Gündem

Demirtaş'tan KCK yorumu: Ya bizi cezaevine atacaklar ya da Kürtlerle barışacaklar

BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, KCK davasına ilişkin ''Devletin artık bu durumu değiştirmesi, bir karar vermesi lazım....

02 Ağustos 2011 03:00

T24 - BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, KCK davasına ilişkin ''Devletin artık bu durumu değiştirmesi, bir karar vermesi lazım. Ya Kürtlerin hepsini tutuklayıp cezaevlerine atacaklar, bu bölgenin etrafına tel örgü çekip burayı açık cezaevi, burada yaşayan herkesi suçlu ilan edecekler ya da Kürtlerle artık tarihi bir barışı gerçekleştirecekler'' dedi.

BDP'li bazı milletvekilleri ile Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK duruşmasını izleyen Demirtaş, adliye çıkışında gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Saatlerdir içeride olduklarını ancak duruşma kısmının toplam 5 dakika sürmediğini, o saatten beri mahkemenin ara verdiğini belirten Demirtaş, ''Neyi tartışıyor bilmiyoruz. Ama ara uzun sürdüğü için bu kadar içeride bekledik. Bu yargılama daha önce de belirttik, tıkanmıştır. Mahkeme şu anda yargılama yapamıyor, ortada sanık yok, avukat yok, ciddi bir soruşturma, iddianame yok'' diye konuştu.

Demirtaş, insanlar anadilinde savunma yapamadığı için yargılamanın tıkanmış durumda olduğunu ve bu nedenle burada mahkemenin değil, devletin bir karar vermesi gerektiğini savundu.

Mahkemenin de çaresizlik içerisinde yargılama yapamaz, işlevsiz bir durumda, ne yapacağını bilmeyen aciz bir konumda olduğunu ileri süren Demirtaş, şöyle dedi:

''2.5 yılı aşkın süredir devam eden bir dava var. Ondan önce 2.5 yıl da soruşturma devam etmişti. Tam 5 yıldır halen mahkeme bugün delillerin toplanamadığı gerekçesiyle aralarında milletvekilleri ve belediye başkanlarının da olduğu yüzlerce siyasetçinin tutuklanmasının devamına karar verebiliyor. Yani toplumda bu anlayışla, bu zihniyetle, barışı, toplumsal huzuru yakalayabilmek imkansızdır. Bu zihniyetlerin değişmesi lazım. 1925 yılından, yani İstiklal Mahkemeleri bu ülkede kurulduğu günden bu yana bu mahkemelerin zihniyeti değişmemiştir. Devletin artık bu durumu değiştirmesi, bir karar vermesi lazım. Ya Kürtlerin hepsini tutuklayıp cezaevlerine atacaklar, bu bölgenin etrafına tel örgü çekip burayı açık cezaevi ilan edecekler, burada yaşayan herkesi suçlu ilan edecekler ya da Kürtlerle artık tarihi bir barışı gerçekleştirecekler. Bu da daha çok özgürlükle, daha çok demokrasi ile olur. Akan kanı durduracak şey de budur. Bu hukuksuzlukları, bu adaletsizlikleri durduracak şey de budur. Bu olup bitenlere toplumun, hiçbirimizin artık tahammülü kalmadı. Ölümlere de bu hukuksuzluklara da tahammülümüz kalmadı. Hergün onlarca insan yakalanıyor, hukuksuz, suçsuz bir şekilde cezaevine tıkılıyor. Yargılamaları bile yapılamıyor, ifadeleri bile alınamıyor.''


'BU SAATTEN SONRA KİMSEYE MİNNETİMİZ YOK'

Demirtaş, tutuklama koşullarının derhal düzeltilmesi, anadilde savunma yapılmasının önünün açılması gerektiğini, bunlar yapılmadığı müddetçe, ''barış istiyorum'' diyen herkesin sözünün havada kalacağını savundu. 

''Mahkemeler de kendi sorumluluklarını görmelidir. Yargılama yapıyorlarsa, siyaset yapmayı bırakmalılar. Siyaset yapacaklarsa, cüppeyi bırakıp siyasete girmelidirler'' diyen Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:  

''Adaletin gerçekleşmesi gereken dönem geçmiştir zaten. Bugün itibarıyla tamamı serbest kalsa bile artık adalet gerçekleşmeyecektir. Çünkü, arkadaşlarımız haksız yere 2.5 yılını 4 duvar arasında geçirmiştir. Adaletin gerçekleşmesi artık imkansız hale gelmiştir. Bu saatten sonra zararın kısmen telafisi olabilir. Artık kimseden adalet dilenmiyoruz, kimseden barış dilenmiyoruz. Kimseye minnetimiz de yok. Dediğimiz gibi istiyorlarsa hepimizi götürüp cezaevine tıkayabilirler ya da bütün bölgeyi cezaevi ilan edip gereğini yapabilirler. Bu saatten sonra kimseye minnetimiz yok, herkesin bunu bilmesinde fayda var.'' 


TANRIKULU'NUN AÇIKLAMASI 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da, duruşma sonrası gazetecilere yaptığı açıklamada, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin bütün Türkiye'deki hukukun ve adaletin gerçekleşmesi önündeki en büyük engellerden bir tanesi olduğunu kaydetti.

Özel yetkili mahkemelerin Türkiye'de yargı sistemi dışına çıkarılması gerektiğini belirten Tanrıkulu, ''Herkes tarafsız ve bağımsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkına sahip olmalıdır. Özel yetkili mahkemeler kurulduğundan bu yana önceki DGM'lerin yetkisini ve görevini sürdürmektedirler. Bu mahkemelerin derhal Türkiye'de bütün yargılama ve yargılanma sistemi bakımından ortadan kaldırılması gerçeği bugün bir kez daha Diyarbakır'da ortaya çıkmıştır. Bunları biz daha önce ifade etmiştik. Bir kez daha ifade ediyoruz, eğer Türkiye'de yeni bir süreç başlayacaksa ancak, adalet üzerinden başlayabilir. Bunun da yeri mahkeme salonlarıdır, fakat maalesef Türkiye de bu salonlarda adalet gerçekleşmiyor'' diye konuştu.

CHP Parti Meclisi üyesi, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ise bekledikleri sonucun, bir infaza dönüştürülmüş olan tutukluluk sürecinin sona erdirilmesi olduğunu bildirdi. 

Tutuksuz yargılama aşamasına geçilmesini istediklerine dikkati çeken Oyan, şunları söyledi:

''İkincisi de buna bağlı olarak ve belki de 12 Haziran'dan sonrasında işlemesi gereken bir başka süreç seçilmiş bulunan milletvekillerin derhal serbest bırakılmasıydı. Bunun yerine getirilmesi ve buna bağlı olarak da, aynı şekilde CHP ve MHP'nin Ergenekon davası kapsamında Silivri Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan milletvekillerinin de salıverilmesi. Milletvekilleri düzleminde talebimiz var. Hem Silivri hem de KCK açısından. Ama KCK açısından aynı zamanda burada bugünkü duruşmanın ve bundan sonraki duruşmaların anlamlı olabilmesi ancak tutukluluk halinin sona erdirilmesi ile mümkün. Çünkü burada gerçekten bir adil yargılanma yapılmadığına dair çok güçlü işaretler var. Burada bir hukuk devletinin varlığını Türkiye'de eğer kanıtlayacaksak, bunun gösterileceği yerlerden bir tanesi burasıdır, bu davadır. Bu davada gerçekten ne ile suçlandığını bilmeyen ve bir silahlı terör örgütü kapsamına girmesi pek mümkün görünmeyen insanların tutuklandığını ve yargılandığını görüyoruz. Dolayısıyla mutlaka hukuk devletinin burada çalıştığını göstermemiz gerekir. Demokrasinin en önemli kazanımlarından biri bu olacaktır.''