18 Şubat 2017 23:38
CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal anayasa referandumu ile ilgili olarak yaptığı konuşmada “Bugün Türkiye’de giderek yükselen, kabaran ’anayasaya hayır’ dalgası var. Bu Türkiye’nin her yerinde var. Bu siyasi bir partinin organize ettiği, yönlendirdiği ’hayır’ dalgası değildir” dedi. İktidardan gelen “Teröristler ‘hayır’ diyor” söylemini eleştiren Baykal, “Bu halkın tepkisini, milletin tepkisini, toplumun içinden gelen, yürekten gelen, akıldan gelen bu tepkisini siyasallaştırmaya, terörize etmeye çalışıyorlar. Yok PKK’lılarmış, yok FETÖ’cülermiş, vatan hainleriymiş. Türkiye’yi bugünlere getiren o güzellikleri savunmak için herkes ’hayır’ diyor” şeklinde konuştu. Baykal, “Türkiye’de şimdi, zaten bir tek adam vesayeti vardı, bu anayasal güvencelere bağlanmış bir tek adam vesayetidir. Gerçek vesayet bu anayasadadır. Vesayet lafıyla bunu izah etmek hiç bir şekilde mümkün değildir" ifadelerini kullandı.
CHP Antalya Milletvekili ve CHP’nin eski genel başkanı Deniz Baykal, partisinin Zeytinburnu’nda düzenlediği referandumla ilgili toplantıya katıldı. Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi’ndeki toplantıya Baykal’ın yanı sıra CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat da katıldı. Toplantıda konuşan Deniz Baykal, "Bugün, ülkemizin tarihi bir kırılma noktasına doğru yaklaştığı bu aşamada büyük bir milli görev duygusu içinde Zeytinburnu’ndan başlayarak bir görev yapmak üzere yola çıkıyoruz. Ülkemize hayırlı olsun, Allah mahcup etmesin, inşallah hep birlikte ülkemizin layık olduğu, hak ettiği güzel sonuçları sağlarız" dedi.
Baykal, "Bugün burada bir siyasi parti toplantısı yapmıyoruz, bir siyasi parti tartışması içinde değiliz. Elbette hepimizin siyasi kimliği vardır. Umut ediyorum bu salonda, bu muhteşem buluşmada bir arada olduğumuz değerli arkadaşlarım bizimkilerden daha farklı bir siyasi kimliği vardır. Biz burada günlük anlamda siyaset yapmak, parti tartışmak üzere buluşmadık. Burada siyaset yapmak için değil bir vatan görevi yapmak için bir aradayız. Anlayışımız burada milli bir sorumluk duygusu içinde, bir milli duyarlılık içinde, hangi siyasi anlayışa sahip olursa olsun, hangi etnik kimlikten olursa olsun, hangi inançtan, mezhepten olursa olsun Türkiye’nin bütün insanlarını daha iyi günlere taşıyacağına inandığımız bir anayasal düzeni savunmak için bir arada bulunuyoruz" diye konuştu.
Deniz Baykal, "Bu ihtiyaç nereden çıktı? Niçin Türkiye birden bire bir anayasa krizi içine çekildi. Böyle bir anayasal arayışın, talebin, ihtiyacın Anadolu’da insanlarımız yaşam ortamlarında, hanelerde, okullarda, dükkanlarda, fabrikalarda , sokakta, meydan ortaya çıktığına tanık olduk mu? Böyle bir milli ihtiyaç mı var, talep mi var? Bu anayasa taslağı tepeden inme bir anayasa taslağıdır. Bu anayasa taslağı aşağıdan yukarıya, milletin ihtiyacından kaynaklanan, milletin talebinden kaynaklanan, milletin arayışından kaynaklanan bir anayasa arayışı değildir. Bunu önce çok iyi bilelim. Dayatma bir anayasadır, tepeden inme bir anayasadır, müellifi belli ortaya çıkamayan bir anayasadır. Müellifi yoktur, yazarı iftiharla ’ben yazdım’ diye çıkabilecek durumda değildir. Ne hukuk, ne siyaset hiç bir bakımdan, dünyanın hiçbir ölçüsüyle hazırlayana kesinlikle şeref ve onur kazandırmayacak bir anayasa taslağıdır. 12 Eylül anayasasının bir sahibi vardı. Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı. Bir hukukçu olarak çıktı, ’bunu ben hazırladım’ dedi. İyi, kötü... Bunun sahibini arıyoruz. Sahibi yok ama arkasındaki siyasi irade bellidir. Sahibinin sesidir bu anayasa. Sahibi arkasındadır" şeklinde konuştu.
Baykal, "Karanlıkta hazırlanmış, meclisteki milletvekillerinin daha okumadan imzaladığı, boş kağıda imza atarak meclise sunulmuş bir anayasa. Mecliste iktidar partisine mensup çok değerli hukukçular var, eski meclis başkanları var, Adalet Bakanlığı yapmış insanlar var. çok deneyimli, bilgili, saygı değer hukukçular var. O insanlarla konuştuğumuz zaman görüyoruz ki, onlarda bizim gibi düşünüyor. Onlarda bunun doğru olmadığı inancında. Bunu bazıları da kamuoyunda ifade etti. Bu kadar net ifadeyle değil ama lisanı münasiple, lafın tamamı deliye söylenir. Uygun bir şekilde anlattı ki bu olmadı ama onlarda gittiler oy verdiler. Bu onların bir siyasi parti anlayışıdır. Ama yanlış olduğunu da lisanı münasiple, bazen açıktan özel sohbette net bir şekilde ifade ettiler. Bugün sizin önünüze gelen bu yasanın hazırlanış ve önünüze geliş macerası budur. Yani meclisteki milletvekilleri çeşitli bağımlılıklar nedeniyle, çeşitli zorunluluklar nedeniyle ’biz beraber yola çıktık, parti almış kararı’ diyerek partici anlayışla, partizanca düşünceyle bir dayanışma ve sorumluluğu paylaşan anlayışı içinde bunlara oy vermiş olabilir. Ama siz milletsiniz, siz kimsenin partizan kapı kulu değilsiniz, halksınız" dedi.
Baykal, anayasa taslağının henüz anlaşılmadığını, 2019’da yürürlüğe gireceğini ancak buna rağmen her şeyin alelacele yapıldığını belirtti. Baykal, çözüm sürecinde "Akil Adamlar" grubunun oluşturulduğunu hatırlatarak, "Bu anayasa içinde akil adamlar oluştursa, onları da seferber etsene. Millet onları bir dinlese bir sorgulasa ya" dedi.
Deniz Baykal, "Bugün Türkiye’de giderek yükselen, kabaran ’anayasaya hayır’ dalgası var. Bu Türkiye’nin her yerinde var. Bunu anlamak lazım. Bu siyasi bir partinin organize ettiği, yönlendirdiği ’hayır’ dalgası değildir. Bu ’hayır’ın hiçbir sahibi yoktur, bunu yönlendiren, yöneten kimse yoktur. Bu ’hayır’ milletin, halkın hayrıdır. Ve biz buna saygı anlayışı içinde, her birimizin parti kimliği olduğu halde ve parti kimliğimizde iftihar ettiğimiz halde, Türkiye’nin o parti kimliğine şiddetle muhtaç olduğunu en yakında bildiğimiz halde, bugün buraya ben Cumhuriyet Halk Partili olarak değil bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak geldim. Ve karşımdaki herkesi de siyasi kimliğini hiç düşünmeden onu benimle eşit konumda, bu ülkenin hukukuyla ilgili benim kadar söz söyleme hakkına sahip, benim gibi birere vatandaş gibi düşünüyorum" dedi.
Deniz Baykal, "Toplumun her yerinde çoban ateşleri gibi kendiliğinde, talimatsız, emirsiz, yönlendirmesiz, sosyal medyada, kahvede, sokakta, hayatın içinde insanlar birdenbire ’olmaz, buna evet diyemeyiz’ diye tepki koymaya başladılar. Şimdi bu tepkiyi etkisiz kılmak için buna uydurma sahipler bulmaya çalışıyorlar. Bu halkın tepkisini, milletin tepkisini, toplumun içinden gelen, yürekten gelen, akıldan gelen bu tepkisini siyasallaştırmaya, terörize etmeye çalışıyorlar. Yok PKK’lılarmış, yok FETÖ’cülermiş, vatan hainleriymiş. Türkiye’yi bugünlere getiren o güzellikleri savunmak için herkes ’hayır’ diyor" şeklinde konuştu.
Baykal, "Biz iktidarı İstanbul’daki saraydan almışız, Ankara’daki o onurlu meclise getirmişiz. Şimdi Ankara’daki meclisten onu alacaklar, Beştepe’deki saraya götürecekler. Ana hatlarıyla getirilen anayasanın niteliği tek adam inşa etmeye yönelik olmasıdır. Bunu söyleyince rahatsız oluyor AKP’liler ama gerçek bu. Gerçek bu çünkü onu yapıyorsunuz. Size onu yaptırıyorlar. Adını bile koyamıyorsunuz. Tek adam anayasasıdır bu" dedi.
Deniz Baykal, anayasa taslağının geçmiş suçları kapsamadığına dikkat çekerek, "Başbakanlığı döneminde işlediği suçlarla ilgili olarak bir iddia ortaya atıldığı zaman, bugün atıldığı zaman, ’bir dakika adam cumhurbaşkanı’ denecek. Cumhurbaşkanıysa cumhurbaşkanı, bu ayrı bir olay. Yok artık o cumhurbaşkanı. Bir insanın geldiği makama göre dokunulmazlığının değişmesi, böyle bir şey olabilir mi? Özel suç olsa mesela. Mesela birisine komplo yapmış olsa ve bu komplo zaman içinde yavaş yavaş şekillense. İşaretleri çıkmaya başladı, davalar açıldıkça açıklamalar gelecek, öyle gözüküyor. Kimin talimatıyla, kimin yönlendirmesiyle bu işler olduğu ortaya çıksa. Bir ondan mahkumiyet olsa. Onun statüsü ne olacak. Bu görevi ile ilgili bir suç değil, başka bir şey bu, adi bir suç. Ne olacak o zaman. O da aynı. Allah göstermesin seçilecek olan cumhurbaşkanı çekse birisini vursa ne olacak? Mecliste daha önce böyle bir iki olay oldu. Anında suç üstü uygulaması yapıldı. Meydan da gitse vursa ne olacak? ’Bir dakika ne yapıyorsun, burası dağ başı mı? O bir vatandaş onunda hukuk var’ diyebilecek olan baba yiğit var?" dedi.
Deniz Baykal, "Bu oyu çok kıymetli, bu oyunuzun kıymetini bilin, bu oy olağan üstü önemli. Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu, hem de devletin tapusunu. İkisi de senin elinde, ikisi de senin hakkın. Atalarından kaldı sana o. O İstiklal Savaşı dediğin neydi? İşte o tapuyu kazanma savaşıydı. O tapuyu kazanmak için o şehitleri verdik, o mücadeleyi yaptık. Anadolu’yu, o 776 bin kilometrekareyi o şekilde kurtarabildik. Şimdi ona sahip çıkın. Onu kaptırmayın ona buna. En küçük bir vekalet verirken 40 defa düşünüyorsun da ’acaba bu ince ince yazılı lafların arkasında’ beni tuzağa mı düşürüyorlar diye, ona, buna soruyorsun. Kardeşim bu oyunun kıymetini bil, o bir vekalet, senin her şeyinin vekaleti. Devletin tapusu, senin tapun, senin kimliğin, bağımsızlığın, başının dik olması. Onurun, şerefin o ya, kıymetini bil onun " diye konuştu.
Baykal, "1946’dan 2003’e kadar 57 yıllık sürede Türkiye’nin gelmiş geçmiş hükümetlerinin, içinde savaş, isyanlar, darbeler dahil ortalama kalkınma hızı yıllık 5.1. Şimdi bu son 14 yılı ortalama kalkınma hızı yüzde 4.6. 5.1 cumhuriyetin yani çok partili dönemin, 14 yıl bu dönemin. ’Şartlar böyle oldu’ falan, mesele yok bunu da bir şikayet konusu diye söylemiyorum. Ama bilelim ne olduğunu. Olay 4.6’dır. Bunun içinde her şey dahildir, o havalimanlı, köprüler, tüneller her şey dahildir. Sonuç 4.6. Bu 4.6’ya daha bir ince bakacak olursak, şunu görürüz; bu dönemin içinde iki dönem var, Sayın Erdoğan’ın 2003-2014 dönem, 11 yıllık iktidar dönemi ondan sonra da 3 yıllık öbür dönem. O da cumhurbaşkanlığı dönemi. Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye’nin büyümesi, başbakanlığı dönemindeki büyümesinin yarısı kadar altında, 3.1. O 4.6, 5 küsürlük oran ilk dönem, sonra da 3.1’lik ikinci dönem. Bu güçlü Türkiye’ye uygulama bu. Nasıl gidiyoruz kardeşim. Sen cumhurbaşkanı oldun, bütün bağlardan kurtuldun, Türkiye tökezlemeye başladı. Gidişat geriye düşmeye başladı. Senin o şikayet ettiğin dönemler var ya, Ahmet Necdet Sezer’de vardı, Abdullah Gül’de vardı falan. Ne oldu? Geçineceksin kardeşim, siyaset bu. ’Kimse olmayacak, ne söylersem o olacak’, onunla bir yere gitmen mümkün değil. Bu açıkça gözüküyor. İlk 5 yıl çıraklı diyordu, ikinci 5 yıl kalfalık, üçüncü 5 yılda ustalık... Allah ustalıktan sonrasından sakınsın Türkiye’yi. Güçlü Türkiye bu. Güçlü Türkiye’nin anayasayla ne alakası var. Sen anayasayı anlat bana. İnanalım sen söylüyorsun diye" dedi.
Deniz Baykal, "İstikrar dediği meclis zırt pırt seçim yapamasın, siyasi iradesini 5 yıl içinde değiştirmeye teşebbüs edemesin. Değişiverirse benim dengelerim allak bullak olur. O nedenle meclisi sustur. Meclisi sustururken, milleti susturuyor aslında. İstikrar bu. Bürokrasinin vesayeti. Sevsinler bu vesayet diyeni. Türkiye’de senin dışında vesayet koyacak kim kaldı ya. Türkiye’de şimdi, zaten bir tek adam vesayeti vardı, bu anayasal güvencelere bağlanmış bir tek adam vesayetidir. Gerçek vesayet bu anayasadadır. Vesayet lafıyla bunu izah etmek hiç bir şekilde mümkün değildir" şeklinde konuştu.
Baykal, "Hayır çıktığı zaman, cumhurbaşkanı değişmeyecek, başbakan değişmeyecek, hükümet değişmeyecek. Hatta tam tersine, başbakan ve hükümeti kurtaracağız. Başbakan da, Bakanlar Kurulu da kurtulacak" dedi.
© Tüm hakları saklıdır.