22 Eylül 2020 15:30
T24 Ankara
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de uyguladığı politikayı ve dış politikadaki üslubu eleştirerek, “İlk defa Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ABD, Yunanistan’la Batı Trakya’da tatbikat yapıyor. Pompeo. gidip Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile anlaşma yapıyor. Çağırsanıza Büyükelçi’yi, sorsanıza… Bu tatbikatın düşman tarafı kim? Ama ‘Ahmak olma’ diye mektup alırsanız, bu soruyu sorma hakkına sahip olamazsınız” dedi.
Davutoğlu, basınla yaptığı sohbet toplantısında, neden parti kurduklarını anlatırken, şunları kaydetti:
“Siyasi partiler boşlukta doğmaz. Bir grup insan artık vakti geldi diye siyasi parti kurmaz. Uluslararası, küresel ve ulusal konjonktür siyasi partinin çıkmasını zorluyorsa, o siyasi parti çıkar, ne kadar engellenirse engellensin, yaşar, iktidara da gelir”
Gelecek Partisini ulusal ve uluslararası konjonktür gereği bir ihtiyaç doğrultusunda kurduklarını ifade eden Davutoğlu, psikolojik olarak yeni bir sese, bir alternatife ihtiyaç olduğunu söyledi. Davutoğlu, "Türkiye'de eğer 'Niye siyasi parti kuruluyor' diye soruluyorsa soran ya dünyayı ya Türkiye'yi görmüyordur" diye konuştu.
2. Dünya Savaşı sonrası kurulan Demokrat Parti’yi, 12 Eylül döneminde kurulan ANAP’ı örnek gösteren Davutoğlu, “Merkez sağ partiler ya uluslararası konjonktür gereği, DP gibi, ya da partinin kendi iç dinamikleri, tek kişiye bağlı bir parti gibi kuruldular. Bu kişi ayrılınca da partinin çöküşü başladı.. Özal ayrılınca ANAP dağıldı. 15 Temmuz’dan sonra siyaset biçimi ve devlet kurumlarının değiştiği, evrildiği, maalesef olumsuz şekilde evrildiği bir döneme girdik.” düşüncesini dile getirdi.
Türkiye’de “iç sistemik bir deprem” yaşandığını söyleyen Davutoğlu, “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle, Bab-ı Ali’nin kuruluşundan bu yana geçen 300 yıllık dönemde kurulan tüm devlet kurumlarının içi boşaltıldı. Doğru uygulansaydı belki böyle olmazdı, ancak çok kötü uygulanıyor mevcut sistem. Psikolojik olarak böyle bir ortamda, yeni bir sese ihtiyaç vardı. Yasaklara karşı net bir tavra ihtiyaç var. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı yeni bir alternatif kurmaya ihtiyaç var” değerlendirmesinde bulundu. Ekonomik olarak halkın olağanüstü fakirleştiği bir dönemden geçildiğini belirten Davutoğlu, “Biz vatandaşın sesi olacağız” dedi.
Sohbet sırasında son yazdığı kitaptan da bahseden Davutoğlu, “Bu kitabı Dışişleri Bakanlığı döneminde yazsaydım, akademisyen olarak yazsaydım, üzerine onlarca yazı yazılırdı. Ama bugünlerde bizim yazdıklarımız üzerine konuşmanın ağır suç teşkil etmesi nedeniyle hemen hiç yazılmadı” ifadesini kullandı.
Anadolu’yu gezdiğini, vatandaşları dinlediğini anlatan Davutoğlu, Giresun’da olduğu gibi millete çay dağıtmak için miting yapmadıklarını, sokaklarda yürüyüp, tek tek insanların dertlerini dinlediğini belirtti.
Gelecek Partisi’nin AKP’nin oylarını bölmek için kurulduğu iddialarına karşılık, “Allah aşkına benim Başbakanlığımda AK Partinin aldığı oy 49.5’tu. Biz bıraktığımızda AK Parti’nin oyu zaten yüzde 40’a inmişti. Yüzde 13-14’lük bir kesim AK Parti’den ayrılmıştı” yanıtını veren Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Parti kuramazlar dediler, kurduk. Ankara’da kursalar da, Anadolu’da örgütlenemezler dediler. 70 ilde kurduk. 43 ilde kongremizi yaptık. Büyük Kongremizi de Ekim sonu, Kasım başı gibi yapacağız. Bunu yaparken çok büyük baskılarla karşı karşıya kaldık. Yok sayıldık. İl başkanı olacaklara baskılar yapıldı. Ama bugün Türkiye’de bir Gelecek Partisi realitesi var. Geçen sene bu yoktu. Bizim görevimiz milletin sesi olmak. Milletin psikolojik olarak kısılmış sesiyiz.”
Partiyi birilerini cumhurbaşkanı yapmak için kurmadıklarını anlatan Davutoğlu, ittifaklar konusunda ise başka partilerle mesele bazlı işbirlikleri yapabileceklerini ancak Gelecek Partisi’nin kendi cumhurbaşkanı adayını çıkartacağını vurguladı.
Tek başına iktidarı hedeflediklerini belirten Davutoğlu, buna karşılık ittifak formüllerine açık kapı bırakarak, “Siyasi gerçeklikler sizi şu ya da bu ilişkiler içine girmeyi zorlarsa, onu da o şartlar altında ele alırız" açıklamasını yaptı.
Partisine ve kendisine karşı medya ambargosu uygulandığını kaydeden Davutoğlu, "Arkadaşlar ben ne suç işledim? Ülkeye Dışişleri Bakanı, Başbakan, akademisyen olarak hizmet etmek dışında ne suç işledim? Türkiye’de bazı kanallar adımızı anmaktan imtina ediyorlar. Ama ben arkadaşlarıma hep söylüyorum; Hiç üzülmeyin, bugün yaşadıklarımız bir sonraki seçimde bizim iktidar olacağımızın işaretleridir diyorum. Türkiye’de hangi parti ambargoyla baskıyla karşılaşırsa, onlar ilk seçimde iktidar olmuştur” yorumunu yaptı.
AKP’nin, “Ekonomi pik yapıyor” söylemini anımsatan Davutoğlu, kendi başbakanlığı döneminde 500 dolar olan asgari ücretin şimdi 300 dolar civarına indiğini, Türkiye’nin AB içinde, Arnavutluk, Makedonya, Sırbistan’la birlikte en düşük asgari ücret veren ülkelerden biri haline geldiğini kaydetti. Davutoğlu, “TİKA yardımlarıyla desteklediğimiz ülkelerin bile asgari ücretleri bizden iyiyse, nereye gidiyoruz, ekonomi nereye pik yapıyor diye sormaya hakkımız yok mu?” dedi.
Ekonomiye yönelik eleştirilerde bulunan Davutoğlu, "AK Parti neyi reddederek iktidar olmuşsa bugün aynı şeylerin içine düşmüş durumda" düşüncesini dile getirdi.
Bankacılık sisteminin, hükûmetin yeşil ışık yaktığı müteahhitlere kredi verme, onları kurtarma sistemine dönüştüğünü kaydeden Davutoğlu, “Başbakanlığı bıraktığımda bütün kritik ekonomi endikasyonlarının göstergeleri tek haneliydi. Şimdi bu rakamların hepsi çift haneli. Yakında dolar da neredeyse, Allah muhafaza, çift haneli olacak TL karşısında” diye konuştu.
Hükûmetin dış politikasını da sert biçimde eleştiren Davutoğlu, “İlk defa Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ABD, Yunanistan’la Batı Trakya’da tatbikat yapıyor. Pompeo. gidip Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile anlaşma yapıyor. Çağırsanıza Büyükelçi’yi, sorsanıza… Bu tatbikatın düşman tarafı kim? Şu Batı Trakya’da yaptığınız tatbikatın düşman tarafı kim? Aynı anda Brüksel’de, Ankara’da büyükelçileri çağırıp bu soruyu sormalısınız. Ama ‘Ahmak olma’ diye mektup alırsanız, bu soruyu sorma hakkına sahip olamazsınız” ifadesini kullandı.
AKP içerisinde yaşadıklarını anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Çok eleştiriler yapılan CHP’de, Sayın İnce neredeyse ayrı bir parti kurmaya çalışmasına rağmen ihraç edilmedi. CHP’den ayrılıp, yeni bir siyasi parti kuran Bülent Ecevit’in resimleri CHP sitelerinden indirilmedi. Bizim ise adımız, tüm AK Parti tarihinden silinmeye çalışıldı."
Artık siyaset anlayışının bütün dünyada değiştiğini kaydeden Davutoğlu, “yeni tip” olarak nitelediği siyaseti şöyle özetledi:
“Dışlayıcı kutuplaştıran siyasete karşı, kapsayıcı içselleştiren siyaset; kısıtlayıcılığa karşı özgürlükçülük; tek akıl yerine, kurumsal aklın savunulması; yolsuzlukların üstünü örten siyaset yerine, temiz siyaseti savunmak; kendi kendine propaganda yerine dışa açılmak… Türkiye’yi dünyaya kapatıp, kendi kendine propaganda yapanlara karşı, Türkiye’yi dışa açan kişiler öne çıkıyor. Sayın Erdoğan’la anlayış farkımız da şudur; Kendisi yaparsa doğru, başkası yaparsa yanlış anlayışı kabul edilemez.”
Davutoğlu, Türkiye’deki otokrasinin yaşamasının mümkün olmadığını belirterek, “Türkiye’de otokrasi yaşamaz. 15 Temmuz’da darbe nasıl yerle bir edildiyse, Türkiye’de uzun dönemli otoriter yönetimlerin yaşama şansı yoktur” diye konuştu.
Davutoğlu, Türkiye’nin Mısır, Suriye ve İsrail’le ilişkilerini normalleştirmesi konusundaki bir soruya ise, Mısır’la “görüş ayrılıklarını paranteze alıp, Doğu Akdeniz anlaşmasının konuşulmasından yana olduğunu” söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti:
“2011 yılında iki büyük projeyi devreye sokmaya çalışıyorduk; Türkiye, Suriye, Lübnan, Ürdün dörtlüsü Levant Birliği kurmaya çalışıyorduk. Zamanla Irak da buna katılacaktı. Türkiye, Suriye, Mısır arasında Doğu Akdeniz işbirliği projesiydi. Daha Mısır’da darbe olmamıştı. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de en avantajlı konuma geldiği yıl, 2012’dir. Mısır’la münhasır ekonomik bölge anlaşması imzalama aşamasındaydık. O zaman müzakere ettiğimiz Mısır heyetinde Mursi’nin Savunma Bakanı Sisi’ydi. Bu yapılmış olsaydı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi paranteze alınırdı. Şu anda da siyasi görüş ayrılıklarınız olur, paranteze alırsınız. Ben hala Mısır darbesine karşıyım. Ama siyasi görüş ayrılıklarını paranteze alıp, işbirliğini görüşmekten yanayım. Sevilla haritasının önüne geçilmesinin yolu Mısır ile o anlaşmayı yapmaktır.”
Davutoğlu, 2013’te Türkiye ne yapmak istediyse, şimdi aynısının Türkiye’ye karşı yapıldığına da dikkat çekerek, “Biz o zaman ikili üçlü anlaşmalarla, Yunanistan ve GKRY’ni marjinalize etmeye çalışıyorduk. Şimdi bu kombinezonlar Türkiye üzerine kuruluyor ve Türkiye oyun bozamıyor. ABD, Fransa ve Rusya, her konuda ihtilaf ediyor, sadece Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin tezlerine karşı bir araya geliyorsa, burada suç kimde diye sormak lazım” değerlendirmesinde bulundu.
Suriye ile iletişim kurmanın bugün yarar sağlamayacağını söyleyen Davutoğlu, “Suriye konusu farklı; Doğu Akdeniz’i Suriye ile değil, Rusya ile konuşmak gerek. Tartus da Lazkiye de bugün Rusya’nın turistik limanları halindedir” dedi.
Davutoğlu, İsrail’le normalleşmenin ise “şeffaf ve açık yapılması gerektiğini” belirtti.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Bugün Türkiye’nin bütün dış politika perspektifini, üslubunu gözden geçirmek gerek. Doğu Akdeniz’de sert güç ile ince güç arasında uyumlu bir politika oluşturulamamasının sonuçlarını yaşıyoruz. Önce donanmayı çıkardılar. Sert güç kullanımına dayalı bir strateji benimsediler. Şimdi de Oruç Reis’i geri çektiler. Son derece edilgen bir politika izliyor. Diplomasi hasımlarla, rakiplerle yapılan bir sanattır. Bugün o sanat yok Türkiye’de. Macron bize twit atmış. Twitin diline bakın. Örtülü tehdit var o twitte."
ABD’nin eski Başkanı Obama döneminde, güvendiği beş lider arasında Erdoğan’ı sayıyordu. Bugünkü Başkan Trump ise Erdoğan’ın adını Kuzey Kore lideriyle birlikte anıyor. Korkunç-horrible kelimesini kullanıyor. Sayın Erdoğan aynı insan. Peki ne değişti? Şimdi kurumlar yok yanında. Ehil ve milli kadrolar yok.”
“Türkiye’de demokrasi can çekişecek, siz başkalarına demokrasi dersi vereceksiniz. Olmaz. Basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkenin, başkalarına basın özgürlüğü dersi vermesi olmaz. İnsan hakları karneniz düşük olacak, siz başkalarına insan hakları dersi vereceksiniz. Olmaz”
Davutoğlu, son dönemde yeni parasal aktivitelerinin ve rüşvet iddialarının ortaya çıktığı Zarrab davasının da “Türkiye’ye karşı şantaj unsuru olarak kullanıldığını” ifade etti.
Zarrab, ABD’de tutuklandığında, bu davanın ABD’de değil, Türkiye’de görülmesi gerektiğini söylediğini hatırlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Kim olursa olsun, Türkiye’de yargılanmalı. Orada bile olsa, gıyabında burada mahkeme görülmeli. Temize çıkacaksa da Ankara’da çıkmalıdır. Böyle bir dosyanın Türkiye’ye karşı şantaj dosyası olarak kullanılmasına izin verilmemeliydi. Özgüveni olan bir devlet, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı bankacılık işleri için gittiği ABD’de tutuklandığında, ‘derhal bırakılsın’ derdi. Reza Zarrab, Türkiye’de yargılansa, Türkiye Amerikan mahkemelerinin ve bir takım ülkelerin esiri haline gelmezdi.”
Davutoğlu, AKP-MHP cephesinin seçim yasasını değiştirme niyetleri konusundaki bir soruyu ise, “Seçim yasası ne zaman değiştirilmişse, mutlaka değiştirenlerin aleyhine sonuç çıkmıştır. Türkiye’de artık bir siyasi değişim zaruridir. Hiçbir siyasi seçim sistemi değişikliği de bu zarureti ortadan kaldırmaz” diyerek yanıtladı.
Davutoğlu, partiyi kurarken dikkat ettikleri kriterler konusunda ise “1- FETÖ ile ilişkisi olmayacak. Biz demokrasi düşmanları ile iş yapmayız. İki, terörle irtibatı olan kim varsa, bu kapıdan içeri giremeyecek, üç, geçmişte kirli, akçeli ilişkilere giren kimse alınmayacak dedik” değerlendirmesini yaptı.
Davutoğlu, medyaya yönelik baskı konusunda ise “28 şubat şartlarında köşe yazarlığı yapmış ve üniversite şartlarında baskı görmüş bir akademisyen olarak söylüyorum; Medya üzerindeki hiçbir baskı kabul edilemez. Medyanın bugün geldiği nokta hicap vericidir. Türkiye’de düşünmek serbest, ifade etmek sıkıntılı” dedi.
© Tüm hakları saklıdır.