T24- On binlerce ev yapmış olan Ali Ağaoğlu, yürekleri burkan bir gerçeğe dikkat çekiyor: Çürük evde kârı 5 bin lira
Milliyet'in haberine göre, Erciş depreminde yan yana duran iki binadan birinin yerle bir olması sorunun denetim, malzeme, işçilikte yaşandığını gösteriyor. On binlerce ev yapmış olan Ali Ağaoğlu, yürekleri burkan bir gerçeğe dikkat çekiyor: “Depreme dayanıklı bir bina yapmakla dayanıksız yapmak arasındaki kazanç yüzde 8’i geçmez. Değer mi? Türk inşaat sektörü Çin’den sonra dünyada bir numara. Türk müteahhitlerin dünyada yaptığı işler ortada. Yakışmıyor”
Bırakalım bu şekil işlerini
İnsanların daire alırken kapı kolunun kulpunu, banyodaki fayansın rengini bile sorduğunu anlatan Ağaoğlu’nun söyledikleri çarpıcı: “Bu şekil işlerinden çıkmalıyız artık. Öncelikle binanın ana iskeleti sağlam mı, değil mi onu sormak lazım. Müteahhiti kimdir, daha önce ne yaptı, teknik kadrosu, teknik yeterliliği ne bunları sormalı ev alanlar. Bin TL’lik buzdolabı alırken bile markasını, servisini, garantisini soruyoruz. En az 100 bin TL ödeyip, içine çoluğunu, çocuğunu canını koyduğun evi sormuyorsun. ”
Ali Ağaoğlu’yla son depremin yeniden gözler önüne serdiği hazırlıksızlığımızı, uygulamadaki çarpıklıkları ve çözüm önerilerini konuştuk.
Ali Bey, tecrübeli bir inşaatçı olarak depreme dayanıklı bir bina yapmakla yapmamak arasındaki asgari maliyet nedir? Standart bir daire üzerinden bana anlatabilir misiniz?
Acı olan nokta bu zaten. Yüzde 8’i geçmez çünkü. Para değil. 75 metrekarelik sıradan standart bir daire 60 bin TL’ye mal olur. İşçilik, beton, demirden çalarsanız 55 bin TL’ye mal edersiniz en fazla. Van’da bazı binalarda kolonlarla kirişler birbirine doğru tutturulmamış. Nedir ki işçiliğe az ödeyince elde edeceğiniz kazanç. Kaç liradır yani? Devlet, Türkiye’nin deprem kuşağında bir ülke olduğunu 1998 yönetmeliğiyle kabul etti. Ondan önce yapılan statik hesaplarda deprem diye bir olgu yoktu. O zamanlar Türkiye’de malzeme yoktu. Bugün Reina’nın olduğu yerin iki tarafı da kum depolarıydı. O eski takalar denizden kumu alırdı, oralara getirirdi.
Oradan da inşaatlara giderdi. Kum dediğiniz şeyin de yüzde 20-30’u midye kabuğu, yüzde 20’si balçık ve tuzlu suydu. 1970, 1980, 1990’lı seneler böyleydi. O dönemde istesen dahi kaliteli bina yapmak çok zordu. Kokmuş yumurtadan omlet yapılır mı? Demiri, gidip valilikten karne alıp, Karabük’te sıraya girip 6 ayda alırdık. Durum bu olunca o zamanlar demir de merdiven altı dediğimiz atölyelerden temin ediliyordu.