Gündem

Davutoğlu: İran'a karşı operasyon felaket olur

Davutoğlu, İran'a olası bir askeri operasyonun ''felaket'' olacağını belirterek, ''Bu bir seçenek olmamalı, akla yatkın ve uygulanabilir değil. Türkiye olarak biz buna karşı olacağız ve hiçbir zaman bölgemizde yeni bir askeri g

11 Şubat 2012 15:30

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "BM'nin Cenevre ofisinde, özellikle Suriye'ye insani yardım akışının sağlanması için Türkiye olarak bir girişim başlatıyoruz'' dedi. Davutoğlu, İran'a olası bir askeri operasyonun ''felaket'' olacağını belirterek, ''Bu bir seçenek olmamalı, akla yatkın ve uygulanabilir değil. Türkiye olarak biz buna karşı olacağız ve hiçbir zaman bölgemizde yeni bir askeri gerginliği, yeni bir operasyonu onaylamayacağız'' dedi.


Davutoğlu, BM sistemini harekete geçirmeye kararlı olduklarını ve bu sabah BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ile telefon görüşmesi yapacağını da ifade etti. Washington'da Türk gazetecilerin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, ''Pazartesi günü ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Ulusal Güvenlik Danışması Tom Donilon ve ABD savunma Bakanı Leon Panetta ile görüşmelerinde, Amerikalı muhataplarına özellikle Suriye konusunda hangi mesajları vereceği'' sorusunu şöyle yanıtladı:  ''Bir mesaj vermenin ötesinde karşılıklı istişare imkanı.


Zaten sayın Clinton ile daha geçen hafta Münih'te bir araya gelmiştik, çok sık görüşüyoruz. Ama esas itibarıyla gündemimizde, mesela yaklaşan NATO zirvesi de dahil olmak üzere ikili alanda, güvenlik alanında birçok konular olmakla birlikte, tabii odağını oluşturacak husus, bölgemizde yaşanan gelişmeler, Suriye'deki son gelişmeler oluşturacak. Bugün birçok telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Arap Ligi Genel Sekreteri Nebil El Arabi ile yarın ve yarından sonra gerçekleştirilecek Arap Ligi Dışişleri Bakanları Toplantısı öncesinde istişarelerde bulunduk.


Dün Endonezya Dışişleri Bakanı Marty Natalegawa'nın kendi talebi üzerine yine Suriye konusunda büyük bir Müslüman ülkesi olarak, ilgisi çerçevesinde bir görüşme gerçekleştirdim. İtalya Dışişleri Bakanı buradaydı, onunla bir görüşme gerçekleştirdim. Bu temaslarımızı artırarak sürdüreceğiz. Arap Ligi'nde alınacak kararlar çerçevesinde, bu konularda gelinen noktaları da sayın Clinton ile bir arada değerlendireceğiz. Pazartesi-salı günü özellikle bu uluslararası toplantı ve platform oluşturma konusundaki çalışmalarımızda önemli bir mesafe alacağımızı düşünüyorum. Önümüzdeki haftanın ortasına doğru bu tablo daha netleşir.''

 

'Girişim başlatıyoruz'


''Özellikle son günlerde Humus'da odaklanmak üzere şiddetin Suriye'de artıyor olmasından kaygı duyduklarını'' belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:  ''Artık ölü sayıları onlarla değil, yüzlerle ifade ediliyor. Özellikle de Humus ve Zebadani'de çok ciddi bir insanlık trajedisi yaşanıyor.
 

Bu çerçevede de bugün BM İnsan Hakları Komisyonu'na Cenevre'de insani yardım konusunda başvuruda bulunma talimatı verdim. BM'nin Cenevre ofisinde, özellikle Suriye'ye insani yardım akışının sağlanması için Türkiye olarak bir girişim başlatıyoruz. Dolayısıyla BM sistemini harekete geçirmeye kararlıyız. Bu sabah da BM Genel Sekreteriyle bir telefon görüşmesi gerçekleştireceğim.


Hem BM'nin Güvenlik Konseyinde bu konu aşılamıyorsa, bu konunun Genel Kurula getirilmesi hem de BM İnsan Hakları Komisyonu çerçevesinde Cenevre'de bir sürecin başlatılması ve süratle insani yardımların Suriyeli kardeşlerimize ulaştırılması için girişimlerimizi artan bir tempoyla sürdüreceğiz.'' -''Türk-Amerikan Dostluk Grubu Kongre'de 133 sayısına ulaştı''- Davutoğlu, bir soru üzerine, ikili ziyaretler çerçevesinde Washington'da bulunduklarını hatırlatarak, dün bütün gün Kongre'de çoğunluk grubu başkan ve yardımcıları ile dış İlişkiler gibi önemli komite ve komisyon başkanlarıyla kapsamlı görüşmeler yaptıklarını söyledi.

 
''Biliyorsunuz Türkiye-ABD ilişkilerinin birçok boyutu var. Bir tanesi yönetimler arası ilişkiler, bu son derece yoğun seyrediyor ve çok yakın bir iş birliği var. Telefon diplomasisi şeklinde veya bizzat görüşerek çok sık görüşmeler oluyor'' diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:  ''Ancak Kongreyle, Senatoyla ilişkilerimiz hep yönetimle olan ilişkilerimize göre biraz daha yavaş seyretmek durumunda oluyor çünkü ancak Washington'a geldiğimizde görüşebiliyoruz. Gerçi son dönemde, Kongreden Türkiye'ye çok ziyaretler oldu fakat yönetim kadar Türkiye'nin oynadığı rolü, önemi her zaman fark edemeyebiliyorlar. Onun için her gelişimizde Kongrenin önemli üyeleriyle toplanıyoruz ve bu ziyaretimizde de bütün bu liderlerle tekrar görüştük.


Dosyamızda konularımız arasında Türk-Amerikan ilişkilerini ve başta Suriye olmak üzere, şu günlerde gündemde olduğu için bütün bölgesel konuları ele aldık. Çok memnuniyet verici bir gelişmeyi de ifade etmek istiyorum. Türk-Amerikan Dostluk Grubu Kongre'de 133 sayısına ulaştı. Yani bu Kongre'de ciddi bir rakamdır ve şu an itibarıyla ikinci veya üçüncü büyük gruptur. İnşallah 5 üye daha katılırsa en büyük grup haline dönüşecek. Bunun getirdiği büyük bir memnuniyet oldu.'' Davutoğlu, Türk-Amerikan Dostluk Grubuyla da öğle yemeğinde bir araya geldiklerini kaydetti.

 

'Türklerin etkisinin gittikçe artıyor olması büyük memnuniyet verici'


Temasları kapsamında ikinci gün ABD'deki basın kuruluşlarının temsilcileriyle sabah kahvaltısında bir araya geldiğini dile getiren Davutoğlu, CSIS adlı düşünce kuruluşlarında konuşmasının ardından yine aynı kuruluşta, daha önce Türkiye'de büyükelçilik yapmış, ABD'de etkin konumda olan ve strateji alanında çalışmış birçok tanınmış isimle toplantı yaptığını, daha sonra da yine bazı düşünce kuruluşlarında toplantılara katıldığını dile getirdi.


Davutoğlu, en anlamlı toplantının da Türki Amerikan Birliği'nin (TAA) resepsiyonunda ABD'deki tüm Türk çatı kuruluşlarıyla bir araya gelmek olduğunu söyledi. Washington'daki Türk kuruluşların artmasının kendileri için önemli olduğunu belirten Davutoğlu, TAA'a bağlı olarak ''ReThink'' adlı düşünce kuruluşunun kurulmasından büyük memnuniyet duyduğun kaydetti.  Davutoğlu, ''Bu tür düşünce kuruluşlarının Washington'daki mevcudiyetinin hem Türkiye'nin ABD'ye, Washington'a anlatılması hem de ABD'deki gelişmelerin Türkiye'ye yansıtılması açısından önem taşıyor. Çünkü artık ilişkilerin boyutu çok zenginleşti. Yönetim ile hükümetimiz arasındaki ilişkiler, Kongre ile bizim aramızdaki ilişkiler dışında sivil toplum kuruluşları arasındaki ilişkilerin de zenginleşmesi lazım'' dedi.


ABD'nin değişik eyaletlerinden gelen sivil toplum temsilcileriyle de bir araya geldiğini ifade eden Davutoğlu, burada da tüm çatı kuruşlarının birlikte neler yapabileceklerini ele aldıklarını söyledi.  Davutoğlu, ''Amerikan toplumunda Türkler'in etkisinin gittikçe artıyor olması büyük memnuniyet verici. Sadece Türkiye'nin ülke olarak artan etkisinin, ekonomik başarısının, dış politika aktivitesinin, demokrasisinin biliniyor ve burada takdir ediliyor olmasının ötesinde, vatandaşlarımızın ve sivil toplum kuruluşlarımızın buradaki faaliyetlerinin de bu derece görünür olması bizi çok memnun ediyor, hemen hemen bütün ABD sathına yayılmış sivil toplum kuruluşlarımızın yaptıkları çalışmalar, festivaller, temaslar, açtıkları okullar, bizim için büyük bir güç kaynağıdır'' dedi.

 

Davutoğlu: İran'a askeri operasyon felaket olur


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran'a olası bir askeri operasyonun ''felaket'' olacağını belirterek, ''Bu bir seçenek olmamalı, akla yatkın ve uygulanabilir değil. Türkiye olarak biz buna karşı olacağız ve hiçbir zaman bölgemizde yeni bir askeri gerginliği, yeni bir operasyonu onaylamayacağız'' dedi.


Davutoğlu, P5+1 ile İran arasındaki müzakerelerin ''Papa seçimi'' gibi olması gerektiğini belirterek, ''Tek bir oturum yapın, tam yetkiyle herşeyi ortaya dökün, size garanti veririm birkaç günde bu sorunu çözerler'' diye konuştu.


Davutoğlu, Washington'daki düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nde (CSIS) konuştu.  Bir soru üzerine, İran'ın nükleer dosyasıyla ilgili mesele hakkında son yıllarda, özellikle de 2010 yılında çok yoğun bir çalışma gösterdiklerini belirten Davutoğlu, ''Tüm bu müzakerelerin başarıya ulaşamamasından üzgünüm. Çünkü teknik detayları biliyorum. Tüm bu müzakereler boyunca artık bir nükleer uzmanı oldum'' dedi.


Tahran Bildirisi'nin imzalanmasından bir gün önce bile hiç durmadan 18 saat boyunca çalıştıklarını anlatan Davutoğlu, geçen yıl İstanbul'da İran ile P5+1 ülkeleri arasındaki son toplantıya ev sahipliği yaptıklarını hatırlattı.


Geçen ay da Tahran'a gittiğini ve yeni tur görüşmeler için çağrıda bulunduğunu ve İranlıların bunu kabul ettiğini söylediklerini belirten Davutoğlu, AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'ın da bunu kabul ettiğini ve bugünlerde yeni tur görüşmelerin zamanı ve yeri üzerinde çalıştıklarını kaydetti. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:


''Tüm detayları bilen biri olarak size şunu söyleyebilirim; sorun teknik bir sorun değil. Nükleer meselenin teknik boyutları birkaç günde çözülebilir. İran'ın istediği, barışçıl nükleer teknoloji hakkı. Onlara, 'diğer ülkeler gibi bu hakka sahip olacaksınız ama NPT ve IEAE düzenlemelerine uyacaksanız' diyeceğiz. Bizim ve P5+1'in istediği, nükleer bir askeri teknolojinin olmaması gerektiği. Dolayısıyla iki tarafın da birbirine vermesi gereken güvenceler var. Türkiye açısından bizim pozisyonumuz net; bölgemizde ve dünyada nükleer bir askeri güç istemiyoruz. Ama aynı zamanda da barışçıl nükleer teknolojinin gelişimine hiçbir sınırlama istemiyoruz. Teknik ayrıntıların çözümü kolay. Sorun, güçlü siyasi iradenin olmaması ve karşılıklı saygı ve güvenin eksikliği.''

 

İran ile P5+1 müzakerelerini Papa seçimine benzetti...


İran'ın kendi içerisinde de bu konuda büyük tartışma olduğunu, dolasıyla olası bir anlaşmanın İran iç kamuoyunu tatmin etmesi gerektiğini belirten Davutoğlu, aynı şekilde anlaşmanın P5+1 ülkelerini de tatmin etmesi gerektiğini ama bu ülkeler arasında da bazı pozisyon farklılıkları bulunabildiğini anlattı.


Davutoğlu, şunları kaydetti:


''Eğer iki müzakereci tam yetkiyle biraraya gelse bu sorun çözülür. Tahran Bildirisi yoluyla karşılıklı güven inşası oluşturmayı amaçlıyorduk ve eğer bu bildiri uygulamaya konulabilseydi, İran'ın geliştirebileceği bir askeri teknoloji olamazdı. Bu konular tartışılabilir. Eğer güçlü siyasi irade ve karşılıklı güven olursa... Müzakereler sonuç getirebilecek tek anlamlı seçenek, ama bu müzakereler samimi olmalı ve buna odaklanılmalı. Şimdi bir müzakere, 6 ay sonra tekrar gelin şeklinde değil. İki tarafa da söyledim, İstanbul'da kalın, Papa seçimi gibi, herşeyi tartışın sonra gidebilirsiniz. Öbür türlü, o 6 ay içerisinde diğer bazı bölgesel parametreler devreye giriyor, yeni gerginlikler oluyor, yeni suçlamalar ortaya çıkıyor. Tek bir oturum yapın, tam yetkiyle herşeyi ortaya dökün, size garanti veririm birkaç günde bu sorunu çözerler.''


Davutoğlu, İran'a olası askeri operasyonun ise bir ''felaket'' olacağını belirterek, ''Bu bir seçenek olmamalı, özellikle de bölgemizdeki bu tarihi dönüm noktasında yeni bir dev gerilim istemiyoruz. Çünkü bu sadece bölgesel bir gerilim olmaz. Askeri operasyon akla yatkın değil, uygulanabilir değil ve Türkiye olarak biz buna karşı olacağız ve hiçbir zaman bölgemizde yeni bir askeri gerginliği, yeni bir operasyonu onaylamayacağız'' dedi.

 

''Biz halklarla sıfır sorun istiyoruz''


Davutoğlu, Türkiye'nin dış politikasının zihniyetini gelişen durumlara adapte ettiklerini belirterek, ''Biz halklarla sıfır sorun istiyoruz. Bizim temel referansımız değerlerdir ve sıfır sorun politikamız, bölge halkıyla mükemmel ilişki, maksimum düzeyde entegrasyon demek, aktif dış politika demek. Dış politikamızı bu şekilde yeniden düzenledik'' dedi. Bugünkü gelişmeleri ''deprem'' kavramından yola çıkarak değerlendiren Davutoğlu, son 20 yıl içinde ''3 büyük deprem yaşandığını'' belirterek, birincisini SSCB'nin dağılması dolayısıyla oluşan ''jeopolitik deprem'', ikincisini 11 Eylül saldırılarının yol açtığı ''güvenlik depremi'', üçüncüsünü ise 2011 yılında ortaya çıkan ''ekonomi-politik deprem'' olarak tanımladı.


Davutoğlu, ikinci deprem olan ''güvenlik depremi''nin ardından, diğer ülkeler güvenlik konularına ağırlık verirken, Türkiye'nin güvenlik ile özgürlükleri dengelemeyi seçtiğini belirterek, ''özgürlükleri engellemeden en üst düzeyde güvenlik, güvenliği engellemeden de en üst düzeyde özgürlük'' yoluna gittiklerini vurguladı. Bölgede ve dünyada yeni bir vizyon yaratmaya çalıştıklarını dile getiren Davutoğlu, Türkiye'yi bir istikrar merkezi haline, bölgeye yeni bir vizon ve ufuk getiren bir ülke haline dönüştürdüklerini bildirdi. Davutoğlu, ancak Ortadoğu'daki liderlerin güvenlik kaygılarıyla özgürlükleri kısıtladığına dikkati çekerek, ama şimdi bölgede halkın özgürlüklerini istediğini ifade etti.

 

''Dış politikamızı yeniden düzenledik''


Davutoğlu, ''üçüncü depremin'' ekonomi boyutunun Avrupa'daki krizden, siyasi boyutunun da Ortadoğu'daki ayaklanmalardan kaynaklandığına işaret ederek, artık bu depremle Ortadoğu'daki korku üzerine kurulu zihniyetin değişmekte olduğunu belirtti. Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin ''sıfır sorun'' politikası olduğuna değinerek, Suriye gibi ülkelerle geçmişte aralarının iyi olduğunu, çünkü o dönem bu ülkelerin kendi halklarına şiddet uygulamadığını ve halkların da bu tür taleplerde bulunmadığını söyledi. Davutoğlu, bölgede, Sunni-Şii, devrimci ülkeler-satükocu ülkeler, batı yanlısı-batı karşıtı ülkeler gibi 'Soğuk Savaş'ın yeni kutuplaşmasını istemediklerini ifade ederek, bölgedeki her türlü baskıya karşı olduklarını söyledi.

 

Davutoğlu'ndan birlik beraberlik çağrısı


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ABD'deki Türk toplumuna seslenerek, ''Biz, bir ve beraber olursak aşamayacağımız engel yok, o zaman bizim şimdi karşımızda duran, bizim bu yükselen gücümüzü kıskanarak izleyen ve bunu da bir problem kaynağı gibi ele alan çevrelere de güçlü mesaj vermiş olacağız'' dedi.


Washington'daki temasları kapsamında ABD'deki Türk çatı kuruluşlarından Türki Amerikan Birliği'nin (TAA) onuruna düzenlediği resepsiyonda konuşan Davutoğlu, ''ABD'deki tüm faaliyetlerim arasında en güzel, en anlamlı faaliyetlerden biri, bu akşam vatandaşlarımızla bir arada olmak ve TAA'nın bu güzel binasında ilk defa burada buluşmamız. Tebrik ediyorum. Gerçekten çok güzel bir mekanda, güzel bir şekilde tefriş edilmiş, dostluğun, muhabbetin sindiği bir ortamda bizi bir araya getirdikleri için çok teşekkür ederim'' diye konuştu.


Davutoğlu, kendilerini sevindiren bir başka hususun da ABD'deki tüm Türk çatı kuruluşlarının burada olması olduğunu belirterek, ''Yurt dışına gittiğimizde vatandaşlarımız arasında görmek istediğimiz ilk şey birlik ve beraberlik'' dedi. Bakan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:


''Artık Türk insanı kalıbına sığamıyor. Eskiden bizim gençliğimizde herhangi bir Türk vatandaşının yurt dışına gitmesi olağanüstü bir olay addedilirdi. Geldiğinde uzun hikayeleri anlatılırdı. Ama şimdi aradan çok uzun seneler geçmeden şimdi görüyoruz ki bizim insanımız her yerde. Türkiye'nin en büyük gücü insan gücüdür. Bizim namütenahi doğal kaynaklarımız yok. Başka milletleri sömürerek elde etmiş olduğumuz sermaye birikimimiz yok. Doğal gazımız, petrolümüz, hazırdan yiyebileceğimiz bir kaynağımız yok. Ama bir tek şeyimiz var; en büyük gücümüz insan kaynağımız. Çok iyi eğitilmiş, genç, dinamik ama en önemlisi ülkesine, tarihine, milletine aidiyeti güçlü insan kaynağı.''


Birçok ülkeyle vizelerin kaldırılması prensibini uyguladıklarını hatırlatan Davutoğlu, ''Şunu fark ettik, Türk insanı önündeki engeller kalktığında bir küçük küçük nehir kollarının birleşerek, büyük bir okyanus haline dönmesi gibi dünyanın her yerine doğru hareket ediyorlar ve o hareket ettikleri yerde bir heyecan, bir yeni ufuk oluşturuyorlar'' dedi.

 

''Vatandaşlarımızın acemilik dönemi bitti''


TAA'yı ve başkanı Faruk Taban'ı, ''Washington'ın en güzel binalarından birinde, en güzel şekilde teşrif edilmiş, her zaman gururla gösterebilecekleri bir mekan oluşturdukları'' için tebrik eden Davutoğlu, şunları kaydetti:


''Buraya davete icabet edip gelen diğer çatı kuruluşlarımıza, bütün diğer kuruluşlarımıza da teşekkürü bir borç biliyorum. Büyükelçiliğimizle daha önce yapmış olduğumuz toplantılarda da bu birlik ve beraberliği görmek istediğimizi hep vurgulamıştık. Ne zaman Amerika'dan Türkiye'ye bu kuruluşlarımızdan organizasyonla gelen Amerikalı misafirlerimiz olduğunda büyük onur duyuyoruz. Artık bizim bu anlamda vatandaşlarımızın acemilik dönemi bitti. Gerek hayırsever vatandaşlarımızın katkılarıyla, gerekse örgütlü şekilde vatandaşlarımızın bir araya gelmesiyle artık güçlü bir sivil toplum yapısına kavuşuyoruz. Bu birlik ve beraberliği temin ettiğimizde, Amerikan toplumuna nüfuz ettiğimizde, o toplumla birlikte bir taraftan Türk olmanın onurunu yaşarken, diğer taraftan Amerikalı olmanın bütün haklarını kullanarak buralarda etkili olacağız.''


Konuşmasının sonunda da Türk-Amerikan toplumundan ''birlik ve beraberlik'' içinde olmalarını isteyen Davutoğlu, ''Hangi çatı kuruluşumuz içinde olursak olalım, hangi derneğimiz içinde çalışırsak çalışalım, hangi eyalette bulunuyor olursak olalım hep beraber, bir ve beraber olalım. Biz, bir ve beraber olursak aşamayacağımız engel yok. O zaman bizim şimdi karşımızda duran, bizim bu yükselen gücümüzü kıskanarak izleyen ve bunu da bir problem kaynağı gibi ele alan çevrelere de en güçlü mesajı vermiş olacağız. Önce biz birlik ve beraberliğimizi koruyacağız, sonra da tarihte kimlerle bir arada yaşamışsak onlarla bağlarımızı güçlendireceğiz. Balkanlar'dan Kafkaslar'dan, Ortadoğu'dan, Afrika'dan gelen tüm tarihdaşlarımızla, kardeşlerimizle kucak kucağa, el ele olacağız. Nereye biz ulaşmışsak orada bu dostluğu, muhabbeti, kardeşliği tarihte yaşamışız, şimdi de ABD'de her bir eyalette yaşayacağız'' diye konuştu.