06 Nisan 2017 10:03
Cumhuriyet gazetesi, yönetici, yazar ve avukatları hakkında "PKK/KCK, FETÖ/PDY ve DHKP/C'ye müzahir oldukları" iddiasına dair yürütülen soruşturma kapsamında gözaltı kararlarından 156 gün sonra hazırlanan iddianame hakkında "Gazetemizi susturma amaçlı operasyonun ardından hazırlanan iddianamede, delilden çok yorum var" görüşünü dile getirdi.
Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (6 Nisan 2017) nüshasında yayımlanan haber şöyle:
İddianameye göre, köşe yazıları ve haberler aslında haber verme amacı taşımıyor, ‘Cumhurbaşkanı’nı ve ülkeyi kötüleme çabasının’ bir göstergesi. Daha önce hiç yargı konusu olmamış yazılar veya yargılaması süren MİT TIR’ları haberleri, iddianamenin ana konusunu oluşturuyor. Diğer iddia ise İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde devam eden vakıf yönetim kurulu seçimi davası. Vakıf davasındaki raporlar da yine iddianamenin delilleri arasına konulmuş.
İddianamede, gazetemiz imtiyaz sahibi Orhan Erinç’in, FETÖ İştişare Heyeti Üyesi Halit Esendir’le, 3 Bylock kullanıcısı şüpheliyle ve FETÖ soruşturması geçiren 8 kişiyle iletişim kaydının olduğu öne sürüldü. Erinç’in, başkan olarak vakfın Cumhuriyetçi yazarlardan tasfiye edilmesi, gazetenin geleneksel yayın politikası ve dünya görüşü ile bağdaşmayan hatta onun tam tersi istikamette bir çizgiye eğilmesini sağladığı iddia edildi. 2 Nisan 2013 tarihinde yapılan seçimde Önder Çelik’in seçilmesini sağladığı belirtilerek, İnan Kıraç’ın beyanına dikkat çekildi. Kıraç’ın Erinç’e bildirdiği halde, 2 Nisan 2013’te yapılan toplantıda zarf içinde gönderilen oyunun geçerli sayılmadığını söylediği ifade edildi. Alev Coşkun’un da ifadesinde, Kıraç’ın oyunun sayılmamasına itiraz ettiğini söylediği belirtildi. Erinç’in, gazetenin yayın politikasından hukuken birinci derecede sorumlu olduğu belirtilen iddianamede şu ifade kullanıldı: "Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 8 Mart 2017 tarihli teftiş kurulu raporu uyarınca şüphelinin Yeni Gün Haber A.Ş yönetim kurulu üyesi olarak, basiretli bir idareci gibi hareket etmeyerek 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 376 maddesinin amir hükümleri hilafına şirketin giderek artan ölçüde zarar görmesine, hareketsiz kalarak şirketin borç batağına süreklenmesine neden olması sebebiyle TCK’nin 55/2, 53 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına... "
Gazetemiz İcra Kurulu Başkanı Avukat Akın Atalay’ın, 5 Bylock kullanıcısı şüphelisi veya FETÖ soruşturmasından 6 kişiyle iletişim kaydının olduğu öne sürüldü. Gazetenin ‘İcra Kurulu’ oluşturmasını suç delili gibi göstermeye çalışan iddianamede, Atalay’la ilgili yorum şöyle: "Şüphelinin gazetede adeta ‘en üst düzey’ yetkili konumuna geldiği, özellikle gazetenin yayın politikasında ciddi şekilde etkili olduğu, bu yolla terör örgütlerinin algı operasyonuna destek verdiği, attığı tweet’ler ile FETÖ/PDY’nin yayın organı ve şirketlerine yönelik operasyonlara açıkça karşı çıkarak örgütü destekleme yoluna gittiği...” İddianamedeki Atalay’a ayrılan bölüm tweet serileriyle doldurulmuş. Alınan tweet serisinden biri şu: “1- Bize soruyor ya da eleştiriyorlar: ‘bu cemaatçiler en büyük kötülüğü, haksızlığı, size yaptı. Neden şimdi onları savunuyorsunuz? 2- Evet, bu gazeteye çok büyük haksızlık yapıldı, çok ağır mağduriyet yaşatıldı. Bugünkü iktidarla el ele verilerek yapılan bu hukuksuzlukta 3- cemaate yakın medya organları da rol üstlendi. Bu olgunun, bizim bugün hakkın, hukukun, özgürlüklerin yanında saf tutmamızı daha değerli 4- ve anlamlı kıldığını düşünüyoruz. Bunu yaparken, kimseden bir hakşinaslık beklentisi içinde değiliz. Zira.biz bugün hukuksuzluğa uğrayanın 5- mağdurun kimliğinden, sicilinden yola çıkarak bir tavır belirlemiyoruz. Kaldı ki, insan hakları, hukuk, haklar ve özgürlükler yalnızca 6- masumlar, belli bir görüşte olanlar için değil herkes içindir. Mecdelli Meryem’in ‘ilk taşı masum olan atsın’ sözünü anımsamanın zamanı.” Suç delili olarak gösterilmek istenen tweetler’den biri de şu: “GS-TS maçını yöneten hakeme gösterdiğimiz tepkinin onda birini, ülkeyi yönetenlerin rezil politika ve uygulamalarına da gösterebilsek...” Atalay’ın bu tweetler’iyle FETÖ’yü koruduğu, meşru devlet yapılanmasını ve operasyonlarını adeta bir terör örgütü faaliyetiymiş gibi aktardığı, bu paylaşımların basın faaliyeti ile ilgili olmayıp manipülatif maksatlara hizmet ettiği iddia edildi. Atalay’ın, “Basiretli bir idareci gibi hareket etmeyerek” şirketin giderek artan ölçüde zarar etmesine ve hareketsiz kalarak şirketin borç batağına süreklenmesine neden olduğu da ileri sürüldü.
Yazarımız Hikmet Çetinkaya’nın 3 Bylock kullanıcısı ve FETÖ soruşturması olan 4 kişiyle iletişim kaydı bulunduğu iddia edildi. Çetinkaya ile ilgili savcıların yorumu şöyleydi: “Şüphelinin FETÖ/PDY ile ilgili yıllar önce kitap yazan ve eleştirel tavrıyla tanınan bir gazeteci olmasına rağmen 2011 yılının Temmuz ayında örgüte yakınlığı ile bilinen “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı”nın kahvaltı organizasyonuna katıldığı ve vakfın eski başkanı olup halen FETÖ/PDY nedeniyle hakkında soruşturma bulunan firari şüpheli Erkam Tufan Aytav’la kol kola fotoğraf çektirdiği, bu tarihten itibaren örgüte yönelik yaklaşımında açık bir tavır değişikliği müşahade olunduğu, bu durumun basın camiası tarafından da net şekilde gözlemlenip ağır bir şekilde eleştirildiği, şüphelinin örgütün yayın organı olan Zaman gazetesine yaptığı açıklamalarda bu yakınlaşmayı farklı bir gerekçeyle de olsa kabul ettiği... Çetinkaya’nın, "Hocaefendi nasıl terörist oldu?" başlıklı yazısında ‘cemaatin’ terörle ilişkilendirilemeyeceğini anlatma gayretine devam ettiği iddia edildi. Cumhuriyet’le husumetli gazeteci Mehmet Faraç’ın ile Latif Erdoğan’ın tanık anlatımları da Çetinkaya aleyhine delil olarak sunuldu.
Gazetemiz eski genel yayın yönetmeni Can Dündar’ın MİT TIR’ları haberi, “Neden Yayımlıyoruz”, “Devlet Memuru Değil Gazeteceyiz”, “Tehdidi Bırak, Bu 20 Soruya Yanıt Ver!”, “Yasaklar Zaafların Örtüsüdür”, “Buyrun Cenaze Namazına”, “Acemi Casus”, “Para Mektubu Unutturdu” başlıklı yazılarıyla FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün uydurma bilgilerden oluşan bilgi havuzundan aktarma yapmak suretiyle, devletin gizli kalması gereken siyasi ve askeri sırlarını deşifre ettiği öne sürüldü. Yayınların basın hürriyeti-haber alma ve verme hakları ile açıklanamayacağı savunuldu. Şüphelinin genel yayın yönetmeni olarak attığı gazete manşetleri ve yayın politikasıyla, Cumhurbaşkanını ve hükümetini karaladığı, ülkede kaos bulunduğu algısını yerleştirmeye çalıştığı savunuldu.
Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun FETÖ’den tutuklanan eski hâkim Mehmet Ekinci ile 8 Bylock kullanıcısı ve FETÖ soruşturması şüphelisi 10 kişiyle iletişim kaydı bulunduğu iddia edildi. Genel yayın yönetmenliği yaptığı tarihten itibaren gazetede çıkan ‘manipülatif haberlerden’, bu haberlerin seçimi ve aktarılış tarzından ‘sorumluluğu bulunduğu’ ifade edildi. Sabuncu’nun da tweet’leri suç delili yapıldı. Sabuncu’nun paylaşımlarıyla, Zaman gazetesine yönelik operasyonları karalamaya, gayrimeşru göstermeye, 17 Aralık darbe teşebbüsüne destek vermeye, Bank Asya operasyonlarına karşı çıkmaya, FETÖ liderini sempatik göstermeye, PKK/PYD örgütünün propaganda yayını olan Özgür Gündem’e destek vermeye çalıştığı iddia edildi.
Yazarımız Aydın Engin’in FETÖ/PDY silahlı terör örgütü İştişare Heyeti Üyesi Harun Tokak isimli şahısla ve 13 Bylock kullanıcısı şüpheliyle, FETÖ soruşturması geçiren 13 kişiyle iletişim kaydı bulunduğu öne sürüldü. Engin’in Cumhuriyet Vakfı’nda yönetim değişikliği yaşanmasından sonra gazetede yazar olduğu belirtilen iddianamede, köşe yazıları suç delili olarak sıralandı. Engin’in, “17 Aralık’tan Bugüne Yalanlan(a)mayan…”, “Şimdi bizim patron kim?” başlıklı ve T24’te yayımlanan “Laf salatası: Darbe, paralel devlet vs…”, “Abant’taki otel, Gülen Cemaati’nin Abant Toplantısı’na yer vermemiş!” başlıklı yazılarında örtülü şekilde FETÖ/PDY terör örgütüne yönelik eylemlere eleştirel bir tutum takındığı savunuldu. @jeansbiri ismini kullanan Ahmet Kemal Aydoğdu’nun 20 Ekim 2016’da Twitter’da “#Aksilahlanma” hashtag’ini açtığı, Engin’in de 23 Eylül 2016’da “AKSK (Ak Silahlı Kuvvetler)” başlıklı bir yazı yazdığı ve ‘AK Partinin kendi silahlı ordusunu kurduğu’ iddiasını ortaya atarak algı çalışması yaptığı iddia edildi. Engin’in, darbe teşebbüsünün ardından “Ahmak mıydınız, ortak mıydınız?” ve “Cemaat’in Vitrindekileri” başlığıyla kaleme aldığı yazısında, FETÖ/PDY ile mücadeleyi etkisiz kılmaya ve karalamaya çalıştığı öne sürüldü.
Yayın Danışmanı Kadri Gürsel’in 92 Bylock kullanıcısı şüpheliyle ve FETÖ soruşturması geçiren 21 kişiyle iletişim kaydının bulunduğu iddia edildi. Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.’de birinci derecede imza yetkisine sahip olduğu belirtilerek, darbeden 3 gün önce yazdığı “Erdoğan Babamız Olmak İstiyor” başlıklı yazısında açıkça ve doğrudan Cumhurbaşkanı’nın şahsını hedef alarak Türkiye’de otoriter bir rejim bulunduğu algısını yaratmaya çalıştığı, şüphelinin yaşanan radikal yayın politikası değişikliğinden, FETÖ/PDY ve PKK/KCK örgütlerinin manipülatif amaçlarına hizmet eder tarzda yayın yapılmasından sorumlu olduğu öne sürüldü.
Okur temsilcimiz Güray Öz’ün, 1 Bylock kullanıcısı, 1 de FETÖ soruşturması şüphelisiyle iletişim kaydının bulunduğu öne sürüldü. İnan Kıraç, Nevzat Tüfekçioğlu ve Şükran Soner’in tasfiye edildiği 18 Ocak 2014 tarihli seçimle vakıf yönetim kurulu üyeliğine getirildiği iddia edilerek, “Şüphelinin Cumhuriyet okurlarından gelen (CUMOK) tepkiler ve rahatsızlıkları yönetime aktarma adına bir girişimde bulunmadığı, şüphelinin 2013 yılından sonra yönetime gelen ve radikal bir yayın politikası değişikliği yapan diğer şüphelilerle ortak hareket ettiği, gazetenin yayın politikasından hukuken sorumlu olduğu” ifadesi kullanıldı.
Turhan Günay’ın FETÖ soruşturması şüphelisi 4 kişiyle iletişim kaydı bulunduğu, Yenigün A.Ş.’de birinci derecede imza yetkisine sahip olduğu, ayrıca Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi olduğu, şüphelinin 2013 yılından sonra yönetime gelen ve radikal bir yayın politikası değişikliği yapan diğer şüphelilerle ortak hareket ettiği, gazetenin yayın politikasından hukuken sorumlu olduğu ileri sürüldü. ‘Basiretli bir idareci gibi hareket etmeyerek’, şirketin giderek artan ölçüde zarar vermesine sebebiyet verilmesinden de sorumlu olduğu öne sürüldü.
İddianamede, çizerimiz Musa Kart’ın 2 ByLock kullanıcısı şüpheli şahısla ve haklarında FETÖ soruşturması bulunan 4 kişiyle iletişim kaydı bulunduğu öne sürüldü. Kart’ın, 7 Ekim 2013 tarihinde yapılan vakıf yönetim kuruluna Alev Coşkun’un yerine seçilmesi bile suçmuş gibi gösterildi. Kart’ın, Vakıf İcra Kurulu üyesi olduğu belirtilerek, “2013 yılından sonra yönetime gelen ve radikal bir yayın politikası değişikliği yapan diğer şüphelilerle ortak hareket ettiği”, gazetenin yayın politikasından hukuken sorumlu olduğu iddia edildi.
Yazarımız Hakan Kara’nın 2 Bylock kullanıcısı şüpheli şahısla ve haklarında FETÖ soruşturması olan 2 kişiyle iletişim kaydının bulunduğu iddia edildi. İnan Kıraç’ın “Bu yapı içinde İlhan Selçuk Bey’in misyonunu devam ettiremeyeceğimi anladığım için Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu ve Danışma Kurulu üyeliklerinden ayrılma kararı aldım” diyerek istifa ettiği, diğer üye Nevzat Tüfekçioğlu’nun da “Gazetenin ekonomik açıdan kötü yönetilmesi ve yayın politikası” sebebiyle istifasını sunduğu kaydedildi. İstifalar üzerine yapılan seçimde Tüfekçioğlu yerine Hakan Kara’nın seçildiği belirtildi. “Şüphelinin 2013 yılından sonra yönetime gelen ve radikal bir yayın değişikliği yapan diğer şüphelilerle ortak hareket ettiği, gazetenin yayın politikasından hukuken sorumlu olduğu” ifadesi yer aldı.
Avukat Mustafa Kemal Göngür’ün de 4 ByLock kullanıcısı şüpheli şahısla ve FETÖ soruşturması geçiren 1 kişiyle iletişim kaydı bulunduğu iddia edildi. Göngör’ün 18 Şubat 2014 tarihli seçimle İnan Kıraç’ın yerine vakıf yönetim kurulu üyeliğine getirildiği belirtilerek, “2013 yılından sonra yönetime gelen ve radikal bir yayın politikası değişikliği yapan diğer şüphelilerle ortak hareket ettiği, gazetenin yayın politikasından hukuken sorumlu olduğu” öne sürüldü.
Vakıf üyesi matbaa sorumlusu Önder Çelik’in 3 Bylock kullanıcısıyla ve FETÖ şüphelisi 2 kişiyle iletişim kaydı bulunduğu öne sürüldü. Çelik’in Aydın Aybay’ın ölümü nedeniyle boşalan yönetim kurulu üyeliği için 2 Nisan 2013 tarihinde yapılan seçimde vakıf başkanı Orhan Erinç tarafından İnan Kıraç’ın oyunun geçersiz sayılması sebebiyle yönetim kuruluna seçildiği iddia edildi. Yenigün A.Ş.’de birinci derecede imza yetkisi olduğu, vakfın ve şirketin zarar etmesinden sorumlu olduğu öne sürüldü.
Gazetemiz avukatı Bülent Utku’nun Yenigün A.Ş.’de birinci derecede imza yetkisine sahip olduğu, 7 Bylock kullanıcısı şüphelisi, 6 FETÖ soruşturması şüphelisiyle iletişim kaydı olduğu öne sürüldü. Utku’nun, 2013 yılından sonra yönetime gelen ve radikal bir yayın politikası değişikliği yapan diğer şüphelilerle ortak hareket ettiği, gazetenin yayın politikasından hukuken sorumlu olduğu ileri sürüldü. Utku ayrıca, vakıftan borca batık şirkete karşılıksız olarak borç verilmesi iddiasııyla da cezalandırılması istendi.
© Tüm hakları saklıdır.