Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker, son dönemde "sahte belgeyle ihale kovalayan firmaların" türediğini iddia etti. "Meraklısı bilir; devlet, açtığı kamu ihalesine katılan firmalarda tecrübe arar. Bunun için de bu tecrübenin belgelenmesini ister. Bir firmanın özellikle yurtdışında iş deneyim belgelerinin varlığı ve bu belgelerin sayıca çokluğu o firmanın şansını arttırır" diyen Toker, "Gelin görün ki, sahteciliğin, usulsüzlüğün, nepotizmin genel kabul gördüğü bu topraklarda artık iş bitirme belgelerinin de sahtesi üretilmeye başlanmış" ifadesini kullandı.
Çiğdem Toker'in "Sahte belgeyle ihale kovalamak" başlığıyla yayımlanan (6 Haziran 2017) yazısı şöyle:
Kamu kaynaklarının nasıl dağıtıldığı bu köşenin öncelikli alanlarından biri.
Son haftalarda belli aralıklarla gündeme getiriyorum:
Bir yasanın önemli bir maddesi, hukuka aykırı biçimde kullanılıyor.
Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesi bu.
“Pazarlık usulü” başlıklı 21. madde, beş ayrı durumu sıralayarak, devlet kurumlarının hangi hallerde pazarlık yoluyla ihale yapabileceğini anlatıyor.
Maddenin “b” fıkrası ise “doğal afet, salgın hastalık, can veya mal kaybıtehlikesi gibi ani, beklenmeyen, öngörülemeyen olayların ortaya çıkmasıüzerine ihalenin acele olarak yapılmasının zorunlu olması” halini düzenliyor.
Bu maddenin idari/siyasi olarak kötüye kullanıldığını, kötüye kullanımların giderek sıklık ve yaygınlık kazandığına dair üç yazı yazdım.
Ne doğal afet, ne salgın hastalık, ne can veya mal kaybı...
Bu ani ve öngörülemez olayların hiçbiri gerçekleşmediği halde milyarlarca TL tutarında onlarca yol ihalesinin bu maddeye göre “verildiğini” anlattım.
İhale edilen yol proje isimlerini, ihale bedelleri ve verildiği şirket isimleriyle birlikte aktardım. Bu uygulamanın hukuka aykırılığına dair yargı kararı bulunduğunu da aktardım.
***
21/b’nin kötüye kullanıldığına dair yazıların hiçbirine yalanlama veya tekzip gelmedi. Yalanlama ve tekzip şöyle dursun, maddeyi,Türkiye’nin dört bir yanında sanki art arda doğal afet, salgın hastalıklar meydana geliyormuş gibi uygulayıp, dilediği firmaları davet edip ihale veren Karayolları Genel Müdürlüğü bir açıklama dahi yapmadı.
İki seçenek var:
- Yazdıklarımın doğruluğu kabul ediliyor. Tutarlı ve mantıklı bir izah getirilemiyor.
- Yazdıklarım görmezden geliniyor. Toplumsal belleğin zayıflığına güvenilerek “Nasıl olsa az kişi ilgileniyor. Onlar da unutur” diye düşünülüyor.
***
21/b konusuyla bağlantılı bir başka konudan söz edeceğim.
Meraklısı bilir; devlet, açtığı kamu ihalesine katılan firmalarda tecrübe arar. Bunun için de bu tecrübenin belgelenmesini ister. Bir firmanın özellikle yurtdışında iş deneyim belgelerinin varlığı ve bu belgelerin sayıca çokluğu o firmanın şansını arttırır.
Gelin görün ki, sahteciliğin, usulsüzlüğün, nepotizmin genel kabul gördüğü bu topraklarda artık iş bitirme belgelerinin de sahtesi üretilmeye başlanmış.
Yurtdışında aslında yapmadığı işleri yapmış gibi gösteren ve kamu kurumlarına gerçekliği bulunmayan sonradan üretilmiş belgeleri sunan firmalar türemiş.
Haliyle şikâyetler de başlamış.
Bunun üzerine Karayolları Genel Müdürlüğü, Dışişleri Bakanlığı’na “gizli” bir yazı göndererek bir liste sunmuş. Beş sayfalık listeye dikkat çekilerek “işin adı, ilk ve toplam sözleşme bedelleri, sözleşme ve geçici kabul tarihleri” gibi bilgilerde tereddüt duyulduğu belirtilerek o bilgilerin doğruluğunun araştırılması istenmiş.
Ne var ki aradan epeyce bir zaman geçmesine rağmen, Dışişleri Bakanlığı’ndan Karayolları’na giden bir cevap olmadığını öğrendim. İşlem de yapılmadığını.
Eğer yapılmış olsa, iş bitirme belgelerinin sahteliğinin ortaya çıkacağı, yasal işlem yapılması gerekeceği ve bugün 21/b’ye göre iş alan bazı firmaların o işleri alamayacağı konuşuluyor kulislerde.
Yazıyı, yanıtın gelmeme ihtimalinin büyük olduğunu not düşerek soruyla bitirelim:
Bu kadar kritik tereddütlerin bulunduğu, somut bilgilerin ve listenin yer aldığı bir yazıya neden cevap verilmez?