Gündem

Demirtaş: Operasyon 6 Ekim'de yapılacaktı, yurt dışındaydım, bile bile Türkiye'ye döndüm

"Devlette, hükümette ne oluyor, neler koşuluyor iyi biliyoruz"

11 Nisan 2018 17:42

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı olan Selahattin Demirtaş’ın tutuklu olduğu ana davanın üçüncü duruşması başladı. Demirtaş, "Demirtaş, kendisiyle birlikte diğer HDP’lilerin 6-8 Ekim’in yıldönümüne denk gelecek şekilde tutuklanmalarının planlandığını da söyledi.  Bana yönelik operasyon 6 Ekim akşamı yapılacaktı. 6-8 Ekim’in yıl dönümünde. Ama benim bir yurt dışı programım vardı, 5’inde yurt dışındaydım, operasyon ertelendi. Ben bile bile, cezaevinde giyeceğim ortopedik ayakkabıyı da satın alarak Türkiye’ye döndüm" dedi. 

Duruşmaya, HDP Eş Genel Başkanları Sezai Temelli ve Pervin Buldan, parti milletvekilleri ile Ankara ve çevre kentlerden yurttaşlar katıldı.

Demirtaş, duruşmada hakkındaki fezlekeler üzerinden tek tek yaptığı savunmasında, dosyada 31 nolu fezleke olarak geçen 6-8 Ekim Kobane eylemelerini kapsayan fezlekeyle ilgili olarak soruşturma dosyasının Ankara ve Diyarbakır arasında “yetkisizlik” kararı gerekçesiyle dolaştırıldığını söyledi.

"İki mahkemenin kararına rağmen dosya gidip, geliyor"

Demirtaş, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tutuklanmalarına dört gün kala “yetkisizlik” kararı verdiğini ve Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kesin “yetkili sensin” kararına rağmen dosyanın Diyarbakır’a gönderildiğini hatırlattı. Demirtaş, devamında ise şunları söyledi: “Normalde yetki meselesi çözülmüş, iki tane ağır ceza mahkemesi kararı var ortada. Ankara geri gönderiyor, Diyarbakır’a diyor ki; ‘yetki sendedir, sen soruşturacaksın.’ Tuhaflığa bak. İddianamemi hazırlayan savcı Kurtça Eker, tutuklanamama üç gün kala diyor ki; ‘Hayır, ben yetkili değilim, daha önce verilmiş bir karar var, sen yetkilisin.’ Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını hatırlatarak, geri gönderiyor. Aynı gün yani Diyarbakır’ın karar verdiği gün savcılığı yeniden karar veriyor; ‘hayır sen yetkilisin anlamıyor musun’ diyor. Bu kez ‘ha anladım’ diyor, kabul ediyor.

İki tane ağır ceza mahkemesinin kararına rağmen dosya bu kadar gidip geliyor. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 6-8 Ekim dosyasını bu iddianameye koyuyor ve soruşturmayı yürütüyor. Bu şekilde 9 fezleke var. Bariz bir şekilde siyasi iradenin iktidarın müdahalesi. Çünkü başka şekilde koordine edilemez. Başsavcılık nasıl işliyor biz de biliyoruz. Koordinatör başsavcı diye bir şey yok ki. Dolayısıyla herhangi bir savcı da ‘ben koordinatörüm’ diye görev üstlenemeyeceğine göre, birileri tek tek bu savcıları arayıp, dosya Diyarbakır’da birleşecek. Hepiniz yetkisizlik kararı verip, dosyayı Demirtaş’ın dosyalarını Diyarbakır’da tutuklamaya etkili olabilecek. Bu kadar net.”

Demirtaş, kendisiyle birlikte diğer HDP’lilerin 6-8 Ekim’in yıldönümüne denk gelecek şekilde tutuklanmalarının planlandığını da söyledi.
Demirtaş, “Eş Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ da dahil olmak üzere evimiz basılıp, adeta kaçırılarak alınırken, plan zaten yapılıyordu. Bunları biz bilmiyoruz da değiliz. Ben 12 yıllık milletvekiliyim, 8 yılım eş genel başkanlıkla geçti. Devlette, hükümette ne oluyor, neler koşuluyor iyi biliyoruz. Bana yönelik operasyon 6 Ekim akşamı yapılacaktı. 6-8 Ekim’in yıl dönümünde. Ama benim bir yurt dışı programım vardı, 5’inde yurt dışındaydım, operasyon ertelendi.

Hatta operasyonu planlayanların fırça yediğini de biliyorum, ‘niye yurt dışı yasağı koymadınız’ diye. Ben bile bile, cezaevinde giyeceğim ortopedik ayakkabıyı da satın alarak Türkiye’ye döndüm. Bir süre sonra evim basıldı, milletvekili arkadaşlarımla birlikte gözaltına alındım” dedi.

"Bu bir siyasi operasyondu ve savcılıklar bunun parçası oldular"

Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti: “Mahkemenizi bu yetkisizlik konusundaki hukuk skandallarıyla ilgili, mahkemeniz birleştirebilirdi. Birleştirme olmamış olsaydı, ben talep ederdim ama amaç ne, tutuklamayı sağlayabilmek. Çünkü tek tek fezlekeler üzerinde tutuklama yapamazlar diye düşünüyorlardı. Suçun alt ve üst limitini artırmak, kaçma şüphesi oluşturmak kendince ve işte ‘ifadeye de gelmedin’ deyip, 150 yıl istenen biriyle ilgili tutuklama yapılması normaldir algısı oluşturmak.

Bu bir siyasi operasyondu ve savcılıklar bunun parçası oldular. Bunu kim yapıyordu? Cemaatin savcıları yapıyordu. Sizler yargılıyorsunuz, darbecileri en çok siz yargılıyorsunuz. Yöntemleri buydu. Kumpas, tuzak. Yargıyı, Anayasa’nın kendilerine verdiği yetkiyi iktidarın lehine kullanarak kişiler hakkında yargı tuzağı hazırladılar. Tuzaktır. Bu tuzağı hazırlayanlar bir gün yargı önüne çıkmayacak mı? Bu ülkede adil yargı bir gün tıkır tıkır işleyecek ve hepsi eminim ki, adil bir bağımsız yargı önünde hesap verecekler. Bunun için de biz, elimizden gelen bütün gayreti, çabayı göstereceğiz.

"Konuştuuğum hiçbir şeyi inkâr etmem"

Ben daha önceki celselerde de belirttim; konuştuğum, yaptığım, eylediğim hiçbir şeyi inkar etmem. Fazlasını burada söyleyeceğim, eksiğini söylemeyeceğim. Öyle korkacak, çekinecek hiçbir şey yapmadım. Faaliyetlerimin tamamı konuşmalarımdan ibarettir. Ama kumpas, tuzak olanları da anlatmam gerekiyor. Bunlardan en önemlileri de 1 ve 2 no’lu fezlekelerdir.

Şimdi ben 1 ve 2 no’lu fezlekeden savunmama başlayacağım ama ona ilişkin, özellikle dinleme kararları, dinleme usulleriyle çözüm usulleriyle ilgili avukatlarımdan biri usul itirazlarımız belirtecek, daha sonra ben, esasa dair, iddianamenin içeriğine dair, iddianamenin içeriğine dair 1 ve 2 no’lu fezlekeden başlatarak belirteceğim. Çünkü 1 ve 2 no’lu fezlekenin tamamı kumpastır, tamamı. Tamamı tuzaktır, çarpıtılmıştır. Olmayan dinleme kaydı, varmış gibi gösterilmiştir. Olmayan gizli tanık, varmış gibi gösterilmiştir. Konuşmalarım bağlamından koparılmıştır, konuşma yaptığım kişi farklı tanıtılmıştır.

Milletvekili 'FETÖ’nün oluşturduğu delirle nasıl tutuklanır

Bir tanesi doğru olsa benim üstlenemeyeceğim bir şey yok. İddianame benim yaptıklarımla ilgili az söylemiş. Ben sadece bu kadar siyasi faaliyet yürütmüşsem ayıp bana. 500 sayfa değil, ben 5 milyon sayfa konuşma yaptım. Onların hepsini de savunacağım. Ama kumpas ve tuzakların da benim üzerime mal edilmesine asla rıza göstermeyeceğim, mahkemeniz bugün FETÖ’cüleri kumpas tuzakla yargılıyor. Şike davası, Ergenekon davası, Balyoz davası ve benzeri davaların tamamı sahte delil üretme diye düşürüldü. Ama aynı iktidar döneminde bir cumhuriyet savcınız sahte delili, üretilmiş delili benim dosyama koydu ve benim tutuklanma gerekçem yaptı. Halen dosyamda duruyor, tutuklanmamın gerekçesi olarak duruyor.  Kararı alan hakim tutuklu FETÖ’cü, soruşturmayı yürüten savcı tutuklu. Dinlemeyi yapan polis FETÖ’cü tutuklu. Çözümü yapan tutuklu. Peki bu FETÖ’cüler herkese kumpas yaptılar da bize çok mu dürüst davrandılar. Nasıl FETÖ’nün oluşturduğu delillerle bir milletvekili tutuklanabilir. Bu kumpasa nasıl boyun eğilir. Bunu anlamakta zorlanıyorum.