27 Ocak 2015 19:00
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, "IŞİD işbirliği AKP'nin başına çok daha büyük belalar getirebilir" dedi. "Türkiye'de çok sayıda IŞİD hücresi olduğu konuşuluyor, söyleniyor" diyen Demirtaş, "Ne zaman, nerede, kime karşı harekete geçecek bilmek zor. Seçim yaklaştıkça da bu tür büyük provokatif yönlendirme amaçlı saldırılar olabilir, suikastlar olabilir" ifadelerini kullandı.
Özgür Gündem'in sorularını yanıtlayan (27 Ocak 2015) Demirtaş'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
HDP ve baraj meselesi siyasetin ana gündemlerinin başında geliyor. HDP'nin seçime parti olarak katılması kararının siyasi anlamı nedir? Dengeleri nasıl değiştirecek?
HDP en son büyük kongresini yaptığında bu karar ortaya çıkmıştı. Bu yeni bir karar değil. Hazırlıklar uzun zamandır sürdürülüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine girerken, kampanya yürütülürken hedefimiz partiyi seçime hazırlamaktı. Tam da bizim Demokratik Ulus, Demokratik Cumhuriyet perspektifinden hareketle inşaa etmeye başladığımız Yeni Yaşam’ı Türkiye'de ana siyasi aktör haline getirme mücadelemizin bir parçasıdır. Bu parti sonuçta sırf parlamenter sisteme entegre olmak için kurulmuş bir parti değil. Partinin kendisi bile Demokratik Ulus’un inşa sürecinin bir parçası. Örgütlendiği her yerde bütün ezilenleri, farklı kimlikleri, inançları, emekçileri örgütleyerek büyüyen bir parti. Eğer bu çizgi ana siyasi akımlardan biri haline gelecekse partiyi dışlayan bir seçim stratejisi partinin iflası anlamına gelir. Eğer bağımsız adaylarla girilme kararı alınsaydı HDP hiçleşecekti. Oysa burada özne HDP. Parlamento grubu değil. Doğru ve yerinde bir karar olduğu her geçen gün zaten daha iyi anlaşılıyor. Bu kadar ürkmelerinin, korkmalarının tek nedeni HDP'nin barajı aşma ihtimali değil sadece. Bu siyasi çizginin Türkiye'de ana akım çizgilerden biri haline gelmesidir. Bütün ırkçı, tekçi partiler en fazla bundan ürktüğü için şu anda Türkiye'nin temel gündemlerinden biri HDP'nin parti olarak seçime giriyor olmasıdır. Gündem olmasının bir diğer nedeni de halklar için büyük umut yaratmasıdır.
HDP'yi CHP'den ve AKP'den ayıran nedir? Topluma bu açıdan ne vaat ediyor?
Birkaç temel ayrım nokrası var; her şeyden önce HDP bir mücadele gelenekleri partisi ve hareketidir. Toplumsal sıkışmalardan, iktidar çatışmalarından sıyrılıp çıkmış bir parti değil. Çok köklü, uzun yıllardır devam eden Türkiye ve Kürdistan demokrasi, özgürlük mücadelelerinin stratejik birliği üzerine oluşan partidir. Bu yönüyle diğerlerinden ayrılır. İkincisi; tekçi sistem partilerinin zihniyet, program ve pratiği ile kıyaslandığında HDP çokkültürlü, çoğulcu bir yapıyı hedef alan bir partidir. Diğer partilerin tamamında tekçilik vardır.
Üçüncüsü; HDP toplumun ezilenlerini esas alarak politika yapar; elit kesimlerin siyasetinden çok ezilenlerin siyasete müdahale hakkını savunur. Emek sömürüsünden cinsiyet sömürüsüne, doğa sömürüsünden kültür sömürüsüne kadar bütün sömürü biçimlerine karşı direniş politikasını esas alır. Bu yönüyle güçlü bir emek hareketinin HDP'yi şekillendiren unsurlardan biri olduğunu söyleyebiliriz. Dördüncüsü; HDP sadece Türkiye açısından değil bölge siyaseti açısından da önemli bir aktördür. Diğer hiçbir parti HDP'nin bölge düzeyinde yarattığı etkiye sahip değil. AKP belki iktidar olduğu için devlet olanaklarıyla beraber bölge siyaseti üzerinde etkili olabiliyor. Ama CHP'nin, MHP'nin, geri kalan hiçbir partinin bölgedeki gelişmelere ilişkin ne ciddi bir politikası vardır ne de bir etkisi vardır. HDP'nin yaptığı her politika Suriye'yi de etkiler, Irak'ı, İran'ı da etkiler. Burdan da baktığımızda HDP sadece bir Türkiyeli aktör değil, bölgesel bir aktördür; bu da yine içinden çıktığımız mücadele geleneğinin özelliğidir. Ve beşincisini de hiçbir partide olmadığı kadar cinsiyet özgürlükçü bir partidir HDP. Tam bir kadın özgürlüğü mücadelesi partisidir diyebiliriz. Dünyada hiçbir partinin cesaret ve cüret edemediği bir kadın hareketinin öncülüğünde gelişmiş bir partidir. Bu yönüyle de dünyada tekdir. Yani yüzde elli cinsiyet kotasını programına, parti tüzüğüne yazabilmiş ve bunu pratikte de önemli ölçüde başarmış dünyadaki tek partidir. Başka örneği yoktur.
Dünyada HDP gibi partilerin örneğin Yunanistan’da SYRİZA’nın, İspanya’da Podemos’un iktidara doğru bir yükselişi söz konusu. Yani artık kendi ülkelerinde siyasetin ana merkezi durumunda. Bu açıdan bu partiler HDP’nin başarısı için ne ipuçları veriyor?
İspanya ve Yunanistan'daki koşullar tabii ki Türkiye ile bire bir örtüşüyor diyemeyiz. Ama iki ülke şu yönüyle Türkiye'ye benziyor; orada da büyük bir sıkışmışlık var. Toplumun demokrasi ve özgürlük arayışına ciddi bir ekonomik kriz de eklenmiş durumda. Yunanistan ve İspanya’da tekçi ve kapitalist neoliberal sistemi esas alan partiler halkın gözünden düşmüştür. Hem İspanya’da hem de Yunanistan'da emekçiler iktidara doğru yürüyüşün ancak birlikte hareket etmekle mümkün olduğunu biliyorlardı. Ortaya çıkışları da tarihsel temellere dayalıydı; çözüm önerileri de tarihsellikten kopuk değil. Bu yönüyle HDP'ye benziyorlar. HDP de tarihsellikten kopmadan farklı mücadele güçlerini bir araya getirmeyi başardı. Üç hareket de daha çok gençlik üzerine yükselen hareketlerdir. Bu yönüyle de dikkat çekicidir. HDP de ağırlıklı olarak gençlik üzerinden büyüyor. Tabii ki HDP, SYRİZA, Podemos birbirini etkileyen ve etkilenen hareketlerdir. Türkiye'de aslında bütün ezilenler ordaki gelişmeyi olumlu görüyor ve bunun HDP tarafından da başarılacağını hissediyorlar. Ama aynı şekilde SYRİZA ve Podemos da HDP'den etkileniyor. Görüşmelerimizde HDP'yi heyecanla izlediklerini ve etkilendiklerini söylüyorlar.
Zaten fiili olarak anamuhalefet olan HDP resmi olarak da bu seçimle birlikte anamuhalefete geçebilir ve bir iktidar alternatifi doğabilir. Her şeyden önce buna inanmak lazım. Türkiye'nin muhalefet güçleri kronik muhalif olma hastalığından kurtulmalılar. Türkiye'de asıl muhalefeti yürüten güçler, bir gün bu ülkede demokratik halk iktidarını inşa edebileceklerine olan umudu ve heyecanı yitirmişlerdi. Şimdi HDP ile birlikte buradan çıkılıyor artık. Ölü toprağını kaldırdık. Yani bu demokratik halk iktidarı olma hedefinin hayal olmadığı, aslında gerçekçi olduğu artık hissediliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimindeki umut ve heyecanın büyük olmasının nedeni buydu. Oy yüzde 10'du ama heyecan yüzde elli nerdeyse. Kürt hareketi zaten kendi özgülünde, yerelinde önemli ölçüde demokratik yerel iktidarlarını inşaa ettiği için özgüveni daha yüksek bir hareket. Kürt hareketi bu deneyimini, birikimini şimdi bütün Türkiye’yle paylaşıyor. Bütün Türkiye muhalif güçleriyle paylaşıyor. O nedenle evet, Türkiye'de de HDP'nin iktidara yürüyüşü başlamıştır.
Gençlerin katılımı nasıl?
Çok önemli. Zaten son yapılan araştırmalarda mesela ilk defa bu seçimde oy kullanacak olan seçmen yani 18 yaşına girmiş olanların yüzde onbeşi HDP'ye oy vereceğiz demiş yani oradaki oy oranımız yüzde onbeş. Dolayısıyla altta yetişen gençlik HDP'li olarak büyüyor. Önümüzdeki beş aylık kampanya sürecinde bunun çok daha ciddi artacağını düşünüyorum.
AKP seçimlere daha çok başkanlık sistemi vaadi üzerinden gidiyor. HDP ne öneriyor? Türkiye’nin idari-siyasi yapısını dönüştürmeye dair modeliniz nedir?
HDP, yönetimdeki tekçi anlayışa karşı, tek adamlığa karşı yerinden yönetim modelini, özerk modelleri öneriyor. Bu da giderek halk tarafından daha çok tartışılıyor. Aslında Erdoğan modeli, Erdoğan uygulamaları Demokratik Özerkliğin daha kolay anlaşılmasını sağlıyor. Erdoğan, Demokratik Özerkliğin ne olduğunu kendi pratiğiyle anlatıyor. Yani onun tekçi sisteminin tam tersi ve panzehirinin Demokratik Özerklik olduğu daha iyi anlaşılıyor. Tabii AKP bütün seçim stratejisini başkanlık üzerine kurmaz. Dayanacağı en büyük argüman istikrardır. Yani mevcut istikrarın sürmesini istiyorsanız bize oy verin mesajı ile aslında üstü kapalı bir tehditle seçmene gidecekler. Başkanlık sistemi mevzusunda de fakto olarak zaten tek adamlık, başkanlık uygulanıyor. Türkiye'de şu an başbakan yok. Yani Cumhurbaşkanı kabineyi toplamakla Başbakan'ı silmiş atmış oldu, hiçleştirdi zaten; o mevzu bitti. Anayasa yok, Anayasa uygulanmaz durumda şu anda, çünkü Cumhurbaşkanı yetkilerini kullanırken Anayasa’yı dikkate almıyor. Yargı Anayasa’yı dikkate almıyor, AKP medyası Anayasa’yı dikkate almıyor, parlamento Anayasa’yı dikkate almıyor. Yani her şey fiili olarak oluşmuş olan AKP sistemi ve AKP hukuku çerçevesinde sürdürülüyor, yürüyor. AKP bunu bir istikrar olarak topluma sunuyor. Bunun yarattığı ‘istikrar’dan memnun olan ve bu sistemden beslenen bütün çevreleri etrafında tutmaya çalışacak seçimde. Tabii ki seçimden sonra da bütün bu de fakto durumu Anayasa değişikliğiyle resmileştirmek de isteyecektir elbette. Fakat HDP bunun tam tersi bir alternatif program ve projeyle ortaya çıkıp aslında iki çizginin yarışacağı bir seçimi ortaya koyacaktır. Bir çizgi AKP şahsında sistem partileri; bir çizgi de HDP şahsında alternatif demokratik çizgi olarak seçimde yarışacaktır. Temelde de AKP ve HDP çizgileri ciddi bir rekabet içinde olacaktır.
"IŞİD işbirliği AKP'nin başına çok daha büyük belalar getirebilir" dedi. "Türkiye'de çok sayıda IŞİD hücresi olduğu konuşuluyor, söyleniyor" diyen Demirtaş, "Ne zaman, nerede, kime karşı harekete geçecek bilmek zor. Seçim yaklaştıkça da bu tür büyük provokatif yönlendirme amaçlı saldırılar olabilir, suikastlar olabilir."
CHP'nin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP’nin gidişatının hayırlı olduğunu düşünüyorum çünkü aşağıya doğru gidiyorlar. Türkiye'nin CHP engelinden kurtulması, demokrasi güçlerinin önünü açacaktır. Uzun süredir bir baraj görevi görüyordu muhalefet önünde; muhalefeti kontrol altında tutma politikası uzun yıllardır CHP üzerinden yürütülüyordu. Şimdi CHP artık çok ciddi tehşir oldu. AKP'nin ucuz taklitçiliğiyle AKP'nin değirmenine sürekli su taşıyan bir muhalefet oldu. İyice anlaşıldı, tehşir oldu; iyi de oldu. Hayırlı bir gelişmedir. HDP oradan doğan boşluğu doldurabilecek yegane partidir. Ve CHP etrafında kümelenmiş bütün demokrasi güçleri de şu anda gözünü kulağını HDP'ye dikmiş durumda. HDP olarak biz de bütün o çevrelere ulaşıyoruz, ulaşmaya çalışıyoruz. Bizim CHP ile taktik, stratejik, kurumsal hiçbir işbirliği ve görüşmemiz yok, olmayacak. Ama CHP'ye oy veren seçmenler, ilericiler bizim toplumsal ittifak zeminlerimizden biridir.
Halka dönük bir mesajınız var mı?
Seçimleri parti kazanmaz, halk kazanır; yani parti sadece onun görünen yüzüdür. Dolayısıyla partimiz seçimi kazanacak diyen herkes ben seçimi kazanacağım diyerek işe başlamalıdır. Öncelikle bireyde başlar; kolektif olarak, toplumsal olarak bütün örgütlerin harekete geçmesiyle ancak seçim kazanılabilir. Bir defa seçmen olmayan kişiler tarih karşısında sorumlu olmak istemiyorsa hemen gidip kendini seçmen olarak yazdırsın. Seçmen kütükleri açıklandığında da ismi yoksa mutlaka itiraz etsin. Özellikle yurdışında yaşayan halkımız bu konuda çok duyarlı olmalıdır. Yurtdışı seçmeni barajı aşmamız konusunda ana kitlelerden biridir. İkincisi herkes bir seçim çalışması yürütmelidir. Herkes bulunduğu yerde, çalıştığı yerde, okuduğu yerde yani halk otobüsünde bile seyahat ederken bu seçim çalışması rahatlıkla yürütülebilir. İnsanlara HDP'yi doğru anlatabilmek hem duruşuyla hem söylemiyle hem yaşam tarzıyla HDP'li olmanın farkını gösterebilmek başlı başına bir seçim çalışmasıdır. Yani bunu işçiler de yapmalı, öğrenciler de yapmalı, kadınlar da yapmalı. Özellikle kadınlar, işte evlere daha rahat gidebildikleri için, gündüz kadınların önemli bir kısmı dışarı çıkamadığı, eve mahkum edildiği için kadınların ev ziyareti çok önemlidir. Kadını ikna edebilmek çok önemlidir. Burada kadınlara da çok önemli rol, görev düşüyor. Her zaman her seçimde olduğu gibi ana çalışmalardan biri kadın çalışması olursa barajı aşmak bizim için zor olmayacak.
© Tüm hakları saklıdır.