-Davutoğlu: ''İlgilendiğimiz tek şey Suriye'de kanın durması'' ANKARA (A.A) - 08.02.2012 - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'yle ilgili olarak, kendilerinin hiçbir zaman bazılarının yapmaya çalıştığı gibi bu meseleleri bir prestij ve şov meselesi olarak görmediklerini belirterek, ''Şu anda bizi ilgilendiren tek şey, Suriye'de akan kardeşlerimizin kanlarının durmasıdır'' dedi. Davutoğlu, ABD'ye gitmeden önce Esenboğa Havalimanı'nda düzenlediği basın toplantısında, Türk-Amerikan ilişkilerinin ikili, bölgesel ve küresel bağlamda son derece kapsamlı bir gündeme sahip olduğuna işaret etti. Karşılıklı mutabakat çerçevesinde son yıllarda iki taraflı ziyaretlerle bütün bu gündemleri gözden geçirdiklerini dile getiren Davutoğlu, bunun kurumsallaşmış bir yapı olduğunu, son olarak ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton'ın geçen temmuz ayında Türkiye'ye geldiğini, bu kapsamda kendisinin de 2012 yılının ilk aylarında Washington'ı ziyaret etmesi konusunda mutabakata varıldığını ifade etti. Bu arada, birçok vesileyle defalarca yüz yüze ve telefonla görüşmeler yaptıklarını belirten Davutoğlu, diğer taraftan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ABD Başkanı Barack Obama ile görüştüğünü ve ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın Türkiye'yi ziyaret ettiğini hatırlattı. Geçtiğimiz dönemde uluslararası alanda pek çok gelişme yaşandığını ve bütün bu konuları ele almak üzere Washington'da temaslarda bulunacağını dile getiren Davutoğlu, yarın kongrenin bütün kanatlarından temsilcilerle görüşmeler yapacağını kaydetti. Bu görüşmeler dışında think-tanklerde konuşmalar yapacağını ve George Washington Üniversitesinde de bir konferans vereceğini ifade eden Davutoğlu, oradaki vatandaşlarla, Türk dernekleri ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla da temaslar gerçekleştireceğini bildirdi. Davutoğlu, pazartesi günü ABD Dışişleri Bakanı Clinton ve ABD Başkanı Obama'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Tom Donilon'la görüşmeler yapacağını ve salı günü Türkiye'ye döneceğini kaydetti. -''Bölge dışı müdahaleye hiçbir zaman taraftar olmadık'' Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Davutoğlu, Suriye'yle ilgili yeni bir inisiyatif başlatılması konusundaki çalışmalara ilişkin soru üzerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün TBMM AK Parti Grubu toplantısında yaptığı konuşmada vurguladığı yeni diplomatik girişimler ve inisiyatifler çerçevesinde zaten birkaç gündür, özellikle BM Güvenlik Konseyi'ndeki son gelişme sonrasında, yoğun temaslar ve birtakım ön hazırlıklar yaptıklarını vurguladı. Suriye'deki gelişmelerle yakın komşuluk ilişkileri bağlamında çok yakından ilgilendiklerini ifade eden Davutoğlu, geçen yıl ocak ayından ağustos ayına kadar ikili çerçevede bu sorunun ''kanlı bir hal almaması, dost ve kardeş Suriye'nin barışçıl bir değişim yaşaması için'' ikili temaslarını yoğun bir şekilde devam ettirdiklerini ve dünya kamuoyunun da bunu takip ettiğini söyledi. Son olarak kendisinin ziyaretinde bir yol haritasında da anlaşıldığını hatırlatan Davutoğlu, ''Maalesef bütün bu tavsiyelerimize, uyarılarımıza, kardeşçe yaklaşımımıza rağmen, Suriye yönetimi kendi halkıyla çatışma yolunu tercih etti'' diye konuştu. Daha sonra Arap Birliği ile yaklaşık 4-5 ay yoğun temaslar yaptıklarını hatırlatan Davutoğlu, birçok Arap Birliği toplantısına kendisinin de bizzat katıldığını dile getirdi. Davutoğlu, ''Arap Ligi gözlemciler misyonu ve diğer çalışmalarla, istedik ki ikili olarak gerçekleşemeyen bu çabalar bölgesel bir inisiyatifle gerçekleşsin. Herhangi bir bölge dışı müdahaleye hiçbir zaman taraftar olmadık, buna ihtiyaç kalmasın diye çaba gösterdik'' ifadelerini kullandı. Arap Birliği'nin söz konusu temaslarında istenen neticeye ulaşamaması üzerine konuyu BM'ye getirdiğini ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti: ''Birleşmiş Milletler uluslararası toplumun vicdanını temsil eder. Orada Türkiye'nin de desteklediği bir karar tasarısı ki, içinde hiçbir yabancı müdahale ihtimali dahi zikredilmeyen, bir yaptırım zikredilmeyen, son derece esnek bir karar tasarısı, bir çağrı içeren karar tasarısı, uluslararası toplumun büyük kesiminin desteğini almasına rağmen, bazı üye ülkelerin, iki üye ülkenin vetosuna takılması sebebiyle, tabii Birleşmiş Milletler'de de bir tıkanma yaşandı. Ama Suriye'de de kan akmaya devam etti. Özellikle Birleşmiş Milletler'de oylama yapıldığı gün ve sonrasında Humus'ta yaşananlar herhalde herkesin uykularını kaçırması gereken gelişmeler. Biz Birleşmiş Milletler süreci tıkandı diye yerimizde oturup bu akan kanı seyredemezdik. O andan itibaren gerek bölgemizden gerekse diğer küresel aktörlerle temaslarımızı yoğun şekilde sürdürdük.'' Davutoğlu, konu hakkında Katar Başbakanı, İran, İtalya, Fransa ve İngiltere dışişleri bakanlarıyla görüştüğünü, bölge içinde de temaslarının sürdüğünü ve bundan sonra da süreceğini belirtti. -''Yardım elini uzatmamızdan daha başka bir şey düşünülemez''- Suriye'den gelme ihtimali bulunan mülteciler için Kilis'te bir merkez oluşturulacağı haberlerine ilişkin soru üzerine Davutoğlu, Suriye'den gelenlerin bugüne kadar Hatay'da değişik çadır kentlerde ağırlandıklarını hatırlattı. Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla Kilis'te bir çalışma yürütüldüğünü bildiren Davutoğlu, şunları kaydetti: ''Daha iyi şartlarda onların ağırlanması için her türlü çabayı göstereceğiz. Türkiye, güçlü devlet geleneğine sahip bir ülkedir ve bu devlet geleneğinin en asli unsurlarından birisi bize sığınanların etnik, mezhebi kimliklerine bakmaksızın onlarla her zaman kucaklaşmış olmamızdır. Bu bizim devlet olmamazın, bu tarihe, bu coğrafyaya ait olmamızın doğal bir sonucudur. Eğer birileri bizi kendileri için Türkiye'yi, ülkemizi bir ana kucağı gibi güvenilir bir yer olarak görürse, tabii onlara bizim yardım elini uzatmamızdan daha başka bir şey düşünülemez. Daha önce bu, Irak'ta Saddam'dan kaçan Kürt kardeşlerimiz için, Miloseviç'ten kaçan Boşnak kardeşlerimiz için, Jivkov'dan kaçan soydaşlarımız, Türk kardeşlerimiz için, hepsi için geçerli olan bir durum tabii ki Suriyeli kardeşlerimiz için de geçerli. Çalışmalarımız bu yöndedir.'' -Suriye'den getirilen 11 İranlı- Bir gazetecinin, 11 İranlının Suriye'de serbest bırakılması konusunda Türkiye'nin yaptığı girişimin detaylarını sorması üzerine Davutoğlu, 11 İranlının Suriye'de kaybolması ya da kaçırılması gibi bir durumun söz konusu olduğunu ve İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi'nin hem telefonla hem de yazılı bir mesajla yardım talep ettiğini söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti: ''Biz de elimizdeki bütün imkanları kullanarak, Suriye içindeki kanalları da kullanarak bu İranlı komşularımızın ülkemize intikalini sağladık. Şu anda Hatay'dalar, Türkiye'ye geldiler. İnşallah yakın zamanda da bazı sağlık kontrolleri ve diğer çalışmalar sonrasında İran'a, ülkelerine, ailelerine kavuşturacağız. Bu da bizim için bir gelenektir biliyorsunuz. Geçtiğimiz sene de Libya'da benzer durumlar yaşandığında, değişik milletlerden, Amerikalı, İngiliz, birçok milletlerden bu durumda olanların ailelerine kavuşturulmasında katkıda bulunmuştuk. Tahliye esnasında da 65 farklı ülkeden 10 bini aşkın, insanlık adına, kardeşimizi ülkelerine kavuşturmuştuk. Biz bütün bunları bir insani konu olarak görüyoruz. Bundan sonra da bu tür çalışmaları sürdüreceğiz.'' Dışişleri Bakanı olarak Suriye'ye askeri müdahale endişesini taşıyıp taşımadığı yönündeki soru üzerine Davutoğlu, dışişleri bakanlarının misyonunun hem uluslararası alanda ülkelerin temsil etmek ve çıkarlarını korumak ama o kadar da önemli bir başka misyonunun küresel, bölgesel, uluslararası sorunlar konusunda diplomasiyi sonuna kadar kullanmak için her türlü çabayı sarf etmek olduğunu söyledi. Son bir senedir içeride ve dışarıda son derece yoğun bir şekilde önce Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Yemen ve Bahreyn'de olan gelişmelere en barışçıl doğrudan katkı yapan ülkelerin başında Türkiye'nin geldiğine işaret eden Davutoğlu, şunları belirtti: ''Biz bölgede bir tek kardeşimizin dahi burnunun kanamasına hele hele bölgeye dışarıdan müdahaleler olmasına ilkesel olarak karşıyız. Bunun için, bunun olmaması için hep büyük çaba sarf ettik. Şunu da vurgulamak gerekir, Suriye'de bir zulüm söz konusu olduğunda da bir baskı söz konusu olduğunda da orada işte hepinizin televizyonlarda seyrettiği, kadınların, çığlık çığlığa kaçan çocukların hukukunu konuşmak da bizim görevimizdir. Bu insani bir görevimizdir, komşuluk hukukunun bir gereğidir. Bunun için de çok çaba sarf ettik, diplomasinin her türlü imkanlarını kullandık, kullanmaya devam edeceğiz, bıkmadan, usanmadan. Gerekirse 24 saat bu konu üzerinde çalışarak bu zulmü durdurmak için ne gerekiyorsa onu yapacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. İnşallah başka herhangi bir seçeneğe gerek kalmadan, diplomatik imkanlarla bu sonuca ulaşabiliriz.'' MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve bazı eski MİT yetkililerinin KCK soruşturması kapsamında ifade vermeye çağrılmasına ilişkin soru üzerine de Davutoğlu, bu konuda bir televizyon programında gerekli açıklamalarda bulunduğunu, ayrıca bir açıklamaya gerek olduğunu zannetmediğini söyledi. -''Kamuoyumuzu son derece hassas olmaya davet ediyorum''- Bir gazetecinin, 49 Türk istihbarat subayının Suriye'de yakalandığı ve serbest bırakılmaları için bazı görüşmelerin yapıldığı iddialarının doğru olup olmadığını sorması üzerine Davutoğlu, bu süreçte bir psikolojik harp yürütüldüğünü söyledi. Asılsız haberler çıkartıldığını, bu haberler üzerinden Türkiye ve hükümetin uyguladığı politikanın bir vehim ve itham altında bırakılmaya çalışıldığını belirten Davutoğlu, şöyle devam etti: ''Böyle bir haber söz konusu değil. Böyle bir haber elinde olan varsa açıklasın. Bu 49 kişi, Türkiye'den giden kimmiş? Böyle bir şey söz konusu değil. Bunu şunun için söylüyorum; iyi ki sordunuz. Böyle bir haber çıkıyor veya benzer haberler çıkıyor. Sonra bu haberlerin doğruluğu üzerine yorumlar yapılıyor. O bakımdan bu tür kritik dönemlerde, birçok psikolojik operasyonun yürütüldüğü dönemlerde kamuoyumuzu son derece hassas olmaya davet ediyorum.'' Libya'da da benzeri şeylerle ve bu sebeple galeyana getirilen halkla karşılaşıldığını ifade eden Davutoğlu, ''Türkiye Cumhuriyeti Devleti hangi yöntemi nasıl, ne zaman kullanacağını bilecek kadar tecrübeli bir geleneğe sahiptir ve ne yaparsak bunun hangi usul çerçevesinde ve ne güçle, ne yönde, ne istikamette olacağını tayin edecek güce de kudrete de sahiptir. Bu haberin aslı da astarı da yoktur. Kimseyle de böyle bir konuyu da görüşmeyiz'' dedi. İstanbul'da Suriye'nin dostlarını da kapsayan bir konferans öngörüldüğü konusundaki ifadeleri hatırlatılarak, tarihinin sorulması üzerine Davutoğlu, bu tür konularda geliştirdikleri bir yöntem bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti: ''O da istişarelerle belirli bir aşamaya gelene kadar, bu çalışmanın detayı hakkında çok fazla spekülasyon yapılmasına izin vermemek. Şimdi bu istişareleri sürdürüyoruz. Bu istişarelerde belirli bir neticeye ulaştığımızda kamuoyu ile paylaşırız. Ama şunu söyleyebilirim; eğer Birleşmiş Milletler üzerine düşeni yapmıyorsa, son derece yanlış kullanılan veto hakkı dolayısıyla, bunu açık söyledim, tekrar söylüyorum; Suriye'nin kaderi önce Suriyelileri ilgilendirir ve sadece Suriyelileri, Suriye halkının iradesidir. İkinci olarak Suriye'nin komşuları olan Arap ülkelerini ve Arap olmayan tek komşusu olan Türkiye'yi ilgilendirir. Çünkü bedelini biz ödüyoruz, bütün bu gelişmelerin. Daha önce Irak'ta yaşanan gerilimlerin de bedelini ödedik.Üçüncüsü bütün bölgeyi ilgilendirir. Sonra diğer küresel aktörleri, bütün küresel aktörleri ilgilendirir. Ancak maalesef Birleşmiş Milletler'de, bence bundan sonra daha da açık sorgulanması gereken, daimi üyelerin içindeki müzakereler, bütün bu ilgili tarafları biraz da göz ardı edecek şekilde veto kullanımları, Birleşmiş Milletler sistemini tıkadı.'' Suriye'yle ilgili tasarıyı sunanların içinde bütün Arap ülkelerinin bulunduğu Arap Birliği ve doğrudan bu meseleyle ilgili Türkiye'nin olduğuna işaret eden Davutoğlu, ''Dolayısıyla bizim kaygılarımız gözetilmiyorsa, Suriye'de akan kan durdurulacak şekilde en esnek bir Birleşmiş Milletler kararı bile Birleşmiş Milletler'den sırf karşılıklı güç dengeleri dolayısıyla çıkarılamıyorsa, o zaman bu insanlık vicdanını temsil edecek başka platformlar oluşturma ihtiyacı doğar. Bu çerçevede böyle bir platform, böyle bir görüşme zemini oluşturmak için çabalarımızı sürdüreceğiz'' diye konuştu. Bu platformun Türkiye'de mi, başka bir ülkede mi olacağının ikincil bir konu olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, tek ilkelerinin toplantının bölgede yapılması olduğunu ifade etti. Davutoğlu, ''Biz hiçbir zaman bazılarının yapmaya çalıştığı gibi bu meseleleri bir prestij ve şov meselesi olarak görmedik. Şu anda bizi ilgilendiren tek şey, Suriye'de akan kardeşlerimizin kanlarının durmasıdır. Nerede olur, nasıl olursa olsun bunun durması gerekir. Kim olursa olsun buna müdahil olması gerekir. Bu gözümüzü kapatıp rahat bir şekilde istirahate çekileceğimiz ya da izleyeceğimiz bir durum değildir'' ifadelerini kullandı. Öncelikle uluslararası vicdanın sesini duyuracağı bir zemin oluşturmak gerektiğini belirten Davutoğlu, Birleşmiş Milletler'in bu mahiyetini kaybettiğini bildirdi. Davutoğlu, ''Ya Birleşmiş Milletler'de tekrar bu konu ele alınır ve hepimizi rahatsız eden bu durum konusunda gerçek bir karar tasarısı kabul edilir, o olmuyorsa biz başka zemin oluşturur, o zeminlerde de bunları konuşuruz ama sessiz kalmayız'' dedi.