Cumhuriyet gazetesi yazarı Ali Sirmen, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın "Vakaların artmasının sebebi hepimiziz, 84 milyon" açıklamasına göndermede bulunarak, "Sağlık Bakanı Koca haklı, hepimiz sorumluyuz. Evet, aldatıldık, bizi uyuturlarken söylenen ninnilere tempo tutarak aldatıldık. Aldatılmaya bu denli teşne olduğumuz için aldatılmamızdan biz de sorumluyduk." düşüncesini dile getirdi.
Sirmen yazısında, "Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ramazan ayında uygulanması beklenen önemlerle ilgili açıklaması, uzmanlarda düş kırıklığı yarattı. Bu çevrelerde hâkim olan genel kanı bir aylık daha radikal bir tam kapanmanın gerekli olduğuydu. Pervasız yolsuzluğunun sonucu olan ve herkesi tepetaklak eden Cumhuriyet tarihimizin en şiddetli ekonomik bunalım ortamında, sorumluluk makamında olan iktidarın Türkiye’yi nüfusuna oranla ölüm sayısında dünya şampiyonu koltuğuna oturtan salgının tırmanmasından toplu olarak hepimizin sorumlu olduğunu ileri sürmesine halkın büyük tepki göstermesinde şaşılacak yan yok. Çünkü Koronavirüs'ün sorumlusu AKP değilse de içine düştüğümüz umarsızlık çukurunun sorumlusu AKP iktidarıdır." ifadesini kullandı.
Sirmen şunları kaydetti:
"Pandemi ile mücadelede önkoşul, şeffaflık idi. AKP rakamları çarpıtarak, yalan söyleyerek bu koşulu çiğnemişti. Üstelik başlangıçta kamuoyunda, tersine bir algı oluşturulmuş, Sağlık Bakanı, gerçekleri anında toplum ile paylaşıyormuş izlenimi yaratacak şekilde davranılmıştı.
Doğrusu hiç kimse de 20 yıl yalanın egemen olduğu bir düzende ne olup da birden bir konuda gerçeklerin söylendiğini sorgulamak gereğini bile duymamıştı. Evet, aldatıldık, bizi uyuturlarken söylenen ninnilere tempo tutarak aldatıldık. Aldatılmaya bu denli teşne olduğumuz için aldatılmamızdan biz de sorumluyduk. Aldatılırken, bir de Bilim Kurulu kurdurduk. Ne önerileri dikkate alınan, ne yaptıkları açıklamalara itibar edilen, yalnızca işe gelen açıklamalarıyla yetinilen bu “bilim” kurulu sayesinde aldatılmamız bilimsel nitelik kazandı.
Yıllar yılı yasaklarla güdülen gerçeğin tevatür, tevatürün gerçek olduğu sanılan bir toplumun “bişşiy olmaz abicim!” tekerlemesini şiar edinerek sebep - sonuç ilişkisini yadsıyan yurttaşları olarak, korunma önlemlerini hiçe saydık, “uy kandırdım, kandırdım, devleti kandırdım, İstanbul’a gidiş dönüş pilet aldum, oysa gideceğum ama dönmeyeceğum” diyerek Trabzon rıhtımında horon tepen Temel misali devlete kazık attığını sanırken, asıl kendini kazıklayan yurttaşımız korunma için uyulması gereken kuralları hiçe sayarken, ölüm sayısı listelerinde birincilik sırasını kapmaktan tabii sorumluydu. Maske ve sosyal mesafe kurallarının mekanizmalarının neler olduğunu düşünmek yerine, bunları yasak savmak için fular gibi boynuna asarak güya önleme “uyan!” vatandaşın tabii ki bugün vasıl olduğumuz sonuçta sorumluluğu vardır. Ama binlerce insanı bir araya getirerek bütün önlemleri hiçe sayan, davul zurna ile çağrısını yaptığı, lebaleb dolu olduğunu iftiharla ilan ettiği mitinglerin düzenleyicisi olan bir iktidarın mensuplarının topluma bu sorumluluğunu anımsatmak hakkı var mıydı?"