CHP'nin eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, bugün gözaltında bulunan Mardin Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk'ün evine giderek, Türk'ün eşi Nevin Türk'ü ziyaret edecek.
Baykal'dan ilk açıklama: Acıları paylaştık
DUVAR’dan Özlem Akarsu Çelik’e konuşan Baykal, ziyaretine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“12 Eylül döneminde gene Kasrı Kanco’da, onun evine gitmiştim. Onun acısını paylaşmıştım. Tekrar gözaltına alındı. Ondan sonra çıktı ve bar gibi bir yerde yine görüştük ve sabaha kadar göz yaşları içinde yaşadıklarını anlattı 12 Eylül döneminde. Bu acıları paylaştık onunla. Düşündüm, bu 80’li yıllardı ve 36 yıl sonra tekrar aynısını yaşıyor.”
"Açıklama yapacağım"
“Kendisini ziyaret edeceğim. Sıcak bir temasımız olacak. Ziyarete çok büyük bir ilgi var. Canlı yayınlar gidiyormuş Mardin’e. Orada bir açıklama yapacağım. Bu vesileyle Kürt sorunu, terör, PKK gerçeği konularında da bir değerlendirme yapacağım.”
"Umarım izin verecektir"
Baykal, Ahmet Türk’ün 5 gün boyunca avukatlarıyla görüştürülmemesi yönündeki yasağı hatırlatan DUVAR muhabiri Çelik'e, “Resmi mercilere müracaatımı yapacağım. Başsavcı izin verebilir, onun yetkisinde. Başsavcı umarım böyle bir görüşmeye izin verecektir.”
21 Kasım'da gözaltına alındı
Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanlığı görevinden alınan Ahmet Türk ve Mardin Artuklu Merkez İlçe Belediye Başkanı Emin Irmak 21 Kasım'da gözaltına alınmıştı.
Savcılık soruşturmanın terör örgütü üyesi olmak iddiasıyla başlatıldığını açıklamıştı.
"Yeniden karşılıklı oturup, rakı içip konuşabilsek keşke"
Hurriyet Daily News gazetesinin yayın yönetmeni Murat Yetkin, Radikal’de 7 Ağustos 2009’da yayınlanan köşe yazısında Ahmet Türk’ün Deniz Baykal hakkındaki görüş ve düşüncelerini, “Baykal’la yine rakı içebilsek” başlıklı yazısıyla aktarmıştı. O dönem Baykal “ulusalcı” politikalarla Ahmet Türk ve arkadaşlarını eleştiriyordu. Murat Yetkin de Ahmet Türk’le konuşmuştu.
O yazıdan bazı bölümler şöyle:
“Ahmet Türk, Diyarbakır Cezaevi çıkışında gelip ‘Hesap sorma’ sözü veren ‘eski dostu’nu özlediğini söylüyor.
‘Cezaevi’nden yeni çıkmıştım. 1983 yılıydı. Deniz Baykal Diyarbakır’a gelmişti. O da siyasetten yasaklanmıştı. Mardin’e geldi. Yaz aylarıydı. Bizim Kasrı Kanco’nun üst katına çıktık. Döşekleri serdik. Üstümüzde yıldızlar. Rakılar açıldı. Çektiklerimizi konuştuk.
“Söz Diyarbakır cezaevine geldi. Ben anlattım, o dinledi. İkimiz de duygusallaştık, ağlama noktasına geldik yani. 12 Eylül’de yaşadıklarım anlatsam, siz de ağlarsınız. Her koğuş, her hücre ayrı bir dünya, her insanın yaşadığı bir romandı. Her gün yalvarıyordum ‘Allah’ım al canımı, kurtulayım’ diye. Deniz bey dinledi ve dedi ki, “Bir daha siyasete, Meclis’e girersek, bunların hesabını soracağım.”
Cümleler, Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı Ahmet Türk’e ait. Araya fazla girmeden aktarmaya devam edeyim:
* “Ben o duyguları paylaştığımız, acıların, işkencelerin ne demek olduğunu anlayan, sorgulayan o Baykal’ı görmek istiyorum. Yeniden karşılıklı oturup, rakı içip konuşabilsek keşke. Biz eski dostuz. Şunu söylemem lazım; 1983’deki Ahmet Türk neyse, bugünkü de odur.”
(…)
* “Eski dostuz. 1973’de parlamentoya beraber girdik. Aynı siyasi partide, CHP’de birlikte mücadele ettik. 1980’e kadar birlikteydik. 1983’ten sonra bir süre de SHP’de birlikte olduk. Baykal’ın çabasıyla 1989’da yayımlanan Kürt raporunu çıkaran bir siyasi partinin bugün söyledikleri üzüntü verici. O raporu yazanlardan Algan Hacaloğlu arkadaşımızın bugün söyledikleri çok farklı.”
* “Sayın Baykal diyor ki, ‘Başbakan DTP ile konuşarak PKK ile görüşmüş sayılır’, ben bundan çok üzülüyorum. Bu ne demektir? Yani bizim Meclis’ten çıkarılıp, zindana atılmamızı mı istiyor? ‘Çözüme değil, çözülmeye gider’ diyor. Biz tersine çözülme olmasın diye çözüm istiyoruz. Geçmişte birlikte siyaset yaptığımız pek çok CHP’li arkadaşımızın da çözüm istediğini biliyorum.”
* “Bunu Baykal’ın da görmesini istiyorum. 1983’te, 1989’da başka türlü konuşan Baykal şimdi neden böyle konuşuyor? Anlayamıyorum.
Ana muhalefet olarak iktidarı zorlamak için mi? Bir acının beş oydan değerli olduğunu görmemiz lazım. Günahtır.”
Türk bu noktada söylediklerinin ağır kaçmış olabileceği düşüncesiyle açıklamada bulunma ihtiyacı hissediyor:
* “Bugün CHP’yi biraz sert eleştiriyorsam, beklentilerim olduğu içindir. İnsan gerçekten destek aradığı yerden destek bulamayınca tepki gösteriyor. Çözüme en çok katkı sağlayabilecek kesim, en ihtiyaç olan zamanda, desteğini esirgeyince insan üzülüyor. Eski dostum Baykal’dan bu süreçte çözüme destek vermesini beklerim.”
* “CHP Kürt sorununa çözüme en çok katkı sağlayabilecek bir partidir. Yalnız başında çok şeyleri paylaştığımız, sosyal demokrat kökenden gelen Baykal olduğu için değil. Yalnız ana muhalefet partisi olduğu için değil. CHP, Türkiye’nin tarihi misyon taşıyan partisi olduğu için böyledir. CHP’den bizim de, toplumun da Türkiye’nin de dünyanın da beklentisi büyük. Ona düşen, bu sürecin önderliğini yapmaktır.”
Ahmet Türk’e yapılan saldırı: Çok üzüldüm
Baykal, CHP Genel Başkanlığı görevi sırasında Demokratik Toplum Partisi (DTP) Eş Genel Başkanlığı’nı yapan Ahmet Türk’ün Samsun’da yumruklu saldırıya uğramasını şöyle değerlendirmişti:
“Ahmet Türk’e yapılan saldırıyı büyük bir üzüntü ile karşıladım. Siyasal hayatımızda şiddeti sokak olaylarını siyasi kişilere saldırıları mazur gören bir anlayışın bir zihniyetin gelişmesine izin veremeyiz. Siyaset meşru sınırlar içinde tartışma ile yapılır şiddete, teröre, saldırıya siyasette yer yoktur. Buna herkes özen göstermek zorundadır. Çok üzüldüm geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum ve bu konuda gerekli açıklamaları yaptık. Bu tip olaylara bir son verilmesi zorunluluk oldu.”