Spor

Demirkol: Burak Yılmaz sahtekâr değil, saf bir çocuk

"Futbolun şöyle bir güzelliği var; çok çıplak"

04 Nisan 2018 16:27

Spor yorumcusu Mehmet DemirkolBurak Yılmaz'ın çocuk gibi biri olduğunu söyledi. Burak'ın kendini yere atmasını sahtekârlık olarak değil kendini inandıran bir çocuğa benzettiğini ifade etti.

Mehmet Demirkol, Tuhaf Dergi'den Nurhak Kaya'ya konuştu. İşte Demirkol'un spor ve futbol dünyası hakındaki söyleşisi;

• Albert Camus, “Dünyaya bir daha gelseydim ve bir tercih şansım olsaydı, yazarlık ve futbolculuk arasından ikincisini seçerdim,” demiş ve eklemişti: “Hayat ve ahlak hakkında bildiğim her şeyi futboldan öğrendim.” Bana kalırsa, senin hikâyen de burada başlıyor: Futbolun hayatla kesiştiği her yerde… Farkın ise bir çeşit ezber bozuculuk. Anlattığın olaya dair, seni dinleyenlere beklenilenin dışında görüş açıları sunman…

Bence bir yerde hepimiz ezber bakış açılarını sahipleniyoruz, bize sunulan açıların dışına çıkmadan yalnızca evet ya da hayır diyoruz. Olaylara başka bir yerden bakmak da lazım. Hepimizin etrafında, çok okuyan ve çok bilen özel insanlar var. Âdeta ayaklı Google gibiler. Ben onlardan değilim. Rahmetli edebiyat öğretmenimiz Mehmet Yaman çok basit bir şeyi aklıma soktu: Analitik düşünmek. Analitik düşünce sana hayatın sırlarını vermez ama yaşanan her ne olursa olsun, olaylara bakışın çoğaldıkça ve farklılaştıkça değişik bir şeyler söyleme ihtimalin artıyor ve insanlara “Acaba mı?” dedirtebiliyorsun. Çünkü bakış açıları çoğalıp geliştikçe doğrunun doğruluğu ve yanlışın yanlışlığı daha sahici bir rol alır. Bu yüzden de kafam hep karışık.

• İsmet Özel, “Kafa karışıklığı iyidir, insan bir kafası olduğunu anlar” diyor.

Ama bu karışıklık insanı çok mutsuz ediyor biliyor musun? Çünkü çoğu zaman mutluluğun kaynağı, bir şeye körü körüne saplanıp kalmaktır. Saplanmışlık öyle mutluluk verici ve rahatlatıcı bir şey ki, senden neler götürdüğünü asla anlayamazsın.

• Buradaki esaslardan biri de duygularla arana kalın bir mesafe koymak mı?

Belki de bu bir hastalık ve tedavi edilmesi gereken bir durum, bilmiyorum. Özümde çok duygusal olduğum için kendimi duygulara kapatıyor olabilirim. Bu yüzden mi her şeyi tamamen rasyonaliteyle açıklamaya çalışıyorum? Ya da bu bir Batı hastalığı mı? Bilmiyorum. Çünkü ben manevi dünyaya kolaylıkla geçebilecek bir insanım. Hayata bakışım zamanla çok değişti. Çok dindar olduğum bir dönem var mesela. Babam ciddi bir milliyetçiydi. O tarafa “Acaba mı?” dediğim dönemler de oldu. Sonra sosyalizm ile tanıştığım bir dönem var. Ardından onun da yetmeyeceğini düşündüğüm bir dönem geldi. Yani savruldum, gerçekten çok savruldum. Elbette inanç ve ideolojilerden çok bastırılmış duygusallığın insanı nerelere savurabileceğinden bahsediyorum. Belki de bu yüzden tamamen o duygulardan kaçıp rasyonel bir izah peşinde olmak ve kendimi yaşayabileceğim bir yola sokmak için futbola bakış açımı bu şekilde geliştirdim.

• Futbol bu anlamda, hayata dair bütün duygu ve durumlarla bir kesişme noktası mı?

Futbolun şöyle bir güzelliği var: Çok çıplak. Kimseyi kandıramazsın. Aslında çok iyi çocuk diyorlar ya, hayır kardeşim sahanın içinde belli olur o. Futbol bana Burak Yılmaz’ın ne kadar saf ve çocuk gibi bir adam olduğunu gösteriyor. “Bu kadar kendini atar mı insan, sen deli misin?” diyorlar ona. O bir çocuk çünkü. Sen kazanmak isteyen bir sahtekâr görüyorsun, ben ise kazanmak isteyen bir çocuk görüyorum. Çünkü yalnızca bir çocuk defalarca kendini yere de atsa, hâlâ daha buna başkalarını inandırabileceğini düşünür. 

• Hiç böyle düşünmemiştim. Ülkemizdeki spor kültürünü ve sporun neleri değiştirebileceğini sormak istiyorum.

Bir toplum yedi yılda değişir. Benim en önemsediğim durum bu. Annesi spor yapmayan bir çocuktan hayır gelmez. Yanlış anlaşılmasın; anneler illa cirit atsın demiyorum, ama en azından yürüsünler. Annesi spor yapan bir çocuktan kötü insan çıkma ihtimali zor. Çünkü annenin spor yapması demek o kadının toplumda var olduğunun göstergesidir. Tüm kadınların spor yapmalarını sağlayabilirsek toplum olarak işte o zaman her şeyi değiştirebiliriz.

• Türkiye’deki futbol kültürünün toplumdaki yansımaları ve futbolcu kültürüne dair gözlemlerin neler?

Türk futbolcularda en garipsediğim şey, asla yalnız gezmemeleri. Şu an bulunduğumuz yere bir futbolcuyu çağırsak beraberinde en az üç kişiyle gelir ve hepsi birer köy besler. Futbolculara sülük gibi yapışmış bir kitle var. Onlar da paranın değerini bilmezler ve genellikle öğrenmeye de niyetleri yoktur. Medyayla nasıl konuşulacağını da bilmezler çünkü bu eğitim de verilmez onlara. “Biz doğru futbolcu yetiştiremiyor muyuz?” sorusu geliyor akla. Bundan ziyade doğru birey yetiştiremiyoruz...

------

Tuhaf Dergi'nin Nisan sayısı bayiilerde...