HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “anayasal garanti altına alınmadığı” için Doğu ve Güneydoğu’daki özerklik ilanlarına sıcak bakmadığını söyledi. "Özerklik talebinin, baskılara karşı sivil bir isyan olduğunu” ifade eden Demirtaş "Tabii ki kentlerde silah kullanılmasını, bazı yerlerde göstericilerin eline silah alarak 'özerklik ilan ettik' demesini doğru bulmuyorum. Bu bir sivil inisiyatiftir. Doğru olan tutum budur. Sivil alanda kalmasında her halükârda fayda görüyorum" dedi.
Demirtaş, “Türkiye'de şiddetin aynı düzeyde devam etmesi halinde 1 Kasım'da seçim sandıklarının kurulabileceğini düşünmediğini” kaydetti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın millet iradesine el koyduğunu savunan Demirtaş, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın fiilen bir darbe yaptığını" savundu.
Hollanda'nın Lahey kentinde HDP tarafından düzenlenen programda katılan Demirtaş’ın gazetecilere yaptığı açıklamalar BBC Türkçe’den Yusuf Özkan’ın aktarımıyla şöyle:
AB Bakanı Ali Haydar Konca'nın yurtdışı oyları sonucu parlamentoya girmesi nedeniyle HDP açısından Avrupa'daki seçmenin özel bir önemi var. Bu nedenle 1 Kasım öncesi yurtdışı seçim çalışmasını ilk başlatan lider HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş oldu.
Demirtaş, Viyana'dan sonra Lahey'de seçmenleriyle buluştu. Hollanda Kürt Federasyonu'nun toplantısı öncesi HDP lideri ile söyleşi yapmayı planladık. Ancak sürenin kısıtlı olması ve başka röportaj talepleri nedeniyle görüşme basınla sohbet toplantısı şeklinde geçti. Toplantıda Demirtaş, temel konuları 4 maddede özetledi. Bunlar; son günlerde sıkça dile getirilen özerklik konusu, seçim güvenliği, PKK'nın HDP'ye yönelik açıklamalarına yanıt ve "Türkiye'deki rejime yönelik darbe" tartışmalarıydı.
'Erdoğan Türkiye'yi ateşe atıyor'
HDP Eş Genel Başkanı, sözlerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirerek başladı. Demirtaş'a göre, Erdoğan iktidardan düşmemek için Türkiye'yi ateşe atıyor. Demirtaş, "Türkiye'de her gün kan akıyor, bunlar da Erdoğan'ın planladığı ve kendi rejiminin, dikte etmeye çalıştığı rejimin kalıcı olması açısından öngördüğü planlamalardır" dedi. Demirtaş, HDP'nin "Türkiye partisi olduğunu" belirtti. "AKP'nin "bu çılgın anlayışına karşı 1 Kasım'da kendilerinin umut olduğunu" söyledi.
'Türkler için de özerklik istiyoruz'
Bu noktada, "Kürtler'in özerkliğinin kaçınılmaz olduğu" yönündeki açıklamasını hatırlattım. Bunun, "Türkiye partisi" söylemiyle çelişip çelişmediğini sordum.
Demirtaş, "Biz sadece Kürtler'e özerklik istemiyoruz. Türk seçmene de özerklik vaadediyoruz" dedi. Tek adam sistemi yerine, yerinden yönetim modeli istediklerini söyledi. Demirtaş'a göre Türkiye için en uygun birlikte yaşama modeli özerklik.
Bunu, "Herkesin yönetime katılabileceği, bölünmeden, parçalanmadan bir arada demokratikleşmenin sağlanabileceği, çağdaş bir model" sözleriyle tanımladı.
Özerklik isteminin "Türkiyeli söylemini ve HDP'nin paradigmasını destekleyen" bir politika olduğunu söyledi. Demirtaş, "özerklik talebinin atanmış devlet görevlilerinin Doğu ve Güneydoğu'da seçilmişlere yönelik baskısından doğduğunu" belirtti ve "Yüzde 94 oranında oy aldıkları Hakkari'de milletvekilerinin, valilik kararıyla Yüksekova'ya sokulmamasını" söyledi.
"Anayasal garanti altına alınmadan işleyen bir özerklik sistemine de sıcak bakmadığını" belirtti.
'Silaha hayır'
HDP Eş Genel Başkanı özerklik talebini, "devletin baskılarına karşı bir sivil bir isyan ve itaatsizlik" olarak değerlendirdi.
Ancak Demirtaş, "silah yoluyla özerklik ilanını da doğru bulmadığını" vurgulamak istedi:
"Tabii ki kentlerde silah kullanılmasını, bazı yerlerde göstericilerin eline silah alarak 'özerklik ilan ettik' demesini doğru bulmuyorum. Bu bir sivil inisiyatiftir. Doğru olan tutum budur. Sivil alanda kalmasında her halükârda fayda görüyorum."
Bir gazeteci, artan şiddet ortamında güvenli bir seçim yapılıp yapılmayacağını sordu. Selahattin Demirtaş, "Bu şiddet yükselişi aynı düzeyde devam ederse ben sandıkların kurulabileceğini bile düşünmüyorum" karşılığını verdi.
HDP Eş Başkanı'na göre, "her gün ölümlerin yaşandığı, bir kişinin adeta devlete el koyduğu bir ortam" diye tanımladığı bir ortamda "demokratik bir seçim zaten mümkün değil".
Demirtaş, "Erdoğan kaosu derinleştirip seçimi erteletmek ya da güvenlikten yoksun bir ortamda seçime katılımı düşürüp istediğini elde etme peşinde" dedi.
Haziran ayındaki seçimlerden sonra Kandil'den HDP'ye yönelik uyarılar geldiği basına yansımıştı.
'Ateşkeste ısrarcıyız'
Demirtaş'a, "ateşkes" çağrısı üzerine PKK yöneticilerinden Duran Kalkan'ın, "HDP neyi başarmış ki, bize silah bırakma çağrısı yapıyor?" açıklamasını anımsattım.
"Hiçbir şey kazanmadıysa; bu çağrıyı yapabilecek kadar halkın desteğini alıp, özgüven kazandı" yanıtını verdi.
Demirtaş, PKK'ya yönelik çağrının "silah bırak" değil, "karşılıklı ateşkes ve masaya dön" çağrısı olduğunu söyledi.
Demirtaş'a göre, Kalkan'ın açıklaması da doğrudan kendilerine verilmiş bir yanıt değil:
"Siyaset neyi başardı ki bize silahları sustur diyor. Siyaset başarmış olsa zaten silah devreye girmezdi' diye okuduk biz onu. Medyada, 'Kandil'den fırça' gibi verilmek istendi ama o öyle değil. Çağrımızı tekrarlıyoruz. Karşılıklı ateşkes olmalı ve kesinlikle müzakereye dönülmelidir. Biz bu konuda ısrarcıyız."
AKP'nin gizli ajandasında hiç bir zaman barış olmadığını söyleyen Demirtaş, çıkarılan Güvenlik Yasası'nın "savaş ilanı" olduğunu savundu. "Ateşkes döneminde 370 kişinin öldürüldüğünü" söyledi.
'Darbe koşulları var'
Bir gazeteci, Türkiye'deki gelişmelerin 1980 ve 1990'ları anımsattığını belirterek, darbe olasılığı bulunup bulunmadığını sordu.
Demirtaş, "halihazırda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisinin darbe yaptığını" söyledi. HDP Eş Genel Başkanı, "Erdoğan'ın parlamento iradesine el koyduğunu" savundu: "Sandık sonuçlarına el koydu. Bu koşullar 1980'de vardı. Cunta geldi, parlamento iradesine el koydu".
Demirtaş'a göre "Türkiye siyasi vesayet açısından 1980'lere, köy ve orman yakma, köy boşaltma gibi uygulamalarla da 1990'lara benziyor".
Demirtaş, "HDP'nin Ortadoğu'daki vahşet ortamında son derece olumlu karşılandığını da" söyledi. Ona göre bu Türkiye ve Batı için bir şans. Bunu da, "Türkiye'de IŞİD tarzı bir siyaset olsa daha mı iyi olurdu" sözleriyle savundu.