Gündem

Cumhuriyet yazarı Öz: İçeride arkadaşlarım var benim, demir kapılar kapatılırken çıkan ses kulaklarımda...

"Kuyrukçuluktur, şudur budur deyip iktidarın kuyruğuna takılmanın âlemi yok"

27 Ağustos 2017 15:18

"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla dokuz ay tutuklu kalan Cumhuriyet Gazetesi Okur Temsilcisi Güray Öz, "İçeride arkadaşlarım var benim. Demir kapılar kapatılırken metalin çıkardığı ses hâlâ kulaklarımda. Kadri, Murat, Emre,Ahmet, Akın ve daha yüzlerce insan hâlâ oradalar" dedi. 

Öz, sözlerinin devamında şunları kaydetti:

"Davalar koftur, ama Carl Schmitt düzeninde bu tehlikeli kofluk tüm ülkeyi sardığında iş işten geçmiş olacaktır. Kuyrukçuluktur, şudur budur deyip iktidarın kuyruğuna takılmanın âlemi yoktur."

Gözaltılardan 9 ay, iddianamenin hazırlanmasından 3 ay sonra sonra başlayan davada mahkeme heyeti, Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu,Yayın Danışmanı ve yazar Kadri Gürsel ve  muhabir Ahmet Şık ile Twitter’da "Jeansbiri" adlı hesabı kullandığı iddia edilen Kemal Aydoğdu'nun tutukluluk hâlinin devamına hükmetmişti. Mahkeme, ara kararında Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Bülent Utku, Önder Çelik, Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu Üyesi Avukat M. Kemal Güngör, yazar Hakan Kara, Okur Temsilcisi Güray Öz, Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni  Turhan Günay ve çizer Musa Kart'ın tahliyesine karar vermişti. 

Güray Öz'ün "Silivri’nin Demir Kapıları" başlığıyla yayımlanan (27 Ağustos 2017) yazısı şöyle:

Kılıçdaroğlu’nun başlattığı uzun Adalet Yürüyüşü 2 milyonu aşkın yurttaşın katıldığı bir mitingle sonlandı. Yürüyüş ve miting iktidar partisinin ezberini bozdu; otoriter, ideolojik olarak dini temelde biçimlenmiş baskıcı bir yönetim oluşturma çabaları böylece tartışılır hale geldi. Bu eylemin ve tartışmanın AKP’yi durdurmaya yetmediği, yetmeyeceği ortadadır. Ama en azından ne halktan, ne dünyadan takıyye yöntemleriyle gizlenebilecek bir durum söz konusu Türkiye’de.

***

Devamı gelmezse, tek adam yöntemiyle iktidar olmakta ısrar eden AKP’nin parçalanması, iç muhalefetle kendini yiyip bitirmesi gibi boş hayallerle avunmak da pek işe yaramayacaktır. Uzun yürüyüş toplumun acil ve haklı talebi adaleti gündeme getirdi. Şimdi sorun bu kavramın içinin doldurulması, pratikte gittikçe ağırlaşan adaletsizliklerin toplum bilincine çıkartılmasıdır. Yığınsal tutuklamalar, kimi yargıç ve savcıların siyasetten güç alan keyfi tutumları, adalet sisteminin ideolojisinin her geçen gün biraz daha otoriterleşmesi tehlikenin büyüklüğünü gösteriyor. 1933 Almanya’sında “partinin ve devletin bütünlüğünün korunması hakkında kanun”la yaratılan duruma benzer bir durum kanun hükmünde kararnameler yoluyla gerçekleştiriliyor.

***

Almanya’da bir yıl sonra, 1934’te, parti içi de dahil olmak üzere tüm muhalefet ortadan kaldırılmıştı. Uluslararası tepkileri göğüsleme görevini üstlenen hukukçu Carl Schmitt Milli Şef’in “hukuku nasıl koruduğunu” anlatan ünlü makalesi ile ideolojik çerçeveyi tamamladı. Bundan sonrasının nasıl bir felaket olduğunu, Avrupa’yı ne hale getirdiğini hepimiz biliyoruz. 
Ama biz Türkiye’ye bakalım.

***

CHP, uzun yürüyüşün içeriğini doldurmayı amaçlayan, kapsamlı toplantılardan oluşan, 4 gün sürecek, kitleselliği ile de önem kazanacak Adalet Kurultayı’nı Çanakkale’de gerçekleştiriyor. Geniş bir yelpazenin katılımıyla yapılacak kurultayda ele alınacak konular gerçekten de uzun yürüyüşün içini doldurmaya yarayabilir. Sunumlar, belki de daha ağırlıklı olarak medyada, akademide, üniversite dışına itilmiş akademi çevrelerinde yapılacak tartışmalarla zenginleştirilebilir.

***

CHP dışındaki solun, oluşacak çerçeveyi, atılacak siyasi adımları, doğru bir rotada ilerlenebilmesi için kapsamlı eleştirilerle zenginleştirmesi beklenir. Sosyalist solda kimilerinin “acaba kuyrukçuluk mu yapıyoruz” kaygısını dile getireceğini söylemek kehanet sayılmamalı. Kuyrukçuluğun tanımı bellidir; kendiniz orada değilseniz, kendiliğindenliğe teslim olmuşsanız, taleplerinizi dile getirmiyorsanız, konuşmaktan, tartışmaktan kaçınıyor, yalnızca susup oturuyor, “bekleyelim bakalım, işte bundan da bir şey çıkmayacağı hele bir anlaşılsın” diyorsanız kuyrukçu olmuşsunuz demektir.

***

Türkiye’de sol büyük bir sınava giriyor. Farkında olalım olmayalım Türkiye felaket öncesini yaşıyor. Sandık da meydanlar da hiç bu kadar önemli olmamıştı. Tehlike, zamanımızın Niemöller’leri tarafından çoktan anlatıldı, duymayan bilmeyen kalmadı. 
Kısacası durum vahimdir. İçeride arkadaşlarım var benim. Demir kapılar kapatılırken metalin çıkardığı ses hâlâ kulaklarımda. Kadri, Murat, Emre,Ahmet, Akın ve daha yüzlerce insan hâlâ oradalar. Davalar koftur, ama Carl Schmitt düzeninde bu tehlikeli kofluk tüm ülkeyi sardığında iş işten geçmiş olacaktır. 
Kuyrukçuluktur, şudur budur deyip iktidarın kuyruğuna takılmanın âlemi yoktur.