Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Cumhuriyet yazarları Emre Kongar, Orhan Bursalı, Hikmet Çetinkaya ve Ali Sirmen önceki gün tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden yazar Oktay Akbal’ı yazdı.
Can Dündar, Cumhuriyet’te de yazan Oktay Akbal için “efsane yazarımız” ifadesini kullanırken, Emre Kongar, “Emre Kongar: Akbal, solculuğun temelinde Atatürk devrimlerini görüyordu” dedi.
Can Dündar: Cumhuriyet susmaz
Önceki gün yitirdiğimiz ve yarın toprağa vereceğimiz Oktay Akbal gibi efsane yazarlarımız, mücadelemizin tarihini yazan sayfalarımız, her dönem dik durmuş çalışanlarımız, hep yanımızda olmuş okurlarımız, kısacası tarihimiz şahidimiz:
Ne operasyon baskısı, ne “G-20’ye ayıp olur” kaygısı…
Ne olursa olsun, Cumhuriyet susmaz.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Emre Kongar: Akbal, solculuğun temelinde Atatürk devrimlerini görüyordu
Ne Demokrasi, ne Sosyal Demokrasi ne Sosyalizm gökten zembille iner:
Hepsi için belli bir toplumsal ve ekonomik düzey, belli bir sınıfsal yapı, belli bir siyasal bilinç gerekir:
Türkiye’de sol, Osmanlı’nın azgelişmiş merkezi dinci-feodal yapısıyla ve bağımlı kullarıyla değil, ancak Atatürk’ün kurduğu, kentsel-endüstriyel demokrasiye dönüşecek olan Cumhuriyet’in bağımsız vatandaşlarıyla gelişebilir...
Bu nedenle Atatürk’ü yadsıyarak solcu olmak ya da solcu olduğu için Atatürk’ü reddetmek, ütopik bir fanteziden ya da gizli bir dinci-feodal toplum savunuculuğundan başka bir anlam ifade etmez...
Çağımızda her solcu önce demokrat olmak zorundadır...
Demokratlık ise ancak aydınlanmanın bir sonucudur.
Oktay Akbal da, İlhan Selçuk gibi, Solculuğun temelinde Aydınlanmayı yani Atatürk Devrimleri’ni gören Hümanist bir yazardı...
Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Atatürk Devrimleri’nin gerçekleşmesini sağlayan Büyük Zafer’in yıldönümünde, onun ebediyete uğurlanmasını böyle anmak istedim...
Allah rahmet eylesin, ruhu şad olsun!
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Orhan Bursalı: Cumhuriyetin
ilk çocukları bir bir elveda diyor
Bir geçmiş, bir sevinç, bir hüzün, 92 yıl bir insanla kopup gitti.
Cumhuriyet’in ilk çocukları bir bir elveda diyor.
Tanıdıklarımın hepsi pırıl pırıl beyinleriyle bu ülkeye borçlarını hâlâ ödemeye, Cumhuriyeti savunmaya devam ediyorlar.
Onlara 92 yıl yetmez.
Bir 92 yıl daha gerekli..
İkinci 92’nin sonunda oturup hesap ederiz, acaba kaç 92 yıl daha gerekli olduğunu...
Gidenlere çok teşekkür ederiz, varlıkları ve eşzamanlı yaşam bizlere onur verdi.
Hâlâ aramızda olanlara, yaşamak dışında bir seçenekleri olmadığını anımsatmalıyız.
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Hikmet Çetinkaya: Yüreğimizi kuşatacak eski coşkularımızı yitirdik, sevdayı, aşkı yitirdik...
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim oldu hep Oktay abi...
Su, ekmek gibi bir şey...
Önce ekmekler mi bozuldu yoksa insanlar mı, diye bir soru geliyor aklıma...
Bugün 30 Ağustos...
Kurtuluşun destanı kolay yazılmaz!
İnsanlık tarihi çok uzun ama destan çok az...
Yüreğimizi kuşatacak eski coşkularımızı yitirdik, sevdayı, aşkı yitirdik...
Bir alev topu çıkabilir her an karşımıza...
Tarih destandan kaynaklanır; edebiyat insandır, hayattır!
Akyaka’da rahat uyu Oktay Abi!
Ölüm uykudur çünkü!
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Ali Sirmen: Yazar cesaretini
Oktay Akbal’dan öğrendim
Yazar cesaretinin ne olduğunu 12 Eylül döneminde Oktay Akbal’dan öğrendim.
Aklı olan herkes gibi, o da önüne gelen herkesi içeri tıkan Evren diktasının hışmına uğrayıp hapse düşmekten çekiniyordu.
Arada takılırdım:
- Ben 12 Mart’ta sıramı savdım. Şimdi sıra sizde, sizin Menderes döneminden kalmış bir hesabınız da var...
Güler geçerdi, ama yüzünde bir endişenin izlerini sezer gibi olurdum.
Şimdi bu durumdaki kişinin yazılarında biraz daha dikkat etmesi, sakınımlı davranması beklenir değil mi? Ne gezer!..
O dönemde en sert yazıları yazdı. Yazıişlerinden bazı yazıları düzeltmesini isterlerdi aldırmazdı. Uyarırlardı:
- Abi yapma! Hem gazeteyi kapatacaklar, hem de seni içeri atacaklar.
“Atarlarsa atsınlar” olurdu yanıtı.
Hapse girmekten çekinmesi, onu yazacağını yazmaktan alıkoymazdı.
Sonunda 12 Eylül döneminde hapse girdi de...
Bütün güç günleri olduğu gibi, onu da böbürlenmeden direnen sevgili ve değerli eşi Ayla Akbal ile birlikte dimdik atlattılar.
Evet içindeki çocuğu hep canlı tutmuş, Oktay Akbal’dan böbürlenmeden direnen yazar cesaretinin ne olduğunu öğrendim, bir de candan insanlığı...
Onu hepimiz çok özleyeceğiz.
Yazının tamamını okumak için tıklayın