Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, 'Montrö bildirisi' soruşturmasında gözaltına alınan Atilla Kezek'in Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı'yken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmeleri yazdı.
Terkoğlu, “Dışarıdakiler” kitabından hareketle kaleme aldığı yazısında, Erdoğan'la yaptığı iki görüşmede Kezek'in, "Önce mahalle ve akrabalar bilahare Kasımpaşa ve Okmeydanı sohbetinden sonra iş, ziyaretin esas konusuna gelmişti. Konuyla ilgisi olmadığından Başbakan’dan müsaade isteyip kardeşimi görüşme salonundan çıkardım. Genel olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu, başta Deniz Kuvvetleri personeli olmak üzere liyakatli, başarılı personelin hedefe koyularak tasfiye edilmeye çalışıldığını, Balyoz diye bir şeyin olmadığını, başta dijital belgeler olmak üzere, belgelerin sahte olduğunu kendi üslubumla anlatmaya çalıştım. Deniz Kuvvetleri’nde en önemli muharip görevlerden olan fırkateyn komutanlıklarının doldurulamadığını, bu zafiyeti gidermek için makineci personelin komutan yapılmaya başlandığını anlattım. Kendisinin arkadaşlarımızın suçsuzluğunu görüp inandığını belirtmesi halinde her şeyin yoluna gireceğini söylediğimde, bu konuda bir şey söylemesi halinde herkesin ve basının ‘yargıya müdahale’ diye saldırıya geçtiğini söyledi. Bana, ‘Genelkurmay Başkanı’nın tutuklanmasını hâlâ kabullenemiyorum’ demişti. Sanki olanlardan o da rahatsızmış gibi bir izlenim edindim" dediğini aktardı.
Terkoğlu, şöyle devam etti:
"Kezek’in anlattığına göre, kumpaslar tam gaz devam etti. TSK’da tasfiye davaları sürüyordu. İkinci bir adım attı. Bir kez daha randevu istedi. 20 Temmuz 2013’te Başbakan’ın Dolmabahçe’de kabul edeceği söylendi. Bu kez eşinden başka kimseye haber vermemişti. Yine de içi içini yiyordu:
'Bir taraftan da yaptığımı sorguluyordum. Her zaman iftihar ettiğim, meslek hayatım boyunca her yerde söylediğim Kasımpaşalılığımın o günlerde parmaklıklar arkasında da herkes tarafından olmasa da bir kısım arkadaşım tarafından, fısıltı halinde bir şeylere bağlanmaya çalışıldığını biliyordum.'
Kezek, ikinci karşılamadaki havayı şöyle anlatıyor:
'Başbakan yine ayakta ve oldukça sıcak karşıladı. Oturduk, genel kısa bir sohbetten sonra doğrudan konuya girdim. Olayların zirve yaptığı 2009-2012 yılları arasında Deniz Kuvvetleri’ndeki kadro ve atamaları mercek altına alıp kritik görevlerde bulunan ve kumpasa uğrayan personel ile ilgili bir çalışma yapmıştım.(…) Başbakan, ‘Yan tarafa geçelim’ dedi. Geçtik ve yaptığım çalışmayı masanın üzerine serdim.'
Çalışmanın içeriğini Kezek şöyle özetliyor:
“Kritik görevlerde bulunan muharip personelin yüzde 70’i bir davaya bulaştırılmış ya da hapse atılmıştı. Bir albay veya amiral tutuklanıyor, onun yerine gelen eğer cemaatin adamı değilse o da bir şeylere bulaştırılıyor, bu durum kendi adamları o göreve gelene kadar devam ediyordu.”
"Denizciler birer birer tasfiye edilirken yerlerine aşağıdan gelen FETÖ’cüler yerleşiyor"
Kezek’in masaya serdiği çalışma, tabloyu ortaya koyuyor. Ergenekon-Balyoz kumpaslarıyla, denizciler birer birer tasfiye edilirken yerlerine aşağıdan gelen FETÖ’cüler yerleşiyor:
'- 2009-2010’da 16 adet Güdümlü Mermili Fırkateyn komutanından 12’si kumpas davalarına bulaştırıldı. (Geriye kalan ve ismi hiçbir yerde geçmemiş 4 kişiden 3’ü ise daha sonra amirallik rütbesine terfi etti. Bu 3 kişi halen 15 Temmuz kalkışması nedeniyle yargı önünde.
- 5 adet fırkateyn komodoru kurmay albaydan 3’ü kumpas davalarına bulaştırıldı. (Geriye kalan ve ismi hiçbir yerde geçmemiş, daha sonra amiral olan 2’si ise 15 Temmuz kalkışması nedeniyle yargı önünde.)
- 2010-2011 yıllarında 9 üs, bölge, Boğaz komutanlarından 8’i kumpas davalarına karıştırıldı, biri de istifa etti. (O kadrolara daha sonra atanan 6 amiral bugün 15 Temmuz kalkışması nedeniyle yargı önünde.)
- 2011-2012’de gemilerin komutanları ile o gemilerin personelini yetiştiren eğitim kurumlarındaki 69 kadrodan 40’ı kumpas davalara bulaştırıldı. (Kalan 29’undan 21 kişi halen 15 Temmuz kalkışması nedeniyle yargı önünde.)'
Sonuçlarından bakınca, Kezek’in darbeden üç yıl önce, gelmekte olanı Erdoğan’a haber verdiği görülüyor. Devamını Kezek’ten dinleyelim:
'Başbakan yapmış olduğum çalışmayı göstererek ‘Bu bende kalabilir mi’ diye sordu. Ben de bir kopyası olduğu için memnuniyetle kendisine teslim ettim.'
Sonuç mu? Kezek, kumpas sürünce, üstelik kendisi de hem de Genelkurmay’ı yönetenlerin de yol vermesiyle hedef alınınca istifa etti.
Ne yazık ki FETÖ’nün 15 Temmuz yürüyüşü de devam etti:
'Yapmış olduğum çalışma tasfiye edilenler üzerinden olduğu için ismen FETÖ’cü diye kimseyi suçlamamıştım. Ancak kritik personel listesinde tasfiye edilenlerin yerlerine gelen ve hiçbir saldırıya maruz kalmayan personelin yüzde doksanı 15 Temmuz kalkışması nedeniyle bugün yargı önünde.'"