Cumhuriyet yazarı Özgür Mumcu, gazetesinin yazar ve yöneticilerine yönelik olarak hazırlanan iddianame ile ilgili olarak "Delil olmayan delil, iddianame olmayan iddianame, bilirkişi olmayan bilirkişi. Ancak bu hikâyede göründüğü gibi olanlar da var. Gazeteciler gazeteci. Cumhuriyet de gazete. Alnı açık, başı dik ve omurgası elmas sertliğinde bir gazete" dedi.
Özgür Mumcu'nun "Bilirkişi olmayan bilirkişi" başlığıyla yayımlanan (1 Haziran 2017) yazısı şöyle:
Cumhuriyet davasının iddianamesi hukuki bir garabet anıtı gibi karşımıza dikilmekte. Bir süredir Cumhuriyet’te gazeteye yöneltilen suçlamalar teker teker çürütülüyor. Gerçi iddiaların önemli bir kısmını çürütmeye de gerek yok çünkü ortada bir şey yok. Evine parke döşetmişsin, parkecinin oğlu cemaatçi şirketle iş yapmış diye delil olmaz. Dönemin valisiyle telefonda konuştun diye de delil olmaz. Velhasıl iddianamenin tümü delil olmayan delillerden ibaret olduğuna göre ortada iddianame olmayan bir iddianame var demektir.
Bu koşullar altında savcılığın bilirkişi olmayan bir bilirkişiye başvurmasına şaşırmamak gerek. Ama neticede insanız ve her şeye rağmen şaşırma yetimizi yitirmemişiz. Tüm bunların gerçek hayatta bir karşılığı olmasa gülüp geçebilirdik. Ancak bu gazetenin idarecileri, yazarları, muhabirleri delil olmayan delillerden oluşan iddianame olmayan bir iddianame sebebiyle aylardır hapishanede.
Dün Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı. Savcılık bilirkişi diye bilirkişi listesinde olmayan Ünal Aldemir diye birini resen atamış. Aldemir, bilgisayar mühendisi. Davanın bilişim suçlarıyla bir ilgisi var mı? Mesela Aldemir, ByLock hakkında mı bilirkişilik yapmış? Hayır. Bilirkişi olmayan bilirkişi gazetede yer alan haber ve yazıları değerlendirmiş.
Savcının okuma yazması yok mu? Alt tarafı bir gazetede çıkan haber ve yorumlar değerlendirilecek. Hadi okuduğunu anlamakta güçlük çekiyor diyelim. Yardıma ihtiyaç duymuş. O vakit bilirkişinin basın suçlarında uzman bir ceza hukukçusu ya da anlambilim üzerine uzmanlaşmış bir iletişim akademisyeni olması gerekmez mi? Savcı hangi sebeple bir bilgisayar mühendisinin gazete haberleri ve köşe yazıları hakkındaki görüşlerini iddianameye koymaktadır?
Bu bir iddianame midir yoksa bir haber sitesinin okur yorumları bölümü mü? Bilirkişinin medya ile tek ilgisi haber10 isimli bir sitede 2012 senesinde yayımladığı toplam yedi adet bir edebiyat heveslisinin amatör denemelerinden ibaret.
Sosyal medya profili ise öne çıkan tek özelliğinin Recep Tayyip Erdoğan’a adanmışlık olduğunu gösteriyor. AKP’ye yakın kuruluşlarda çalıştığı da biliniyor. Artık ne demekse bir de sosyal medya eğitimi veriyormuş.
Bilirkişi listesi dışından, bu davada bilirkişi olmasını gerektirecek herhangi bir niteliğe sahip olmayan bu şahsı kafasına göre atayan savcı Murat İnam’ın aynı zamanda “FETÖ” davasında ağırlaştırılmış müebbetle tutuksuz yargılandığını da hatırlatalım. Normal şartlarda bu son cümle bile bir davanın çatırdayarak çöktüğünü ispata yeterdi.
FETÖ sanığı savcı bu bilirkişiyi nereden buldu? Bu bilirkişi olduğunu zanneden şahıs hangi bilgi birikimine dayanarak özetle “abi bence Cumhuriyet manipülasyon yapıyor yani”den ibaret bir “rapor” sunmaktadır? Bu rapor hangi hukuki muhakeme neticesinde iddianamede kendine yer bulmaktadır?
Delil olmayan delil, iddianame olmayan iddianame, bilirkişi olmayan bilirkişi.
Ancak bu hikâyede göründüğü gibi olanlar da var. Gazeteciler gazeteci. Cumhuriyet de gazete. Alnı açık, başı dik ve omurgası elmas sertliğinde bir gazete.