Gündem

Davutoğlu, akademisyenlerle iftarında neler söyledi?

'TÜSİAD Cumhurbaşkanımızla aramızı açmaya çalışıyor'

08 Temmuz 2015 14:28

Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun akademisyenleri ağırladığı 26 Haziran'daki iftar yemeğinden izlenimlerini kaleme aldı. Selvi'nin aktardığına göre, Başbakan görüşmede, AKP'nin yenileneceğini ve 7 Haziran'dan bu yana Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile arasını açmaya çalışanların olduğunu söyledi.

Davutoğlu, konuya ilişkin olarak "TÜSİAD'a uzun süre randevu vermiyordum. Çünkü Cumhurbaşkanımız ile aramızı açmaya çalışıyorlar" dedi. Davutoğlu'nun akademisyenlere"Kürt oylarını nasıl kazanırız, bu konuda nasıl hareket etmeliyiz" diye sorduğunu yazan Selvi, akademisyenlerin "Ayrışmacı bir döneme giriliyor. Çözüm olarak ayrışmacı ve ayrılıkçı değil, kucaklayıcı bir politika izlenmeli" analizlerini yaptığını ifade etti. 

Selvi'nin Yeni Şafak'ta "Davutoğlu’nun Erdoğan hassasiyeti" başlığıyla yayımlanan 08 Temmuz 2015 tarihli yazısı şöyle: 

Gecikmiş bir yazı olduğunun farkındayım. Ancak o denli sıcak gelişmeler araya girdi ki ancak bugüne bırakabildim. Ama içeride konuşulanlar önemli olduğu için paylaşmak istedim.

Başbakan seçimlerden sonra farklı gruplarla bir araya geliyor. Ucu açık toplantılarda konuklarından seçim sonuçlarını değerlendirmelerini istiyor. Geleceğe ilişkin önerilerini alıyor.
Başbakan'ın 26 Haziran Cuma günü konukları akademisyenlerdi.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ile Başbakan'ın Başdanışmanları ve çiçeği burnundaki iki milletvekili Ali Sarıkaya ve Ertan Aydın da görüşmede yer alıyorlar.
İftarda başlayıp 6 saat süren sohbete Alev Alatlı, Prof. Şükrü Hanioğlu, Prof. Süleyman Seyfi Öğün, Prof. Cemil Oktay, Halil Berktay, Prof. Erol Göka, Prof. Ömer Çaha, Prof. Beril Dedeoğlu, Prof. Berat Özipek, Prof. Atilla Yayla ve Prof. Mesut Yeğen katılıyor.

Konukları Türkiye'nin seçkin akademisyenleri olunca Davutoğlu, akademisyenlikten siyasete geçişiyle ilgili izlenimlerini paylaşıyor.
Sözlerine, ”Siz fahri danışmanlarımızsınız” diye başlıyor. Bu toplantıların bir defalık olmadığını, zaman zaman bir araya geleceklerini ifade ettikten sonra, ”Önemli günlerden geçiyoruz. Dünya sıkıntılı bir dönemi yaşıyor. Dünyayı ve Türkiye'yi nasıl görüyorsunuz. Bunu analiz etmenize ihtiyacımız var” diyor.

Ondan sonra sadece sorular sormak ya da sorulan sorulara yanıt vermek için araya giriyor. Sözü konuklarına bırakıyor.
Akademisyenler yer yer eleştirilerde bulunuyor. AK Parti'nin söylem, politika ve kadrolarında değişikliğe işaret eden konuşmalar yapıyorlar.

Başbakan bazen bir soru ile bazen de küçük analizler yapmak suretiyle değerlendirmelere farklı bir pencere açmaya çalışıyor.
“Bunu kendi partim olduğu için söylemiyorum. Ama Türkiye'nin her yerinden oy alan bir parti olarak AK Parti, Türkiye'nin omurgasıdır. Türkiye'nin merkez partisidir. AK Parti'nin bu merkez parti özelliğini muhafaza edebilmesi için ne yapması gerekir. Biz ne yapmalıyız” diye soruyor.

Akademisyenler;

1-AK Parti'nin kendini gözden geçirmesini ve yenilemesini istiyorlar. “Yeni Türkiye, yeni AK Parti” olarak formüle ediliyor, bu öneri. Sağlam analizler yapılıyor. Bunun üzerine Davutoğlu, bu önerilerin siyaseten bir karşılığının olacağını gösteren bir konuşma yapıyor.” AK Parti'nin kendini yenilemesi açısından bu toplantılar önemli. Biz AK Parti olarak çok önemli bir istişare sürecinin içinden geçiyoruz. Elbette ki bunun söylemde, politikalarda ve kadrolarda sonuçları görülecek.AK Parti'de bir yenileşme sağlayacağız ve partimizi yenileyeceğiz” diyor.

Toplantının önemli bir ayağını Kürt oyları oluşturuyor. Şimdiye kadar HDP ile en çok Kürt oylarına sahip bir parti; AK Parti.
7 Haziran seçimleriyle birlikte Kürt oylarının tartışmasız birinci adresi HDP oldu. AK Parti, Kürt oylarını önemli oranda kaybetti. Son seçimde yüzde 3.5 oranında Kürt oyunun AK Parti'den HDP'ye gittiği tahmin ediliyor.

Kürt oylarını nasıl kazanırız, bu konuda nasıl hareket etmeliyiz yönündeki soruyu Başbakan soruyor. Ama küçük bir analiz yaptıktan sonra, ”Kürt sorununun çözümünde kucaklayıcı bir yol izledik. Geldiğimiz aşamada ise bu işi nasıl çözmeliyiz?”

Çözüm sürecinin bir komplikasyonu olarak Kürt milliyetçiliğinin zirve yaptığı görüşü paylaşılıyor. Uzun süredir bastırılan Kürt kimliği açısından bunun normal olduğu ve bir süre devam edeceğinin altı çiziliyor. Bu aşamada başta Kobani'deki gelişmeler olmak üzere Suriye ve Irak'ta ortaya çıkan konjonktürün Kürt milliyetçiliğinin güçlenmesinde güçlü bir etken olduğu belirtiliyor. Diyarbakır'dan önemli bir siyaset ve düşünce insanı, “Köylere gittiğimizde artık bize 'Amerika'da Cumhuriyetçiler mi kazansa Kürtler açısından daha iyidir. Yoksa Demokratlar mı?' diye soruyorlar diyordu“

Tekrar Başbakan'la toplantıya dönmek istiyorum. Kürtlerle ilgili analizlerde iki nokta üzerinde duruluyor.

1-Ayrışmacı bir döneme giriliyor.

2-Çözüm olarak ayrışmacı ve ayrılıkçı değil, kucaklayıcı bir politika izlenmeli.
Başbakan da benzer görüşler ifade ediyor. Değerli akademisyen Erol Göka'nın,”Kürtlerimize özen gösterelim” sözü geceye damgasını vuruyor. AK Parti nasılsa Kürtler bize bu seçimde yeterince oy vermedi diye bir psikoloji içinde değil. Tam aksine biz bu seçimde Kürtlerin oyunu neden alamadık gibi arayış söz konusu. 9 seçimde bize dolu dolu oy veren Kürtler bu seçimde AK Parti'ye niye oy vermedi, oy kaybımızın nedenleri ne? Ve biz Kürt oylarını tekrar nasıl kazanırız.”
Arayış bu.

Tekrar Başbakan'ın akademisyenlerle sohbet ettiği masaya dönmek istiyorum. Çünkü orada iki önemli soru var.
Bir akademisyen Başbakan'a, ”Batı'ya ne yaptınız da sizi bu kadar hedef aldılar? ”diye soruyor. Davutoğlu, ”İstediklerini yapmadık” karşılığını veriyor.
Gençlerle AK Parti arasındaki ilişki gündeme geliyor. Erol Göka, gençlerin AK Parti'ye eğiliminin olmadığını söylüyor. Yıllarını üniversite kürsülerinde, Bilim ve Sanat Vakfı'nda gençleri yetiştirmekle geçirmiş, bu uğurda konferanslar vermiş, kitaplar yazmış idealist birisi olarak Başbakan da endişeli olduğunu gizlemiyor.

Toplantıya katılan akademisyenlerin dikkatini bir nokta çekiyor. Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ilişkilerine ışık tutacak bir perspektif ortaya koyuyor. Bunu bir soru üzerine yapmıyor. Konuşmasının bir bölümünü bu noktaya yoğunlaştırıyor. Seçim gecesinden itibaren Davutoğlu ile Erdoğan arasında bir gedik açabilir miyiz diye bekleyenlere inat Davutoğlu, sağlam, güvenilir ve sarsılmaz ilişki biçimine vurgu yapıyor.

TÜSİAD'a neden uzun süre randevu vermediğini de bu bağlamda izah ediyor. “TÜSİAD'a uzun süre randevu vermiyordum. Çünkü Cumhurbaşkanımız'la aramızı açmaya çalışıyorlar” dedikten sonra ekliyor, ”Cumhurbaşkanımız'la aramızı açamazlar.”
Davutoğlu, Erdoğan'ın AK Parti'nin kırmızı çizgisi olduğunu hissettiriyor.