19 Ocak 2015 18:50
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, haziran ayında yapılacak seçimlere parti olarak katılacaklarını yinelerken, “Baraj altında kalırsak kalalım. Bu durumda baraja karşı daha etkili çalışırız. Ama biz giremezsek diğerleriyle birlikte seçmenin yüzde 20’si dışarıda kalır, Türkiye’nin farklılıkları parlamentoya yansımaz” dedi. Ermeni katliamının 100. yıldönümüne karşı iktidarın Çanakkale’de düzenlediği anma programının “utanç verici” olduğunu belirten Demirtaş, “1-2 yıl önce taziye yapmışsınız, şimdi tam aksi yönde hareket ediyorsunuz. Hükümet tarafından desteklenen bir hakikat komisyonu kurulmalı. Ermeni Soykırımı da, Alevi katliamları da, Kürtlere yapılanlar da bu yüzleşmeye dahil edilmeli. Bu yüzleşmeyle bir helalleşmeye gidilmeli” diye konuştu. Demirtaş, “Charlie Hebdo dergisinin katliamdan sonra çıkan sayısının kapağındaki karikatürün hakaret etme amacıyla yapılmadığını” vurgularken “Başbakan Fransa’dan döner dönmez üzerindeki İslamcı baskıyı, IŞİD basıncını hafifletmek için Cumhuriyet gazetesini hedef seçti. Sokakta bu kadar çılgın varken Başbakan tehlikeli bir iş yapıyor” görüşünü dile getirdi. Cizre’de “balistiksiz silahlar” kullanılarak halka “devlet sizi vuruyor ama iz bırakmıyor” mesajı verildiğini kaydeden Demirtaş, “AKP’nin Hüda-Par’ı HDP’ye karşı operasyonel olarak kullandığını” savundu.
HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ İstanbul’da T24'ün de katıldığı bir toplantında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Demirtaş ile Yüksekdağ’ın açıklamaları özetle şöyle:
Selahattin Demirtaş: Yeni güvenlik paketi HDP’yi çok etkileyecek, ama sadece HDP’yi hedefleyen bir yasal düzenleme değil. Türkiye’deki bütün muhalefeti ve muhalif olma potansiyeli taşıyanları da sindirmeye, tehdit etmeye yönelen bir amacı var. Bu yasa olmasa da polis istediğini zaten yapıyor. Bugüne kadar mesela gaz kullanan kaç polise soruşturma açıldı? Kamu güvenliği tehdit edildiği için polis müdahale etmiyor. Tam tersine devlet kamu güvenliğini tehdit ettiği için insanlar sokakta eylem yapıyor. Bu paket müzakere sürecini tuzla buz etme ihtimali olan, müzakere ruhuna tamamen aykırı bir pakettir. Biz “yasalaşmaması için sokağa da çıkarız” dedik, kıyameti kopardılar. Sokağın sesinden çok korkuyorlar. Bu yasa çıkıyor diye Türkiye’nin bütün muhalif güçleri sokağı iyi kullanmalıdır. Sokağın gücünden taviz vermemelidir. Bürokrasi, yargı, medya üzerinde zaten büyük bir baskı var. Teslim almadıkları tek yer sokak. Diğer yandan yasaya çok fazla takılmamak lazım, zaten bu yasa fiilen yürürlükte.
Figen Yüksekdağ: Yasa, harekete geçmeye yeltenebilecek tüm güçleri kontrol etmeyi amaçlıyor. Yoksa Kürt halkı, sol güçler bu yasada öngörülenleri çok iyi biliyor. Ülkenin batı bölgesinde kontrol etmekte zorlandıkları hareketlere karşı bunu yapıyorlar. Gayrinizami sokak hareketlerini kontrol etmek için çıkarıyorlar. Halkın öngörülemeyecek hareketlerini devletin, AKP’nin güvenliğini sağlamak için önlemeye yönelik bir düzenleme.
Demirtaş: Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası kapsamlı araştırmalar yaptık. Bazı yerlerde sandığa kadar giden analizler yaptık. O sandık bölgesinde kimler oturuyor, niye biz oy verdiler, sorularının cevaplarını aradık. Katılımın en düşük olduğu yerler bizim seçmenlerin bulunduğu yerlerdir. Van, Urfa, Diyarbakır, Batman katılımın düşük olduğu merkezlerden. Dolayısıyla “Katılım düşük olduğu için Demirtaş’ın oy oranları artmış görünüyor, katılım yüksek olsa bu oran düşerdi” görüşü doğru değil. Bunun tam aksi oldu. Bu seçim bölgelerinde 250 bin seçmen oy kullanamadı. Oysa yüzde 10 barajını aşmamız için sadece 68 bin oy gerekiyordu. Yurtdışı seçmenlerin oy kullanmasında da sorunlar oldu. Bizim oylarımızdaki yüzde 4’lük artışın yüzde 3’ü AKP tabanından geliyor. Dolayısıyla “Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy vermek istemeyenler Selahattin Demirtaş’a oy verdi, emanet CHP oyları HDP’den CHP’ye dönecek” iddiası doğru değil.
40 gün önceki araştırmaya göre, oy oranımız yüzde 9,4. Seçmen “Cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirtaş’a oy verdim, HDP’ye de oy veririm” diyor.
Demirtaş: Seçime HDP olarak katılma kararımızın nedeni sadece anketler değil. Bir yeni yaşam programının peşindeyiz. Dolayısıyla adaylarımızın HDP’nin programı eşliğinde seçimlere katılması, kampanya yapması ve HDP’nin büyümesi gerekiyor. Anketler böyle olmasaydı da seçimlere HDP olarak girecektik.
Kobani direnişinde İslamcı Kürtler ile seküler Kürtler arasında bir çatışma yoktu. Dolayısıyla “HDP’ye yönelen AKP’li Kürtler, Kobani direnişinden sonra HDP’den vazgeçtiler” tespiti doğru değil. Muhafazakar tabanla sorun yok. Sorun IŞİD. IŞİD görüntüleri, Kürtlerde tam bir nefrete dönüşüyor.
Demirtaş: Seçime parti olarak gireceğiz. Baraj altında kalırsak da kalırız. Parlamentoya girmedik diye Türkiye’de kan gövdeyi götürür, diye bir şey yok. Öyle bir durumda seçim barajına karşı daha etkili çalışırız. Biz eğer parlamentoya giremezsek diğer küçük partilerle birlikte seçmenin yüzde 20 oyu dışarıda kalır ve Türkiye’nin farklılıkları parlamentoya yansıyamaz. Yeni, genç seçmenler de yüzde 14-15 civarında oyumuz var. Gençlik HDP’yi çok iyi anlıyor. Türkiye’nin geleceğini belirleyecek kesim bu kesim. Diğer yandan çok fazla alışkanlığı olanlar var; 20 yıldır, 30 yıldır CHP’ye, MHP’ye oy vermiş, devam ediyor. Bize de “Sizi seviyoruz, ama oy vermiyoruz” diyorlar. Ama sandıktan sevgi değil, oy çıkıyor. Umut gençlikte, barajı bu oylar aştıracak bize. Hiçbir seçimde olmadığı kadar sandığa hâkim olabiliriz. Cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP kuruluş aşamasında olduğu için istediğimiz ölçüde olamadık, ama seçimde sandığa hâkim oluruz. Aday gösterme süreci kolay değil tabi. Bu sefer 550 aday göstereceğiz. Seçilemeyeceğini bilerek, alt sıralardan da aday olsa, insanların “bu seçim önemli, HDP önemli” diyerek fedakarca çalışması gerekecek. Herkesten fedakarlık bekleyeceğiz. Sırf milletvekili olmak adına hareket edenlerden halk rahatsız olur.
Araştırma şirketleri angaje ise kendilerince bir şeyler yapıyorlar. Bizi barajın çok altında, yüzde 7,6 gösterenler manipülasyon yapıyor. Bizi yüzde 15-16 gösteren olursa o da manipülasyon olur. Şubat sonunda yeni yaptırmakta olduğumuz anket çıkmış olur.
Demirtaş: Barajı geçemezsek çözüm süreci etkilenir mi, deniyor. Çözüm süreci parlamentoda başlamadı ama çözüm süreci mekanizmaları zora girer. Mesela İmralı’ya nasıl gidilecek? Milletvekili olmayan gidemiyor. Mesela Ceylan Hanım (Bağrıyanık) gidemiyor. Ama parlamentoya giremedik diye çözüm süreci bitsin, diyemeyiz. Biz başlatmadık bu süreci, Sayın Öcalan’la devlet başlattı. AKP düşünsün. Çözüm süreci biz parlamentoda değiliz diye duracak değil. Ama sürecin altı demokratikleşmeyle doldurulmazsa zaten durur. Parlamentoda olursak tabii ki bunu daha iyi denetleyebiliriz.
Yüksekdağ: Süreç o durumda tek taraflı gidebilir, bu da tıkanma demektir. 2015 seçimleri bir evrilme noktası. Türkiye’deki yeni siyasi diziliş nedir, bileşenlerin tutumu nedir, bunlar belli olacak. Toplumsal kesimlerle görüşmelerimiz başladı, tabana yayılmış bir yelpaze düşünüyoruz. Yeni ve daha dinamik bir saflaşma. Haziran Hareketi Bileşenleri, TMMOB, Alevi kesimler, inanç grupları gibi çeşitli toplum kesimleriyle ilişki geliştirmeye çalışacağız. Sendikalarla, sendikaları da aşarak emek örgütleriyle görüşüyoruz. AKP öyle bir şey yaratmış ki pek çok insanın görüşü değişebilir. Politik bir patinaj var. Bunun için merkeze de yansıyacak bir sıçramanın yaşanması gerekiyor. Bu sıçrama risk almadan olmaz. Bir de şöyle düşünün; HDP barajı aşar da yetmişi aşkın milletvekiliyle Meclis’e girerse neler olur?
Demirtaş: Cizre’de paralel yapı var, her şeyi o gerçekleştiriyor, kolaycılığına kaçmamak lazım. AKP her yere hakim. Cizre’nin kaymakamını Fethullah Gülen mi atadı? Emniyet Müdürü’nü Ekrem Dumanlı atamıyor. Paralel yapı ile mücadele ettiğin iki yıldır hala orası için “paralel yapı” diyorsan terk et ülkeyi, bu bir AKP provokasyonu. Senin en güçlü olduğun sahada senin yapını bozarım, diyen bir meydan okuma. Sayın Öcalan’a ve PKK’ye mesaj. Yoksa TOMA’lar, panzerler, cemaatin araçları mı? Balistiği olmayan silahlar kullanılıyor Cizre’de ve saptanamıyor. Böylece “devlet sizi vuruyor, ama iz bırakmıyor” mesajı veriliyor. İkili görüşmelerde Cizre olayları konusunda bir şey duymadı heyetimiz. Ne Yalçın Akdoğan ne de İçişleri Bakanı bir şey demedi.
Cizre’de hükümetten bağımsız kuş bile uçmaz. Güvenliğiyle, halk içindeki ajan örgütlenmeleri vesaireleriyle Cizre’de otorite boşluğu değil, otorite fazlalığı var. MİT, emniyet istihbaratı, Kürt hareketi vesaire… YDG-H gençliğinin Kürt hareketini dinlemediği iddiaları doğru değil.
Demirtaş: Hüda-Par, bu kaotik durum içinde sadece kullanıldı diye düşünüyorum. Hüda-Par “Bizde provokatör yok” diyor. O zaman Hüda-Par Genel Merkezi’nden mi yapılıyor bu işler? Biz zaten “Ölenler Hüda-Par silahıyla ölmedi” diyoruz. Şimdi ne olacak, Hrant Dink cinayeti davası nedeniyle yakalama kararı üzerine görevden alınan emniyet müdüründen sonra kim atanacak, hükümet ne yapacak? Hükümet Cizre senaryosunu yaymaya çalışırsa altında kalır. Bu kadarını sanmıyoruz. Çok yakın zamanda “ikinci bir paralel yapı çıktı” diyebilirler. “AKP içinde paralel bir yapı.” “Bu işleri paralel yapılar yaptı” diyebilirler. Bir yandan Bülent Arınç Hüda-Par’la görüşüyor, diğer yandan AKP içinde, hükümet içinde bundan çok rahatsız olanlar da var.
Demirtaş: Hüda-Par’ın İslam dünyasında bir karşılığı yok. Geçmiş dönemde devletin hareketimize karşı kullandığı bir güç. Muhafazakar Kürtleri Hüda-Par temsil ediyor, diyemeyiz. Örgütlenmemiş olan Kürtler de var. AKP kendisinden kaçan oyların HDP’ye yönelmemesi için Hüda-Par’ı destekliyor ama AKP’ye tek laf etmeden büyüme şansı olamaz. Halk uyanıktır, bunu görür. Hüda-Par’ı operasyonel güç olarak kullanmak istiyorlar. Bizim çizgimizden muhafazakar taban da memnun. Medya ambargosu bir gerçek. AKP’nin kontrolü var. Bunu önemli ölçüde aşabileceğimizi düşünüyorum. Bizdeki gençlik yapılanması çok yaratıcı.
Bu arada Şengal’de iç egemenlik mücadelesinin zamanı değil, ona kurtuluştan sonra Şengal halkı karar verecek. Bu konuda çok manipülasyon ve yalan haber de yapılıyor. Örgütlere çatışmamayı öneriyoruz.
Demirtaş: Hrant Dink cinayeti tek başına bir Ermeni meselesi değil. Onun için “Hepimiz Ermeniyiz” dendi. Bu cinayetle toplumsal muhalefet, muhalefet etme biçimi, ifade özgürlüğü vuruldu. Elbette Ermeni toplumuna da mesaj verildi. Ama toplum sahip çıktı, tutmadı ki 8 yıl sonra da olsa tutuklamalar başladı.
Demirtaş: Charlie Hebdo dergisinin katliamdan sonra çıkan sayısındaki kapaktaki karikatür hakaret etme amacıyla yapılmış değil. Tepkiler, zannederim peygamberin resmedilmesine, tasvir edilmesine. Sünni anlayışta buna tepki var. Velev ki öyledir, bir karikatürü beğenmezsiniz gülmezsiniz. “Ben o karikatürden incindim” demek insanın hakkıdır. Ama hiçbir eleştiri, 12 kişinin katledilmesini mazur gösteremez. Başbakan Fransa’dan döner dönmez üzerindeki İslamcı baskıyı, IŞİD basıncını hafifletmek için Cumhuriyet gazetesini hedef seçti. Sokakta bu kadar çılgın varken Başbakan tehlikeli bir iş yapıyor.
Demirtaş: Çözüm sürecinde Sayın Öcalan’ın sunduğu bir müzakere zemini taslağı var. Hükümet bunu prensipte kabul etti, KCK de kabul etti. Şu anda bu metne göre tartışmalara başlama aşamasındayız. Tartışma başladı bir anda demokrasi gelecek ülkeye, diye bir ham hayal içine de girmemek lazım. Bu AKP ile 50 yıl görüşseniz de bir şey olmaz, bu zihniyetle olmaz. AKP’nin yüzünü demokrasiye dönmesi lazım. AKP “Seçimden önce çözülecek, yüzdük kuyruğuna geldik” diyor. Ne kuyruğuna gelmesi, balığa dokunmuyor, dışarıdan seyrediyor. Biz öyle görmüyoruz. Gözlemci heyet oluşursa aleniyet, şeffaflık olur, toplumsal destek artar. Ama AKP teşhir olmaktan korkuyor. Diyorlar ya, Öcalan martta çağrı yapacak, Nevruz’da silah bırakılacakmış. Bizim bu konuda bir bildiğimiz yok. Diyelim ki çağrı yapıldı, silah bırakıldı, dağdakiler indi. Peki sen ne yapacaksın? Diğer isimlerini mi değiştireceksin, daha bunu bile söyleyemediler. Nasıl yüzüp de kuyruğuna gelmişler?
Bir sonraki aşamada genişletilmiş heyetlerin müzakereye başlaması gerekiyor. Müzakere “iki taraf olacak, üçüncü bir göz de izleyecek” anlamına geliyor. Üçüncü göz olacaksa Türkiye’den bir heyet olur, akil insanlar olabilir. Bu olunca aleniyet ve şeffaflık sağlanacak. Şu anda oradaki görüşmelere ilişkin sadece bizden gelen açıklamalar var.
Demirtaş: Üzerinden 100 yıl da geçse, 500 yıl da geçse zihniyet değişmezse durum değişmiyor. 1915’in 100. yılına karşılık hükümetin hazırlık yapması utanç vericidir. 24 Nisan’da Çanakkale’de karşı proje yapılması utanç vericidir. Halbuki yüzleşme bekleniyor. 1-2 yıl önce taziye yapmışsınız, şimdi tam aksi yönde hareket ediyorsunuz. Hükümet tarafından desteklenen bir hakikat komisyonu kurulmalı. Ermeni Soykırımı da, Alevi katliamları da, Kürtlere yapılanlar da bu yüzleşmeye dahil edilmeli. Bu yüzleşmeyle bir helalleşmeye gidilmeli.
© Tüm hakları saklıdır.