasında yaklaşık 7 km’lik bir hatta olacak.İki tane deprem olacak.Bu depremlerin etki alanı Kuzey’de 80 km, Güney’de 80 km’dir.Yeni havalanı, eski bir maden ocağı bölgesinde, biliyorsunuz.Orayı doldurdular ama çok hızlı doldurdular.Genellikle biz mühendislikte dolgu alanının 7 yıl beklemesini isteriz.7 yıl bekledikten sonra oturdu deriz. Eğer oturmamış bir yere ağırlık bindirirseniz, deprem sırasında sarsıntı geldiğinde orada sıvılaşma dediğimiz bir olay olur.Sular gözeneklerden çıkar ve oturur.Deprem sırasında mutlaka olur demiyorum.Oranın incelemelerini ben yapmadım.Ama bakarsınız pistin bir bölümü 2 metre aşağıya inmiş ya da  bir bakmışsınız yönetim binası göçmüş, kule yan yatmış.Yani sıvılaşma dediğimiz olaylar çok olası.

İstanbul’daki olası bir depremden kaç kişi etkilenir?

Depremden en az 1,5 -  2 milyon kişi etkilenir. Yapıların ne kadarının kaçak olduğunu bilmemiz gerekiyor.Biraz önce söylediğim gibi yüzde 40’ı kaçak, yüzde 70’inin iskanı yok.Depremin benim için beklenen süresi yaklaşık 16 saniye ile 22 saniye arasında değişiyor.Ama Silivri’de olacak bir depremin yaklaşık 35 ile 40 saniye olması bekleniyor.Süre arttıkça yıkım artar.Bakın, Gölcük depreminin büyüklüğü yaklaşık 7,5’ti ve 45 saniye sürdü ve tozunu attırdı. Yaklaşık 108 km uzakta olan Avcılar’da ev yıktı.

Deprem anında ne yapmalı?

Depremde en önemli olan konu deprem anında nerede olduğunuzdur.Deprem anında evden kaçmamak lazım.Özellikle merdivenler ve asansörler çok güvensiz yerlerdir.Buralara asansörler sıkışır, merdivenler yıkılır bunlar ilk giden yerlerdir.

“Kapılar dışa doğru açılmalı”

Çok önemli bir şey var, biz bir standardı yakalayamadık.Ben belki binin üzerinde konferans verdim. Evlerimizdeki kapılarımız. Bizde kapılar içe doğru açılır.Ama ABD ve Batı Avrupa’da kapıların hepsi dışa doğru açılır.Çünkü tehlike dışarda değil içeridedir.Yangın olsa deprem olsa insan dışarıya doğru kaçmak, kapıyı itmek ister.Gölcük depreminde ölenlerin çoğu dış kapının önünde toplu olarak öldüler.Çünkü herkes orada toplandığı için kapıyı içeri doğru açamadı ve dışarıya çıkamadılar.Bu standartın getirilmesi gerekiyor.Sinemalarda, tiyatrolarda, stadyumlarda kapıyı ittiğin zaman dışa doğru açılmalıdır.Madem ki İstanbul’u bir deprem bekliyor önce bir kapı standartı olacak.

 

Deprem sırasında evin dar yerlerinde durmak gerekiyor ve boyutunuzu küçültmeniz gerekiyor.Cenin pozisyonunda çömelip, başınızı ayakların arasına almak ve başınızın üstünü elinizle veya yastıkla kapatmanız gerekiyor.

Deprem nedeniyle ölümlerin bir çoğunda, ağıza ve buruna toz dolması sebebiyle insanlar boğularak ölüyor.Deprem sırasında üst katlardaysanız ve düşüyorsanız, burun, göz ve ağız bölümlerini kapatacaksınız.Çünkü gözler tozla dolduğu zaman göremezsiniz, burun ve ağıza toz dolar soluk alamaz ve ölürsünüz.

Eşyaların bağlantılı olması gerekiyor diyoruz ama benim evimde dahi bağlı değil.Önce eşinizi ikna etmeniz gerekiyor.

Peki yetkililer ne yapmalı?

Bu imar barışına dur demek lazım.Bülent Ecevit döneminde çıkan bir deprem vergisi vardı, 50 milyar dolarlık.Bu 50 milyar doları biz duble yol yaparak harcadık.Bunun bir kez daha sorgulanması lazım. Çünkü onunla yoksullara ev yapılacaktı, o ev parasıyla şu an duble yolumuz var. Buna kimsenin hakkı yok. Belli bir fondaki parayı diğer tarafa ben istedim diye aktaramazsınız. O milletin parasıdır. Onun yerine konması gerekir.Çünkü yoksulun başka çaresi yok.