Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye 'nin, güvenliğine tehdit oluşturan hiçbir grupla görüşmesinin söz konusu olmadığını belirterek, "Ama Türkiye'de bir çözüm süreci yürürken, bu çözüm sürecine paralel olarak bizim PYD'ye tutumumuzu yeniden değerlendirmemizden daha doğal bir şey de yok" dedi.
radikal.com.tr'de yayımlanan habere göre Davutoğlu, Habertürk TV'de soruları yanıtladı. Son dönemde PYD Başkanı Salih Müslim ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani'nin Türkiye'ye gerçekleştirdikleri ziyaretlere ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Davutoğlu, Türkiye'nin Irak ve Suriye 'de yaşananlar konusunda hem kaygılı hem de her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğunu belirterek, "Irak ve Suriye söz konusu olduğunda, buradaki kardeşlerimizin etnik ya da mezhebi, dini ayrımları bizim için önemini kaybeder. Türkiye komşu ülkelerin tümünde, ama özellikle de son dönemdeki gelişmeler bağlamında Irak ve Suriye'de yaşanan türbülanslarda hiçbir etnik ve mezhebi grubu, dini grubu bir diğerine karşı desteklememiş veya böyle bir çatışmanın parçası olmamaya büyük özen göstermiştir" diye konuştu.
Türkiye'nin "tarihdaşlık ve akraba topluluk" konseptine verdiği önemi dile getiren Davutoğlu, merkezi devlet otoritelerinin zafiyet gösterdiği bir dönemden geçildiğine işaret ederek, böyle bir dönemde bölgede yaşayan topluluklarla doğrudan temas kurmanın ve onlar arasındaki ilişkilerin barışçıl şekilde sürmesine katkı sağlamak üzere telkin gücünü kullanmanın Türkiye için bir vecibe olduğunu kaydetti.
Tedbirleri aldık, alırız
Davutoğlu, Irak ve Suriye'deki tüm grupların eşit haklara sahip olmasının önemini de vurgulayarak, Suriye'de yaşanan gelişmeler bağlamında, Türkiye'nin herkesi dikkatli olmaya çağırdığı hususların, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması ve Suriye içindeki değişik gruplar arasındaki barışın sürdürülmesi olduğunu söyledi. Suriye'de birçok bölgede güç boşlukları doğduğunu ve bu boşluklar nedeniyle bazın grupların çatışma içine girdiğini belirten Davutoğlu, "Tabii Türkiye'nin sınır boylarında özellikle milli güvenliğimizi etkileyen olumsuz bir şey olduğunda da her zaman gerekli tedbirleri aldık, almaya devam edeceğiz" dedi.
PYD ile yürütülen temas değil
Merkezi otoritenin etki alanını kaybetmesi ve Suriye'nin değişik bölgelerindeki grupların kendi etki alanlarını kurmaya yönelmesinin ardından Türkiye'nin bu grupların tümüyle temasa geçtiğini ifade eden Davutoğlu, "PYD ile yürütülen temas yeni değildir. Bundan birkaç ay önce başlamıştı" ifadesini kullandı.
Üç temel prensibimiz var
Türkiye'deki çözüm sürecine paralel olarak da geçen sene de Suriye'nin kuzeyi bağlamında sorular gündeme geldiğinde üç temel prensip ortaya koyduklarını hatırlatan Davutoğlu, bu ilkelerin, Suriye rejimiyle işbirliği yapılmaması, merkezi otoritenin gücünü kaybetmesi nedeniyle herhangi bir aktörün tek başına bir inisiyatifle kendi yönetimini kurmaması ve Türkiye'nin güvenliğini tehdit edecek herhangi bir terör faaliyeti içinde bulunulmaması olduğunu söyledi.
Teknik düzeyde iki görüşme yaptık
Bu çerçevede PYD ile zaten teknik düzeyde iki görüşmenin yapıldığını kaydeden Davutoğlu, Suriye muhalefetine katılımın da önemine değindi. PYD ile yapılan görüşmelerde Türkiye'nin temel ilkelerinin karşılanması yönünde bir irade beyanı olduğunu anımsatan Davutoğlu, sadece PYD'nin değil, Suriye'deki Kürt grupların bir bütün olarak Suriye muhalefeti içinde yer alması için çaba sarf edeceklerini vurguladı.
Desteklediğimiz 2 yapıda nusra yok
Türkiye'nin Nusra Cephesi'ne yönelik tutumuna ilişkin iddiaların sorulması üzerine Davutoğlu, Türkiye'nin herhangi bir gruba özel destek vermesinin söz konusu olmadığını belirterek, "Nusra veya herhangi bir grup Türkiye'nin desteğine mazhar değil. Türkiye'nin desteğine mazhar olan iki yapı var. Birisi Suriye Ulusal Koalisyonu, onun içinde de El Nusra yok. İkincisi askeri bağlamda da içeride bu anlamda Türkiye'nin ve bütün Suriye'nin Dostları Grubu'nun ve uluslararası aktörlerin kabul ettiği Selim İdris komutasındaki Yüksek Askeri Komite. Orada da Nusra yok. Bu iki yapı dışında Türkiye'nin veya uluslararası toplumun muhatap kabul ettiği bir muhalefet oluşumu yok" dedi.
Kürt grupların çok önceden beri koalisyon içinde yer almasını arzu ettiklerini ifade eden Davutoğlu, "Burada mesele Nusra-PYD çatışması değil sadece. Bizim engellemeye çalıştığımız, herhangi bir şekilde bir Kürt-Arap çatışması çıkması" diye konuştu.
Sanki Türkiye bir grubu kendine daha yakın hissediyor gibi bir intiba yaratılmaya çalışıldığını söyleyen Davutoğlu, bugün Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Ahmet Carba ile yapacağı görüşmede ona da aynı mesajı ileteceğini belirterek, "Kürtlerin süratle Suriye Ulusal Koalisyonu içindeki yerlerini almaları lazım" dedi.
Kürtlerle gerilim çıkarmaya çalışan var
Suriye'nin kuzeyinin yapısı, PYD'nin buradaki tabanı ve bir "Kuzey Suriye" endişesinin yerinde bir endişe olup olmadığının sorulması üzerine ise Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin Irak tecrübesinden ve 90'lı yıllarda Kuzey Irak'ta PKK 'nın yapılanmasından kaynaklanan birtakım korkular, haklı kaygılar olabilir. 90'lı yıllarda Irak'ta bir türbülans yaşandı ve oradan kaynaklanan bir terör tehdidi söz konusu oldu Türkiye'de. Benzeri bir simülasyon gibi bu sefer Suriye yansıtılıyor. Fakat gözardı edilen birçok husus var. Bazı çevreler, hafızalarda hala taze olan bu kaygıları körükleyerek, manipüle ederek Türkiye'yi Suriye'de ve Irak'ta bazı kesimlere karşı özel tavır almaya sevketmeye çalışıyorlar. Yani açık söyleyeyim, Kürtlere karşı Türkiye'nin daha sert bir tutum benimseyerek, Türkiye ile Kürtler arasında, Türkiye dışındaki Kürtler arasında bir gerilim ortamı çıkarmaya çalışan çevreler var." .
Haritalar üretmek doğru değil
Davutoğlu, Türkiye'nin, sınır boylarındaki Kürt kardeşleriyle yaşayacağı her gerilinin hem Ortadoğu politikası hem de kendi iç barışı açısından olumsuz sonuçlar doğuracağını söyledi.
"Kuzey Suriye" ifadesiyle sanki burada da Irak'ın kuzeyinde olduğu gibi homojen bir Kürt nüfus demografisi bulunduğunun iddia edildiğine değinen Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye ile sınırının Irak ile olan sınırından yaklaşık 3 kat uzun olduğunu, bu bölgede homojen ve yeknesak bir yapı bulunmadığını, değişik etnik ve mezhebi grupların birbirinden kopuk ve iç içe yaşadığını anlattı. Davutoğlu, "Böyle bir korkuyu tetiklemek üzere haritalar üretmek ve kırmızı bir şeritle sanki bütün Suriye'nin kuzeyinin kopacağı bir senaryo üzerine düşünmek söz konusu değildir" dedi.
PYD'ye karşı tutum değişikliği
Türkiye'nin milli menfaatinin Araplar, Kürtler ve Türkmenler arasında kalıcı barışın tesis edilmesi olduğunu da vurgulayan Davutoğlu, "Kim etnik milliyetçilik üzerinden diğerine baskı yapmaya kalkarsa biz ona tavır alırız" diye konuştu. PYD'ye tavır alınmasının da bundan kaynaklandığını dile getiren Davutoğlu, "Çünkü bulundukları bölgede tamamıyla kendi otoritelerini tesis etme gibi bir çaba içindeydiler ve bunu tesis ederken sadece Araplara ve Türkmenlere değil diğer Kürt gruplara da baskı oluşturuyorlardı" dedi.
Kürt gruplar PYD'yi şikayet ediyor
Şimdi de çeşitli Kürt gruplardan PYD'nin tutumuna ilişkin şikayet aldıklarını aktaran Davutoğlu, Türkiye'nin temel ilkesinin Kürtler içinde bir çatışmanın çıkmasını engellemek olduğunu söyledi. Davutoğlu, bir soru üzerine, PYD'nin çözüm sürecinde bir pazarlık unsuru olarak kullanılmasının söz konusu olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti: "Ancak şu var, geçen sene PYD'ye gösterdiğimiz tutum ile bu sene gösterdiğimiz ve göstermemiz gereken tutum arasında farklar olduğunu da herkesin görmesi lazım. Geçen sene Suriye kaynaklı olarak, Türkiye içinde de, Şemdinli'de, birçok yerde yürütülen bazı terör faaliyetleri ortada iken PYD'ye bakışımızla, Türkiye'de bir barış ortamı sağlanmış, aylardır bir çatışma yaşanmamış, hiçbir şehit vermediğimiz bir barış süreci yaşanır, çözüm süreci ile Türkiye'de iç barış temin edilmek dışında, Türklerle Kürtler arasında, bölgedeki diğer ülkelerdeki Kürtler arasında yeni bir ilişki ve güçlü bir bağ ortaya çıkarken takınacağımız tutum arasında da fark olur.
Geçen sene bu nedenle görüşmedik
"Zaten geçen sene PYD'yle görüşmememizin sebebi buydu. Türkiye'nin güvenliğine herhangi bir şekilde tehdit oluşturan bir grupla bizim konuşmamız söz konusu olmaz, ama Türkiye'de bir çözüm süreci yürürken, bu çözüm sürecine paralel olarak bizim PYD'ye tutumumuzu yeniden değerlendirmemizden daha doğal bir şey de yok. Bu da Rasulayn'daki çatışmalarla ilgili değil. Onu özelikle ben zikrettim. Rasulayn'da çatışma olmasa da PYD'yle başlayan bir süreç vardı, Nisan ayından itibaren ve Türkiye'deki çözüm süreciyle de o anlamda birbirini bütünleyen."
Türkler, Kürtler, Araplar
Bazı çevrelerin Türklerin yüreğine bir Kürt fobisi ekmeye çalıştığını, Kürtlerin yüreğinde ise hem Araplara hem Türklere dönük bir takım şüpheler inşa etmeye çalıştığına işaret eden Davutoğlu, "Bizim ise temel hedefimiz bütün bu provakasyonlara karşı Türkleri, Kürtleri ve Arapları bir arada tutacak yeni bir Ortadoğu düzeni" dedi.
Hiçbir unsur tehdit değil
"Hiçbir unsuru Suriye'de tehdit olarak görmüyoruz" ifadesini kullanan Davutoğlu, birilerinin Türkiye'de eski korkuları harekete geçirerek, Türklerle Kürtleri, Türkiye Cumhuriyeti devletiyle Suriye'deki bazı Kürt unsurları karşı karşaya getirmeye çalıştığını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Buna izin vermeyeceğiz ve son temaslarımız bu yönde ama kim olursa olsun, hangi gerekçeyle olursa olsun, Türkiye'nin güvenliğini tehdit ederse, bu kim olursa olsun, yani Türk, Arap, Kürt, şu grup, bu grup bakmayız. Gerekli tedbiri alırız. Bu devlet olmamızın bir gereği. Yine kim olursa olsun, herhangi bir etnik ve mezhebi gruba karşı etnik kıyıma kalkışırsa, Kuseyr'de olduğu gibi, kim olursa olsun muhatap, ona karşı da aynı tavrı gösteririz."