Gündem

Darbe Komisyon’unda TBMM Başkanlığı’na sunulacak 20 öneri belli oldu

Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun önerileri arasında, 'Azınlık haklarının garanti altına alınması' değerlendirmesi yer aldı

27 Kasım 2012 22:00

- Hülya Karabağlı

 

Ankara

 

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, TBMM Başkanlığı’na sunacağı raporda yer alacak 20 maddelik öneri listesini belirledi.“12 Eylül rejiminin, militarist söylemin temel özelliklerini içinde barındıran anayasalar döneminin sona erdirilmesi” vurgusuyla sivil anayasa gerekliliğine dikkat çekildi.

Öneride,  “Azınlık haklarının garanti altına alınması” değerlendirmesi yer aldı.  Siyasi cinayetler, başlıklı bölümde, ‘Kozmik oda/ odalardaki belgelerin araştırılması için TBMM’de bir Araştırma Komisyonu kurulması öneriler arasında.

Komisyon, ‘Askeri mahkemelerin kaldırılıp adliye içerisinde uzmanlık mahkemesi olarak’ yapılandırılmasını, ‘Askeri’ değil “asker” mahkemesi oluşturulmasını önerdi. Millî Güvenlik Kurulu’nun Avrupa Birliği normlarında sivil yapının kontrolünde ve tavsiye organı şeklinde yapılandırılması öneriler arasında. “Orduyu bir zabıta kuvveti olarak görmekten artık vazgeçilmelidir” denilen raporda, Jandarmanın sivilleştirilmesi istendi.

Komisyonun 20 maddelik önerileri şöyle.

SİVİL ANAYASA: 12 Eylül rejiminin dolayısıyla militarist söylemin temel özelliklerini içinde barındıran anayasalar döneminin sona erdirilmesi ve milletin temsilcilerince hazırlanacak bir anayasaya her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Temel insan haklarının güvence altına alındığı; hükümetin yönetilenlerin rızasına dayandığı; çoğunluğun yönetiminde lakin azınlık haklarının garanti altına alındığı; özgür ve adil seçimler, kanun önünde eşitlik, bağımsız ve tarafsız mahkemelerin var olduğu; hükümetin anayasa ile sınırlandırıldığı; toplumsal, ekonomik ve siyasal çoğulculuğun, hoşgörü, işbirliği ve uzlaşma değerlerinin benimsendiği; tam demokrasi, çoğulculuk ve özgürlüğün esas alındığı bir kavrayışla halkın gerçek temsilcilerince, halkın önünde ve yüksek sesle tartışılmış yepyeni bir anayasa yapılmalıdır.

GERÇEKLERİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU: Yasal düzenlemeler yapılmak suretiyle, Gerçekleri Araştırma Komisyonu kurulmalıdır. Geniş yetkilerle donatılmasını teminen, devlet sırrı, ticari sır ve bankacılık sırrı niteliğindeki bilgilere erişme imkânını verecek hukuki düzenlemeler yapılmalıdır. TBMM İç Tüzüğünde de gerekli değişikliklerin yapılması sağlanmalıdır.

İŞKENCECİLER DEŞİFRE EDİLSİN: Temel insan haklarının askıya alındığı darbe, muhtıra ve post modern darbe dönemlerinde mağdur olan, işkenceye uğrayan, hüküm giyen vatandaşların ve kamu görevlilerinin, durumlarının incelenmesi, gerektiğinde yargılamanın yenilenmesi, haklarının iadesi, ayrıca işkence, insan hakkı ihlalleri yapan ve insanlığa karşı suç işleyen kamu görevlilerinin araştırılması ve bunların kamuoyuna ifşa edilmeleri;

KOZMİK ODA  ARAŞTIRMA KOMİSYONU: Sivas Olayları, Başbağlar ve YaviKatlimları ve benzeri olayları araştırmak üzere;1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum, Malatya ve Sivas katliamları: 12 Eylül darbesine giden yolda ülkeyi darbe ortamına hazır hale getirmek için tertiplenen olaylar ile 1990’lı yıllarda Kürt meselesini derinleştiren olaylar da dahil, tüm cinayetlerin arka planında yer alan karanlık odakların ortaya çıkarılması maksadıyla; Kamuoyunda hukuk dışı faaliyetler içinde bulunduklarına dair çok güçlü iddialar bulunan ve Özel Harp Dairesi, “Gladio”, “Kontrgerilla”, “JİTEM” adıyla bilinen oluşumlar: Kuruluşunda Seferberlik Tetkik Kurulu, sonra Özel Harp Dairesi ve ardından Özel Kuvvetler Komutanlığı ismini alan, doğrudan Genelkurmay Başkanlığına bağlı birim hakkında iddia edilen hukuk dışı faaliyetlerin incelenmesi ve buraya ait olduğu iddia edilen kozmik oda/odaların ve buradaki belgelerin araştırılması hususunda;Ayrı ayrı araştırma komisyonu kurulması Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne önerilmiştir.

DARBE MAĞDURLARINDAN ÖZÜR: Devlet ve darbe mağdurları: Darbe süreçlerini yaşamış ve demokrasilerini sağlamlaştırarak normalleşmelerini tamamlamış ülkelerdeki hukuki düzenlemeleri   dikkate alarak, tüm askeri darbelerin ve muhtıraların, hukuku ve demokrasiyi ağır şekilde ihlal eden fiiller olduğunu ilan edecek, darbelerin asli faillerini kınayacak ve tüm mağdurlardan özür dilemeye olanak tanıyacak bir hukuksal çerçeve oluşturulmalıdır.

AB NORMLARINDAN MGK: Millî Güvenlik Kurulu: Askeri vesayeti kurumsallaştıracak tüm mekanizmalar sivilleştirilmeli, hesap verebilen ve denetlenebilen bir yapı inşa edilmelidir. Militarist dili, devlet söyleminin ve aygıtlarının merkezine taşıyarak kendine “hükümetler ve siyaset üstü” rol biçen Millî Güvenlik Kurulu’nun normal bir demokraside yeri yoktur. MGK uygulamalarının Türkiye’ye maliyeti; demokratik işleyişi engelleyerek siyasi, sosyal, ekonomik nitelikteki ulusal sorunların çözümünü güçleştirmiş olmasıdır. Siyasetin askeri vesayetten kurtarılması ve ülkenin her sorununun millî güvenlik kriterleri doğrultusunda tartışılmasının önüne geçilebilmesi için, Millî Güvenlik Kurulu Avrupa Birliği normlarında sivil yapının kontrolünde ve tavsiye organı şeklinde yapılandırılmalıdır.

GENELKURMAY’IN HERKESİN ÜSTÜNDEKİ STATÜSÜ SON BULMALI: Genelkurmay Başkanlığının Hukuksal Statüsü: Anayasada “Genelkurmay Başkanı görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı sorumludur.” şeklindeki hükümde yer alan “sorumluluğun” mahiyeti ve sınırları net bir şekilde belirlenmemiştir. Hâlâ Genelkurmay Başkanı’nın sorumluluk sınırları ve yaptırımları ile kuvvet komutanlarının Millî Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na karşı görev ve sorumluluklarını belirleyen bir düzenleme yoktur. Bu itibarla, Genelkurmay Başkanlığının özerk, hesap vermeyen, her şeyin ve herkesin üstündeki statüsü artık son bulmalı, devlet teşkilatındaki konumu çağdaş demokratik ülke örneklerine uygun hale getirilerek Millî Savunma Bakanlığına bağlanmalıdır. Ya da Başbakanlığa olan bağlılığının idari ve hukuki yönden açıklığa kavuşturularak bu yönde yasal düzenleme yapılmalıdır.

JANDARMA  SİVİLLEŞSİN: İç güvenlik, asayiş ve ordu: Orduyu bir zabıta kuvveti olarak görmekten artık vazgeçilmelidir. Terörle mücadelenin yanında, kolluk kuvveti olarak görev yapan jandarma teşkilatının mevcut durumu, demokratik devletlerde olması gereken kriterlere uymamaktadır. AB ülkelerinde Jandarma, sadece Fransa ve İtalya’da vardır, ancak bunlar da Türkiye’nin Jandarma teşkilatı gibi değil tamamen sivil bir birim gibi İçişleri Bakanlığına bağlıdır. Jandarma teşkilatının, iç güvenlik ve adli mekanizmadaki görevi sonlandırılmalıdır. Jandarma teşkilatı, sivil bir yapılanmaya dönüştürülmeli ve demokratik teamüllere uygun şekilde denetlenmesine olanak tanıyacak bir hukuksal çerçeveye kavuşturulmalıdır.

TSKGV  TBMM DENETİMİNE AÇILMALI: Ordunun demokratik denetimi: Orduya yönelik denetim işlevi pratikte tam olarak yerine getirilememekte, bu noktada ikincil mevzuatın kanuna uygun olarak ve kanunda verilmiş yetkileri kısıtlamayacak şekilde hazırlanması ve uygulanması gerekmektedir. Bu alanda mevzuattan kaynaklanan tek istisna olan Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV) ve şirketleri yasal düzenlemeyle Sayıştay veya doğrudan TBMM denetimine açılmalıdır.

ASKERİ MAHKEMELER  KALDIRILMALI:  Askeri mahkemelerin kaldırılıp adliye içerisinde uzmanlık mahkemesi olarak; “Askeri” değil “asker” mahkemesi oluşturulması, bu mahkemede görülecek davaların temyiz incelemesi görevinin de Yargıtay’ın ceza dairelerinden birine verilmesi, yargılanacak sivil ve asker kişiler bakımından güvence sağlayacaktır. Bu itibarla, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kapatılmalı, yüksek yargı temyiz yeri, Yargıtay ve Danıştay’dan ibaret olmalıdır.

JANDARMA  ARTIK FİŞLEME  YAPMAMALI: Batı Çalışma Grubu ve EMASYA örneklerinde yaşandığı gibi, orduya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını fişleme yetkisi verilmemiştir. Genelde askeri istihbaratın özelde Jandarma’nın yaptığı bu tür istihbarat faaliyetleri; yetki ve görev tecavüzü niteliğindedir ve açıkça kanun dışıdır. Jandarma Genel Komutanlığı kendi sorumluluk sahasında olmak kaydıyla ancak ve ancak, suçu önleme amaçlı teknik istihbarat ve teknik takip yapabilir. Askerin Türkiye’de oluşturduğu fiili durum ve nüfuz, kanunlardaki açık hükümlere rağmen jandarma ve diğer askeri istihbarat birimlerinin fişleme yapabilmelerine imkân vermiştir. Bu fiili duruma göz yumulmamalıdır.

PROFESYONEL ORDU: Türkiye’de ordu profesyonelleştirilmeli; bu yönde ordunun harekât kabiliyetini artıracak bir düzenlemeye gidilerek, nicelikten ziyade niteliği öne çıkaracak bir askeri yapılanma egemen kılınmalıdır.

AB REFORMLARI DEVAM  ETMELİ:  Darbelerin kendisine zemin bulmasının gerçek sebebi demokrasinin zayıf olmasıdır. Güçlü bir demokrasi, muasır medeniyete ulaşmış ülkelerde uygulanan evrensel demokratik hukuk normlarının, insan hak ve hürriyetlerinin benimsenmesiyle mümkündür. Bu doğrultuda, Avrupa Birliği aday ülkesi olan Türkiye’nin, ilgili ve gerekli reformları hayata geçirme kararlılığı devam ettirilmelidir.

SIKIYÖNETİM KOMUTANLIKTAN  ÇIKARILMALI: Sıkıyönetim ve olağanüstü hal: Sıkıyönetim ve olağanüstü hal durumlarının sınırları, nedenleri, uygulama biçimi açık ve net olarak belirlenmelidir. Mevcut anayasada sıkıyönetimi gerektiren durumlar olarak düzenlenmiş hallerin tamamının bir komutanlık şeklinde değil, sivil bir yönetim modeliyle yeniden ele alınmalıdır. İlgili kanun maddelerinde yer alan hükümler demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne uygun tarzda düzenlenmelidir.

OYAK’IN AYRICALIKLARI  BİTMELİ: Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK): Darbe dönemi sonrası kurulmuş olan ve kamu çalışanları arasında eşitsizlik yaratan OYAK, sahip olduğu çok sayıda imtiyazla bugünlere gelmiştir. Bu kurumun haksız rekabet oluşturan tüm ayrıcalıkları ve tüm vergi muafiyetleri kaldırılmalıdır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun hale getirilerek, orduyla ve devletle olan hukuki bağları, imtiyazlarıyla birlikte kesilmelidir.

SIR  KAVRAMLARI SOMUTLAŞTIRILMALI: TBMM İçtüzüğü ile araştırma komisyonu çalışmalarının kapsamı dışında tutulan “devlet sırrı” ile “ticari sır” kavramlarının hukuksal düzeyde tanımlanarak muğlâklığın giderilmesi sağlanmalı; bu çerçevede parlamentonun denetim olanaklarını güçlendirecek düzenlemeler geliştirilmelidir.

SPY, SEÇİM YASASI  DEMOKRATİKLEŞTİRİLMELİ: Siyasi partiler ve demokrasi: Demokrasinin olmazsa olmazı siyasi partilerdir. Siyasi partilerin ve siyasetin kurumsal kimliklerinin güçlendirilmesi için önündeki hukuki engellerin kaldırılmasıyla ilgili yasal düzenlemeler yapılmalı, bu maksatla darbe dönemlerinden kalma Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu ve Yüksek Seçim Kurulu Kanunu gibi mevzuat yeniden ele alınmalı ve demokratikleştirilmelidir

STK’LARIN  DARBECİLERİN  YANINDA YER ALMAMASI: Sivil toplum: Tam demokrasiye sahip olamayan bir devlet sisteminin, kusursuz işleyen bir sivil toplum yapısına sahip olması beklenemez. Bazı sivil toplum örgütleri darbe dönemlerinde sivil siyaset yerine darbe ve darbecilerin yanında yer almışlardır. Olağanüstü dönemlerde vesayetçi oluşumlar, bu kuruluşlar yoluyla sivil toplum alanına müdahil olmakta ve buraları kontrol altında tutmaktadır. Bu kuruluşlar özgürlükçü, çoğulcu ve demokratik bir yapıya kavuşturulacak şekilde yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

TSK’NIN 35. MADDESİ  AYIKLANMALI: Darbe mevzuatı: Darbelere dayanak gösterilen TSK İç Hizmet Kanunu 35’inci maddesi ve benzeri tüm yasal düzenlemeler ile darbe dönemlerinde çıkarılan, bütün mevzuatın gözden geçirilmesi ve bu mevzuatta yer alan vesayetçi düzenlemelerin tespit edilip ayıklanması için bir araştırma komisyonu kurulmalıdır. 

VAKIFLARIN MALALRI İADE EDELMELİ: Malvarlıklarına el konulan STK’lar: Darbe dönemlerinde malvarlıklarına el konulan ve/veya kamulaştırılan dernek, vakıf, sendika ve özel kişilerin malvarlıklarının iade edilmesi hususunda yapılabilecekler araştırılarak bu konuda gerekli adımlar atılmalıdır.

PARK VE CADDELERDEN  DARBECİ İSİMLERİ KALDIRILMALI: Toplumsal hafıza: Tüm darbelerin-muhtıraların sorumlularının ve darbelere teşebbüs edenlerin, kamu kurumları, sokak, cadde, stat, park ve spor salonları gibi kamu alanlarına verilmiş isimleri derhal kaldırılmalıdır.

ASKERİ MÜFREDAT  YENİDEN DÜZENLENMELİ: Demokratik Eğitim: Askeri ve tüm eğitim kurumlarının müfredatı, eğitim bilimciler tarafından incelenmeli, günümüzün koşulları ve demokratik normlara uygun olarak yeniden düzenlenmelidir. 12 Eylül’ün bir kurumu olarak teşekkül eden YÖK, demokratik normlara uygun şekilde yapılandırılmalıdır.