Gündem

Darbeci paşanın adı milyar dolarlarla anılıyor!

12 Eylül davasında Kenan Evren'le birlikte yargılanan dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'nın adı milyar dolarlarla anılıyor

08 Nisan 2012 17:50

Hep Kenan Evren hep Kenan Evren! Oysa ki 'havacı' Tahsin Paşa da bir sanatçı. Kanun çalıyor. Fotoğrafçı üstelik; genç yaşta Amerika'da karanlık odalara girmişliği var. 11 Eylül günü ABD Genelkurmay Başkanı ile kahvaltı yapan paşanın adı hep milyar dolarlarla anılmış.

Radikal'den Özgür Topuz'un Tahsin Şahinkaya haberi (8 Nisan 2012) şöyle:

Türkiye tarihinde toplum üzerinde en derin izler bırakan 12 Eylül darbesinin paşalarından geriye ikisi kaldı. Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya. Evren, darbenin lideri olmasının yanı sıra “Asmayalım da besleyelim mi?” gibi derin sözleri ve Picasso’yla girdiği resim yarışı nedeniyle bugünün genç kuşaklarınca da az çok biliniyor. Diğer paşamız Tahsin Şahinkaya’nın durumu ise öyle değil. Hava Kuvvetleri Komutanı olarak hep yükseklerde gezdiğinden mi nedir, yeterince bilinmiyor, hatırlanmıyor.


‘Kanun’sever, iyi fotoğrafçı...


Oysa ki o da Kenan Paşa gibi sanatçı ruha sahip. İyi kanun çalıyor. ‘Kanunu’ o kadar seviyor ki, 12 Eylül 1980’de kendisi kanuna dönüşüyor. Sanatı bunla sınırlı değil tabii ki. Fotoğrafçı kişiliği de var. İlk kez 1944 yılında pilotluk eğitimi almak için gittiği Amerika’ya üç yıl sonra fotoğrafçılık eğitimine gidiyor; ‘karanlık odalarda’ eğitimini alıyor. Amerika’nın onun hayatında özel bir yeri var. Döndükten sonra orduya karanlık odalar kazandırıyor. Eskişehir’de Hava Fotoğraf Okulu’nu kuruyor. Arkadaşları onu, “Zamanın önemli bir bölümünü karanlık odada geçiren bir yüzbaşı” olarak hatırlıyor.

Terfi basamaklarını bir bir tırmanan Tahsin Şahinkaya, 1977’de orgeneral rütbesiyle Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ne, 21 Ağustos 1978’de de Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın pilot koltuğuna oturdu. Artık en yüksekteki havacıydı ama ‘kanun’ sevdasını bırakacak değildi! ‘Bayrak’ı daha yükseklere taşımaya kararlıydı. Ve ‘Bayrak Harekât Planı’nı silah arkadaşlarıyla birlikte 12 Eylül 1980 Cuma sabahı, ‘Yüce Türk Milleti’ni kurtarmak için resmen uygulamaya koydular. Darbenin bilançosu ağırdı: 650 bin kişiyi gözaltına aldılar, 210 bin dava açtılar, 517 idam cezası verdiler, 50 kişiyi idam ettiler, yüzlerce kişiyi kıyıda köşede, işkencehanelerde öldürdüler... Yazmakla bitmez. Biz Tahsin Paşa’ya dönelim.

Amerika’nın onun hayatında özel bir yeri var gerçekten de. Darbeden bir gün önce paşa yine oradaydı. Amerikan Genelkurmay Başkanı’yla kahvaltısını yaptı, sonra Türkiye’ye döndü.


Anılar şimdi gözümde canlandılar


Bugünlerde başlayan darbe davasının savcısına, ABD’den icazet aldığı iddiasının doğru olmadığını şöyle anlatmış: “Müdahale olduktan sonra ABD Genelkurmay Başkanı ‘Birlikte kahvaltı yaptık, müdahaleyle ilgili bir şey söylemedim’ dedi.” Ne güzel anıları var...

Ama başkalarının da o yıllardan bazı ilginç anıları var. Bunlardan birisi emekli Büyükelçi Yalım Eralp’e ait; Türkiye’nin uçak alımına dair bir anı:

“1981 sonbaharında bir gün Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Percy’nin yardımcısı Hans Binnedijk beni arayıp, ‘Şu anda Percy, Büyükelçiniz Elekdağ’la görüşüyor, biraz sonra seni Kongre’ye çağıracağız’ dedi. Biraz sonra Şükrü Bey (Şükrü Elekdağ) beni çağırdı, belli ki Percy’yle yaptığı konuşmadan bir büyükelçi olarak rahatsız olmuş. Yalımcığım çok vahim bir durum var. Kongre’de bana ayrıntılı bilgiler verip ‘Türkiye bir uçak seçimi yapacak, teklif verenlerden General Dynamics firması kendi uçağının performans kriterlerinin kasten düşük gösterildiği kanaatine varmış’ dediler. Yani ‘Sizinkiler olayı kasten manipüle edip rüşvet karşılığında öbür uçak F-18’i almaya gayret ediyorlar’ demeye getiriyorlar. Bilgilerde rüşvet ayrıntıları da var. Şahinkaya’nın adı yok ama, öyle bir tarif yapılmış ki, ister istemez öyle bir sonuca varıyorsunuz.”

Konu paradan açılınca, paşayla ilgili iddialar bitmiyor. Time dergisi, dünyanın en zengin 50 paşasını sıralamış o sıralar. Listede Merzifon’da yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğan Tahsin Şahinkaya’nın serveti milyar dolarları bulmuş. Dergi Türkiye’ye hiç sokulmamış.

Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış misali devam edelim. Halkçı Parti Milletvekili Cüneyt Canver, 1986’da Meclis’e araştırma önergesi vermiş, ama tabii ki önerge reddedilmiş. Önergede, uçak işinin yanı sıra, Şahinkaya’nın bir Amerikan firmasıyla ilişkisi olduğu, Hava Kuvvetleri’nin bütün ihalelerindeki şartnamelerde ortağı olduğu Çanakkale Seramik firmasının kullanıldığı, 54 milyarlık ihale verildiği, çok sayıda gayrimenkule sahip olduğu, Merve adında bir yat inşa etmekte olduğu gibi birçok iddia sıralanmış. Bugünlerde GATA’da yattığı için mahkemeye gelmeyen Tahsin Paşa’nın seramik işi önceki günkü duruşmada yine gündeme geldi. Askerlikten atılmış olan Rahmi Yıldırım, Şahinkaya’nın eşi Sema Şahinkaya’nın ortak olduğu Çanakkale Seramik fabrikasını korumakla görevlendirildiğini anlattı: “Fabrikanın misafirhanesinde bize yer ayrıldı, Çan ilçesinin giriş çıkışını tuttuk. Diğer yandan da bu fabrikayı bir nevi çalışanlarına karşı korudum.”


Pişman değiliz hiçbirimiz


30 yıl susan paşa, iddialar için “Şerefsizlerin işi” diyor: “Çocuklarım bocalayıp duruyorlar. Banka hesabımda bloke var. Lojmandan çıkartılırsam oturacak evim yok. Mütevazı bir insan olarak hisse alımı suç mudur? Az miktarda gübre fabrikasından aldım ve sattım. Seramik fabrikası için aldığım hisseler ise fabrika kapanınca yandı.”

Peki, ‘şerefli’ paşaların işi 12 Eylül için ne diyor? Yanıtı Kenan Evren’le aynı: “Pişman değilim. Bugün olsa yine yaparım.”


Onlar şimdi birbirine dargın


ABD’deki rüşvet iddialarını Elekdağ ile Eralp bir mektupla devlet başkanı Kenan Evren’e bildirmişler. Kenan Paşa da F-18 isteyen kişinin Şahinkaya olduğunu inkâr etmiyor: “Kendisine nedeni sorduğumuzda ‘Efendim F-18’in menzili fazla, Kıbrıs’a rahatlıkla gidip gelebilir’ dedi.” Mektubu da inkâr etmiyor netekim: “Nurettin Paşa’yla konuşurum. Nejat Paşa’yla konuşurum, Bülend Paşa’yla konuşurum, ama Şahinkaya’yla maalesef uzun süredir görüştüğümüz yok. Anılarımda bazı şeyler yazdığım için bana kırgın. Kendisine Amerika’dan bana böyle bir mektup geldiğini ne söyledim, ne gösterdim. Dedikoduların çoğaldığı bir dönemde bana ‘Efendim beni iyi savunmuyorsunuz’ dedi.” (Paşa rüşvetle ilgili mektubu ne yaptı acaba? Savcı henüz sormadı ama sorar herhalde. Milyon dolarlardan bahsediliyor. 1976’da Northrop uçak şirketi, askeri uçak alımları için tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yetkililere rüşvet verdiğini açıkladı. Skandal sadece Türkiye’de araştırılmadı.)


‘Mafyayla ilişkisi var’


1. MİT Raporu olarak bilinen Mehmet Eymür’ün yazdığı raporda Şahinkaya da var: “Sarı Avni, Behçet Cantürk, Dündar Kılıç, Fahrettin Aslan ile inşaat ve ihale mafyasıyla ilişkilidir. İstanbul Emniyet Müdür Muavini Mehmet Ağar ile yakın irtibatı olup Mehmet Ağar, adı geçenin ‘terzi-elbise temizliği’ dahil her nevi özel işiyle uğraşmaktadır.”