Gündem

Demokraside nefes darlığı var

Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Selçuk: Bu Anayasa ile demokrasi işlemez, Avrupa Birliği'ne de Türkiye giremez

09 Mayıs 2009 03:00

Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Türkiye'de demokrasinin nefes darlığı çektiğini belirterek, yeni bir anayasanın yapılması gerektiğine işaret etti, ``Bu anayasa ile demokrasi işlemez, Avrupa Birliği'ne de Türkiye giremez'' dedi.

DHA'dan Turan kurt'un haberine göre; Kastamonu Truva Kitapevi'nde imza gününe katılmak üzere kente gelen Onursal Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi'ndeki konferansa konuşmacı olarak katıldı. Konuşmasında, Türkiye'de demokrasinin bunalım yaşadığını söyleyen Selçuk konuşmasında, ``Neden Türkiye'de demokrasi bunalım yaşıyor, nefes darlığı çekiyor, yokuşları çıkmakta güçlük çekiyor. Bir kere temsil bunalımı yaşıyor demokarsi. Bunu çözmek zorundayız. Hiç kimse kendini kandırmasın. Bir ülkede yüzde 10 barajı varsa o temsil sakattır ve sahtedir. Açık söylüyorum. Çünkü A partisine oy vermek isteyen seçmen diyor ki; `A partisi yüzde onu geçemez o zaman ona yakın B partisine vereyim oyum boşa gitmesin' diyor ve Türkiye parti kapatmada tabii çok partili demokrasilerde dünya rekoru kırmıştır. Tam 45 yılda 25 parti kapatma rekoru Türkiye'dedir. Siyasal partiler yasası değişmediği sürece birçok konuyu gündeme getirmek mümkün değildir. Peki milletvekillerini kim seçiyor. Genel başkan seçiyor. Diyorsunuz ki; `ben Ahmet'i seçmek istemiyorum' ama seçmek zorundasınız. Ahmet de seçildiği zaman da 4- 5 yılın hesabını yaparak davranmaya başlıyor. Çünkü genel başkanın vekili oluyor. İşin doğasında bu var. Milletin vekili olamıyor, genel başkanına karşı çıkıp doğruları savunamıyor, peki kimi temsil ediyor, genel başkanını temsil ediyor. Hiç kimse kendisini aldatmasın, bunları açıkça konuşmak tartışmak zorundayız. Bu yüreklilik istemez, sadece dürüstlük ister'' dedi.

`Türkiye anayasal değil, anayasalı devlet'

1982 Anayasası'nı eleştiren Selçuk, Türkiye'nin anayasal değil anayasalı bir devlet olduğunu söyledi. Türkiye'nin bu anayasa ile demokrasisini kuramayacağını belirten Selçuk, ``Çünkü 1982 demokrasi hiçbir zaman halk için değil devlet için yapılmıştır. Devlet gücüne karşı bireylerin hak ve özgürlüklerini güvence altına almak için anayasa yapılır, ama o tersini yapmıştır. Halkından, insanından korktuğu için kendisini güvence altına almıştır. Bu yüzden Türkiye anayasal bir devlet değildir, anayasalı bir devlettir. Görünüşte bir anayasası vardır. Türk halkı bunu çözmek zorundadır. Orasından burasından anayasayı çekiştirerek, düzelterek o anayasayı düzeltemezsiniz. Çünkü ruhuna sinmiştir. Bireye karşı yapılan bir anayasayı Türkiye kaldırmak, bu konuda çok örnekleri vardır, onlardan yararlanarak Avrupa Birliğine bizi sokacak anayasayı yapmak zorundadır. Gerisi hikayedir, boş laftır, düzeltemezsiniz. Düzeltmek yeniden yapmaktan daha zordur'' dedi.

`Türkiye bu anayasa ile AB'ye giremez'

Yeni bir anayasa yapılmasının zor olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sami Selçuk, ``Yeni bir anayasa yapılması zordur ama Türkiye mutlaka bunu başarmalıdır. Seçmenler, kendilerini yönetenleri buna zorlamak durumundadır. Bu anayasa ile demokrasi işlemez, Avrupa Birliği'ne de Türkiye giremez. İşin özeti budur. Yeni anayasanın takip edilmesi gereken hususu tartışılıyor. Benim kanımca, şu anda yüzde 10 barajının bulunduğu ve sadece birkaç partinin bulunduğu, sivil toplum örgütlerinin az olduğu, kamuoyunda sayısal olarak çok etkili olmadığı Türkiye'de herkesin görüşünü alabilecek ve almalı buna göre bir anayasa yapmalıdır. Bunun da yolları bellidir. Hiç kimse kendisi için anayasa yapmamalıdır. Türkiye ve Türkiye'nin geleceği için sık sık değiştirilmeyecek, herkesi memnun edecek bir anayasa yapmalıdır. Türkiye bugüne kadar bunu başaramamıştır. Onun nedenlerini araştırırız, buna göre bir anayasa yapabiliriz'' dedi.

'TCK Dünyanın en kötü yasalarından biri'

Türk Ceza Kanunu'nu da eleştiren Prof. Dr. Sami Selçuk, ``Şu andaki Türk Ceza Kanunu bana göre dünyanın en kötü yasalarındandır. Kimileri derki; kötü yasaları iyi hukukçular iyi uygular, yok böyle bir şey. Yasa kötüyse ben onu olduğu gibi uygularım, onu değiştirmek yasamanın görevidir. Nasıl iyi uygulayacakmışım. 141'inci madde varsa, Komünizm propagandası varsa, ben o maddeyi sevmesem bile, ben sizi hapse tıkarım. O kadar basit. Nasıl iyi uygulayacakmışsınız. Kötü yasalar iyi uygulanır veya iyi yasalar iyi kötü uygulanır, yok böyle bir şey, o yanlıştır'' şeklinde konuştu.

Ülke karşıtlar ve yandaşlar olarak ikiye ayrıldı

Prof. Dr. Selçuk, konferans sonunda dinleyecilerin sorularını yanıtladı. Ergenekon Davası'nın evrensel hukuk kurallarına uygun işleyip işlemediği yönünde soruyu Prof. Dr. Selçuk, ``Belgeleri incelemeden konuşamayacağını ifade eden Selçuk, ``O belgeleri incelemeden bir şey diyemiyorum. Türkiye ikiye ayrıldı. Ona karşı olanlar ve yandaş olanlar. Bu yanlıştır. Bir davanın yandaşı karşıtı olmaz. Bir Cumhuriyet Savcısı, bir suç işlendiği yönünde kuşku durumunda bile dava açmak zorundadır. Ben bunu beğenmedim, böyle bir yetkisi yoktur. Bir dava ister bütün kamuoyunu ilgilendirir veya ilgilendirmez. Türkiye son derece duygusal bir toplumdur'' dedi.

Ergenekon adının yanlış olduğunu belirten Selçuk, ``Dava Ergenekon'dur, şudur budur. Bir kere Ergenekon adı yanlıştır, kışkırtıcı sözcüktür. Bu davanın adı Türk Ceza Yasası'nda bellidir. O nedenle herhangi bir davadan farkı yoktur. Ancak size verilen yetkileri Cumhuriyet Savcısı olarak, yargıç olarak çirkin de uygulayabilirsiniz güzel de. Güzel uygularsanız, adaleti güzelleştirirsiniz. İnsanları lekelemezsiniz. Çünkü insanların onurlarıyla oynamak yanlıştır. Kötü uygularsanız, çirkinlikler yaşanır. Onlara meydan vermemek gerekir. Güzel adaletin peşinde olmak gerekir. Onun için dava açılmalı mıydı, açılmamalı mıydı' onu tartışma kamuoyunun işi değildir. Yazarlar ve muhabirler, haber hakkını kullanıp böylesine kamuoyunu ilgilendiren bir davada elbette ki toplumu bilgilendirmek durumundadır. Ancak değer yargısında bulunamaz. Yargıcın yerine geçerek hüküm kuramaz. Bu her gün yapılıyor. Her Allah'ın günü yapılıyor ve ben kınıyorum bunları, ayıplıyorum. Ben savcılara görevinizi yapın diyorum. Bunlar yanlış. Sizin işiniz halkı bilgilendirmektir. Bakıyoruz, televizyon 15 dakika kanıtları değerlendirmekle uğraşıyor. Ben Yargıtay'ın yargıcı olarak bile kanıtları değerlendiremem. Onu duruşma yapan yargıç değerlendirir. Onun tekelindedir. Hukuk bilinci olan toplumda bunlar yaşamaz. Bir bilinç eksikliğimizde maalesef burada çıkıyor'' dedi.