Gündem

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, CNN International'a konuştu: Erdoğan'la Trump iyi bir kimya yakaladı

"Türkiye-ABD ilişkisi PKK-PYD gibi gruplar tarafından zarar verilemeyecek kadar önemli"

24 Ocak 2018 14:48

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, katıldığı bir televizyon programında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Suriye'nin KUzeybatısında bulunan Afrin'e yönelik başlatılan Zeytin Dalı Harekatı’nı ve Suriye’deki durumu değerlendirdi. ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 'iyi' bir ilişkini olduğunu söyleyen Kalın, "İyi bir kimya yakaladılar. Birçok kez telefonda ve şahsen görüştüler. Ve tekrar görüşecekler" dedi. Kalın, konuşmasının devamında şunları kaydetti:

"Burada liderler seviyesinde çözmek durumunda olduğumuz bazı kritik sorunlar var. Türkiye-ABD ilişkisi PKK-PYD gibi gruplar tarafından zarar verilemeyecek kadar önemli. Birlikte çalışırsak bölgede daha büyük stratejik çıkarlarımız olur" 

Kalın, CNN International kanalında Christiane Amanpour'un sorularını yanıtladı. Kalın, "Terör örgütünün sınırlarımızın yanı başında özerklik elde etmesine asla tahammül etmeyiz" diye konuştu. Christiane Amanpour'un sorularını yanıtlayan Kalın'ın açıklaması şöyle:

Amanpour: Ortada son derece tehlikeli bir durum varmış gibi görünüyor. Zeytin Dalı Harekatı’nı başlattınız ve bu harekat doğrudan doğruya ABD tarafından desteklenen güçleri ve bölgedeki Amerikan varlığını hedef alıyor. Bu nasıl olabiliyor?

Kalın: Biz PYD-YPG’nin Daeş ile mücadele adı altında Amerikalılar tarafından desteklenmesi konusunu aylardır, hatta yıllardır gündeme getiriyoruz. Ancak ne Amerikan tarafından ne de bölge ülkelerinden olumlu bir sonuç veya ikna edici bir yanıt alamadık. Bu adımı atmamız, sınırlarımız boyunca ulusal güvenliğimizi güvence altına alabilmekti. Son bir yıllık dönemde PYD-YPG kontrolünde bulunan Afrin bölgesinden yaklaşık 700 saldırı gerçekleştirildi. Sınırın her iki tarafında operasyonlar düzenlendi. Biz bu konuyu defalarca gündeme getirdik. Ancak günün sonunda sınırımızı korumak için adım atmamız gerekiyordu. Üstelik bildiğiniz gibi PYD ve YPG, PKK’nın Suriye kollarını oluşturuyor. PKK hem Avrupa’da hem de Amerika Birleşik Devletleri’nde terör örgütü olarak kabul ediliyor. Biz böyle bir terör örgütünün sınırlarımızın yanı başında özerklik elde etmesine veya devletimsi bir yapı kurmasına tahammül edemeyiz.

Burada telaffuz ettiğiniz bu açılımlar, bazıları Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklenen Kürt grupları ifade ediyor. Peki bu süreçte iki NATO müttefiki karşı karşıya gelebilir mi? Önemli bir NATO müttefikiniz olan ABD ile sıcak çatışma içerisine girmemek için herhangi bir önlem alıyor musunuz? Alıyorsanız, bunlar nedir?

Öncelikle Amerikalılar Afrin bölgesinde bulunmuyor. Fırat Nehri’nin doğusunda bulunan Mümbiç bölgesinde bulunuyorlar. Burada Suriye’nin Batı tarafından bahsediyorum. Ayrıca operasyonla ilgili müttefiklerimize bilgi verdik. Birleşmiş Milletler’i ve Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerini bilgilendirdik. Cumhurbaşkanımız bu akşam Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile görüştü. Ayrıca Rusya Devlet Başkanı Putin’le bir görüşme yaptı. Başkan Trump ile yarın bir görüşme yapacak. Bu diplomatik temasları, herkesin ne yaptığımızı anlaması amacıyla gerçekleştiriyoruz. Yani bu süreci şeffaf şekilde yürütüyoruz. Çünkü burada ulusal güvenliğimiz söz konusu. Christiane, şu noktanın da altını çizmek istiyorum: Bu Afrin Kürtlerine veya Suriye Kürtlerine yönelik bir harekat değil. Bu harekat, Kürtleri temsil ettiğini iddia eden bir terör ağına yönelik gerçekleştiriliyor. Tabii ki bu iddianın gerçeklerle hiçbir ilgisi yok. PKK-PYD’nin Marksist Leninist ideolojisini kabul etmeyen binlerce Kürt var. Zaten burada modern tarihin en büyük ironilerinden birini görüyoruz. ABD, Suriye’de müttefiki olarak bir Marksist Leninist örgütü belirlemiş bulunuyor.

Bu önemli bir nokta. Elbette Amerikalılar sizin bu farklı Kürt gruplarıyla ilgili hassasiyetlerinizin farkında. Ancak aynı zamanda Daeş’i yenilgiye uğratmak konusunda mutabık olduğunuzu ve bu amaçla Amerikalıların bu kuvvetleri silahlandırdığını ve böylece çok fazla Amerikan askerini tehlikeye atmamaya çalıştıklarını söylüyor. Bu konuyla ilgili Savunma eski bakanı Ash Carter bana şunları söylemişti: (Carter: Kendimizi korumak zorundaydık. Şimdi ise zaferi kalıcı hâle getirmek zorundayız. Bunun anlamı orada yaşayan insanların kendilerini Daeş’ten daha iyi yönetmesidir. Bu Kürtler aslında orada yaşıyor. Buraları yönetmeleri fikrinin tartışmaya açık olduğunu düşünmüyorum. Bir NATO müttefiki olarak Türkiye’ye borcumuz ise elimizden geldiği kadarıyla bu Kürtlerin ellerindeki imkânları Türkiye’ye karşı kullanmamalarını sağlamaktır. Neticede Türkiye bir dost ve NATO müttefiki.) Burada Ash Carter’ın hassasiyetlerinizi anladığını görüyorsunuz. Ancak bu başarılı savaşçılar oralarda yaşıyor. Bu kişilerin silahlarını Türkiye’ye çevirmemesini sağlamak için ABD’nin yapabileceği bir şey var mı?

ABD’nin atabileceği ve atması gereken bir somut adım var. O da son iki yılda PYD-YPG’ye verdikleri tüm silahları toplamaktır. Zira bu askeri desteğin verilmesi, Daeş ile mücadele çerçevesinde makul gösteriliyordu. Bize defalarca “DAEŞ tehdidi ortadan kalktıktan sonra PYD-YPG’ye askeri destek verilmeyecek” dediler. Şimdi DAEŞ ortadan kaldırıldı; ancak maalesef askeri yardım, silahlar ve mühimmat bu gruplara gitmeye devam ediyor. Burada sorulması gereken soru şudur: Neden onları hâlâ destekliyorsunuz? DAEŞ tehdidi artık yok. Bu silahları bize karşı veya Araplar, Türkmenler ve diğer Suriyelilere karşı kullanmayacaklarını nasıl biliyorsunuz?

İki NATO müttefikinin arasında yaşanan sorunlardan kazançlı çıkan esas aktörü ise Rusya. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Görüntüde Rusya’nın bu durumu manipüle etmek isteyeceğini düşünebilirsiniz ama Rusların böyle bir şey yaptığına şahit olmadık. Biz Suriye’de Rusya ile birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Ancak biz bir NATO müttefikiyiz. Ve ABD başta olmak üzere NATO müttefiklerimizin, Türkiye’yi yaklaşık 30 yıldır hedef alan bu örgüte verdikleri desteği sonlandırmalarını bekliyoruz.

Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başkan Trump hakkında neler hissettiğini sormak istiyorum. Hatırlarsanız Eylül ayında düzenlenen BM Genel Kurul açılışının marjında Başkan Trump, “Başkan Erdoğan benim bir arkadaşım hâline geldi. Bence şu anda tarihin herhangi bir döneminden daha yakınız” ifadelerini kullanmıştı. Özellikle şu anda Cumhurbaşkanınız bu görüşleri paylaşıyor mu?

Açıkçası iyi bir ilişkileri var. İyi bir kimya yakaladılar. Birçok kez telefonda ve şahsen görüştüler. Ve tekrar görüşecekler. Burada liderler seviyesinde çözmek durumunda olduğumuz bazı kritik sorunlar var. Türkiye-ABD ilişkisi PKK-PYD gibi gruplar tarafından zarar verilemeyecek kadar önemli. Birlikte çalışırsak bölgede daha büyük stratejik çıkarlarımız olur. Hem bölge açısından hem bizim açımızdan hem de Amerikalılar açısından.