19 Ağustos 2013 13:37
İran’da görüşmeler yaptıktan sonra ikinci kez Türkiye’ye gelen PYD Eşbaşkanı Salih Muslim, hem hükümetle hem Suriye Koalisyonu ile görüştü. Rojava’ya ambargonun kalkması için ‘Ankara’nın elinden geleni yapama’ sözü verdiğini söyleyen Muslim halkların kardeşliği için, Ortadoğu’nun demokratikleşmesi için Kürtler öncü bir rol oynayabilir. Bu zaten bizim görevimizdir” dedi.
PYD Eşbaşkanı Salih Muslim Türkiye’ye ikinci ziyaretini gerçekleştirdi. Muslim ağustos başında ikinci kez Türkiye’ye gelecekti. Ancak sürpriz şekilde 3 gün İran’daydı. İran’da Dışişleri yetkilileriyle görüşmeler gerçekleştirdi. Ardından 13 Ağustos’ta İstanbul’da ikinci kez geldi. İlk görüşme 2 gün sürerken, Muslim bu kez 4 gün kaldı. Hem Dışişleri heyeti hem Suriye Koalisyonu ile görüşmeler oldu. Özgür Gündem'den M. Ali Çelebi, Salih Muslim'e İran’ın Kürt siyasetinde stratejik değişim bekleniyor mu? El Nusra geçişleri neden durdurulmadı? Suriye koalisyonuyla görüşmeler nasıl geçti? Muslim Türkiye’de iken Rojava’daki basın toplantısını Dışişleri nasıl yorumladı? Rojava’daki atanmış ve seçilmiş meclis için çalışmalar ne aşamada? Özerkliğin resmi ilanı ne zaman? SMDK Başkanı Carba neleri kabul ediyor? KDP’nin Semelka tutumunu sordu.
Ankara’ya davet almıştınız, görüşmeler neden İstanbul’da oldu?
- Doğru, önce Ankara’da görüşmek istemişlerdi. Sonra İstanbul’da oldu. Ev sahibine bağlı.
İkinci ziyaretinizde kimlerle görüştünüz. Bir heyet mi birden fazla heyet mi? Bu kez neler gündeme geldi?
- Türkiye heyetiyle iki gün sürdü. İki gün de Suriye koalisyonundan bazı insanlarla görüştüm. Dışişlerinden aynı kişilerle, aşağı yukarı aynı konular; güvenlik meselesi, özerklik meselesi, sınır üzerindeki insani yardımlar konuşuldu. Tekrar söylentiler vardı özerklik meselesinde ‘işte hükümet ilan ediyorsunuz’ falan diye. Biz de anlattık projemizin ne olduğunu. Yönetim yolunda bazı adımları, tartışmaları anlattık. Normal görüyorlar. Medyada dendiği gibi ‘böyle böyle söylemişler, bunu dayatmışlar, uyarmışlar’ diye birşey yok. Biz iki taraf konuşup bazı şeyleri, ortak konuları tartışıyoruz. Ne bir dayatma var ne rica etme var. Normalleştirmeye çalışıyoruz.
Kimsenin kalkıp, ‘sen şöyle yap böyle yap’ dediği birşey yok. Bir emir gibi ‘böyle yapacaksınız’ diye birşey olmadı. Olmaz da. Bizim de kalkıp kimseden rica edecek birşeyimiz yok. Kişilerimiz var, partimiz var, halkın adına konuşuyoruz. Bunun için en fazla bir güven meselesidir. Tartışıp, anlatıyorsunuz gerekçelerinizi. Birbirimizi iknaya çalışıyoruz. Özerklik meselesi böyledir, amacımız böyledir diye anlattık. Bizim bazı şeylerimiz oluyor. Mesela ‘Cephet El Nusra böyledir’ diye, ‘Kuşkularımız var. Bu kuşkuları gidermek için sizin elinizde ne var, veyahut ne söyleyebilirsiniz?’ diye. Bu şekilde konuşuyoruz. Hani bir komuta durumu yok her iki tarafta da.
Sınır üzerindeki insani yardımları bazı rutin şeylere bağladıklarını söylediler. Biraz geciktiklerini söylediler. Şimdi ellerinden geleni yapacaklar. Biliyorsunuz Dırbesiye Kapısı normal bir kapı değil. Yani gümrük, pasaport vs. tertibatı yok.
Nusaybin-Qamişlo, Serêkaniyê-Ceylanpınar, Kobani-Murşitpınar kapılarının durumu nedir?
- Normal kapılar, daha önceden işleyen kapılar vardır. Gümrük olur, her şey olur. Mesela pasaport kontrolleri vardır, tedbirler alınmıştır. Nusaybin’de, Akçakale’de var. Karkamış’ta, Kilis’te bir kapı var. Cilvegözü bir kapı. Serêkaniyê normal bir kapı değil. Sadece bayramlarda bayramlaşmak için açılan bir kapıydı. Yoksa orada insanların geçişi, arabaların geçişleri için bir tedbir yok. Kobani’deki sadece bayramlarda ya da bazı özel şeyler için geçilebilecek kapılardır. Dırbesiye kapısının açılması insani yardım içindir. Biz de bu kapılar insani yardımlar için açılsın diyorsuz. Onlar da yardımcı olacaklarını söylediler. Bu rutin şeylerin zor olduğunu söylediler.
Diğer kapıları El Nusra gibi gruplar denetliyor. Kapılardaki muamele farkı gündeme geldi mi?
- Söyledik tabi. Bazı şeyleri konuştuk. Bu kapılar niye başkalarının elinde değil de Cephet El-Nusra’nın elinde diye? ‘Kapının öbür tarafını kim kontrol ederse bizi ilgilendirmez’ gibi şeyler dediler.
Siz görüşmeler yaparken mutlaka Rojava ile PYD yetkilileriyle telefon bağlantıları yapıyorsunuz. Bu sırada El Nusra, Irak-Bladi Şam gibi grupların sınırdan geçişleri sürdü mü?
- Gelmeden iki gün önce bazı şeyler vardı. Akçakale’nin batısında bir geçiş olmuştu. Susik köyü diye bir yerde. Köylüler söylediler, ordaki YPG güçleri söylediler. Kobani’nin batısında hem Karkamış üzerinden hem de Fırat nehri üzerinden geçiş yapan olmuş.
Görüşmeniz sırasında Rojava’da basın toplantısı yapıldı özerklik sürecinin 2. aşamasına, bundan sonra sürecin nasıl işleyeceğine ilişkin. Bu tartışma konusu yapıldı mı, ne anlama geldiği noktasında?
- Ben burdayken PYD Eşbaşkanı Sayın Asya Abdullah bu projenin ne olduğunu anlatıyor. Birinci aşaması bitmiştir, şimdi ikinci aşamaya geçiyoruz diye. İkinci aşamada herkesin katılacağı bir meclis oluşacak. Her tarafın, her partinin atayacağı 5 kişi toplanacak. Bunlar toplanacak bunlar kararlaştıracak. Bunlar anlatıldı. İkinci aşamada artık bunlar oturacak. Atanan kişiler, her taraftan 5’er kişi bir meclis gibi oturacak kararlaştıracak. Sivil yönetim olacak. Bundan sonraki seçilmiş meclise hazırlık yapacak.
Burdakilere yanlış anlatılmıştı.
Seçimler için 2013 mü öngörülüyor, yoksa 2014’e mi sarkacak?
- Biz hiçbir şey öngörmüyoruz. Muhakkak böyle olacak diye birşey kararlaştırmadık. Biz tartışmaya açmıştık. Şöyle, bu atanmış meclis toplanırsa 100-150 kişi falan olur. Bunlar oturacak, bunlar kararlaştıracak, artık karar onların. Onların iki görevi var. Birincisi bir sivil yönetimin oluşması. Bunu kararlaştıracaklar. Bu bir. İkincisi kendi meclislerinde, kendi oldukları yerlerde bunun yasal bir şeye kavuşturulmasını sağlayacaklar. Bunun için tertibat alacaklar. İki ay-üç ay, altı ay ne kadar sürerse, atanmış meclis yerine seçimle gelmiş bir meclis koyacaklar. Halk buna ortak olsun diye bir meclis oluşturacaklar. Bu zaten geçicidir. Bir hükümet, ya da statü meselesi değil geçicidir. Bunlar ileride Suriye için bir çözüm olursa bunlar bir bütünün parçası olabilir. Abartılı anlatılıyor işte; ‘hükümet oluşturacaklar, özerklik oluşturacaklar’ diye. Zaten istediğimiz proje şu şekildedir: Bizim istediğimiz proje Demokratik Özerklik’tir. Bunun da şimdi zamanı değil. Ne zaman Suriye’ye çözüm bulunursa, anayasa konursa, bütün Süriye için demokratik yönetim oluşturulursa bizim bu projemiz o zaman geçerli olacak. Bizim Arap ortaklarımız, Arap vatandaşları da kabul ettiğine göre demek ki kabul edilecektir. O zaman Suriye çözümünün, bir bütünün parçası olacaktır.
El Parti Başkanı Abdulhekim Başar, Azadi Partisi Başkanı Mustafa Cuma, Yekiti’den Neşet Zaza, Suriye Kürtleri Birliği’nden İbrahim Bro da eş zamanlı olarak İstanbul’daydı...
- O konuda birşey bilmiyorum. Kim davet etmişse, ne görüşülmüşse bilmiyorum. O konu bizi pek ilgilendirmez.
Siz İstanbul’da bu isimlerle görüştünüz mü? Dışişleri heyeti bu partilerle ilgili herhangi birşey gündeme getirdi mi?
- Hayır görüşmedim. Yalnız ben sordum, ‘Bunlar gelmiş mi’ diye. ‘Evet’ dediler. Bizimle aynı yerde değillerdi, ama aynı zamanda gelmişlerdi. Görüşmüşler, artık ne konulardır bizi ilgilendirmez. Bunlar bizden önce de gelip gidiyordu.
Koalisyondan hangi isimlerle görüştünüz? Hatırlarsanız Kahire’de bir toplantı vardı, Kürtlerin varlık haklarının kabul edilmesi yönündeki bildiri reddedilince siz terk etmiştiniz toplantıyı. Ondan sonra ilişkiler gelişmedi. Burada ne gündeme geldi?
- Dört kişiyle görüştük ileri gelenlerden. Carba (SMDK Başkanı Ahmed Carba) kendisi burada değil. Ama Carba’yla her zaman telefonda görüşüyoruz. Kendisine ‘oraya gelirsem görüşürüz’ dedik, kabul etti. Ama Carba Arabistan’da, görüşemedim. Böyle yüz yüze de bir iki defa daha önce görüşmüştük. İleride görüşebiliriz. Suriye bir batıklığa dönüşmüş. Çok karanlık şeyler oluyor. Bu Suriye Koalisyonu gerçekten çok acayip bir yapı. Homojen olmayan, kimin ne yaptığını, derler ya kimin eli kimin cebinde bilmiyorsun. Şimdi bunlarla görüşsek de bizi ilgilendiren oradaki çatışmalardır. Suriye Özgür Ordusu, aynı koalisyon gibi. Yüzlerce grup var, kimin muhattap alınacağı belli değil. Bize saldıranların, o grupların siyasi temsilcileri kim, onu arıyoruz bulamıyoruz bir türlü. Yani burada masada görüştüğümüz kişilerle, ‘bunlar sizinle mi, sizinle değiller mi, arkasındaki gruplar kimler’ gibi konuları tartışıyoruz. En fazla bu çatışmaların durdurulması için uğraşıyoruz. Ama bir siyasi muhattap bulamıyoruz. Orda bir yer üstünde bazı askeri komutanlar, hatta bazı anlaşmalar falan olsa bile muhakkak bunun bir siyasi yönü olması gerekir. Hani ‘biz Cephet el-Nusra’yı temsil ediyoruz, veyahut Cephet el-Nusra’nın yanındaki grupları temsil ediyoruz’ diyen birisi yok. ‘Biz hepimiz muhalefetiz, rejime karşı mücadele ediyoruz ve rejimin bitmesi gerekiyor. Kürt varlığını siz zaten kabul edeceksiniz’ dedik. ‘Bu çatışmaların durdurulması nasıl olacak’ dedik.
- Kürt varlığını tanıyorlar, ama belli bir ses yok, belli bir temsilci yok. Hani kimle konuşacaksın belli değil. Temsiliyet düzeyi yok. Ahmed Carba ile görüşürsün, Carba herşeyi kabul ediyor. Kürtlerle ilgili ne olursa kabul ediyor.
Örneğin Antep’te 70 Hür Suriye Ordusu komutanının toplantısı vardı, yine Hür Suriye Ordusu Genel Kurmay Başkanı İdris’in Kürtlere karşı bazı açıklamaları vardı. Bunlar gündeme geldi mi? Til Aran’daki katliamı kınıyabiliyorlar mı?
- Tabi kınıyorlar, ‘biz bildiri çıkardık’ diyorlar. Bildiri çıkartınız ama belli bir kesimi suçlayarak değil, bu sadece genel bir kınamadır. Cephet el-Nusra adını vererek kınamıyorlar. Olanları genel terimlerle kınamak işe yaramıyor. Biz tavır istiyoruz kınamaktan ziyade. ‘Cephet el-Nustra bizden değil. Buna karşı koyacağız’ tavrı. Veyahut da yana çıkarsınız bunları bize bırakırsınız. Alttan alta gizli desteklemek olmuyor.
Batıdan gelen milyon dolarlık yardımlar var HSO’ya geliyor. Rojava’ya aktarılmazken El Nusra’ya aktarıldığı kaydediliyor. Bu konuda herhangi bir mekanizma işletilecek mi?
- Söylüyoruz ama ‘yok’ diyorlar. ‘Biz yardım etmiyoruz. Bize birşey verilmiyor’ diyorlar. Doğru dürüst konuşulacak bir yetkili olmadığı için birşey diyemiyorsun. ‘Biz Nusra’ya birşey vermiyoruz, bize gelen insani yardımlar kuruluşlar tarafından dağıtılıyor’ falan diyorlar.
Sizin ilk İstanbul görüşmenizden sonra Federe Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani geldi. Davutoğlu Suriye konusunda KDP yönetimiyle aynı perspektife ve aynı kaygılara sahip oldukları yönünde ifadeler kullandı. Ne anlama geliyor bu?
- Kürt meselesi ve Kürtlere saldırı kaygılarını bizimle paylaşsalardı iyi olurdu. Onlar ne konuşmuşsa bilmiyorum. Ortak kaygılarını bilmiyorum. Kaygılarının Kürtler lehine olmasını temmeni ediyoruz. Kürtleri tehdit eden tehlikeler karşısında...
Hewler yönetimi Semalka (Peşxabur) Sınır Kapısı’nın açık olduğunu söylüyor.
- Bazıları ‘kapı açık’ diyorsa da değil. Halkın tepkisi bunu gösteriyor. Halkın tepkisi çok sert oldu. Beş bin kişi sınırı geçti, kimse karşı koyamadı. Demek ki kapı kapalıydı onun için halk yürüdü. Sınır açık olmuş olsaydı bu kadar tepki birikmezdi. Berlin Duvarı gibi bir duvar örmemişler ama, herşey izne bağlı. İlaç geçecekse iki-üç gün bekletiyor. Hasta geliyor iki gün kapıda bekletiliyor. Artık buna kapı açık derseniz o manada olabilir. Ama başka şeyler için ticaret için insanların geçisi için kapalı. Mesela akraba öbür akrabasını ziyaret edecek. Bayramda kaç kişi geçti mesela? Bazıları ‘kapı açık’ diyorsa demek ki başka şekilde açıkmış. Halkın tepkisi de zaten bunu gösteriyor.
İran görüşmesine gelmek istiyorum... Kaç gün kaldınız İran’da, öne çıkan konular ne oldu?
- Davet Dışişleri Bakanlığı’ndan geldi. Üç gün kaldım. Ruhani’nin yemin töreni sırasında. Bazı üst yetkililerle görüştüm. Genel konular, bizim politikalarımız konuşuldu. İran Suriye için önemli bir ülkedir. Başından beri onun yanında duran bir ülke. Kendisi Suriye ile ilgili olduğu için önemlidir. Görüş alışverişinde bulunduk. Kendimizi anlattık. Selefiler ve uzantılarından biraz çekiniyorlar. Biz de bunlarla savaşıyoruz. Görüşlerimizi bilmek istiyorlar. Aramızda diyaloğun sürmesini istiyorlar. Biz de ‘evet diyaloğun olmasından yanayız’ dedik. İleride oluşacak Suriye içinde Kürtler ne konumda olacak, hakları ne olacak onları anlattık. Onlar da itiraz etmediler, Kürtlerin haklarını kabul ediyorlar.
Özerklik projesini sunduğunuzda ne dediler?
- İtiraz etmediler. ‘Boşluk bırakmamanız için sizin hakkınız’ dediler. Normal karşıladılar.
Ruhani yemin töreninde ‘azınlık haklarının verilmesini kendime borç biliyorum’ dedi. Ruhani yönetiminin barış ya da özgürlük vizyonu taşıdığı izlenimi edindiniz mi?
- Ruhani’nin bunu demesi muhakkak önemli. Demek ki bazı şeyler yapmak istiyorlar. Ama bu cumhurbaşkanlığı seçimi ya da Ruhani ile ilgili bir şey değil genel bir politika, stratejinin parçasıdır. Kişisel değil. Bazı şeyleri yapmayan zarar edecek. Genelde fikirlerinin değişeceğini sanıyoruz. Ortadoğu’da Kürtler gitgide yükseliyor. Çarpıcı bir şekilde öne çıkıyor. Onun için herkes Kürt politikasını gözden geçiriyor. Şimdi İran bütün dünyaya uyum sağlamaya mecburdur. İran biliyorsun çok etnikli yapı, Farslardan, Kürtlerden, Azerilerden oluşuyor. Demokrasi gelişmezse çok şey değişecek.
Siz PYD olarak Kürt Ulusal Kongresi’ne nasıl hazırlandınız? Rojava’nın beklentisi ne?
- Hazırlık Komitesi var. Komitede her taraf var. Bunlar hem belgeleri hazırlıyorlar, hem de tertibatları hazırlıyorlar. Bu belgeler üzerinde tartışmalar olacak. Bizim de beklentimiz diğer kurumlar gibi. Öyle bir kurum olsun ki bu kurum Kürtler arasındaki çelişkileri minimuma indirsin ya da ortadan kaldırsın. Kürtler arasındaki ilişkileri bir düzene soksun. Kürtlerin politikalarında sözü olsun, ayrıca Kürtlerin diğer halklarla kardeşlik bağları konusunda bazı siyasi adımlar atsın. Ve bu ilişkilere yön versin. Biz bunu bekliyoruz.
Dört parçadaki halkımıza çok teşekür ediyoruz. Gerçekten Rojava için iyi bir duruş sergilediler. Bizi yalnız bırakmadılar. İnsani yardımlardan dolayı hepsine teşekkür ediyorum. Kürt Kongresi’nin oluşması ilerisi için iyi bir adımdır. Herkesin bunun arkasında olması gerekir. Kürtler arasında dayanışma olursa Kürtler Ortadoğu’da her zaman denklemin bir parçasıdır. Herkes hassasiyetle hareket ederse, diğer parçalarla koordineli bir şekilde çalışırsa, bütün bölgenin lehine olur. Halkların kardeşliği, Ortadoğu’nun demokratikleşmesi için Kürtler öncü bir rol oynayabilir. Bu zaten bizim görevimizdir, Kürtlerin görevidir. Bu görevin gereklerini biz yapmalıyız, bütün Kürtler yapmalı.
© Tüm hakları saklıdır.