Suriye ve Kuzey Irak'taki son gelişmeleri anlatan Başbakan Ahmet Davutoğlu, bir süredir gündemde olan "güvenli bölge" tartışmalarıyla ilgili olarak, "ABD ile görüş ayrılığı giderildi. Uçuşa yasak bölge eskiden beri savunduğumuz bir argümandı. Türkiye sınırlarında DAEŞ'i görmek istemiyoruz" ifadelerini kullandı.
CHP ve MHP'ye, Suriye ve Kuzey Irak'a yönelik operasyonlarla ilgili gönderilen heyetlerle ilgili de konuşan Başbakan Davutoğlu, Meclis'teki bir diğer parti olan HDP'ye heyet gönderilmemesiyle ilgili olarak, "Onlar önce safını ve yerini belirlesin, bilgileri nerelere servis edebileceği noktasında soru işaretlerini kaldırsın, biz gerekeni yaparız. Sen askerimizi öldürenleri savunursan, askerimiz gelip sana bilgi vermez, biz de bilgi ver demeyiz. Polisi öldürürsen Emniyet sana bilgi vermez" açıklamasını yaptı.
A Haber'de yayınlanan Başbakan'la Gündem Özel programında konuşan Davutoğlu, NATO üyelerine yapılan toplantı çağrısıyla ilgili olarak da, "Türkiye-Suriye sınırı nihayetinde NATO'nun da koruma alanında. Bizim amacımız bütün müttefik ülkelerin bizi doğru anlaması. Birçok diplomatik temaslarda bulunduk ve başka görüşmelerde planlıyoruz. Anlattık izah ettik yarın da bu temaslar devam edecek" dedi.
"Türkiye sınırlarında olan biten her hareketi NATO'ya bilgi vermek önemlidir. PKK ve DAEŞ'e karşı yapılan operasyonlarda yoğun bir kamuoyu desteği var" diyen Başbakan Davutoğlu, operasyonların "kesin sonuç alınana kadar" devam edeceğini belirtti.
Davutoğlu'nun açıklamalarının satır başları şu şekilde:
-Nedir netice PKK'nın silahlı unsurları sınır dışına çıkmış olacak. Nedir netice DAEŞ'in sınırlarımızdan uzaklaşması. Şu ana kadar uluslararası camiada olumsuz bir tavır yok
-Amerika PKK'nın dostudur demek Amerikan duruşuna terstir. PKK Amerika yasaların göre terör örgütüdür.
-Kendi halkıyla savaşan hiçbir ordunun başarı şansı yoktur. Esad'ın meşruiyeti kalmamış. Esad'ın açıklaması rejimin bittiği anlamına gelir.
-Türkiye demokrasi ile İslam'ın bir arada yaşadığı bir ülkedir. Türkiye'de bir başarı hikayesi yazılıyor. Millet ile devletin buluştuğu. Bu başarı hikayesi DAEŞ'in antisi.Türkiye bölgede istikrarın en önemli ülkesi DAEŞ'in kaos isteyen yapısına ters. Bütün bunlara bakıldığında Türkiye ile hem ideolojik hem de stratejik bir farklılığı var.
-Biz Türkiye hedef alanları hedef alıyoruz. Türkiye yeni bir döneme girmişken tansiyon düşmüşken birileri Türkiye'de terör olaylarını tırmandırdı. Baraj inşaatı için çalışan tırlara saldırıldı. güvenlik güçlerimize saldırıldı, adeta kanıksadık bu haberleri. Bü üç terör örgütü DAEŞ, PKK DHKP-C sosyolojik kesimleri istismar etmeye çalışıyor. Bu 3 örgüte karşı eş zamanlı operasyon başlattık. Etnik yapımızla oynayanın başına yıkarız. PKK'dan alınan kararla eylem yapıldı. Cenazede terör propgandası yapmak istediler. Türkiye 1 hafta önceki Türkiye değil herkes ayağını denk alsın. Şu veya bu hassasiyetleri kaşıyarak kaosa sürükleneceğini düşünüyorlarsa hiç heveslenmesinler
-HDP PKK'dan korkuyor. Gayri meşru hiçbir faaliyete imkan verilmeyecek. Onlar şöyle düşünüyor: Yüzde 13 oyumuz var arkamızda PKK var. Kaos ortamında kamu görevlileri korksun. 7 Haziran bunun için uygun ortam vakit bu vakit diye düşünüyorlar. Onların oyununu bozduk. Öyle bir hava estirdiler ki kendileri dışında herkes DAEŞ'e destek veriyor ve bu yüzden onları cezalandırma yetkisi kendilerinde olacak. Cezalandırma yetkisi onlarda değildir devlettedir. Terör örgütleri nerede olursa olsun cezalandırılır. Ya silah ya demokrasi ikisi bir arada olmaz.
-İşin bir siyasi yönü var, bir de hukuki yönü var. Ben siyasi olarak, partilerin kapatılmasına ilkesel olarak karşıyım. Hukuki yönüne bakıldığında ise teröre destek gibi bir çerçeve de var. Seçimlerden yeni çıktık, temsili yüksek bir Meclis var. Siyasi olarak bunun bir çözüm olabileceği kanaatinde değilim. Hukuki olarak ise bizim yetkimiz dışında bir husustur. 80 milletvekiline sahip bir parti olarak HDP artık Türkiye'yi hedef alan bir terör örgütünün sözcülüğünü bırakmalı. Silahı değil, siyaseti savunmalı. 'Ben sözleyince bırakacaklar mı' diyor. Sen söyle. Senin söylediğinin bir hükmü yoksa neden İmralı'ya gitmek istiyorsun. İlkesel olarak biz partilerin, kurumların değil, kim suça, teröre, şiddete bulaşmışsa, onların cezalandırılmasını isateriz.
-İmralı bir ara heyeti istemediğini de söylemişti. Biz Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni başlattık. Demokratikleşme ve terörün bitirilmesini amaçladık. Bu iş bir ayakla yürümez. Biz demokratiklşeme konusunda adımları attık ama silahlar konusunda adım atılmadı. HDP'nin TBMM'de savunamayacağı bir fikir olamaz. Her şeyi Meclis çatısı altında konuşabilirler. O zaman neden silah? 2013 Nevruz'unda 'Silahın devri kapanmıştır' diye açıklama yapıldı. Ama halen biz aynı noktadayız. Bir adım atılmadı.
-Onlar çok sesliliğe alışkın değiller. Her şeyi eleştirmek istiyorlar ama kendilerinin eleştirilmesine tahammülleri yok. Bu vesileyle ben hem A Haber'e, hem de Star'a yönelik saldırıları telin ediyorum ve kınıyorum.
-Çok çarpıcı bir tablo var. Bir taraftan bu terör örgütleri bu faaliyetleri yaparken, paralel yapıya dikkat çekmek lazım. Bizi MİT TIR'ları IŞİD'e silah götürüyor diye karalamaya çalıştılar. Peki 4 gündür Türkiye IŞİD'e karşı operasyon yapıyor, buna ne diyeceksiniz? Şimdi de Türkiye'yi riske attığımızı söylüyorlar. Operasyonlarda sivil kayıp olduğunu hep birlikte iddia ediyorlar. Bu operasyonlarda sivil kayıp olmamıştır. Sivilin Kandil'de ne işi var? Kürt medyası susturuluyor diye yine paralel yapı propoganda yapıyor. Türkiye'de Kürt medyası diye bir şey yok, medya var. Teröre destek veren yayınlar var.
-Sayın Kaılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli ile görüşmelerimizde, benim heyet gönderme teklifim, devlet terbiyesi çerçevesinde gayet olumlu karşılandı. Bugün de heyet gitti iki partiye. Sayın Hakan Fidan, bu devlette önemli bir kurumun başındadır. Resmi ve meşru bir temsilcidir. Ben her iki liderin de olumsuz bir bakış açısı geliştireceğini düşünmüyorum. HDP diyebilir ki bize neden bilgilendirme yapılmadı. Onlar önce safını ve yerini belirlesin, bilgileri nerelere servis edebileceği noktasında soru işaretlerini kaldırsın, biz gerekeni yaparız. Sen askerimizi öldürenleri savunursan, askerimiz gelip sana bilgi vermez, biz de bilgi ver demeyiz. Polisi öldürürsen Emniyet sana bilgi vermez. Ya çıkıp diyeceksin ki, kınıyorum ve yapanları lanetliyorum. Bazı olayalrda istemediğimiz şeyler bile olduğunda, mesela Gazi'de yaşananlarda, orada yaşayanlara mal etmeyi düşünmedik.