TSK'nın, hava ihlali yaptığı gerekçesiyle, Rusya'ya ait Su-34 tipi savaş uçağını düşürmesini ve sonrasında yaşananları değerlendiren Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Şu an bu işlem yapılmamış olsaydı 'Niye TSK görevini yapmadı' diye sorulabilirdi. Uluslararası hukuktan kaynaklanan görevimizi yerine getirdik. Bunu yapmamış olsaydık görevimizi yerine getirmemiş olurduk. Millete hesap vermek durumunda kalırdık" dedi.
Rusya Başbakanı Dmitriy Medvedev'in imzaladığı yaptırım paketini de değerlendiren Davutoğlu, "Türk ekonomisinin etkilenmemesi için neler yapacağımızı yakında kamuoyu ile paylaşacağız. Gerek ithalat-ihracat dengeleri gerek enerji konusunda bir kayıp olacaksa bu karşılıklı olacak" diye konuştu.
"Rusya'ya tavsiyemiz, olayın doğru anlaşılması ve kalıcı zararlar vermeden bu krizden çıkmak"
Habertürk TV ve Show TV ortak yayınında Suat Toktaş ve Ece Üner'in sorularını yanıtlayan Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarının satır başları şöyle:
"Kritik bir süreçten geçiyoruz. Bir hafta önce bu kriz başlamıştı. Türk hava sahasını ihlal eden o an itibarıyla milleti bilinmeyen uçak dolayısıyla yoğun bir diplomasi ve kritik süreçten geçiyoruz. Rusya'ya tavsiyemiz, olayın doğru anlaşılması ve kalıcı zararlar vermeden bu krizden çıkmak. Türkiye burada kasıtlı bir kriz başlatan taraf değil. Krizi başlatan taraf değil. Türkiye kendi hava sahası ile ilgili son derece defansif bir işlem yaptı.
Şu an bu işlem yapılmamış olsaydı 'Niye TSK görevini yapmadı' diye sorulabilirdi. En başından itibaren son derece dostane biçimde 'Bizim hava sahamızı ihlal etmeyin' diye söylendi. 'Bayırbucak bölgesinde DAEŞ unsuru yok' dedik. Ama esas olan uluslararası hukuktan kaynaklanan görevimizi yerine getirdik. Bunu yapmamış olsaydık görevimizi yerine getirmemiş olurduk. Millete hesap vermek durumunda kalırdık.
Türkiye ciddi bir güvenlik kaygısı içinde Suriye sınırında. Rusya'nın bunu anlaması lazım.
"Enerji konusunda bir kayıp olacaksa bu karşılıklı olacak"
Bütün tedbirleri masaya yatırdık. Bugün sabah Sayın Mehmet Şimşek bu tedbirleri bana anlattı. hemen alacağımız tedbirler var. Türk ekonomisinin etkilenmemesi için neler yapacağımızı yakında kamuoyu ile paylaşacağız. Gerek ithalat-ihracat dengeleri gerek enerji konusunda bir kayıp olacaksa bu karşılıklı olacak. İki tarafın da zararına olacak bu tür suçlamalar ve ambargolar ilan etmek yerine beraber konuşmayı tercih ederim. Ukrayna ile krizde bütün ülkeler ambargo konuşurken 'Biz Rusya ile komşuyuz' dedik.
Milli güvenliğimizi sarsacak hiçbir eyleme izin vermeyiz. Fevri davranmayız. Bir söylem savaşına girmeyiz. Rasyonel bir taraf olarak Rusya'nın aldığı karar bizi nasıl etkiler, bunun tedbirlerini alırız. Yaş sebze ve meyvelerimizi orada bozulmayacak şekilde geri çekmemiz. Burada ihracatçılarımızın zarar görmemesi için gerekli tedbirleri alırız. İhracatçılarımız paniğe kapılmasın, zarar görmemeleri için çalışmalar yapıyoruz.
"Bizi geçici bütçeye mahkum etmemelerini rica ediyorum"
Verdiğimiz her vaadi ilk üç ayda gerçekleştirmeyi planlıyorum. 3 aylık, bir yıllık paketler çıkardık. Kamuoyuna çıkıp, şu vaatleri şu ay içinde, şu yasaları şu ay içinde çıkaracağız diye kamuoyuna bir deklerasyonda bulunacağız. Bunların gerçekleşmesi için bütçeye ihtiyaç var. Esas bütçeyi bir an önce geçirelim istedik. Bahçeli ve arkadaşları destek vereceklerini ifade ettiler. Ben teşekkür ediyorum. Kılıçdaroğlu, arkadaşlarıyla görüşüp bildireceklerdi. Henüz cevap almadık ama ilk intiba olumluydu. Bütçeyi çıkarmak zorundayız. Bütçeyi çıkaralım, sonra talepleri görüşürüz. Şu anda bütçe acil bir konu. Bizi geçici bütçeye mahkum etmemelerini rica ediyorum. Bu gerçekleşirse güzel bir başlangıç olur. Kesin hesap komisyonu veya neler yapabileceğimizi konuşuruz. Genel başkanlardan randevu isteyeceğim vaatler, reformlar vs. ile ilgili görüşmek için. Bu vaatlerin bir kısmı muhalefetin de destek vereceği vaatler.
"Tek başımıza anayasa yapacak güçte değiliz"
Yüzde 49.5 destek alan başbakan olmak özgüven veriyor. Yüzde 49.5 destek almış olsak da biz yüzde 100'ün hükümetiyiz.
Eşit sayıda komisyonlar ile anayasa yapamadık. Önce genel başkanlarla görüşmek istiyorum. Onların yöntemleri varsa onu döneriz. Tek başımıza anayasa yapacak güçte değiliz. Anayasalar toplumun genel zihniyetini, genel doğrularını yansıtan referans metinlerdir. Bizim anayasa öyle değil maalesef. O mutabakatın tabanını genişletmek lazım.
"Yargı reformuna ihtiyacımız var"
Türkiye'de bir yargı problemi var. Bu dün başlamadı, Can Dündar'ın ve Erdem Gül'ün tutuklanması bununla başlamadı. Yassıada, 12 Eylül'de el pençe divan duran hakimlerden, 28 Şubat'ta brifing alan hakimlerden, paralel yapılanmadan bugünlere gelen yargıya güveni sarsan uzun bir süreçten bahsediyoruz. 2010 referandumunda hakim ve savcılara güvenerek düzenleme yaptık. Ama ne oldu? Bir anda paralel yapı HSYK'yı ele geçirdi. Ahmet Şık ve Nedim Şener olayında nasıl tavır aldıklarını herkes hatırlıyordur. Yargı reformuna ihtiyacımız var.
"Böyle bir olayı planlayan zihniyet Türkiye'ye ihanet etmiştir"
Can Dündar ve Erdem Gül'ün haberi için 'şeref madalyası' deniyor. O olayın muhataplarından biri benim. Tahran'da mülteci kampındaydım. Türkiye ile ilgili pozitif bir hava oluştu. Ben toplantı yaparken MİT tırları olayı oldu. Bir gün sonra da Cenevre'de Suriye görüşmelerine katılıyorum. Bütün ülkeler Suriye rejimine yüklenirken Suriye Dışişleri Bakanı, gazete haberlerine dayanarak 'teröristleri besliyorsunuz' dedi. O hain çete Suriye Dışişleri Bakanı'nın eline bunu verdi. Böyle bir olayı planlayan zihniyet Türkiye'ye ihanet etmiştir. Açık bir şekilde planlanmış, DAEŞ ile işbirliği yapan bir ülke görünümüne sokma çabası var. MİT tırları olayının böyle bir arka planı var. Bu haberlerin yayımlanması bir suç mu? Buna ben değil mahkeme karar verir. Devletin stratejik çıkarlarını zedeleyenlere dönük hukuki tedbirler dünyanın her yerinde vardır. Bu yargılamanın tutuksuz olması esas olmalıdır. Tutuklu olması istisnaidir. Bu olaya Hükümet olarak hiçbir müdahalede bulunmadık. Bu tür durumlarda tutuksuz yargılanma esastır.
"O teröristler oarada çatışma çıkarmasaydı, Tahir Elçi orada hayatını kaybeder miydi?"
Sayın Demirtaş her olay olduğunda suçluyu anında ilan ediyor. Anında bir kalıp ile devleti suçlayan, demokratik siyaset çizgisini aşan ifadeler kullanıyor. Olay olduğu gün ben dedim ki, 'Ya bir suikast ya da bir kaza var' Grup başkan vekilleri 'Başbakan suikast dedi' diyor. Bundan bu anlam mı çıkıyor. Sayın Putin bizi suçluyor, sanki o hava sahası ihlal edilmemiş. O teröristler oarada çatışma çıkarmasaydı, Tahir Elçi orada hayatını kaybeder miydi? O yüzden müsebbibi PKK'dır diyorum. O teröristlere ses etmiyorlar. Bütün riskleri alarak savcılar o çatışma alanına gittiler. Roket attılar. Bir daha gittiler, ateş açtılar. Baro yetkilileri ile gidildi, o gruba da ateş açıldı. Orada mermiler tam olarak toplanamamışsa bunun müsebbibi kim?