Çeşitli temaslarda bulunmak üzere Rusya'ya gidecek olan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ziyaretiyle ilgili eleştirilere yanıt vererek, “Bu ziyaretle ilgili yapılan çiğ yorumları yadırgadığımızı belirtmek isteriz” dedi. Demirtaş, "Dün gece Sayın Sinirlioğlu ile görüştük. Dışişlerinin görüşleri varsa onları almak istedik kısa bir not bize iletildi" diye konuştu.
Daha önce de Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı ile de görüştüklerini belirten Demirtaş, “Lavrov görüşmesi mümkün olmamıştı. Daha önce bu girişimler vardı ama tarih bugüne denk geldi" ifadelerini kullandı.
Başbakan Davutoğlu bugün partisinin grup toplantısında konuşarak, “Neden HDP'liler 1 sene önce değil de şimdi Rusya ile kriz yaşadığımız bir dönemde Moskova'ya gidiyorlar. Bunlar Türkiye'nin karşısında kim varsa onlarla işbirliği yapmayı ahlak edinmişler” dedi.
İMC'nin haberine göre Demirtaş, ziyaret öncesi şöyle konuştu:
“Bu ziyaretle ilgili yapılan çiğ yorumları yadırgadığımızı belirtmek isteriz. Türkiye’nin iç ve dış sorunlarına uluslararası ilişkilere dair politikalarımız var. Bunların hiçbiri asla Türkiye aleyhine değildir. Ama hükümetin iç ve dış politikalarını tümden benimsemek zorunda değiliz.
Zaten hükümetin bu politikalarının yanlış olduğunu belirterek, sert bir şekilde eleştiriyoruz. Sorunların çözümü konusunda elimizde küçük de olsa bir imkân varsa Türkiye toplumunun lehine değerlendirmek isteriz. Suriye çözümü için görüşlerimizi belirteceğiz. Türkiye pasaportuna sahip çok sayıda vatandaşımız mağdur olmuş durumda. Hükümet bunlarla ilgili hiçbir şey yapmıyor. Bunların sorun ve sıkıntıları için neler yapılması gerekiyor?
Dün gece Sayın Sinirlioğlu ile görüştük. Dışişlerinin görüşleri varsa onları almak istedik kısa bir not bize iletildi. Biz Suriye ve Ortadoğu genelinde Türkiye’nin etkili bir güç olması gerektiğini düşünüyoruz ve böyle olabileceğine inanıyoruz.
“AKP politikalarıyla sorunların çözümü imkânsız”
Türkiye olmadan sorunları çözmenin zor olduğunu biliyoruz. Ama AKP politikaları ile bunun imkânsız olduğunu düşünüyoruz. AKP Türkiye’nin gücünü zayıflatan taraf ülke haline getiren mezhepçi politikalarla kredilerini tüketti. Biz bu politikaları eleştiriyoruz ve bunları içeride, dışarıda dile getiriyoruz. Parlamentoda bilgi verebiliriz. Görüşmelerin sonuçlarını paylaşmaya hazır olduğumuzu belirtmek isteriz.
“Kafasını pencereden çıkaran keskin nişancılarla öldürülüyor”
Kara Kuvvetleri’nin 10 bine varan askeri ile haritaların önünde operasyonlar yapıyorlar. 150 bin nüfuslu ilçeler abluka altında ve bunu başarı öyküsü olarak anlatıyorlar. Ortada büyük bir fiyasko vardır. ‘Suriye’de halkına karşı tank kullanan yönetim meşru değil’ diyen hükümet bugün kendi ilçelerine tank sokmuş halkına tank atışı havan topu atışı yapıyor. Balkona çıkan, sokağa çıkan, kafasını pencereden çıkaran keskin nişancılarla öldürülüyor. Bir kaç saat sonra ‘Teröristler öldürüldü’ deyip o insanları katli vacip insanlar olarak gösteriyorlar. Devlet bu konuda kararlı olabilir, yakabilir, yıkabilir. Bunları daha ağır bir şekilde yapabilir. Ama hiçbir şey kazanamaz. Bunu unutuyorlar.
“Cizre’de, Silopi’de mesele gerçekten 10-20-30 PKK’li olsaydı şimdiye kadar çözülmüş olmaz mıydı? Halk bu özyönetim arkasında olduğu için hepsi hedef haline getirilmiş. Ortada 3-5 çapulcu terörist yok. Ortada halk olarak kabul edilmemiş bir topluluğun hak talebi var. Devletin bu hak talebinde karşı tankla topla saldırısı var. Hendekler ondan sonra ortaya çıktı.
“Şırnak’ta özyönetim istiyoruz diyen belediye eşbaşkanları, sivil toplum örgütü temsilcileri tamamı tutuklanmış, içeri atılmış, hepsi müebbet hapisle yargılanıyor. Ne hendek vardı ne barikat? Başbakan bunu itiraf ediyor, ‘İlçe ilçe operasyon yapma kararı almıştık’ diyor.
“HDP tabanın iradesi kırılmak isteniyor. Biat etsinler isteniyor. Çünkü AKP 7 Haziran’dan sonra bir tek Kürtlerden çekiniyor. Başka örgütlü güç kalmamıştı. Şimdi Kürtlerin bu örgütlü iradesini kırmaya çalışıyor.”
“Bugün Kürtlerin küçümsediğiniz barikat, hendek dediğiniz şey darbeye karşı direniştir. Darbe yapılmıştır. Koalisyon kurulmasına Meclis’in açılmasına izin verilmemiştir. Toplum korkutulmuş, Ankara ve Suruç’ta katliamlar yapılmış, yeniden tek başına iktidar elde edilmiştir.
“Buna karşı toplum sessiz mi kalacak? Katliamlara karşı halk kurbanlık koyun gibi mi davranacak? Güvenlikçi politikalardan bugün vazgeçerlerse toplum bugün barışçıl politikalardan yanadır. Allah aşkına Kürt sorunu yoktur, masa yoktur, diyen kimdir. Barış diyen biziz bu beyefendilerin hepsi asacağız keseceğiz diyor savaşçı olan biz oluyoruz. Türkiye toplumu bu ahlaksızlığa ikiyüzlülüğe dikkat edilsin.”
“Saray Bosna’da 4 yıl boyunca abluka yaşandı ne yaptı oradaki insanlar. Hendek kazdılar, barikat kurdular, perde astılar, yer altına tüneller kazandılar. Aynı şeyi Davutoğlu bugün kendi ülkesinde ilçelerine de yapıyor.
“Özyönetim nedir? Gelsinler dinlemek istiyorum dese ne kaybeder hükümet. Kendi halkı ile konuşamayan hükümet tankı topu göndereceğine ne kazanacak. Genelkurmay Başkanı’nı göndereceğine sen git. Dinle ne kaybedersin.
“Siyasetçi sensin sorumluluk sende. Siyasi sorumluluk mevkiinde olan sensin. Bu çaresizliğin acizliğin göstergesidir. Özyönetim diktatörlüğün panzeridir. Bu demokratik halk yönetimi talebidir o yüzden dinlemek istemiyorlar. Şırnak halkı özyönetim değil de diktatörlük ya da başkanlık sistemi ilan etseydiler kutlayacaklardı. Halkın ilanları tek adamlığı boşa çıkarıyor bunu istemiyorlar.”