Cumhuriyet gazetesi yazarı Mine Söğüt, "Sadece muhafazakâr partilerde ya da muhafazakâr çevrelerde değil... Aydın, ilerici, çağdaş bir dünyada da... Eğitim alabilmiş, ekonomik özgürlüğünü kazanmış ve bir birey olmayı başarmış olduğu halde... 'Çocuğum, kocam, annem, babam, hısım, akraba, komşularım, mahalleli, esnaf, el âlem ne der' zırhını kuşanarak dilini ve aklını adaletsizlikle savaştan yana kullanabilecekken kullanmayan tüm kadınlar suçludur." düşüncesini dile getirdi.
Söğüt yazısında, "Aslında konuşabilecek kadınların bile seslerini bir yere kadar çıkarabildiği bir dünyada başına geleni anladığı halde anlamamış gibi davranan tüm kadınlar suçludur. Kendi inandıkları dinin ve mezhebin ya da geleneklerin, göreneklerin, korkuların hapishanesinde... Toplumsal rollerle sakatlanmış bir kadınlığın ne olduğunu gayet iyi bildikleri halde celladına âşık bir zavallı gibi sindikleri yerden ancak kendilerine izin verildiği kadar konuşan kadınlar suçludur." görüşünü savundu.
Söğüt şu ifadeleri kullandı:
"Erkekler geniş kalçalı çok memeli kadın tanrıları bundan binlerce yıl önce canlı canlı toprağa gömdüler. Toplumun sindirdiği kadınlardan önce, toplumda sivrildiği halde hâlâ eril erki kutsayan bu suçlu kadınlara hatırlatmak gerekir
Yani hanımlar! Sizin hemcinsiniz olan o en eski tanrılar hâlâ toprak altında canlılar... Ve hepsinin hâlâ çok geniş kalçaları ve çok sayıda memeleri var."