14 Şubat 2017 tarihinde gözaltına alınan ve yaklaşık iki hafta sonra “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve terör propagandası yapmak” suçlamasıyla Türkiye'de tutuklanan Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel'in eşi Dilek Mayatürk, “Deniz gazetecidir. Nokta. Dışarıda da gazetecidir, Silivri’de de” dedi.
Eşinin cezaevi koşullarını ve dosyadaki gelişmeleri anlatan Mayatürk, Deniz Yücel'in avukatının aylardır uğraşsa da soruşturma savcısından görüşme randevusu alamadığını söyledi. Dosyada hâlâ gizlilik kararı varı olduğunu söyleyen Mayatürk, eşinin tecritte olduğunu söyleyerek, “Asayiş ve güvenlik” gerekçesiyle spora bile yalnız başına çıkarıldığını aktardı. Mayatürk, “Deniz gazetecidir. Nokta. Dışarıda da gazetecidir Deniz, Silivri’de de. Biliniz ki bu hep böyleydi ve değişmeyecek. Bitsin bu Kafkaesk oyun. Yoksa dünya bizi kıskanmaktan vazgeçecek” ifadesini kullandı.
Cumhuriyet'ten Hilal Köse'nin sorularını yanıtlayan Dilek Mayatürk'ün açıklaması şöyle:
- Eşinizle en son ne zaman görüştünüz? Nasıldı?
Pazartesi günü gördüm. Deniz, her zamanki Deniz. Türkiye muhabirliği görevini sürdürdüğü gazete Die Welt ve daha önce çalıştığı diğer iki gazetede yer alan makalelerinden derleme ve birkaç yeni yazısının da bulunacağı bir kitap hazırlığında. Onunla meşgul zihni. Her zamanki titiz çalışmasını görmek güzel. Ancak hâlâ yalnız kalıyor, tecritte. Spora bile hâlâ yalnız çıkarılıyor. Sebep “asayiş ve güven”. Halı sahada ne tür bir asayiş ve güven kastediliyor, çok merak ediyorum.
"Yankı değil, ses istiyorum"
- Deniz’in tutukluluğu tüm dünyada yankı uyandırdı, çokça konuşuldu... Bütün olup bitenler nereye götürdü sizi... Nasılsınız?
Dışarıda çok yankı olsa da, her şeyin bende bir tezahürü yok. Zira ben yankıyı değil, sesi, yani Deniz’i istiyorum. Yakınımda duygudaşlık kurabildiğim çok az insan, çok kitap, çok defter var. Böylece olup bitenler beni bir yere götürmüyor. Türkiye’ye kesin dönüş yapmamın sebebi Deniz. O iyi oldukça, ben iyiyim.
"Psikolojik işkence"
- Eşiniz röportajında ‘tecrite rağmen şu an iyiyim, sonunu bilmiyorum’ demiş... Tahliye beklentisi yok mu?
Tam olarak öyle demedi, düzeltiyorum: “Tecrite rağmen şu anda iyi olsam da, ‘tecritin’ uzun vadede ne gibi sonuçları olacağını öngöremiyorum. Ancak şimdiden kestirebildiğim bir etkisi olacak, her önüme gelenle konuşacağım” dedi. Bu tahliye beklentisiyle ilintili değil, tecritin olası uzun vadedeki etkisiyle ilgiliydi. Yeterince uzun zaman olmadı mı? 9 ay! Tecrit psikolojik bir işkence. Bireyi kendine ve dış dünyaya yabancılaştırmak için kurulu düzenek. Deniz’in mahkeme gününü düşünmeye çalışıyorum bazen onun gözünden. Aylarca hücrenizde hep tek başınasınız, sosyal alanınız elinizden alınmış, birden mahkeme salonuna insanların arasına getiriliyorsunuz. Karanlıktan güneşe çıktığınızda gözünüz adapte olmak için zaman ister, hemen bakamazsınız. Deniz’in sadece gazetecilik faaliyetleri sebep gösterilerek meşrulaştırılmaya çalışılan haksız tutukluluğu ne kadar hukuk dışıysa, tecritte tutulması da bir o kadar insanlıkdışıdır.
- Son görüşmemizden bu yana pek çok gelişme oldu. Soruşturma şimdi ne aşamada?
9 aydır iddianame yazma sanatının inceliklerine vakıf olmaya çalışıyoruz tahayyül ederek. Deniz’in avukatı savcı ile görüşmeye çalışıyor, ancak kendisi ile direkt bir temas kurmaları mümkün olmadı. Dosyada gizlilik kararı olduğundan, hukuki olarak hareket alanları kısıtlanmış durumda. Ancak AİHM ayağında yol aldılar. AİHM Deniz’in dosyasına öncelik vermişti.Ve sonrasında AİHM, Türkiye’den Deniz’in dosyasıyla ilgili savunma istedi. Türkiye için verilen resmi süre 24 Ekim’di ancak Türkiye iki kez uzatma talebinde bulundu. 28 Kasım’a kısa bir süre kala savunmayı verdi. Almanya ise 17 Temmuz’da davaya dahil olacağını AİHM’ye resmi olarak iletti.
"Burada beynim eror veriyor"
- İddianamenin henüz hazırlanmamış olmasını neye bağlıyorsunuz?
İnsanların kafasından geçenleri okumak gibi bir meziyetim yok. Görünen veya gösterilen üzerine yorum yapmayı doğru bulmuyorum. Bilmiyorum. Bazı hakimlerin 10-12 ay iddianame beklediklerini biliyoruz. İddianame yazılma süresinin maalesef ziyadesiyle uzun olduğu örnekler var. Sayın Çavuşoğlu’nun “Yapabileceğim bir şey olduğunda yaptım, mesela Steudner davasında olduğu gibi” şeklinde verdiği röportajdan kısa süre sonra bir anda iddianamenin yazılması gibi örnekler de... Benim burada beynim error veriyor. Yargıya, bahsi geçen kişi için olumlu ya da olumsuz her türlü müdahale, müdahale değil midir?
Die Welt, AYM ve AİHM’ye gitti
- Die Welt’in mahkemeye başvurusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Die Welt, Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in tutukluluğundan kaynaklanan, şirket maduriyeti ve gerek Almanya gerek diğer ülkelerdeki okuyucularının “haber alma ve habere ulaşma” özgürlüğünün yitimini hukuki platforma taşındı. Avukatlarımız, Die Welt adına AYM’ye başvuru yaptı. Bu, yabancı bir basın kuruluşunun, Türkiye’de çalışan muhabirinin tutukluluğundan doğan kendinin ve okuyucularının maduriyetini AYM’ye taşıdığı ilk davadır. Ve yine die Welt, yukarıda saydığım nedenlerden, AİHM’ye de ayrı bir başvuru yaptı. “Haber alma, habere ulaşma özgürlüğü” kısıtlanan özgürlükler arasında, talebi lükse kaçan özgürlük gibi geliyordur belki toplumun çoğunluğuna. Marx, “Basın özgürlüğü sorunu öyle tekil bir mesele değildir, halk tinine ve genel anlamda insan özüne ilişkindir” der. Şunu ortaya bırakıyorum: O yüzden canım kardeşim, en çok da gazetecilerin tutukluluğunu meşru ve normal bulan “seni” anlayamıyorum. Tutuklanan insanlar değil sadece, elinden alınan bizzat senin de hakkın.