Gündem

"Darbeyi kuleler, köprüler mi yaptı?"​

CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu çalışmalarını değerlendirdi

19 Haziran 2017 11:49

CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre '15 Temmuz darbe girişimini değerlendirdi. TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu üyesi de olan Emre, komisyonun çalışmalarına yönelik olarak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Komisyon çalışmalarını tamamlayıp raporunu verirse iyi olur" sözlerine ardından sürecin hızlandığını anlattı. Erdoğan'ın sözleri öncesinden komisyonun haftada bir gün çalıştığını anlatan Emre,  komisyonun yağptığı köprü, kule gibi ziyaretlerini hatırlatarak, "Siz kilit insanları çağırmayıp gidip kule ziyareti, köprü ziyareti yaparsanız olmaz. Yani darbeyi kuleler, köprüler mi yaptı?" diye sordu.

Evrensel'den Serpil İlgün'ün sorularını yanıtlayan (19 Haziran 2017) Emre'nin ifadeleri şöyle:

Şu da önemli; böylesine önemli bir komisyonun çalışma süresi dört ay ve uzatılmıyor. Çünkü 9 Aralık tarihinde Cumhurbaşkanı birdenbire “Komisyon çalışmalarını tamamlayıp raporunu verirse iyi olur” dedi, o da emir telakki edildi AKP’liler tarafından. Çünkü o tarihlerde toplantıları haftada bire indirmeye, gezilerle geçiştirmeye başladılar. Komisyon yapması gereken işleri yapar, zaman kalırsa önemli noktalara gidip bakılır, itirazımız olmaz. Ama siz kilit insanları çağırmayıp gidip kule ziyareti, köprü ziyareti yaparsanız olmaz. Yani darbeyi kuleler, köprüler mi yaptı? Raporlar, görüntüler var, tanıkları zaten dinlemiştik, siz her şeyi yaparsınız, zaman içinde ziyaretler de yaparsınız ama haftanın bir günü çalışıp, onu da ziyarete ayırdığınız zaman ortaya başka bir şey çıkıyor.

HDP ve CHP’li milletvekillerinin de tutuklanmasını kolaylaştıran OHAL rejiminin yol taşlarını döşeyen süreç, bir ay sonra birinci yılını dolduracak olan 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında hızlanmıştı.

İç ve dış siyasetteki gelişmelerin hızlı akışı, geçtiğimiz hafta başında TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu taslak raporuna muhalefetten gelen şerhlerin, gerektiğince tartışılmasının önüne geçti.

Çalışmaların tamamlanmasından 4.5 ay sonra açıklanan taslak rapora MHP bile itiraz ederken, en kapsamlı muhalefet şerhi komisyonun CHP’li üyelerinden geldi.

Aykut Erdoğdu, Sezgin Tanrıkulu, Aytun Çıray ve Zeynel Emre, “Öngörülen, Önlenmeyen ve Sonuçları Kullanılan Kontrollü Darbe” başlıklı 307 sayfalık bir rapor hazırladı. CHP vekilleri bu raporda, darbe komisyonunun AKP’li üyelerince sunulan taslak raporda örgütün siyasi ayağına ilişkin hiçbir bulguya yer verilmediğine, tersine sorumlu ve fail karmaşası yaratılarak, konunun örtbas edilmek istendiğine dikkat çekiyor. Altını çizdikleri bir diğer nokta da, komisyon çalışmaları süresince dinlenen ve FETÖ yapılanmasında siyasi iradenin önemini ortaya koyan açıklamalara taslak raporda yer verilmemesi.

CHP raporunu, 15 Temmuz’un aydınlatıl(a)mayan karanlık noktalarını ve AKP tutumunu, TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu üyelerinden, CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre ile konuştuk.

15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu taslak raporuna itirazınızın temel noktaları neler?

Önce, komisyonun adını, niçin kurulduğunu hatırlatalım. Komisyonun adı “15 Temmuz FETÖ Darbesinin Araştırılması, Tüm Yönleriyle Ortaya Çıkarılması ve Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi”. Öyleyse ilk etapta 15 Temmuz’da ne olduğunun araştırılması lazım. Çünkü işini doğru yapacaksan odaklanman gereken birinci nokta 15 Temmuz. 15 Temmuz’u bütün yönleriyle aydınlattıktan sonra oradan geriye gitmek lazım. Cemaat ilk faaliyetini ne zaman yaptı? Faili meçhul cinayet mi işledi, yoksa kumpas davaları mıydı? Kamuoyu olarak bildiğimiz kumpas davaları. Geriye giderken şuna da bakmak lazım; şayet bir yapının örgütlü olarak suç işlediğini görüyorsanız, biliyorsanız ve buna rağmen destek ve kadro veriyorsanız o zaman sizin sorumluluğunuz var. Bence bakılması gereken nokta bu. Bugün toplumdaki adalet duygusunun zedelenmesinin nedenlerinden biri de, geçmişe doğru giderken bazı isimlerin, bazı yapıların ayıklanması. Biz komisyon raporumuzu yazarken onların raporunu aldık baktık, raporda ta fi tarihine kadar bu işi götürüyorlar 1950’lere 60’lara kadar. Yani adeta deprem olmuş, sel olmuş, bir doğal afet olmuş, bu yaşananlar da o doğal afetin sonucuymuş gibi ele alınmış. İktidar AKP de olsa, CHP de olsa, MHP de olsa aynı şey olacakmış gibi konuşuyorlar. Yani ortaklığı, işbirliğini, yollarda beraber yürümeyi örten, belirsizleştiren bir yaklaşım. AKP geçmişten 2012’ye 2013’e kadar bu yapıya ciddi destek olduğunu zaten saklayamıyor ama işin içine daha fazla girildiğinde şu görülüyor ki, artık bu yapının tehlikeli ve suç işlediklerini bildikleri dönemde dahi destek olmuşlar. Ne zamana kadar? Kendilerine dokunana kadar. Yani 17-25 Aralık... Ama orada şunu da söylüyorum, madem 17-25’i baz alıyorsunuz, 17-25’ten sonra da sizin FETÖ’ye destek olduğunuzu gösteren çok sayıda delil var.

Mesela?

Mesela şu an desteklediğiniz savcıların yazdığı iddianamelerde var bu deliller. 2014, 2015, 2016 YAŞ atamaları var. Darbeden birkaç ay öncesinde albayların emekliliğe sevk edilmesine yönelik kanun var. Durum böyleyken, adeta şöyle bir şey yaptılar; yapan AKP’liyse suç yoktur! Operasyonlarda belki belli sayıda AKP’li de gözaltına alındı filan ama bilmem ne ilçesinin, bilmem neresindeki yöneticisi. Yani etkili, önemli konumdakiler değil. Dolayısıyla burada ülkeye zarar veren bir yapıyla mücadeleden ziyade, “bana dokunanla mücadele ederim” çıkıyor. İtirazımızın temel noktalarından birisi bu.

İkincisi, raporda da yazdıkları, basın toplantısında Komisyon Başkanı Reşat Petek’in çıkıp güya 50 yıl önce Fetullah Gülen’in CHP’ye 5 bin lira para yardımı yaptığını iddia ettiği sahte makbuzu göstermesi de bizim açımızdan kabul edilemez noktalardan biri oldu. Yani siz bu kadar ortaklık yapacaksınız, bu kadar birlikte hareket edeceksiniz, bir sürü insanın canını yakacaksınız, kumpasları savunacaksınız, altlarına zırhlı Mercedesler çekeceksiniz ondan sonra siyasal ayak sorusuna da o makbuzu göstereceksiniz! O kadar uzun boylu da değil gerçekten.

Raporumuzda da açıkça söyledik, o günlerden 15 Temmuz’a gelinceye kadarki süreçte yaşananlar göz göre göre gelmiş. 2004’teki MGK kararı ve oradaki sunumda, bu yapının nihai amacının devleti ele geçirmek olduğu zaten yazıyor. Bunu göz ardı etmişsin, oradan gelmişsin 2014’te mücadele yönünde karar almışsın, 2014’ten bugüne kadar ne yapmışsın? Bakın, darbenin sivil yöneticileri diye Akıncılar Üssü’nde yakalananların geçmişlerine baktığınızda o ilişki ağlarını görebiliyorsunuz. Bunlar göz göre göre gelip Ankara’da nasıl darbe toplantıları yapıyorlar? İkincisi, hadi diyelim ki sizin hangi gün hangi saatte darbe yapılacağına dönük istihbaratınız yoktu, -çünkü, “biz darbe yapılacağına yönelik bilgiye sahiptik ama gününü ve saatini bilmiyorduk” diyorlar- madem öyle, peki o gün bir binbaşı MİT’e gidiyor ve MİT Müsteşarı’nın alınacağını söylüyorsa, o an, yani saat 14.30 zaten darbenin ihbarıdır. Fakat o saatle, MİT Müsteşarı’nın kışladan çıktığı zamana kadarki süre de çok karışık. Yani bu iş öyle ‘eniştem aradı, o söyledi’ filan diye geçiştirilecek bir şey değil.

Raporda, 15 Temmuz için ‘Öngörülen, Önlenmeyen ve Sonuçları Kullanılan Kontrollü Darbe’ diyorsunuz. Halen tartışıldığı için soralım,  ‘kontrollü darbe’yle ne kastediyorsunuz? Darbeyi kontrol eden kim? MİT mi, ordu mu, siyasi iktidar mı?

Bizim burada muhatabımız siyasi irade. Çünkü diğerleri bürokrat. Kime bağlı, başbakana, cumhurbaşkanına bağlı. Mesela Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı, kuvvet komutanları komisyona gelmediler. Neden? Çünkü izin verilmedi. Biz dedik ki hayatta olan cumhurbaşkanlarını dinleyelim, önceki başbakanlara da gidelim. Çünkü cemaatin özel önem verdiği, yerleştiği adalet bakanlığı, emniyet, mülkiye, askeriye, eğitim gibi kurumlar var. Bunları dinleyelim. Yok, onları da dinlemeyelim. Yaptığımız onlarca öneri AKP’li üyelerce kabul edilmedi. Kabul edilmiyorsa bu ne demek, siyasi iktidar engelliyor. Bu işin sorumlusu kim? Engelliyorsan sensin. Dolayısıyla kontrollü darbenin muhatabı iktidardır. Tabii bunun üzerinde bir polemik konusu yapıldığı için basın direkt onun üzerine yöneldi hatta bazıları da bunu farklı anlamlara çekti.

‘CHP kontrollü diyerek, darbeye tiyatro demek istiyor’ denildi...

Biz tiyatro demedik. Yapan ana unsurun FETÖ olduğunu da söyledik. Ama ortada bir gerçek de var, önceden birçok istihbarat, bilgi olmasına rağmen siz böyle bir şey başımıza gelirse nasıl önleyeceğiz diye bir plan yaptınız mı? O gün özelinde ne yaptınız? Orası da boşlukta. Bu işin sonuçları ne oldu ve bu işten kim yararlandı? Herhalde biz yararlanmadık. Bu işten direkt AKP yararlandı. Dolayısıyla bizim muhatabımız da o.

Şu eleştiriler de yöneltildi: Bir darbe kontrol edilebilir mi? Kontrollü bir darbede 249 kişi hayatını kaybeder mi? Saat öne çekilerek kontrol mü edilir?

Somut delillerle ortaya şu çıkıyor: Orduda bir kriz anında neler yapılacağı belli. Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın da ifadesi var, “Böyle bir durumda tüm komutanlar yerinde olur ve asker kışladan çıkmaz. Bu uygulanmış olsaydı hiç bunlar olmazdı” dedi. Şimdi biz de diyoruz ki bu niye uygulanmadı? Ki erken bir saatte öğrenmişsiniz. Oysa bakıyorsunuz kuvvet komutanları ve önemli generaller ya düğünde ya bir yerlerde. Bunu nasıl izah edeceğiz? Edemiyoruz.

15 Temmuz’un aydınlatılmaya muhtaç başkaca önemli noktaları neler?

Doğrusu 12 Eylül olsun, önceki darbeler olsun, darbe girişimleri olsun, hiç bu kadar enteresanlık yok. En temel soru, madem bu veriler vardı niye önlenmedi? Atılan tiweet’ler var, işte “yatakta basacağız, şafakta asacağız” diye. Yine iddianamelerde de yer alan Gülen’in haki renkli cübbeyi giymesi vs. var. Darbe olacağını yazan yazarlar var. Bütün bunları üst üste koyduğunda demek ki böyle bir şey olabileceğini biliyorsun. Belli isimler bunu biliyor yani.

Kim bu isimler?

Biz tabii iktidar içindeki şu şu isimler biliyordu, şu isimler bilmiyordu deme durumunda değiliz. Biz şunu söylüyoruz, bu bilgiler ortada. Belli kişilerin bu işten bilgi sahibi olduğuna yönelik veriler var anlattığımız gerekçelerle. Diyelim ki, biz bu konuda yanılıyoruz, değerlendirmemiz yanlış. Ama herkesin mutabık olduğu bir şey var, darbe olacağına yönelik istihbarat zaten var, öyleyse saat 14.30’dan akşam 21.30’a kadar olan sürede ne yaptınız? Yine raporumuzda da yer verdik, darbe girişiminden bir gün öncesinde Akar-Fidan görüşmesi var. Bu görüşme neydi, ne görüşüldü bilemiyoruz. Komisyona gelselerdi bunu soracaktık.

Diğer yandan darbeden son anda haberdar olan, hatta televizyondan öğrenen yetkililer var. Örneğin Cumhurbaşkanı’na Başbakan’a, İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü’ne haber verilmiyor. Belirttiğiniz üzere, Genelkurmay Başkanı uçaklar havalanmasın vs emirleri veriyor ama kuvvet komutanları düğüne gidiyor ve orada derdest ediliyorlar... Bunun nasıl bir izahı olabilir?

Bu soru işaretlerinin hepsine raporumuzda yer verdik. Daha fazlası için, yani şudur budur denebilmesi için somut kanıt olması lazım. Bakıldığında o gün önce MİT Müsteşar Yardımcısının, sonra Müsteşarın Genelkurmay’a gitmesi, gelen ihbarın ciddiye alındığını gösteriyor. Gitmişsiniz Genelkurmay Başkanı’na, o da emir vermiş, bunlar olumlu davranışlar olarak görülebilir. Yani bu darbe gece 03.00’te olsaydı daha kötü sonuçlar da verebilirdi, bunda bir tereddüdümüz yok zaten. Ama yine bütün bunlara rağmen bir türlü oturmayan şeyler var; kuvvet komutanlarının o gece düğüne gitmesinden tutun da, niye o saat itibariyle daha farklı önlemler alınmadığına kadar bir sürü soru işareti var.

İktidar darbe söylentisini sopa olarak tutuyor

Malumunuz, yeni bir darbe yapılacağı söylentileri diri tutuluyor. En son 15 Haziran’da olacağı yazılıp çizilmişti. Sizce yeni bir darbe ihtimali söz konusu mu?

Söylenenleri gerçekçi bulmuyorum. Biz, örneğin “OHAL kalksın” deyince bu söylentileri yayıyorlar. Biz “yapılanlar haksızlık, adaletsizlik” diyoruz, bu söylentileri yayıyorlar. Yani istediklerini yapmak için bunu korkutucu bir sopa olarak tutuyorlar. Halka, kendi kitlesine, “bakın görüyorsunuz darbe tehlikesi var, hukuk falan önemli değil, bu daha önemli” gibi bir hava oluşturuyorlar. Ben Türkiye’de darbe olacağına inanmıyorum. Böyle bir şeye artık kimse teşebbüs etmez.

Meclis Darbe Komisyonu’nun kurulduktan 71 gün sonra çalışmaya başlaması, MİT Müsteşarı, Genelkurmay Başkanı gibi kilit isimleri çağırmaması, çalışmaların apar topar bitirilmesi, taslak raporun 4.5 ay sonra yayınlanması ve raporun muhalefet partilerinin üyelerinden habersiz hazırlanması... Bütün bunları alt alta koyduğunuzda komisyonun işlevi, maksadı için neler söylersiniz?

Bunlar, “Biz bu komisyonu istemeden kurduk”un açık ifadesi. Gördüğüm o. İnanın insan utanıyor söylerken ama bu kadar önemli bir komisyona en son çağrılanlara bakın, raporumuzda da yazdık, Borsa İstanbul Başkanı, Kızılay Başkanı… Hakikaten şaka gibi. Hani neredeyse kanarya severler derneği başkanı falan çağrılacaktı.

15 Temmuz oldu, daha sonra 20 Temmuz’da OHAL ilan edildi, OHAL süresince Meclis by-pass edildi, “OHAL üç ay bile sürmez” beyanından bugün “OHAL niye kalksın ki”ye geldi. Oradan da rejimi değiştirmeye doğru adım adım devam etmeye başladılar. Genel siyasetteki amaç bu işten faydalanmak olunca, komisyon da üstünü örtmeye gitti. Bütün bunları üst üste koyduğumuzda planlı olarak, yaşadığımız sürecin üstünü örtme var. Mesela dikkat ediyorum, sıkışılan yerde “şehitlerimiz var” gibi duygu sömürüsü yapılıyor. Halbuki eğer gerçek anlamda o gün yaşanan kayıplar için hesap sorulacaksa, şehitler, gaziler deniyorsa işte samimiyet testi bu çalışma. Bu anlamda komisyonun yaptığı görev tarihi ve önemliydi. Ancak komisyonun çoğunluğunu oluşturan AKP’li üyeler eliyle bu olmadı.

Şu da önemli; böylesine önemli bir komisyonun çalışma süresi dört ay ve uzatılmıyor. Çünkü 9 Aralık tarihinde Cumhurbaşkanı birdenbire “Komisyon çalışmalarını tamamlayıp raporunu verirse iyi olur” dedi, o da emir telakki edildi AKP’liler tarafından. Çünkü o tarihlerde toplantıları haftada bire indirmeye, gezilerle geçiştirmeye başladılar. Komisyon yapması gereken işleri yapar, zaman kalırsa önemli noktalara gidip bakılır, itirazımız olmaz. Ama siz kilit insanları çağırmayıp gidip kule ziyareti, köprü ziyareti yaparsanız olmaz. Yani darbeyi kuleler, köprüler mi yaptı? Raporlar, görüntüler var, tanıkları zaten dinlemiştik, siz her şeyi yaparsınız, zaman içinde ziyaretler de yaparsınız ama haftanın bir günü çalışıp, onu da ziyarete ayırdığınız zaman ortaya başka bir şey çıkıyor.

Söyleşinin tamamı için tıklayın