-DAVUTOĞLU: BAZI ÖNYARGILAR BIRAKILMALI ATİNA (A.A) - 10.03.2011 - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ''Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin geleceğe yönelik sağlıklı bir temele oturtulması için bazı önyargıların geride bırakılması gerektiğini belirtti. Yunan Kathimerini gazetesinde yayımlanan makalesinde, ''2010 yılının Türk-Yunan ilişkileri açısından kayda değer bir yıl olduğunu, iki ülkenin hükümetlerinin ilişkilerde yeni bir başlık açılması yönünde büyük çaba sarfettiklerini'' kaydeden Davutoğlu, ''Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin oluşturulmasının ve yüksek düzeydeki temasların çoğaltılmasının ikili ilişkilerin kurumsallaşmasına katkı sağladığını'' yazdı. Davutoğlu, ''Türkiye'nin, on yıllarca iki ülke ilişkilerini belirleyen eski dogmaları değiştirerek, ortak geleceğe yönelik yeni politikalar oluşturulmasını mümkün kılacak yeni bir prototip oluşması için daha süratli bir biçimde ilerlemekte kararlı'' olduğunu belirterek, ''Bu çabamızda, Yunan hükümetinin yaklaşımından ve vizyonundan cesaret alıyoruz'' dedi. -''ÖNYARGILAR BIRAKILMALI''- ''Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin geleceğe yönelik sağlıklı bir temele oturtulması için geride bırakılması gereken bazı önyargılar bulunduğuna'' işaret eden Davutoğlu, bunlardan birinin ''Yunanistan ile Türkiye'nin, batının ve doğunun sınırlarını oluşturduğu'' teorisi olduğunu belirtti. ''Bu teorinin, Türk-Yunan sınırlarının batı ile doğunun sınırlarını yansıttığı şeklinde yanlış bir algılamaya neden olduğunu'' ifade eden Davutoğlu, ''Türk-Yunan ilişkilerinin, İslam'ın ve Hristiyanlığın tarihi sürecinin bir yansıması olduğu" şeklindeki teorinin de ikinci bir engel olduğunu belirtti. Davutoğlu, ''Buna karşılık olarak, Türklerin ve Yunanlıların Selanik ve İzmir gibi kentlerde asırlarca barış içerisinde birlikte yaşadıklarını'' anlattı. Davutoğlu, ''İstanbul'da, patrikhanenin tarihi kuruluşlarımızdan biri olarak asırlardır süren varlığı, kültür mirasımızın bölünmez bir parçasını oluşturmaktadır'' dedi. -ATATÜR VE VENİZELOS'UN VİZYONU HEPİMİZ İÇİN İLHAM KAYNAĞI''- ''Türkiye ile Yunanistan'ın ortak acı-tatlı hatıralarının, bölgede gelecek nesillere önemli yararlar sağlayacak barışçı bir ortam oluşturmak için altyapıyı hazırlanmasına engel olmaması gerektiğini'' belirten Davutoğlu, şunları kaydetti: ''Devlet oluşturma sürecinde kendimizi tanımlamak için artık 'diğer' deyimine ihtiyacımız yok. Benzerliklerimizden ve aynı bölgeye ait olmamızdan kaynaklanan bu kadar çok ortak şeylerden güç alma zamanı geldi. Atatürk ile Venizelos'un, büyük ve acılı değişiklikler sonrasında barışı ve dostluğu mümkün kılan vizyonu hepimiz için ilham kaynağıdır.'' ''Türkiye ile Yunanistan'ın, Ortadoğu ile Balkanlar'ın kavşak noktasında bulunan yegane iki ülke olarak, Doğu Akdeniz bölgesinin refahı ve işbirliği konusunda öncü olabileceğini'' kaydeden Davutoğlu, şöyle devam etti: ''İki ülke, deniz bölgesinde kalkınma, barış ve istikrar amaçlı ortak bir strateji belirleyerek, güçlü bir kol oluşturabilirler. Ancak, bu yeni prototipin de aşağıdaki noktalara dayandırılması gerekir: -Gelecekte tarihin ortak algılanması: Ortak tarihi geçmişimiz ve karşılıklı kültürel etkileşim, Türk-Yunan ilişkilerinin, 'batı'nın doğusu' gibi suni ithamlar temelinde ve hatalı bakış açılarıyla yorumlanmasını engellemektedir. Bu nedenle ortak tarihi anlayışımızın egemen olması için çaba göstermeliyiz. Gerçekten de çok kültürlü ve çok dilli bir toplum benimseyen Osmanlı tarihinin, Bizans tarihi analiz edilmeden anlaşılması mümkün değildir. Bunun gibi, Yunan tarihinin anlaşılabilmesi için de Osmanlı tarihinin bilinmesi gerekmektedir. -Çok kültürlü ve çok dinli bir varoluş temeli için, dinlerarası diyalog. Türkiye ile Yunanistan, zengin kültürel geçmişleriyle uluslararası alanda dinlerarası diyaloğa katkı sağlayan bölgesel merkezler olarak gösterilebilir. -İki komşu ülkenin iyi komşuluk ilişkilerinde yeni bir görüş: Bu şık, kronik sorunlarla başa çıkabilmek ve sabit temeller oluşturabilmek için düşünsel gücümüzü harekete geçirmeyi gerektirmektedir. Her iki ülkede de mübadele ile ilgili acı hatıralar hafızalarda canlılığını korumaktadır. Bunu aşabilmek için, sivil toplumlar ve kişiler arasındaki temasları destekleyerek daha sıkı çalışmalıyız. Kişilerin mümkün olduğunca daha serbestçe seyahat edebilmelerine yönelik tarafımızdan sağlanacak teşvik ve cesaretlendirme bu konudaki hedefimiz için güvenilir bir araç olacaktır. Arzumuz, sürtüşmelerden arındırılmış azami düzeyde temas ve işbirliği olmasıdır. Bu süreçte ikinci sınıf faaliyetler, kalkınmada ve Türk-Yunan ilişkilerinde belirleyici rol oynayabilir. -Ege'de sürüncemede bulunan sorunların çözülmesi. Ege'de sürüncemede bulunan tüm sorunların barışçı yollarla ifade edilmesi ve çözülmesinde anlaşmaya varma konusunda muktedir olmamız gerekir. Bu zaten, iki ülkenin ilişkilerini iyileştirmeyi arzu ettiklerinde gerekli olan muahededir. Sorunların çözümü ise bizim bundan sonraki nesillere karşı olan tarihi bir borcumuzdur. Geçen Mayıs ayında Başbakanlarımızın ortak vizyonları çerçevesinde görüşmeleri başlattık ve bu görüşmeler yeniden canlandırılmış olarak devam etmektedir. Türkiye, Ege Denizi'nin iki ülke arasında bir dostluk ve işbirliği denizi olması gerektiği inancıyla Ege ile ilgili tüm konularda anlaşmalı ve toplu bir çözüme ulaşmakta kararlıdır. -Doğu Akdeniz bölgesinde ortak işbirliği oluşturulması amacıyla AB'de, Akdeniz Birliği'nde ve Karadeniz İşbirliği Örgütü'nde ortak girişimlerde bulunulması: Kıbrıs'da toplu bir çözüm sadece ikili ilişkilerimize yarar sağlamakla kalmayıp, Doğu Akdeniz bölgesinde barış ve istikrarı da güvence altına alacaktır. Bu bizim ortaklaşa gerçekleştirebileceğimiz bir şey. Bize verilen fırsatı değerlendirerek, müzakere eden her iki tarafa da yardım eli uzatmalıyız. Bu sürecin başarıya ulaşması, garantör güçler olarak ülkelerimizin desteğini gerektirmektedir. Bu tarihi sorumluluk, bizleri her ülkenin kamuoyunu, toplu bir çözüme ve Kıbrıs'ta ikamet eden iki toplumun ortak bir geleceği konusunda hazırlamaya mecbur etmektedir.''