AKP’nin Anayasa değişikliği için HDP ile görüşmesi ve Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bu toplantıya dair açıklamalarını doğru bulduğunu söyleyen Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu “Cumhur İttifakı’nın riyakar bir siyaset anlayışı var. Kendilerine her şeyi helal kılıp başkalarına haram kılmaya dayalı bir siyaset yapıyorlar. Bu yanlış” dedi. Davutoğlu, "Bu çifte standardın, bundan sonra Altılı Masa'ya dönüp yedinci ayağını sorma hakları kalmadı" diye konuştu.
Öte yandan altılı masanın cumhurbaşkanı adayı üzerinde de konuşan Davutoğlu, "Aday kim olursa olsun Tayyip Erdoğan'ın kullandığı gücü kullanmayacak" taahhüdünü verdi.
Sözcü’den Saygı Öztürk’e konuşan Ahmet Davutoğlu, AKP’nin Anayasa değişikliği için HDP ile görüşmesi ve Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bu toplantıya dair açıklamalarını şöyle değerlendirdi:
“HDP, TBMM'de grubu bulunan bir siyasi parti. Dolayısıyla AK Parti heyetinin HDP'yi ziyaret etmesi, bilgilendirmesi bence doğrudur. Sayın Bahçeli'nin de sürpriz bir şekilde bunu makul görmesi de doğrudur. Ancak, yanlış olan Türkiye' de maalesef Cumhur İttifakı'nın hemen her alanda riyakar bir siyasi anlayışı var. Kendilerine her şeyi helal kılıp, başkalarına her şeyi haram kılmaya dayalı bir yaklaşım içinde siyaset yapıyorlar. 10 aydır Altılı Masa hakkında ‘Yedinci ayağı HDP'dir' diye sürekli bunu da terörle işbirliği olarak yorumladıktan sonra, Ak Parti heyetinin HDP'yi ziyaret etmesi, Bahçeli'nin bunu makul görmesi bu riyakar siyasetin bir yansımasıdır. Yoksa özde yanlış işler değil bunlar.”
“Yanlış olan bu ilkesiz siyasettir”
Davutoğlu “Herkesin gözden kaçırdığı bir ayrıntı var” dedi ve açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Doğu Perinçek de Kandil'e seslendi. Yani Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Cumhur ittifakının örtülü ama kendi ifadeleriyle dümendeki ortağı. Şimdi perde gerisinde Cumhur ittifakının bu konularda bir dizayn içinde oldukları anlaşılıyor. Birbirlerine eskiden karşıt olan gruplar dahi burada yeni bir çaba içine girdikleri gibi bir algı oluşuyor. Yanlış olan bu ilkesiz siyasettir. Eğer böyle bir planlama içinde davranılmışsa bundan sonra da HDP'nin kapatılma davasında da aynı çizginin sürdürülmesi beklenir.”
“Bahçeli, İçişleri Bakanını ters köşe yapıp, açıkta bıraktı”
Hem AKP'de hem Cumhurbaşkanlığı kabinesinde ciddi savrulmalar olduğunu öne süren Davutoğlu şunları söyledi:
“Düşünün ki Cumhurbaşkanı kabinesinde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ HDP'yi ziyarete gitti, İçişleri Bakanı HDP'ye sert bir üslupla saldırdı. Yani İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı arasında hiç mi diyalog yok? Cumhurbaşkanı bunları çağırıp bir siyaset çerçevesinde ‘Sen şunu söyleyeceksin, sen de şunu yapacaksın' demiyor mu? Arada müthiş bir karşıtlık. Peki, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu HDP ile ilgili niye böyle bir çıkış yaptı, o da ilginç. Cumhur ittifakı'nın mekaniği-işleyişiyle ilgili. Çünkü bu çıkışın dozu en yüksek olduğu gün pazartesi hafta başı idi. Salı günü Bahçeli'nin grup toplantısı olacağını biliyor. Bahçeli'nin de muhtemelen bu HDP ziyaretine karşı çıkacağını ve sert bir dille konuşacağını düşündü ki bir ön alarak Bahçeli ye selam çakmış oldu. Ama Bahçeli, İçişleri Bakanını ters köşe yapıp O'nu açıkta bıraktı.”
“Eğer HDP ile görüşmek terörle bir işbirliği ise, Soylu, Bakan Bozdağ’a dönüp ‘Niye terörle işbirliği içerisindesin?' diye sormalı”
Adalet ve İçişleri bakanının neredeyse 180 derece zıt politikalar uygulaması ya da söylemesinin kabinedeki, AKP içindeki uyumsuzluğu gösterdiğini öne süren Davutoğlu şöyle devam etti:
“Bazıları bunu bir fırsat olarak görüp Ak Parti Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Ali Cevheri, Adıyaman eski Milletvekili Mehmet Metiner, yeni bir çözüm süreci ihtimalinden bahsederken Süleyman Soylu, HDP'yi yine terörle işbirliği içinde gören bir tutum takındı. O zaman şu soru geliyor akla: İçişleri Bakanı Soylu, Adalet Bakanı Bozdağ, aynı kabinede oturuyorlar. Eğer HDP ile görüşmek terörle bir işbirliği ise o zaman Adalet Bakanı dönüp İçişleri Bakanı olarak ‘Niye terörle işbirliği içerisindesin?' diye soru sorma sorumluluğu var. Türkiye bu ilkesiz siyasetten çok çekti. Ümit ederiz seçim ortamına girerken bu konulardaki tutumlarında bir değişiklik olur ve kendileri dışında, kendilerinin doğru gördüğü tavırları başkaları yaptığında terörle işbirliği olarak yorumlamazlar.
“Yanlış bu değil”
2019 seçimlerinde İmralı'dan mektup getirildi. Getiren kim? İzinle oraya giden bir akademisyen. İmralı neresi Abdullah Öcalan'ın bulunduğu yer. Yani gayri meşru terörün başı olarak, PKK'nın elebaşı olarak hapishanede olan biri ziyaret edildi. Diğer taraftan Kandil'in sözcüsü olan Osman Öcalan da TRT ye çıkartıldı. Şimdi de HDP ile görüşmeler yürütülüyor. Normal şartlarda bu bilgilendirmeler, görüşmeler yanlış değil. Yanlış olan kendileri görüşürken başkalarının son derece şeffaf ilişkilerini terörle işbirliği olarak görmeleri.
“Çifte standart"
Kendilerinin ise bu grupla şeffaf olmayan ilişkileri var. İmralı'dan o akademisyenin gönderilmesinin şeffaf hangi yönü var? Osman Öcalan'ın TRT ye çıkartılması açık söyleyeyim büyük bir suçtur. HDP ile ilişki suç değildir ama kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan'ın TRT'ye çıkarılması açık bir suçu teşviktir, suça yataklıktır. HDP ile ilişki ise son derece normal siyasi bir ilişkidir. Bu çifte standardın, bundan sonra artık Altılı Masa'ya dönüp yedinci ayağını sorma hakları kalmadı. Bizim, partinin HDP ile ikili kurduğu ilişkileri sorgulama hakları da kalmadı.”
“Aday kim olursa olsun Tayyip Erdoğan'ın kullandığı gücü kullanmayacak”
“Cumhurbaşkanı adayının nerede olacağı belli. Aday, Ankara da. Çünkü başkent Ankara. Nasıl, niçin, ne ve kim sorularına baktığımızda kim sorusu önemlidir ama bizim için şu aşamada iç içe olan nasıl ve ne soruları daha önemli. Nasıldan kastım şu: Ülkeyi hangi ilkeler etrafında birlikte yöneteceğiz? Bunun altını çiziyorum birlikte yöneteceğiz” diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şöyle bir algı kim sorusunu öne çıkartıyor. Öyle bir cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi öyle bir şey empoze etti ki zihinlere bir kişi her şeye karar verebilir. O bir kişiyi bilmemiz lazım. Bu ne? Bu bizim tenkit ettiğimiz cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin mantığı. Biz niye o mantığa teslim olalım? Aday kim olursa olsun Tayyip Erdoğan'ın kullandığı gücü kullanmayacak. Tek başına gece kararnameleri çıkarmayacak. Devletin kurumlarını bir kararnameyle alt üst edemeyecek, etmeyecek.”
Sözlerinin devamında, “Peki buna nasıl karar verilecek?” sorusunu soran Davutoğlu şöyle konuştu:
“Buna altı partili bir yönetim, ortak, birlikte yönetme mantığı içinde nasıl bir geçiş süreci yönetimi sergileyeceklerini ortaya koyacak. Onun için şu an bizim odaklandığımız soru kim değil nasıl sorusu. Nasıl sorusunu sormadan, kim sorusunu sormak doğru değildir. O zaman şu demektir; Altı genel başkan bütün yetkilerini bir kişiye devredecek, o bir kişi yönetecek. Geçiş sürecinde yönetimin nasıl olacağını tespit edersek bizim teklif götüreceğimiz veya aday göstereceğimiz Cumhurbaşkanı adayı bu mantıkla adaylığı kabul edecek. Nasıl yöneteceğimizi tespit etmeden bir aday tespit edersek o aday kendisini şu anki Tayyip Erdoğan'ın gücünde ve onun usulüyle yöneteceği gibi algı oluşabilir, bu doğru değil. Hedefimiz Parlamenter sisteme geçiş. Anayasal reformla ilgili çalışma süreci, ekonomik kurumların reformu metni de var. Nasıl yöneteceğimizi tespit ettikten sonra ikinci soru ne yapacağız? Ve niçin yapacağız? Bu da hükümet programı gibi bir programdır. Şu anda tematik komisyonlar çok yoğun ve başarılı bir çalışma yürütüyor. 59 başlıkta yeni dönemde cumhurbaşkanı ile bütün yürütmede nelerin yapılacağını tespit ediyorlar. Altı parti de enflasyonla nasıl mücadele edilecek, tarım, sanayi, eğitim, bilim, dış politika nasıl olacak, yargı nasıl işleyecek? Bunlara çalışıyoruz.”